
CHP'li Çelik, Öcalan'ın çağrısıyla başlayan yeni süreci değerlendirdi: Barış mı, Pragmatizm mi?
37. Dönem CHP Genel Başkan Yardımcısı Devrim Barış Çelik, PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın örgüte "silah bırakın" çağrısına ilişkin, "Genel olarak değerlendirildiğinde bu çağrı, Kürt sorununun çözümünde yeni bir paradigma değişikliğine işaret etmektedir. Şiddet yerine diyalog ve müzakereyi ön plana çıkaran bir yaklaşım, çözüm sürecine ivme kazandırabilir. Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde önemli bir fırsat sunmaktadır. Çözüm sürecinde tüm siyasi aktörlerin yapıcı ve sorumluluk sahibi bir rol üstlenmesi gerekmektedir. CHP’nin, demokratik ilkeler doğrultusunda çözüm sürecine katkı sağlaması, sürecin başarıya ulaşmasında kritik bir öneme sahiptir. Öcalan’ın çağrısı, AKP iktidarı tarafından siyasi pragmatizme kurban edilmezse Türkiye’nin iktisadi, siyasi ve toplumsal geleceği açısından önemli bir dönemeç olabilir." dedi.
- Ege Postası
- 28.02.2025 - 21:17
- Güncelleme: 28.02.2025 - 22:37
EGEPOSTASI- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim 2024'te yaptığı çağrı ile başlayan sürecin en önemli eşiği dün aşıldı.Teröristbaşı Abdullah Öcalan, "Bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum" dedi ve terör örgütü PKK'ya kendini feshetme ve silah bırakma çağrısı yaptı.
Öcalan'ın açıklamaları sonrası siyasetçilerden tepkiler gelmeye devam ediyor.
37. Dönem CHP Genel Başkan Yardımcısı Devrim Barış Çelik, PKK elebaşı Öcalan'ın çağrısı ile başlayan yeni sürece ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, uyarılarda bulundu.
CHP'li Çelik'in sosyal medya hesabından yaptığı açıklamaları şu şekilde:
"Türk Siyasetinde Yeni Dönemeç: Barış mı, Pragmatizm mi?
Türkiye, son 40 yıllık sürecin sonucunda, ülkenin geleceğini şekillendirecek siyasi gelişmelerin yaşandığı/yaşanacağı bir zaman diliminde. Bu öyle bir dönem ki siyasal ve toplumsal dinamikler açısından kritik kararlar ve keskin dönemeçlerle vuku buluyor.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin beklenmedik çıkışı sonrasında gelen Öcalan’ın çağrısı, sadece Kürt sorununun çözümüne yönelik bir perspektif sunmakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye'nin demokratikleşme sürecine dair derinlemesine bir tartışmayı da beraberinde getireceği anlaşılıyor.
CESUR BİR ADIM MI ATILIYOR, YOKSA...
Öncelikle barış için sorunun tümüyle çözümüne dair cesur bir adım mı atılıyor, yoksa her zamanki AKP pragmatizmiyle Sayın Erdoğan’ın önünü açacak alternatif bir yol mu aranıyor?
Bu çağrıdan kısa bir süre önce Cumhuriyet Halk Partisi’nin 7'nci Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’deki siyasal dönüşümün otoriterleşme eğilimleri ve demokratik kurumların zayıflaması üzerine odaklanan eleştirel bir analiz yayınladı. İşte bu analiz, aslında bu konuyla ilgili bize bir bakış açısı, daha doğrusu bir zemin oluşturuyor. Kılıçdaroğlu’nun “diktaya evrilen otoriter bir rejim” tespiti, günümüz siyasal iklimi ve bu çağrıyla gelen demokratik bir çözüm zemini yaratma potansiyeliyle uyumlu görünmüyor. Zira, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün ancak demokratik bir ortamda mümkün olabileceği de aşikar. Önceki genel başkanımızın işaret ettiği ve CHP'nin geleneksel olarak savunduğu, kuvvetler ayrılığına dayalı demokratik sistemin güçlendirilmesi gerektiği tezi, çözüm sürecinin başarısı için hayati önem taşımaktadır.
CHP'NİN TARİHSEL OLARAK BENİMSEDİĞİ ANLAYIŞLA ÖRTÜŞMEKTEDİR
Nitekim Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel CHP’nin Kürt meselesine yaklaşımını ve çözüm sürecindeki pozisyonunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Özel, CHP’nin demokratik çözüm vurgusunu yineleyerek, terörle arasına kesin bir mesafe koymuş ve toplumsal rıza ile mağduriyetlerin giderilmesinin önemini vurgulamıştır. Bu yaklaşım, CHP'nin çözüm sürecinde aktif ve yapıcı bir rol üstlenme arzusunu yansıtmaktadır. Bu tutum, CHP'nin tarihsel olarak benimsediği, sorunların diyalog ve uzlaşı yoluyla çözülmesi gerektiği anlayışıyla örtüşmektedir.
Bu bağlamda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi, CHP açısından sürecin temel dayanaklarından biridir ve CHP'nin geleneksel çizgisi, bu ilke doğrultusunda, her zaman barışçıl ve demokratik çözümlerden yana olmuştur.
ÖNEMLİ BİR FIRSAT SUNMAKTADIR
Genel olarak değerlendirildiğinde bu çağrı, Kürt sorununun çözümünde yeni bir paradigma değişikliğine işaret etmektedir. Şiddet yerine diyalog ve müzakereyi ön plana çıkaran bir yaklaşım, çözüm sürecine ivme kazandırabilir. Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde önemli bir fırsat sunmaktadır. Hukuk devleti ilkelerine saygı, insan hakları ve özgürlüklerin korunması, çözümün temel unsurları olmalıdır. Kürt sorununun çözümü, geniş bir toplumsal mutabakatı gerektirmektedir. Şehit aileleri, gaziler, mağdurlar ve tüm toplum kesimlerinin katılımıyla, adil ve kalıcı bir çözüm bulunmalıdır.
TÜM AKTÖRLERİN YAPICI BİR ROL ÜSTLENMESİ GEREKMEKTEDİR
Çözüm sürecinde tüm siyasi aktörlerin yapıcı ve sorumluluk sahibi bir rol üstlenmesi gerekmektedir. CHP’nin, demokratik ilkeler doğrultusunda çözüm sürecine katkı sağlaması, sürecin başarıya ulaşmasında kritik bir öneme sahiptir. Ayrıca Kürt sorunu, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası boyutları da olan bir sorundur. Bu süreçte, bölgesel ve uluslararası aktörlerle işbirliği yapılması, sürecin desteklenmesi açısından önemlidir.
AKP İKTİDARI TARAFINDAN SİYASİ PRAGMATİZME KURBAN EDİLMEZSE...
Öcalan’ın çağrısı, AKP iktidarı tarafından siyasi pragmatizme kurban edilmezse Türkiye’nin iktisadi, siyasi ve toplumsal geleceği açısından önemli bir dönemeç olabilir. Bu çağrının değerlendirilmesi, amasız fakatsız terörün bitirilmesi ve silahların bırakılması sonucunda Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayarak, toplumsal barışın güçlenmesine yardımcı olabilir.
Bu süreçte, Atatürk'ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi ve CHP’nin geleneksel çizgisi, bizler için yol gösterici olmalıdır."
Yorum Yazın