Dolar 34,6678
%0.09
Euro 36,6734
%0.21
Altın 2.938,000
%0.04
Bist-100 9.640,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
'Fetva timi' bu kez Bayraklı'da ortaya çıktı

'Fetva timi' bu kez Bayraklı'da ortaya çıktı

İzmir’in Bayraklı ilçesi Manavkuyu mahallesinde geçtiğimiz gün mahalleyi tedirgin eden bir olay yaşandı. Sabah saat 07:00 sularında ortaya çıkan uzun sakallı, takkeli şahıslar apartmanlara girip tam anlamıyla bir “Fetva yazısı” bıraktı. “Müslüman olmak neyi gerektirir'” başlıklı bıraktıkları 4’e katlanmış şekilde apartmanlara bırakılan bu yazının içeriği ise tüyler ürperten cinsten. Atatürk’ün yapmış olduğu devrimlerden Okullarımıza, Askeriye’den Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar bir çok olayı kendi açılarından ele alan şahıslar, manavkuyu mahallesindeki bütün apartmanların posta kutularına, uzunca bir yazının yazılı olduğu bir doküman bıraktı.

  • Ege Postası
  • 22.11.2012 - 14:16
BURAK ÖZER- HABER SERVİSİ- Geçtiğimiz haftalarda gündeme oturan Kordan’daki fetva timi olayının ardından benzeri bir olay da geçtiğimiz gün Bayraklı’nın Manavkuyu semtinde meydana geldi. 12 paragraftan oluşan “Müslüman olmak neyi gerektirir'” başlıklı bu metinde şahısların, şeriatı öven, Atatürk’ün devrimlerini kötü gösteren, Askeriye için “İslama uymayan, şeriatı çağdışı gören bir devletin bekçiliği yaptırılıyor” denen ifadelerine yer veriliyor. Bunun gibi daha bir çok konuyu kendilerince kaleme alan şahıslar Manavkuyu halkının tadını kaçırmış durumda.



DEMOKRASİ İSLAMA TERS
Müslüman olmak neyi gerektirir başlıklı bu uzun metinde Türkiye’nin yönetim biçimi olan Demokrasi’yi islama ters olarak betimleyen şahıslar, demokrasinin yanı sıra kendilerince laikliği de eleştiren ifadelere yer veriyor. Öyle ki yazının bu kısmında, “Türkiye’de yaşayan insanlar olarak çok iyi biliyoruz ki, 1920’lerden sonra hakimiyet yani emir ve yasak koyma Allaha değil, millete verilmiştir. Hatta Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir denmektedir. Türkiye’de şeriat yani Kuran kanunlarına değil, insanların kendi kafalarından çıkardıkları kurallar geçerlidir. Bu yetmiyormuş gibi bir de laiklik şartı var. Yani dinin emirleri devlet işlerine karıştırılmazmış. Çıkarılan kanunlar dine uygun olamazmış. Bu sebeple demokrasi de, laiklik de islama tamamen ters olan küfür sistemleridir.” denmiş.



PARTİLER VE OY VERENLER…
Şahıslar, metinlerinde partileri ve partilere oy verenleri de ele almış onları ise kafir olarak nitelendiriyor. Yazının o paragrafı ise şu şekilde; “Partiler ise Laik ve Demokrasi yönetimini ayakta tutan unsurlardır. Çünkü hangi parti başa gelirse gelsin önce Laikliğe, demokrasiye ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacaklarına dair yemin ederler. Halbuki maide suresi 44. ayette “Kim Allahın indirdiği hükümlere hükmetmezlerse, İşte onlar kafirdir” buyrulduğundan, bu şekilde yemin edenler ve Allahın indirdiği hükümlerle hüküm vermeyenler Allahın bildirdiğine göre kafir olmuş olurlar. Allahın Kafir dediğine kafir dememek yani Allahın dediğinin tersini söylemek ise küfürdür, yani inkar ve kafirliktir.

Gelelim Oy verenlere. Oy verenler de laikliğe ve demokrasiye bağlı kalacaklarına yemin edecek olan ve Allahın indirdiği hükümlerle hüküm vermeyecek olan kimselere oy verip devletin başına idareci olarak getirdiklerinden dolayı İMANDAN ÇIKARLAR. Çünkü küfre rıza göstermek, küfre destek olmak küfürdür. Başka bir deyimle demokrasi partilerle ayakta durur, Partilerde oylarla ayakta durur. Küfür sistemini ayakta tutmak kafirliktir. Bir ayeti kerimede, “Kim iyi bir işe aracılık ve yardım ederse, onun da o işten nasibi olur.Kim kötü bir işe aracılık ederse onunda ondan bir günah payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir” buyrulmuştur.”




ÖLÜM TEHDİDİ…
Şahısların yazılarında sürekli Ayetlere ve fetvalara da yer veren ifadeler bulunuyor. Öyle ki bu metinde ölümden bile söz eden ve halkı açıkça tehdit edercesine yazılar bulunuyor. Bu bölüm ise şu şekilde, “Eğer denirse ki biz namaz kılanlara oy veriyoruz. Onlar sadece dilleri ile soylüyorlar. Kalpleri ile öyle inanmıyorlar ki. Cevaben deriz ki; Ehli sünnet inancına göre bir kimse ikrah olmadan, sadece dili ile de küfrü icab eden bir söz söyleyemez. Çünkü bu mesele hakkında fetva şöyledir; bir kimse ikrah olmadığı halde dili ile küfre icab ettiren bir söz söylerse, kalbi iman ile dolu olsa bile yine kafirdir. Zira bize göre bir kimsenin kafir olup olmadığı ancak sözü ile anlaşılır. Bu fetvadan da anlaşıldığı üzere zorlama olmadan dil ile de küfrü icab ettiren sözler söylenemez. Fıkıh kitaplarında yazdığına göre zorlamanın ölçüsü şöyledir; o küfür sözü ve işi yapmadığı takdirde ölüm ve ya bir uzvun kesilmesi ile tehdit edilmektedir”



CEZAYİR ÖRNEĞİ
Yazıda çok sayıda ayet ve fetvanın yanı sıra bir de Cezayir seçimlerinden örnek de mevcut. Şahıslar Cezayir’de laikliğin olmadığını sadece demokrasinin olduğuna vurgu yaparak şunları söylemiş, “Laikliğin olmadığı, sadece demokrasinin olduğu Cezayir’de yapılan seçimlerde %80 çoğunlukla seçilen ve şeriatı savunan Milli Selamet Cephesi, askeriye tarafından kapatılmıştı. Bu da gösteriyorki demokrasinin yani halkın çoğunluğunun görüşünün kabul edildiği yerlerde halkın çoğunluğu islamı isterse bile buna izin vermiyorlar. Darbe meydana geliyor. Bir de laikliğin bulunduğu ve şeriattan bahsetmenin suç olduğu bir ülkede bu yolla şeriatı getirmek hiç mümkün olur m? Mümkün olmaz ama farzedelim ki bir İslam devleti kurdular. Ama kurana kadar da Allahu tealanın ve resulünün izin vermediği bir çok küfür sözleri ve hareketleri yaptılar. O zaman bu kimseler şu hadisi şerifte bildirilen kimselerden olmuş olmazlar m? “ Allah bu dini, dinde nasibi olmayan kimselerle de kuvvetlendirir” O halde bu kimselerden olmamak için din adına çalışırken dine uymayan işler yapmamak gerekir. Eğer denirse ki başkan ve milletvekillere o meclise girebilmek için böyle küfür sözleri söylemek ve yemin etmek zorundalar, onlar isteyerek söylemiyorlar. Cevaben deriz ki; Siz hala neyden bahsediyorsunu? Değil küfür sözleri söylemeye, söyleyenlerle iştiraki mesai yapmaya küfür sözlerinin söylendiği bir yere gidip oturmaya dahi Cenabı hak izin vermiyor”



MÜSLÜMANLAR MECLİSTE BULUNAMAZ!

Yazının göze çarpan bölümlerinden biri ise ülkenin kararlarının alındığı, yasa tasarılarının görüşüldüğü Türkiye Büyük Millet Meclisi. Öyle ki yazının sahibi şahıslar yazılarında “Müslümanlar mecliste bulunamaz” ifadelerine yer veriyor. Yazının bu paragrafında ise şu sözler yer alıyor. “Türkiye Büyük Millet Meclisi ise dine uygun kanunların çıkarılmadığı çıkarılmasını teklif etmenin dahi suç sayıldığı bir meclistir. Bu sebeple bu mecliste devamlı küfür sözleri ve kanunları konuşulacağından Müslümanlar burada bir an dahi oturamazlar. Çünkü Allahu Teala, “Oturmayın yoksa sizde onlar gibi olursunuz” buyurmuştur. Bir fetva da şöyledir; “Bir vaiz küfür kelimesini konuştuktan sonra o sözün küfür olduğunu bildikleri halde orada otururlarsa kafir olurlar”



ÇOCUKLAR OKULA GÖNDERİLEMEZ!
Yazının tüyler ürperten ve en çarpıcı bölümlerinden bir diğeri ise okullarımız ile ilgili. İlkokullardan okutulan Andımız’dan, Atatürk’ün devrimlerine, hatta ve hatta milli bayram kutlamalarına kadar uzanan bu paragraf ise şöyle, “İmanı bozan şeyler sadece partilerde mevcut sanılmasın. Günümüzde okullarda da mevcuttur. Çünkü ilkokullarda her gün çocuklara” Ey ulu Atatürk, açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, durmadan yürüyeceğime, ant içerim!” diye yemin verdiriliyor. Ders kitaplarında ise Atatürk’ün islama zıt olarak yaptığı devrimler iyi bir şeymiş gibi öğretiliyor. Mesela şeriat bizi geri bıraktı. En iyi yönetim demokrasidir, laikliktir. Arap harfleri karma burma olduğu için harf devrimi yapıldı. Latin harfleri getirildi. Kadın ve erkek kıyafetleri değiştirildi. Zina, faiz, içki daha bir çok şeyler serbest bırakıldı. 23 Nisan, 19 Ekim, 19 Mayıs gibi günler bayram olarak kutlandı. Çünkü bu günlerde hakimiyet hakkı millete verildi. Yani şeriat kanunları kaldırıldı. Halbuki bir fetvada, “Bir kimse nevruz günü kafirlerin toplandığı yere giderse kafir olur” diye yazılıdır. Nevruz gününe katılanlar bile kafir oluyorsa, şeriatın kaldırıldığı günü kutlayanlar katmerli kafir olurlar. Değil bir diploma için hatta dünyayı bile verecek olsalar imanımızı bozacak şeyler yapamayız. Çünkü ölünce azabı vardır. Böyle bir devletin açtığı ve açılmasına izin verip gözetim altında tuttuğu bu okullara, isterse bu okulun adı imam hatip olsun isterse özel okul olsun yine ÇOCUKLAR GÖNDERİLEMEZ. Çünkü yukarıda yazılanlar bu okullar içinde geçerlidir. Zaten bu okulların kitaplari da müfredatı da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanmaktadır.Ayetlerde, İslama ters düşen şeylerin de öğretildiği ve de harama, helale dikkat edilmediği böyle yerlerde eğitim almak şöyle dursun, oturmaya bile izin verilmiyor”



BÖYLE BİR DEVLETİN ASKERLİĞİNİ YAPMAYA GENÇLER GÖNDERİLEMEZ!
Yazıda askerlik ile ilgili de cümleler mevcut. Onun yanı sıra Türkiye Cumhuriyet’inin Mahkemeleri bile şahısların hedeflerinde bulunuyor. O kısım ise; “Böyle bir devletin askerliğini yapmaya gençler gönderilebilir m? Tabii ki gönderilemez. Çünkü Askerlere yemin töreninde küfür manasına gelen sözler söylettiriliyor ve İslama uymayan, şeriatı çağdışı gören bir devletin bekçiliği yaptırılıyor. Halbuki Allahu Teala Nisa Suresi 76. Ayette “İman edenler Allah yolunda savaşır. Kafirler ise Tağut yolunda savaşır. Siz şeytanın dostları ile savaşın” buyurarak,müminin kafir ordusunda değil, Kafirlere karşı savaşmasını emrediyor. Ayette geçen tağut kelimesi haddi aşan ve isyan eden demektir. Allahın emir ve yasakları olmasına karşılık ona aykırı emir ve yasaklar koyan demektir. Bir Ayeti kerimede ise “ Kim tağutu inkar edip te Allaha iman ederse, muhakkak sağlam bir kulpa yapışmıştır” Buyruluyor. Görüldüğü üzere bu ayette de Allaha imandan önce Tağutu inkar etmek şart koşulmuştur. Tağutun yönetimini, eğitimini, askerliğini memurluğunu reddetmek gerektiği gibi mahkemelerini de reddetmek gerekir. Çünkü bir ayette şöyle buyruluyor. “Sana indirilen kurana ve senden önce indirilen kitaplara gerçekten iman ettik diye boş iddiada bulunanlara bakmazmısın. Bunlar Tağuta muhakeme olmayı istemektedirler. Oysa onlar tağutu red ve inkar etmekle emrolunmuşlardı.” Demek ki islama uymayan kanunlar itilaf Vukuunda T.C Mahkemeleri yetkilidir gibi sözlere imza atmak da imanı tehlikeye sokan işlerdendir. Çünkü ancak Allaha ait olan şeylerde hiç kimseyi ortak yapamayız, yetkili sayamayız.Aksi takdirde şirk koşmuş oluruz”



O İMAMLARIN ARKASINDA KILINAN NAMAZ KABUL OLMAZ!

Şahısların hedefinde imamlar ve memurlar bile vardı. İmamların çalışabilmek adına yemin ettikleri, bu nedenle Allaha şirk koştukları iddia edilen yazıda, “Türkiye’de bir çok imam olmasına rağmen bunları size anlatmadılar değil m? Anlatamazlar çünkü imamlar hatta tüm memurlar aldıkları maaş karşılığında laikliği demokrasiyi ve inkılapları koruyacaklarına ve davranış halinde göstereceklerine imza atarlar ve dinden çıkarlar. Artık bu imamların arkasında kılınan namazların kabul olmayacağını söylemeye gerek var mı acaba.”




GENİŞ BİLGİ İÇİN..
4’e katlanmış bir şekilde posta kutularına bırakılan bu yazının en altında ise şunlar yazmakta; “Geniş bilgi kitap için Google’dan “İman nasıl mufaza edilir'” DVD belgesel için “İmanı bozan işler ve işletmeler” i tıklayın”. Mahallelerinde gerçekleşen bu olay, vatandaşı tedirgin etmiş durumda.



Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.