Dolar 32,5004
%0.08
Euro 34,6901
%-0.12
Altın 2.496,860
%0.5
Bist-100 9.693,00
%1.77

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

Başkanlar... başkanlar... başkanlar…

İzmir, CHP’nin kalesi olarak görünür, en azından CHP’lilerin ifade ettiği gibi…

AK Partililer de “kale sadece Kadifekaledir” diyerek yanıt verirler… Bu aslında iki parti tarafından yapılan tartışmalarda fazla kullanılan cümlelerden…

İzmir’de seçim yaklaştıkça tartışmaların daha sert geçeceğini düşünüyorum…

İzmir’de hem yerel hem de genel seçimlerde zor bir seçim olacak gibi görünüyor…

Peki;  CHP İzmir’de ne durumda…

Yapılan eleştirilere rağmen güçlü olduğunu ifade etmek isterim…

Ancak; dikkat etmesi gereken bir durum var… Nedir b? Buraya “ağaç koysam kazanırım” anlayışından uzaklaşması gerekiyor.

Nitekim 2014 yerel seçimlerinde bu anlayışın 8 ilçenin kaybedilmesine neden olduğunu hatırlatmak isterim…

Bunun faturası kimileri tarafından Aziz Kocaoğlu, Alaattin Yüksel ikilisine, kimileri ise genel merkezin iradeli durmamasına bağladı…

Sonuç itibarıyla İzmirli  “dayatma” yapılmasına izin vermedi ve CHP’yi bu 8 ilçede cezalandırdı… 

Şimdi hem AK Parti’den hem de CHP’den seçilen belediye başkanları önce partilerinin genel merkezlerinde kantara çıkacak. Ardından adaylık vizesi aldıktan sonra halkın karşına çıkarak yaptıkları hizmetleri anlatacak ve yeniden o koltuklara oturmak için önemli bir sınav verecekler…

Bu süreçte herkes hak ettiğini alacaktır…

Şimdi CHP’de uzun süre belediye başkanlığı yapmış bazı belediye başkanlarının hala güncel durumlarını koruduklarını görüyoruz…

Örneğin CHP’li belediye başkanlarından Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya zaman zaman parti içinde yaşanan tartışmaların odağında olsalar da sokakta vatandaştan gelen memnuniyet üst noktada… Ve ilçelerine hakimler…

Bir de iki dönem ve yeni gelenler var…

Her ilçede belediye başkanlarının kendilerine göre has özellikleri var…

Örnek; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ne yaparsanız yapın Aziz Kocaoğlu aynı Aziz Kocaoğlu… 

Bugün seçim yapılsa ve yeniden aday gösterilse seçimi kazanabilecek olan Kocaoğlu, aynı zamanda mensubu olduğu partide yerden yere vurulan bir belediye başkanı…

Başkan Kocaoğlu’na baktığınızda etrafında olan isimler hap aynı isimler… 13 yıllık belediye başkanlığı döneminde belediyede çalıştığı insanlar da hep aynı insanlar, yaştan emekli olanlar yine koordinatör ya da şirket yönetimlerinde çalışmaya devam ediyor… Başkan yeniliğe açık bir belediye başkanı değil…

Geçen süre içinde gördüğümüz bu…  

Ve Kocaoğlu’nun en büyük handikabı ise, siyaset yapma isteği…

Bu konuda çok başarılı olduğunu söylemek yanlış olur

Karşıyaka, Bayraklı, Çiğli, Bornova, Karabağlar  ile ilgili değerlendirmemi belki başka yazımda kaleme alabilirim…

Ancak; iki ilçe ile ilgili örnek vererek yazımı tamamlamak istiyorum...

Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina aday olduğunda hakkında bir sürü yakıştırma yapıldı… Adaylık döneminde kendi partilileri belediye önünde eylem yapmış ve adaylığına tepki göstermişti. Ve Başkan Piriştina Buca’ya gittiğinde “CHP’nin kendi içinde yaşadığı büyük tartışmaların yaşandığı disiplin süreçlerinin, kavgaların mahkeme koridorlarına taşındığı bir Buca vardı…”

Buca’da geçmiş 3 yıla dönüp baktığımızda Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina’nın belediyecilik hizmetlerini bir kenara bırakıp (onları kendisi zaten anlatıyor) ama Buca’ya kazandırdığı “BARIŞI” unutmamak lazım…

Ben bunun CHP açısından kıymetli olduğunu düşünüyorum… Ve Başkan Piriştina’nın sokakla olan ilişkisini sanırım anlatmaya gerek yok… Yaşadığı ve başkanlık yaptığı Buca’da halkla olan ilişkisi ve onlardan gördüğü ilgi sanıyorum bir siyasetçi için en kıymetli hazine olsa gerek…

Partisi içinde ve muhalefetle kurduğu ilişki diğer ilçe başkanlarına örnek olması gerekiyor diye düşünüyorum…

Bu başarının en büyük sebebi ise, “Acaba yarın yeniden beni atarlar m? Yeniden belediye başkanı seçilir miyim'” kaygısı yaşamaması olsa gerek.

Bir diğer ilçe ise, Güzelbahçe…

Güzelbahçe ve Narlıdere birbirine yakın olan iki ilçe… İki ilçede de siyaset yapmak gerçekten zor…  Burada siyaset yapmak için hem siyaseti iyi bileceksin hem de kendine güveneceksin…

Başkan Abdul Batur’un 4. dönem belediye başkanı olduğunu ve hala Narlıdere’nin “en güçlü ismi” olduğunu düşünürsek, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce’nin erken yıprandığını düşünüyorum…

Bunun en büyük nedeniyse, 2. dönemin getirdiği rehavet…  İlk dönem emanetçi başkan kimliğiyle mütevazı, çevresine saygılı ve paylaşımcı bir isim… 2. Dönem ise Güzelbahçe’nin efsane belediye başkanı Ertan Avkıran’ın karşısında kazanılan seçim zaferiyle emanetçi kimliğini kaldıran bir Belediye Başkanı …

Başkan Mustafa İnce, oldu olmasına ama işte asıl sorun burada başladı… Kendisine has tarzı olan Başkan İnce, kendisini her şeyin üstünde görmeye başladı… Bazı belediye başkanlarında görülen “Buranın belediye başkanı benim, her şeyi ben bilirim, ben yaparım.” moduna girdi ve hata üstüne hata yapmaya başladı…

Bir de buna 1999’da DSP’den Güzelbahçe’ye aday olan ve az farkla seçimi kaybeden İlçe Başkanı Kazım Çam’ın önümüzdeki dönem “Güzelbahçe Belediye Başkan aday adayı olacağı” kulağına fısıldanınca başkanın moralinin iyice bozulduğu ifade ediliyor…

Bir de bunun üzerine, STK’lar, halk, CHP örgütünün önemli isimleri ve basınla ilişkilerinin kötü olduğunu eklersek Allah Başkan Mustafa İnce’ye yardım etsin…

Ben Başkan İnce’nin ilçe kongresiyle birlikte büyük sorunların içinde yerel seçimlere hazırlanacağını düşünüyorum…

500 bin nüfuslu bir ilçenin belediye başkanının halkla olan iletişimini düşünürsek, Buca’nın bir mahallesi kadar olan Güzelbahçe’de halktan bu kadar uzak ve parti içinde bu kadar kavga yaşanmasının tek anlamı var, o da başkanın artık o ilçeye verecek bir şeyi kalmamıştır…