1 Mayıs 1977'de ne oldu'
1977'nin 1 Mayıs sabahı etrafa garip bir korku çöktü. Taksim'de sanki bir şeyler olacak havası yayıldı.
- Ege Postası
- 01.05.2015 - 08:56
İki üç gün önce İstanbul ve İzmir'de 3 kişinin öldürülmesi gerilimi artırmıştı. Bu gruplar Taksim'de kozlarını paylaşabilirlerdi.
DİSK 20 bin sopalı işçiyi düzeni sağlamakla görevlendirdi. Hangi grubun nereden gelip alanın neresinden geçeceği kararlaştırıldı.
Ancak asıl dikkatleri çekmeyen sabahın alacakaranlığında aynı meydanın farklı alanlarına kimsenin tanımadığı bazı kişilerin yerleşmeye başlamasıydı.
Bunların bir bölümü Taksim'in göbeğindeki otelin 213, 510 ve 713 numaralı odalarına yerleşti.
Buradan alanın her yanı görülebiliyordu. Diğer bir grup ise diğer otelin çatısına mevzilendi. Bazıları da sular idaresinin duvarına çıktı. Kimse nedenini sormadı, bu kişilerin kimlikleri de hiçbir zaman belirlenemedi. Artık sahne hazırdı...
Saat 13:00'ten itibaren gruplar dalga dalga Taksim'e doğru yürüyüşe geçti. İşçisi öğrencisiyle "sol" akın akın meydanı dolduruyordu. Hiçbiri birazdan nelerle karşılaşacağını bilemezdi.
Beklenmedik bir katılım vardı. Bir bölüm Beşiktaş'tan geliyor, diğerleri Saraçhane ve Tarlabaşı yolunu kullanıyordu. Oluk oluk insan akıyordu. Meydanda adım atacak yer kalmamıştı.
Bu kadar kalabalık olunca itişmelerde başladı. Örneğin alana sokulmayan Dev-Gençliler zorla güvenlik kordonunu yardılar ve alana girdiler.
Bir diğer grupta "Maocular" diye tanımlanan Çin yanlılarıydı. Tarlabaşı'nda durduruldular, alana sokulmak istenmediler.
Böyle bir ortamda konuşmasına başlayan Kemal Türkler sözlerini bitirmek üzereydi ki, Tarlabaşı civarında gruplar arasında garip bir itişme başladı.
Önce bir el silah sesi duyuldu. Ardından ikinci el de ateş edildi. Binlerce insan aniden panikledi. Kim ateş ediyord? Kime ateş açılmışt? Gruplar arasında bir çatışma mı başlamıştı'
İlk iki silah sesi adeta bir sinyaldi. Bu iki ateşten hemen sonra dört ayrı yerden bir yaylım ateşi başladı. Kurşun yağmuru paniği daha da artırdı.
İnanılmaz bir manzara yaşanıyordu. Çoluk çocuk işçisi öğrencisi genci yaşlısı kadını erkeği ne yapacağını şaşırmıştı. Kimse olanlara bir anlam veremiyordu.
Tam bu kargaşa içinde meydana nereden çıktığı tam anlaşılamayan beyaz renkli bir otomobil girdi. Çılgın gibi kaçışan insanların arasına daldı. Pencereleri açıktı, içeriden sürekli ateş ediliyordu.
Sanki bunlar yetmiyormuş gibi sahneye bu defa panzerler çıktı. Su sıkıyorlardı. Bir diğer yandan hem ateş ediyorlar hem de ses bombaları atıyorlardı. Taksim tanınmayacak duruma girmişti.Panzerlerden biri o hızla bir kadını göz göre göre çiğnedi.
Taksim'in her yanından gelen ateş oradaki topluluğu Kazancı Yokuşu'na itmek ister gibiydi.
Başka kaçacak yer yoktu.
Can havliyle, kurtuluşu bulacakları ümidiyle birbirini ezerek Kazancı Yokuşu'na büyük bir koşu başladı.
Aynı anda yine beklenmedik bir durumla karşılaştılar. Kazancı Yokuşu zaten dar bir sokaktı bir de yokuşun ortalarına doğru yolu kapacak şekilde bir kamyonet konmuştu. Adeta bir ölüm tuzağı kurulmuştu...
Çoğu ezilerek öldü.
Bu korkunç olay aslında 15-20 dakikayı aşmadı.
Sesler kesildiğinde Taksim sanki sihirli bir el tarafından boşaltılıvermişti.
Koskoca meydan bir savaş alanı gibiydi...
Bayraklar, slogan dolu pankartlar ve insanların bırakıp kaçtıkları eşyalar etrafa dağılmış, alan ölüm sessizliğine bürünmüştü.
Geriye 34 ölü yüzlerce yaralı kalmıştı.
Ölenlerin cesetleri bir araya toplandı, kimlikleri belirlendi ve sessizce kaldırıldılar.
Kanlı 1 Mayıs bitmişti.
Perde indi, ışıklar söndü...
Mehmet Ali Birand
Yorum Yazın