AK Parti yorumu: Kongre değil prosedür
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti Kongresi’ni, “Sadece bir prosedür yerine getiriliyor” diye eleştirdi, Binali Yıldırım’a ise “Yetkilerine müdahaleyi engellerse yüksek profilli başbakan olduğunu kabul edeceğiz” mesajını verdi.
- Ege Postası
- 23.05.2016 - 09:10
Kılıçdaroğlu, Antalya’da bir grup gazeteciye özetle şunları söyledi:
FEZLEKELER HELE BİR GELSİN
“(Dokunulmazlık teklifi) Anayasa değişiklikleri konusunda siyasi partiler başvuramıyorlar. Ancak 110 milletvekili bir araya gelerek onlar başvurabilirler. Böyle bir düşüncemiz yok. Bireysel başvuranların hakkına müdahale şansımız da yok. Onlar bireysel olarak anayasaya aykırılık, başka iddialarda bulunabilirler. Hukukçu arkadaşlarımız, başvuracak arkadaşlara hukuki destek sağlamak açısından çalışma yapacaklarını söyledi.
(Hakkındaki fezlekeler) Fezlekeler hele bir gelsin, bakarız. Ne olacak yani.
ÖNCEDEN BELİRLENMİŞ BİR KİŞİ
(AK Parti kongresi) Aslında buna kongre demek doğru değil. Siyasi Partiler Yasası’na göre adı kongre ama gerçek anlamda kongre değil. Daha önce bir kişi tarafından belirlenmiş bir kişinin kongreden çıkması gerekiyor, başbakan olarak atanması için. Sadece bir prosedür yerine getiriliyor. Nitekim bugün gazetelere baktım, Türkiye’nin en önemli partilerinden birisinin kongresi var, bazı gazetelerde hemen hemen hiç yok ya da iktidara yakın gazetelerde bile sizin deyiminizle etekte yer alan haber olarak görünüyor ki, bu Adalet ve Kalkına Partisi’nin demokrasiyi özümsemediği, tümüyle bir kişinin iki dudağına hapsedilen bir yapı ortaya koyduğunu gerçekte bize gösteriyor.
Kendisi için kamuoyunun söylediği, ‘düşük profilli’ bir başbakan. Düşük profili aşar ve kendi anayasal, yasal yetkilerine bir başkasının müdahale etmesini engellerse kendisinin yüksek profilli başbakan olduğu gerçeğini kabul edeceğiz. Aksi halde sadece o koltukta oturan ve birilerinin talimatını yerine getiren bir kişi olarak bizim siyaset tarihimizde yer alacak.
DARBE HÜKÜMETİ PROGRAMI
Bu hükümet bir darbe hükümeti. Halkın oylarıyla seçilip parlamentoya gönderilen, başbakanı da halktan yüzde 49.5 oy alan bir hükümet değil. Bu hükümet, bildiğimiz normal bir darbe hükümeti. Darbe hükümetinin, hükümet programı nasıl olur bilemiyoruz. Onu beraber göreceğiz. Eski hükümet programına paralel ya da paralel olmayan bölümler var mı, onları da hep beraber göreceğiz. Türkiye’nin bir gerçeği var, önümüzde bir darbe hükümeti var ve kendi programını parlamentoya getirecek. Öyle anlaşılıyor ki darbe hukukunun arkasına sığınan ve onu gittikçe tahkim eden bir süreç ile karşı karşıya kalacağız.
Biz demokrasiye aykırı, insan haklarına aykırı, hukukun üstünlüğüne aykırı bütün olaylar karşısında tavrımızı en net şekilde ortaya koyacağız. Bu tavrımızı ortaya koyarken de çıkan olaya göre bazen meydanlarda, bazen parlamentoda, bazen de başka alanlarda ifade edeceğiz. Sonuçta özgürlükçü demokrasiyi savunan bir partiyiz. Cumhuriyeti, özgürlükçü demokrasi ile taçlandırabilirsek çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmış olacağız. Hedefimiz bu.
YARGI BAŞKANLARINA UYARI
Beni üzen temel noktalardan biri de, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay başkanlarının Cumhurbaşkanı ile geziye çıkması. Bu, doğru değil. Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı önemlidir. Erdoğan tarafsızlık ilkesini ihlal eden bir kişidir. Tarafsızlık ilkesini ihlal eden bir kişinin yanında yargının durmuş olması, kendi tarafsızlığına gölge düşürür. Buradan Yargıtay, Sayıştay ve Danıştay başkanlarını uyarıyorum. Ya tarafsızlığınızı koruyun ya da o makamları terk edin. Deyin ki ‘Biz bundan böyle Recep Tayyip Erdoğan’ın vereceği talimatlar çerçevesinde karar veren bir yargı olacağız’. Kamuoyuna karşı daha dürüst ve namuslu olun.”
Yorum Yazın