Ali Babacan'dan 'Türkiye Yüzyılı' tepkisi: Bu mu sizin vizyonunuz?
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 3 Kasım’ın AKP’nin iktidara gelişinin 20’nci yılı olduğunu anımsatarak, “AK Parti, 20 yıldan sonra seçim şarkısını Emniyet mensuplarına okutmak için mi iktidara geldi? 10 milyonlarca insan, AK Parti’ye adaleti, hukuku çiğnesin, yoksuldan alıp zengine versin diye mi oy verdi” dedi. Babacan, “Türkiye Yüzyılı” vizyonuna ilişkin de “İşte görüyorsunuz. Döndüler, dolaştılar, başka partilerin desteğine muhtaç kaldılar. Geçenki fotoğrafı görüyorsunuz değil mi? Bir tarafına almış 1994 krizini çıkaran, o dönemin başbakanı Çiller’i, bir tarafına almış 2001- 2002 krizinde Planlama Teşkilatı’nda Sorumlu Başbakan Yardımcısı olan Bahçeli’yi, bir tarafına almış 28 Şubat’ın destekçisi Perinçek’i; ortaklarım bunlar diye millete gösteriyor. Bu mu sizin vizyonunuz?” diye konuştu.
- Ege Postası
- 03.11.2022 - 14:50
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bugün partisinin İstanbul’da bir otelde düzenlenen İl Başkanları Toplantısı’na katıldı. Burada partisinin il başkanlarına yönelik konuşan Babacan, çalışmaları ve eylem planları hakkında bilgi paylaştı. Babacan, şunları söyledi.
“MİLLETİMİZİ HİÇBİR ZAMAN ALDATMADIK: Dün partimizin 16’ncı eylem planını burada, tarihi Osmanlı Kibritleri Fabrikası’nda açıkladık. Kalkınma Seferberliği Eylem Planımız ile özgür ve zengin Türkiye’ye bir adım daha yaklaştık. Genel Başkan Yardımcımız Burak Dalgın’ın eşgüdümünde hazırlanan eylem planımızda; sanayimizden KOBİ’lerimize, esnafımızdan girişimciliğe, istihdamdan ihracata kadar belirlediğimiz hedeflerimizi somut bir şekilde ortaya koyduk. DEVA Partisi iktidarıyla birlikte çarkları döndürme sözünü milletimize verdik. Milletimizi hiçbir zaman aldatmadık. Yerine getiremeyeceğimiz sözleri hiçbir zaman vermedik. Gerçekçi hedefler belirledik. 'Sanayide 1 milyon yeni istihdam sağlayacağız' dedik. '10 yeni sanayi vahasıyla üretimi kanatlandıracağız' dedik. '100 bin Süper KOBİ ile yarınlarımızı garantiye alacağız' dedik. 'İhracatımızı yıllık 500 milyar dolar seviyesine taşıyacağız' dedik. Her birini tek tek hesapladık. Anlayacağınız, boş yapmadık.
‘BEN BİLİRİM’ DEMİYORUZ: Eylem planlarımızda yer alan maddelerin sayısı bini geçti. Bunların tamamı özgür ve zengin Türkiye’nin yol haritası ve daha önemlisi, her bir eylem planımızda en az 150- 200 kişinin katkısı var. Sunumu biz genel başkan yardımcılarımızla beraber yapıyoruz, ancak onlarca meslek örgütünün, sivil toplum kuruluşlarının, düşünce kuruluşlarının, akademisyenlerin emeği var bu çalışmalarda. İşinin ehli kim varsa, bilgisine güvendiğimiz kim varsa bu eylem planlarında katkısı var, imzası var. Biz hiçbir zaman ‘Ben bilirim’ diyerek hareket etmedik. Şimdi de ‘Ben bilirim’ demiyoruz. Binlerce kıymetli uzman dostumuzla beraber hazırladık bu eylem planlarını. Tamamı Türkiye’nin alnı ak, yüzü açık yarınlarının hazırlığı. Tamamı doğruları sürdürmenin, eksikleri tamamlamanın ve yanlışları düzeltmenin hazırlığı. Aynı zamanda da ayıpları gidermenin hazırlığı. Bu ayıplara bir örnek vereyim. Türkiye kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemesinde gri listeye düştü. Nerede gri listede? OECD’nin Mali Eylem Görev Gücü, yani FATF raporlarında artık gri listede.
KARA PARA MESELESİNDE LAF ÇOK, İŞ YOK: Sabah akşam ‘terör, terör’ diyen bir iktidar var ama mesele, kara paranın aklanması ve terörün finansmanına geldiğinde laf çok, iş yok. Nazan Öncel 90’larda bir şarkısında şöyle diyordu; ‘Tantana var iş yok. Gürültü var ses yok’. İşte bugünkü iktidarda tantana var iş yok, gürültü var ses yok. Biz bu gri liste utancına biz son vereceğiz. Sene başında 'Ekonomi ve Finans Politikaları Eylem Planı’mızda ilan etmiştik. Bir kere daha sizlerin huzurunda tekrar etmekte fayda görüyorum. Türkiye’yi kara para konusunda bu gri listeden çıkaracağız. Bununla yetinmeyeceğiz. Ülkemizin bir daha o listeye girmemesi için her türlü tedbiri alacağız. Türkiye’nin tüm lekelerini temizleyeceğiz.
VİZYON DİYE AÇIKLADIKLARI, BİZİM BELGELERİMİZİN KOPYASI: Bıkmadan sıkılmadan tekrar edeceğiz. Eylem planlarımız Türkiye tarihinde bir ilk. Evet, bizi kıskananlar çok, çekemeyenler çok. İlk kez bir siyasi parti; seçimlerden sonraki ilk 90 dakikada, ilk 90 günde, 360 günde, 5 senede neler yapacağını takvimiyle, bütçesiyle vatandaşlara taahhüt ediyor. İktidara soruyorum buradan. Seçimler yaklaşıyor. Senin bir planın, programın var mı? Biz hazırlanıyoruz, aslanlar gibi. Büyük tantanalarla vizyon misyon dediler, dünyanın reklam, tanıtım araçlarını kullandılar. Ortaya ne çıktı? İçi boş bir çerçeve. Hiçbir şey yok. Vizyon diye açıkladıkları, bizim belgelerimizin kopyası. Çoğulcu demokrasi demişler. Sen her gün ülkeyi kutuplaştır, ger; öteki beriki diye; gencecik çocuklara siz muhafazakâr devrimcisiniz, onlar da düşmanlarınız diye bu ülkenin diğer gençlerini onlara düşman göster; ondan sonra çoğulcu demokrasiymiş, hukukmuş, adaletmiş. Hiç kimse inanmıyor artık sizin bu sözlerinize.
FAİZİ DÜŞÜRÜYORSUNUZ DA NİYE GELECEK SENENİN BÜTÇESİNE 567 MİLYAR LİRA FAİZ ÖDENEĞİ KOYUYORSUNUZ: Millet için çalışacaksın, yandaşların için çalışmayacaksın. Dar bir çevre için çalışınca olmuyor. Milyonlarca vatandaştan toplanan ÖTV’yi, KDV’yi bir avuç bankada mevduatı olanlara aktarıyorsan, Cumhuriyet tarihinin en büyük servet aktarımı şu anda yoksuldan zengine doğru oluyorsa bunun sebebi bugünkü iktidardır. Bu yıl, Cumhuriyet tarihinin en yüksek faizini ödeyecekler. Merkez Bankası’nın faizini düşürdüm diyor Erdoğan. Merkez Bankası’nın faizi düşüyor da nasıl oluyor da Hazine’nin ödediği faiz bir yılda 180 milyardan 330 milyara çıktı diye ben soruyorum buradan. Siz bu milleti aldatamazsınız. Merkez Bankası’nın faizi, Merkez Bankası’nın bankalara kullandırdığı kredinin faizi. Bankalar onu alıp üzerine 20- 30- 40 puan koyup kredi olarak kullandırtıyor. Siz milletin ödediği faize bakın. Faizi düşürüyorsunuz da niye gelecek senenin bütçesine şimdiden 567 milyar lira faiz ödeneği koyuyorsunuz? Faiz düşmanıysan niye geçen sene 180 milyar faiz ödedin? Bu sene niye 330 milyar ödüyorsun? Gelecek sene niye 567 milyar faiz ödeyeceğim diye bütçe hazırlayıp Meclis’e gönderiyorsun?
FAİZE VE KUR FARKINA ÖDEDİĞİNİZ PARAYLA BU YIL BİR MİLYON KONUTU BEDAVA DAĞITABİLİRDİNİZ: Millete ödettiğiniz faizleri, o gün geldiğinde tek tek ortaya çıkaracağız. Bu yıl ödedikleri faiz yetmiyor, üzerine bir de Kur Korumalı farkı ödüyorlar. Bu da 300 ile 350 milyar arasında olacak. Bu da faizin bir türü. Toplam rakam bu yıl en az 650 milyar olacak. 650 milyar demek, tanesi 650 binden, TOKİ’nin açıkladığı bir milyon konut demek. Bu hükümetin, Sayın Erdoğan’ın bu yıl ödediği faiz ve kur farkıyla tam bir milyon tane konutu üretip vatandaşa bedava dağıtabilirlerdi bunlar. Hesap çok basit. Bir de övünüyorlar, konut projesinde 8 milyon kişi kuyruğa girdi diye. 8 milyon kişiye 80 yılda sıra gelecek. Kurada çıkanlar sevinecek, çıkmayanlar üzülecek. Seçimden önce o kurayı yapma cesareti bulacaklar mı? Bunların hepsini göreceğiz. Siz faize ve kur farkına ödediğiniz parayla bu yıl bir milyon konutu yapıp bedava dağıtabilirdiniz ama siz faiz ödemeyi tercih ettiniz.
85 MİLYONUMUZUN HUZURUNU SAĞLAYACAK EKİBİZ: Biz niye bu çalışmaları yapıyoruz? Çünkü ortada çok büyük bir yük var. Ortada çok ciddi işler var. Şöyle düşünün. Evinizi taşıyacaksınız. Eşyalarınızı topladınız. Buzdolabını, avizeyi, çamaşır makinesini yeni evinize sağ salim götürmek için ne yaparsınız? O yükü kırmadan, dökmeden taşıyacak birilerini ararsınız değil mi? İşi bilen, hakkıyla yapacak insanlar bulursunuz. Her işi yapacak insan farklı olur değil mi? Mümkünse yükün altında kalmayacak, genç, zinde, kolu kuvveti yerinde birilerini bulursunuz. İşte biz bu yükü layıkıyla taşıyacak bir ekibiz. Kırmadan, dökmeden, incitmeden, sağa salim 85 milyonumuzun huzurunu sağlayacak ekibiz.
DEVLET KURUMUYSANIZ PARTİZANLIK YAPAMAZSINIZ: Dün akşam Sabancı Üniversitesi’nde genç arkadaşlarımla buluştum. Toplam 4- 5 bin öğrencisi var. 700- 800 öğrenci geldi salona. Bizim gençlere, hakkıyla yaşanacak bir ‘gençlik’ borcumuz var. İşte o yüzden eylem planları hazırlıyoruz. Bizim gençlere ‘insan onuruna yakışır bir hayat’ borcumuz var. Bu toprakları, gençlerin kaçmak istediği değil, yaşamak istediği bir ülke yapacağız. Bu toprakları ‘gidemeyenlerin ülkesi’ değil, ‘yaşamak isteyenlerin’ ülkesi yapacağız. Tüm bunlar aynı zamanda bir zihniyet meselesi. Bakın, devlet kurumlarının görevi sadece iktidar partisine değil; tüm vatandaşa hizmet etmektir. Bunun lamı cimi yok. Devlet kurumuysanız partizanlık yapamazsınız.
DEVLET KURUMUNUN TÖRENİNDE, BİR PARTİNİN SEÇİM ŞARKISINI SÖYLETEMEZSİNİZ: Taze bir örnek, Emniyet Teşkilatı. Hepimizin iç güvenliğini sağlamak zorunda olan bir kurum değil mi? Buna itiraz eden var mı? Yok. Peki, iktidar ortaklarının dar siyasi çıkarlarının emri altında hareket etmeye zorlanan bir teşkilat, ülkemizin tümüne rahat hizmet edebilir mi? Mümkün değil. Böyle bir teşkilat suçla, suçluyla mücadele edebilir mi? Partilileştirilmeye çalışılan bir Emniyet teşkilatının, suçla mücadele kabiliyeti zayıflar. Hangi parti olduğunun hiçbir önemi yok. Devlette partizanlığın yeri olmaz. Nokta. Bakın, ben polis kardeşlerimin özlük haklarını, çalışma koşullarını, üstlerinden astlara yapılan baskıları defalarca gündeme getiren bir insanım. Gördüğüm her polis intiharı haberinde kahroluyorum. Her birinde isyan ediyorum. İşte aynı şekilde, bugün, polis teşkilatımıza ideolojik bir üniforma giydirilmesine de itiraz ediyorum. Gördünüz değil mi Polis Akademisi Töreni’ndeki görüntüleri? Gözümüzün önünde, iktidar partisinin seçim şarkısını söylettiler. Bir dakika, ne oluyoruz? Hop diyoruz. Kaşla göz arasında Kızıl Ordu Korosu’na mı özendiniz? Çok istiyorsanız partinizin özel müzik grubunuzu kurarsınız, şarkılarınızı Spotify’a yüklersiniz, istediğiniz gibi çalıp oynarsınız ama kalkıp da bir devlet kurumunun töreninde, bir partinin seçim şarkısını söyletemezsiniz. Siz, adil ve şeffaf yapılması gereken seçimlerde, sokakta güvenliği sağlamakla görevli bir kuruma, partinizin şarkısını söyletemezsiniz. Böyle bir şey olmaz. Bu, toplum vicdanını incitiyor.
10 MİLYONLARCA İNSAN, AK PARTİ’YE HUKUKU ÇİĞNESİN DİYE Mİ OY VERDİ: Bugünün tarihine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bugün 3 Kasım. Yani, AK Parti’nin iktidara gelişinin tam 20’nci yıl dönümü. Şimdi buradan soruyorum. AK Parti, 20 yıldan sonra seçim şarkısını Emniyet mensuplarına okutmak için mi iktidara geldi? 10 milyonlarca insan, AK Parti’ye adaleti, hukuku çiğnesin diye mi oy verdi? Parti aidatını ödemek için kenara köşeye para koyan insanlar, AK Parti’yi 20’nci yılın sonunda yoksuldan alıp zengine versin diye mi destekledi? AK Parti’yi yıllarca iktidara taşıyan tertemiz insanlar, günün sonunda, iradesini başkalarına kaptırmış bir parti göreceğini tahmin edebilir miydi? 20 sene önce yolsuzlukları bitirsin diye oy verdiği iktidarın, milletin parasını çarçur edebileceğini tahmin edebilir miydi?
BU NÖBETLEŞE ZORBALIK DÖNEMİNE SON VERECEĞİZ: Tam bir ibretlik durumla karşı karşıyayız. Bu kısır döngüden herkes illallah etti. 20 sene önce ezilenlerin adına yola koyulanlar, o geniş kitlenin desteğini bugünler için mi aldı? O kitlenin istediği Türkiye bu muydu? İnsanların fikirleri yüzünden hapis yattığı, azıcık muhalif her STK’nın, her gazetecinin görüldüğü yerde ezildiği, tek bir sesin bütün sesleri bastırdığı, polisin iktidar partisinin şarkısını söylediği, camilerde siyasi propaganda yapıldığı, gençlerin mutsuz olup odasına kapandığı, kadınların ne evde ne sokakta huzur bulabildiği, ötekileştirmenin zirveye vardığı bir ülke mi hayal etmişlerdi? Et almak lüks olsun diye mi hayal etmişlerdi? Çocukların beslenme çantası boş kalsın, yasaklar baskılar daha da artsın, çalışanlar ay sonunu getiremesin, herkesin emeği yolsuzluklarla yok edilsin diye mi hayal etmişlerdi? Devran dönsün de aynı adaletsizlikler başkalarına yapılsın mı istemişlerdi? Hayır istememişlerdi. Bu ülkenin muhafazakâr insanlarının istediği de bu değildi. Biz işte bu nöbetleşe zorbalık dönemine son vereceğiz.
20 YILINI DOLDURAN BU HİKYENİN KAYBEDENİ ERDOĞAN OLDU: Eski Türkiye’nin ezilenleri, ‘ötekileri ezerek özgür olamayacaklarını’ bilecek kadar bilge insanlardır. Ben AK Parti’yi oluşturan ve büyüten muhafazakâr demokratların büyük bir çoğunluğunun derin bir hayal kırıklığı yaşadığını biliyorum. ‘Biz böyle olsun istememiştik’ diyorlar. ‘Bizim niyetimiz, bize yapılan haksızlıkları başkalarına yapmak için iktidar olmak değildi’ diyorlar. ‘Bu yapılanlar bizim ahlakımıza, inancımıza örfümüze adetimize uymaz’ diyorlar. Büyük çoğunluk henüz yüksek sesle söyleyemiyor bunları ama biliyorum ki, o adaletli insanlar aile meclislerinde, mahalle kahvelerinde, komşularıyla baş başa kaldıklarında bunları konuşuyorlar. Şimdi ben buradan, büyük umutlarla iktidara taşıdığı partisinin icraatlarından artık rahatsız olan insanlara sesleniyorum. Aziz dostlarım, gelin; eski mağdurların, yeni mağduriyetler karşısında kayıtsız kalmayacağını hep beraber gösterelim. Dindar, muhafazakâr insanların kendi kendilerini eleştirebilme ve yenileyebilme kabiliyetinin olduğunu hem Türkiye’ye hem de dünyaya göstermek için el ele verelim. Gelin, özgür ve zengin Türkiye’yi birlikte inşa edelim. Bugün 20 yılını dolduran bu hikâyenin kaybedeni Erdoğan oldu. Onların hikâyesinde artık zafer mafer yok.
PERİNÇEK’İ YANINA ALMIŞ, BU MU SİZİN VİZYONUNUZ: İşte görüyorsunuz. Döndüler, dolaştılar, başka partilerin desteğine muhtaç kaldılar. Geçenki fotoğrafı görüyorsunuz değil mi? Bir tarafına almış 1994 krizini çıkaran, o dönemin başbakanı (Tansu) Çiller’i, bir tarafına almış 2001- 2002 krizinde Planlama Teşkilatı’nda Sorumlu Başbakan Yardımcısı olan (Devlet) Bahçeli’yi, bir tarafına almış 28 Şubat’ın destekçisi (Doğu) Perinçek’i; ortaklarım bunlar diye millete gösteriyor. Türkiye Yüzyılı Lansmanı’nda gösteriyor. Geçtiğimiz ilk yüzyılda ülkeyi batıran, iki ayrı krizin mimarlarını yanına almış; 28 Şubat’ın destekçisi Perinçek’i yanına almış, onlarla Türkiye’nin yeni yüzyılına doğru yürüyormuş. Bu mu sizin vizyonunuz? Yazık, gerçekten çok yazık.
ERDOĞAN, MİLLETİN KENDİSİNE EMANET ETTİĞİ ANAHTARI BAHÇELİ’YE KAPTIRDI: Önce bir kişinin iki dudağı arasından yönetilmeye başlayan bir partiye dönüştüler. Şimdi de iki kişinin dört dudağı arasından yönetilen bir parti oldular. Krizlerin ortağı istedi; 2015’te erken seçime gitti. Krizlerin ortağı istedi; rejim değiştirdi. Krizlerin ortağı istedi; mafyayı dışarı saldı. Krizlerin ortağı istedi; şaibelerin ortasındaki bakanı yanında tuttu. Krizlerin ortağı istedi; dünkü grup başkanvekilini kovdu. Krizlerin ortağı ‘tak’ dedi, ‘şak’ diye oldu. Sayın Erdoğan, milletin kendisine emanet ettiği anahtarı Bahçeli’ye kaptırdı ve sonuçta, iktidardaki 20’nci yılın sonunda da Beştepe’yi, Bahçeli’nin mahalle temsilciliğine çevirdi. Gerçekten hazin. Gerçekten yazık.
BIRAKIN SON 20 YILI, ÜLKENİN GÖRDÜĞÜ EN BÜYÜK ENFLASYON: 20 yıl önce bugün, ekonomi yönetimini devraldığımızda büyük bir krizin ortasındaydık. Unutmayın, 2001- 2002 krizinde esnaf, Başbakanlığın önünde yazar kasa fırlattığında Bahçeli’nin ofisi o binadaydı. 20 yıl önce biz, ekonomi yönetimini devraldık. Enflasyonu 2 yılda tek haneye düşürdük. Enflasyona 34 yıldan sonra ilk defa tek haneyi gösteren benim başında olduğum ekonomi kadrosuydu. Peki, bugün enflasyon kaç? İşte bir saat önce açıkladılar. Bırakın son 20 yılı, ülkenin gördüğü en büyük enflasyon. TÜİK’in açıkladığı makyajlı enflasyon. İşte o 20 bankayı batıran, gecelik faizleri yüzde 7500’lere fırlatan 2001 krizinden ülkemizi nasıl çıkardıysak, bu krizden de ülkeyi çıkaran yine bizler olacağız. Şimdi çok daha güzelini yapacağız. Hem de çok daha güçlü bir ekiple, bu sefer DEVA kadrolarıyla, yani sizlerle yapacağız. İlk 6 ayda kriz havasını dağıtacağız. İkinci yılımızda da biz bu enflasyonu tekrar tek haneye düşüreceğiz. Enflasyonun tek haneye inmesi 2 sene sürecek. Erdoğan bizim başarılarımız için ‘İmzayı ben attım’ diyor. Madem hikmet imzada, bir imza daha at da bu iş çözülsün. ‘Benim alanım ekonomi’ diye burnunuzun dikine gittiğinizde bu iş olmuyor. Biz ilimler, bilimle hareket edeceğiz, diyoruz. Biz önce mutfaktaki yangını söndüreceğiz. Gıda enflasyonunu kısa sürede aşağılara çekeceğiz. Siz bu kafayla hareket ederseniz Ukrayna’dan gemi gelecek diye gözleriniz yollarda kalır. Rusya’dan, Ukrayna’dan buğday gelecek diye.
TÜRKİYE’NİN YENİ YÜZYILINDA DEVA PARTİSİ OLACAK: Yavaş yavaş son düzlüğe doğru yaklaşıyoruz. Seçime doğru adım adım ilerliyoruz. Çünkü biz burada iktidarcılık oyunu oynamıyoruz. Biz burada yarının Türkiye’sinin hikâyesini yazıyoruz. Bu hikâyenin yazarları sizlersiniz, DEVA Partisi kadrolarıdır. Seçim günü geldiğinde DEVA Partisi, Türkiye’nin yarınlarında etkili, güçlü olarak Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına damga vuracak parti olacak. DEVA Partisi aklıyla ve gövdesiyle yarının Türkiye’sinin mimarıdır. Tekrar tekrar söylüyorum. Ya başaracağız ya da başaracağız. Başka bir seçenek yok bizim için. Cumhuriyet’imizi, yeni yüzyılında tam demokrasi ile taçlandıracağız. Türkiye’nin yeni yüzyılında otoriter zihniyete yer olmayacak; kavga, dövüş, hakaret, aşağılama olmayacak; açlık, sefalet, onur kırıcı muamele olmayacak; kutuplaştırma, düşmanlaştırma olmayacak; Türkiye’nin yeni yüzyılında sizler olacaksınız. DEVA Partisi olacak.
KÜRT VE ALEVİ MESELESİNİ ÇÖZECEĞİZ: Tam bir özgüvenle ve büyük bir rahatlıkla söylüyorum. Türkiye’nin prangalarını sökeceğiz. ‘Yapamazlar” diyecekler. Yapacağız. ‘Çözülemez’ denilen tüm sorunları çözeceğiz. Meselelerimizi hakla, hukukla, adaletle, eşitlikle çözeceğiz. Kürt meselesini çözeceğiz. Eşit vatandaşlıkla çözeceğiz. Alevi meselesini çözeceğiz. Onu da eşit vatandaşlıkla çözeceğiz. İşte o zaman dünya âlem bizi üretimimizle, ihracatımızla, teknolojimizle, zenginliğimizle konuşacak. Umudunuz diri, özgüveniniz tam, başınız dik olsun. Türkiye’nin uçurumdan aşağı yuvarlanmasına asla müsaade etmeyeceğiz.”
Yorum Yazın