Avustralya'nın Oscar'ı bir Türk'ün
Avustralya'nın Oscar'ı Yılmaz Erdoğan'ın. Yılmaz Erdoğan 'Son Umut' (The Water Diviner) filmindeki rolüyle yardımcı erkek oyuncu dalında Avustralya'nın en önemli sinema ödülünü (AACTA) kazandı.
- Ege Postası
- 29.01.2015 - 12:49
Türkiye'de aralık sonunda gösterime giren ve bugüne kadar 1 milyon 222 bin kişi tarafından izlenen 'Son Umut'un konusu şöyle: Avusturalyalı bir çiftçi olan Connor, üç oğlunu da Çanakkale Savaşı’na göndermiştir. Çanakkale Savaşı’nın ardından Türkiye’ye gelen Connor’ın tek hedefi uzun süredir haber alamadığı oğullarının izini bulabilmektir. Connor’ın İstanbul’da başlayıp Çanakkale’ye ve oradan da ülkenin çeşitli yerlerine uzanan bu arayış yolculuğunda en büyük destekçileri Türk subayları Hasan (Yılmaz Erdoğan) ve Cemal (Cem Yılmaz) olacaktır.
Yönetmenliğini Oscar'lı oyuncu Russell Crowe’un üstlendiği filmin senaryosu Andrew Anastasios ve Andrew Knight ikilisine ait. Filmin oyuncu kadrosunda Russell Crowe, Olga Kurylenko, Jai Courtney ve Isabel Lucas gibi isimlerin yanı sıra Türkiye’den de Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan yer alıyor.
Avustralya’nın en önemli sinema ödülü AACTA’ya aday olduğunda Yılmaz Erdoğan, Avustralya’nın Sydney Morning Herald Gazetesi’ne bir röportaj vemişti. ‘Son Umut’un kendisi için ilklerin filmi olduğunu söyleyen Erdoğan, “Daha önce ne bu büyüklükte bir projede, ne İngilizce, ne de Oscar’lı sinemacılarla çalışmıştım. Harika bir deneyimdi” şeklinde konuştu. Senaryoyu okumaya başladığı vakit Türklere karşı beklenmedik bir bakış açısıyla karşılaşınca şaşırdığını söyleyen Erdoğan, “Şoka uğradım. Bu kadar detaya nasıl ulaştıklarını sordum” demişti.
Erdoğan röportajda yönetmen Russell Crowe’un çekimler boyunca Türk aktörlerden gelen her türlü öneriye, Türkçe ve Türk kültürüyle ilgili tavsiyelere açık olduğunu da belirtmişti. Çekimler öncesinde Russell Crowe’un Avustralya’daki çiftliğinde ata binme, eğitimleri aldıklarını söyleyen Erdoğan, Crowe’un malikânesinden ve arazisinden de hayli etkilendiğini şöyle anlatmıştı: “Eğitim dönemi harikaydı. Filmden üç ay önce Russell’ın çiftliğine gittim. Gerçi çiftlik böyle bir yeri tanımlamak için çok küçük bir kelime. Üç spor salonu ve at binme kulvarları vardı.”
Yorum Yazın