Babacan: Dezenformasyon yasası geçtikten sonra yapmaları gereken...
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Sansür Yasası teklifniin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri devam ederken, KRT TV’de; “Dezenformasyon yasası geçtikten hemen sonra yapmaları gereken; derhal TÜİK’in başındakilere bu yasanın ceza maddesini, hemen uygulamak. ‘Kardeşim gerçek enflasyon yüzde 200, sen nasıl böyle bir rakam açıklarsın’ diye. Şu anda devletin kendisi yapıyor bunu, hangi dezenformasyondan bahsediyorsunuz?” dedi.
- Ege Postası
- 14.10.2022 - 09:27
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, KRT TV’de gazeteciler Elif Doğan Şentürk ve Savaş Kerimoğlu’nun sorularını yanıtladı. Babacan’ın açıklamaları şöyle:
“DEZENFORMASYON YASASI ASLINDA TAM BİR SANSÜR YASASI”
“Şu anda Meclis’te görüşülmekte olan dezenformasyon yasası aslında tam bir sansür yasası. Şu anda ülkeyi yönetenlerin işlerine gelmeyen, duyulmasını istemedikleri gerçeklerin önünü kapatmak için yapılan bir yasa. 20 yıldır durdular da seçime beş kala mı böyle bir yasayı çıkarmaya karar verdiler. Önümüzdeki seçimlerde iktidarı kaybedeceklerini görmeye başladılar, panik haldeler. Burada zarar görecek olan Türkiye’nin demokrasisi olacak, özgürlük ortamı olacak. Zaten gençlerin üzerinde, sosyal medyanın üzerinde çok ciddi bir baskı var. Bugün tam 10 bin gazeteci sadece yazdığı ve eleştirdiği için işinden kovulmuş durumda. Gençler zaten tweet atmaktan korkuyorlar, elleri gidiyor vaz geçiyorlar. Vatandaşlarımızı bize yaklaşıyor bir kamera gelince uzaklaşıyorlar.
“HÜKÜMET İŞİNE GELMEDİĞİ BİR BİLGİYİ DEZENFORMASYON İLAN EDİP İNSANLARIN ÜZERİNE GİDEBİLECEK”
Bu kadar baskı, bu kadar basını susturma… Bu bile yetmiyor. Artık insanların tamamen sesini kesmeye dönük bir hamle olarak görüyoruz. Doğru bilginin ne olup olmadığını bağımsız birimler karar vermeyecek idari birimler karar verecek. Hükümet işine gelmediği bir bilgiyi dezenformasyon ilan edip insanların üzerine gidebilecek. Seçime bu kadar yaklaşıldığı bir dönemde yapılması son derece yanlış. Millet hepsini görüyor, izliyor.
“YAPMALARI GEREKEN DERHAL TÜİK’İN BAŞINDAKİLERE BU YASANIN CEZA MADDESİNİ HEMEN UYGULAMAK”
Bence artık iş işten geçti, ne yaparlarsa yapsınlar iş işten geçti, bunlar inanın son çırpınışlar. Nasıl geçen sene barajı düşürdüler, partiler birbirine yaklaşmasın diye ama işe yaramadı. TÜİK denen bir kurum var. Rakamları Ayarlama Enstitüsü diyoruz. En son açıkladığı enflasyon rakamı yüzde 83,5. Çarşıya pazara giden herkes biliyor ki bu ülkede en az enflasyon yüzde 200. Biz gerçekleri bağıra bağıra söyleyeceğiz. Dezenformasyon yasası geçtikten hemen sonra yapmaları gereken derhal TÜİK’in başındakilere bu yasanın ceza maddesini hemen uygulamak. Kardeşim gerçek enflasyon yüzde 200 sen nasıl böyle bir rakam açıklarsın diye. Şu anda devletin kendisi yapıyor bunu hangi dezenformasyondan bahsediyorsunuz?
“ESKİDEN ŞEFFAF YAPILAN HER ŞEY BUGÜN GİZLİ KAPAKLI YAPILIYOR. ARKA KAPIDAN GİZLİ SAKLI DÖVİZ SATIYOR MERKEZ BANKASI”
Şu anda devletin hiçbir açıklamasına güvenmiyor insanlar. Bugün ekonomiyle ilgili pek çok gösterge sanal. Eskiden şeffaf yapılan her şey bugün gizli kapaklı yapılıyor. Arka kapıdan gizli saklı döviz satıyor Merkez Bankası. Para politikası yanılış bir yerde dururken sadece döviz satmakla beceremezler. 65 milyar dolarlık swap borç aldılar yalvara yalvara, Cumhurbaşkanı tek tek dolaştı. Onu da arka kapıdan yaktılar. Bir şirkette bile denetim olur, şu an ki rejim aklıma gelen her şeyi yaparım kimse bana hesap soramaz rejimi, Sayıştay mı mahkemeler mi hesap soracak haddine mi?
“BU ÜLKEDE YOLSUZLUK BÜYÜYOR BU YÜZDEN BUNUNLA MÜCADELE ETMELİYİZ DERKEN MAALESEF BİZE DESTEK VERMEDİ”
(Erdoğan’ın yolsuzlukla mücadele açıklamaları): Daha çok itiraf çünkü vaadin bir anlamı yok. 20 yıldır durdular da şimdi yolsuzlukla mücadele akıllarına geliyor. Üstelik ben zamanında 2012-13-14’te yolsuzlukla mücadele için şeffaflık için çırpınırken kaç tane yasal düzenlemeyi hazırlamışken… Bu ülkede yolsuzluk büyüyor bu artık ülkenin refahına zarar vermeye başladı, orta gelir tuzağına düşüyoruz bu yüzden bununla mücadele etmeliyiz derken maalesef bize destek vermedi. Hatta bir toplantıda ‘bu ülkede yolsuzluk mu var’ dedi. ‘Bu dediğinizi yaparsam, il başkanı, ilçe başkanı bulamam’ dedi. O gün bizi reddeden yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık noktasında çabamızı elinin tersiyle iten Erdoğan bugün çıkmış ‘yolsuzlukla mücadele’ diyor.
“HETERODOKS DİYE BİR ŞEY UYDURMUŞLAR ‘BİZ HERKES GİBİ DEĞİLİZ, YERLİ VE MİLLİ EKONOMİ PROGRAMI UYGULUYORUZ’ DİYORLAR”
Yapamayacağını bildiğim için söylüyorum. Yakın çalıştık, neyi yapıp yapamayacağını gayet iyi biliyorum. Enflasyonu düşürmeyi asla beceremez, ağzıyla kuş tutsa beceremez. Madem hikmet imzada, şu imzayı at düşür enflasyonu da görelim, yapamaz, mümkün değil. Enflasyonun düşmesi için önce hukuk, adalet, fırsat eşitliği, yatırım, bol üretim lazım. Allah’ın verdiği aklı kullanmak lazım, ilim ışığında ekonomiyi yönetmek lazım. Akıl dışı, ilim dışı bir ekonomi var. Heterodoks diye bir şey uydurmuşlar ‘biz herkes gibi değiliz, yerli ve milli ekonomi programı uyguluyoruz’ diyorlar. Al işte yerli ve milli etiketini yapıştır ucube bir şeye sonu belli.
“2025’TE DAHİ ENFLASYONU TEK HANEYE İNDİREMEYECEKLERİNİ ZATEN RESMİ GAZETE’DE İLAN ETMİŞ DURUMDALAR”
TÜİK’e yine talimat verir, ‘enflasyonu küçük küçük düşür, seçime doğru enflasyon düşüyormuş gibi yapalım, sen bu açıkla’ diye bir talimat verebilir, TÜİK’te açıklayabilir, halk da her şeyi görüyor. Enflasyonun düşmesi fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor ki…Geçen ay orta vadeli program açıkladılar, Resmi Gazete’de; 2025’teki enflasyon bile tek haneli değil. 2025’te dahi enflasyonu tek haneye indiremeyeceklerini zaten Resmi Gazete’de ilan etmiş durumdalar.
“TÜRKİYE’NİN İFLAS RİSKİ ARTTI”
(Yeni ekonomi modeli): İflas ettiği açık, ortada, bu yürümeyecek. Türkiye’nin iflas riski arttı. Yanlışta ısrar, inat ederlerse evet Türkiye temerrüt çukuruna düşebilir, yani iflas çukuruna düşebilir. Sihirli değnek yok, sapasağlam kadrolar var ve iki tane krizi çözmüş bir ekip var. İlla bu biz biliriz anlamına gelmiyor önemli olan işi bilen düzgün kadroları oralara yerleştirmek.
Bizim bürokrasimizde çok iyi yetişmiş insan gücümüz var, ama dürüst insanlar kenara itilmiş durumdalar. Ne yapacağız üst düzey siyasi kadroların hemen hükümet kurulur kurulmaz yenilemesi gerekecek. Belik az sayıda düzgün insan yerinde kalır. Onlara da diyeceğiz ki sen sadece kapalı çalışma, meslek örgütleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla çalış, çok iyi akademisyenlerin görüşlerini al. Bilginin ve farklı görüşlerin devlet yönetiminde sürekli akıyor olması lazım. Bürokrasinin kendi içine kapanıp politika üretmesi de yanlıştır.
“IMF’E OLAN BORCUN EN SON TAKSİTİNİN ENTER TUŞUNA BEN BASTIM, İMZA FALAN GEREKMİYOR”
Bizim şu anda IMF’nin ya da Dünya Bankası’nın Türkiye masasındaki üç beş kişiden çok daha değerli bir insan kaynağımız var bizim. Dışarıdan insan kaynağına asla gerek yok. IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlar genelde kendi kredibilitesi olmayan hükümetlere kefil olurlar bir bakıma. Türkiye’de yıllarca IMF ve Dünya Bankası ile çalıştı, ilk hükümet kurulduğunda biz de bir süre çalıştık. Ama ne yaptık en son taksiti de ödedik. IMF’e olan borcun en son taksitinin enter tuşuna ben bastım, imza falan gerekmiyor.
(Altılı masa): Altılı masanın ilk bir araya geliş sebebi; güçlendirilmiş parlamenter sistem. Altı parti çalıştı, sonunda güçlendirilmiş parlamenter sitem metnini yayınladık. Cumhuriyet tarihinde ilk defa altı parti tek bir metin üzerinde mutabık kaldı. Çünkü siyasette; nefretin, gürültünün, kutuplaştırmanın hakim olduğu bir dönemde biz uzlaşmanın, mutabakat arayışının güzel bir örneği ortaya koyduk.
“GEÇİŞ SÜRECİNDE ÜLKENİN KATILIMCILIK ANLAYIŞIYLA, İSTİŞARE VE MUTABAKAT MEKANİZMALARINA DAYANAN BİR YÖNETİM SİSTEMİYLE YÖNETİLMELİ DİYORUZ”
Ne yapıyoruz şimdi? Bu parlamenter sistemle ilgili anayasa değişikliği metni hazırlıyoruz. Anayasa çalışması bitmek üzere. Bir başka çalışma kararımız güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçene kadar ülke nasıl yönetilecek? İlk seçimi yaptık ama ilk seçim mevcut sisteme göre. Mevcut sistemin verdiği yetkilerle bir Cumhurbaşkanı seçiliyor ve destek veren altı partinin de Meclis’te çoğunluğu var. Ülkeyi nasıl yönetecek? Yürütme erki, yasama nasıl çalışacak? Şu anda tam bunu çalışıyoruz, biz buna geçiş sürecinin yol haritası diyoruz. Çok yoğun bir çalışma dönemine girdik, madem biz bunu hedefliyoruz, geçiş döneminde ülke bunun ruhuna uygun yönetilsin. Altı partinin ortak adayı; ‘Siz bana destek verin, seçileyim ama seçimden sonra aklıma estiği gibi ben bu ülkeyi yönetirim. Nasıl Erdoğan kafasına estiği gibi yönetti ben de yapabilmeyim.’ Böyle olmasın bu yanlış diyoruz. Geçiş sürecinde ülkenin katılımcılık anlayışıyla, istişare ve mutabakat mekanizmalarına dayanan bir yönetim sistemiyle yönetilmeli diyoruz. Şu anda da tam bunun tanımını çalışıyoruz.
“ORTAK BİR SEÇİM BEYANNAMESİ HAZIRLAMAK, YANİ ORTAK CUMHURBAŞKANI ADAYININ BİR ORTAK BEYANNAMESİ”
Sayın Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliği yaptığı toplantıda bir önemli karar daha aldık. O da; temel politika alanlarıyla ilgili çalışmalarımız ortaklaştırmak. Bir bakıma adını tam henüz koymasak da ortak bir seçim beyannamesi hazırlamak, yani ortak Cumhurbaşkanı adayının bir ortak beyannamesi. Ortak aday o kadar önemli ki ittifak daha basit bir karar haline gelecek o zaman adına daha rahat ittifak diyebileceğiz. Eğer ortak aday altı genel başkandan birisi olursa zaten bu çalışmaların içinde olacak.
“ADAYI BUGÜN BELİRLERSEK BUNUN ÇOK BÜYÜK KOMPLİKASYONLARA YOL AÇACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”
(Aday konusunda geç kalınmıyor mu): Hayır. Tam tersine adayı bugün belirlersek bunun çok büyük komplikasyonlara yol açacağını düşünüyoruz. Diyelim ki yarın açıkladık, daha bu çalışmalarda ortak olmadan ortak adayı belirlediğiniz anda ortak adaya sorulara gelecektir, denilecektir ki Suriye konusunda ne düşünüyorsun, eğitim konusunda ne düşünüyorsun, enflasyonu nasıl tek haneye indireceksin? Politikalar ortaklaşmadığı takdirde ortak adayın söyleyeceği ile altı partinin söyleyeceği birbirinden farklı olabilir. Biz bütün alternatiflere (adaylara) teorik olarak açığız. Bu hiçbir zaman konuşulmadı. Dışarıdan birisi olduğu takdirde, davet edeceğiz, bizim teknolojide böyle bir hazırlığımız var altı parti aşağı yukarı mutabık. Bakar şunu ben yanlış görüyorum der onu çıkarırız.
“SAYIN KILIÇDAROĞLU VE CHP BİR HELALLEŞME SÜRECİNDE… BU BEYAN KIYMETLİ”
(Kılıçdaroğlu’nun baş örtüsü açıklamaları, Arınç ve Gül’ün desteği): Daha önceki baş örtüsü yasağının olduğu dönemler CHP’nin kurumsal duruşu farklı bir noktadaydı, yasaklardan yana bir tavır vardı. Meclis’teki bütün oylamalarda ve mahkeme süreçlerinde belli bir tutumu vardı. Yasaktan yana duruyorlardı. Bugün görüyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP bir helalleşme sürecinde yani helalleşme ne demek; ‘Tamam hatalarımız olmuş olabilir ama o hataları artık geçmişte bırakalım, helalleşelim, bambaşka yarınlara yürüyelim’ demek. Biz bunu kıymetli görüyoruz. Beyana güvenmek zorundayız. Bu beyan kıymetli çünkü ileriye doğru yani altılı masanın yöneteceği Türkiye’nin artık eskinin yanlışlarına dönmeyeceği, kazanılmış hakların korunacağı, herkesin yaşam tarzının olduğu gibi tanınıp, saygı duyulacağı bir döneme doğru Türkiye’nin gideceği demek. Nasıl bir Türkiye’de yaşamayı sorduğumuz da hepimiz (altılı masa) aynı şeyleri tarif ediyoruz.
“DEVA PARTİSİ’NE ÜYE OLMAK İÇİN BAŞVURAN İNSANLARIN ÜÇTE BİRİ İRADELERİ DIŞINDA İKTİDAR PARTİSİNE ÜYE YAPILMIŞ ÇIKIYOR”
(Yabancıların başka adreslere yerleştirildiği iddiaları): Bunlar gerçekten devlete olan güveni o kadar sarstı ki yazık. Yönetenlerin bu bilgiyi iktidar partisi lehine kullanmaları, iki seçime doğru giderken insanlarda şüphe oluşturucu kaygıların içine girmeleri çok yanlış. DEVA Partisi’ne üye olmak için başvuran insanların üçte biri iradeleri dışında iktidar partisine üye yapılmış çıkıyor. İradesi dışında. Bugün Çin Komünist Partisi’nin üye sayısından AK Parti’nin üye sayısı daha fazla. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir kişi kendi iradesi dışında iktidar partisine üye olarak kaydediliyor böyle bir şey olabilir mi?
“NİYE BU YOKSULLUK YAŞANIYOR, BİR KİŞİNİN İNADI YÜZÜNDEN”
(Erdoğan’ın gençlere otobüs bileti açıklamaları): Müjde diye veriyor, iki tane otobüs bileti veriyorum diyor ailenizi görün bilet benden diyor. Sanki bilet paralarını patlatan başkasıymış gibi, zamanında 150 dolar değerinde olan KYK bursları şu anda 45 dolara düştü. Yazık bu ülkenin gençlerine. Kazanıp da kaydolamayan 105 bin öğrenci vardı bu sene. Şunu duydum bir öğrenciden; ‘Günde bir öğünle idare edebiliyor muyum bunu deniyorum’ dedi çocuk. Bu ülkede bir üniversite öğrencisi bu. Niye bu yoksulluk yaşanıyor, bir kişinin inadı yüzünden. Onun için sistem değişmeli diyoruz. Bir yaşamayınca bilmesi mümkün değil ki yaşamıyor.
(Hayat pahalılığı) Eskiden Keçiören’de bir apartman dairesinde otururdu değil mi onu anlatırdı herkese, insanlar da bunu takdir ederdi. Komşuları gelirdi ülkenin gerçeklerini anlatırdı, şu anda öyle bir şeyi yok ki kimden dinliyor ülkeyi? Et ithalatçısında tarım, buğday ithalatçısında tarım dinliyor, aldığı kararlar da zaten ithalatçılara yarayan kararlar oluyor, üreticilere yaramıyor.
“IMF BİZDEN DE 5 MİLYAR DOLAR TALEP ETTİ”
(IMF bizden borç istedi mi): İstedi, hatta kredi açtık. 2008-2009 dünyada küresel kriz oldu, Türkiye’de ekonomide yüzde 5 daralma yaşandı. İşsizlik yüzde 16’ya fırladı. Tekrar ben ekonomiye döndüm. IMF’ye biz 23,5 milyar dolar aldığımız borcu sıfıra indirdik. O krizde çok ülke büyük problemler yaşadı ve IMF’nin kaynak ihtiyacı doğdu, yani IMF’nin elindeki para ihtiyaca göre yetmemeye başladı. IMF dedi ki ben durumu iyi olan ülkelerden kaynak istiyorum dedi, bizden de 5 milyar dolar talep etti. Bir havuz oluşturuyordu, ihtiyacı olan ülkeler için kullanmak için bu havuza siz 5 milyar dolar katkı da bulunabilir misiniz dediler evet dedik.
“ŞU AN DA 100 DOLARI OLAN BİR İNSAN MERKEZ BANKASI’NDAN ZENGİN BİLİYOR MUSUNUZ”
Bugünkü Merkez Bankası’nın rezervi borç, şu an da 100 doları olan bir insan Merkez Bankası’ndan zengin biliyor musunuz? Merkez Bankası eksi 60 milyar dolarda. Merkez Bankası’nın elindeki dolara karşı 60 milyar dolar daha farzla borcu var, elindeki dolar kendi doları değil tamamını bile ödese yine de 60 milyar dolar borcu var.
Kur korumalı mevduat, 1970’li yıllarda uygulanan bir politika. Şu anda kur farkının yaklaşık 85 milyar lirasını Merkez Bankası’nda para basıp ödediler ve bu yıl sonuna doğru 200 milyara doğru gidecek. Kur farkının bir kısmı hazineden ödeniyor, Merkez Bankası’ndan ödediklerini açıklamıyorlar. Bunun da 85 milyar civarında olduğunu tahmin ediyoruz.
“KENDİ YAPTIĞINI SAKLAYAN, AÇIKLAMAYAN BİR MERKEZ BANKASI VAR”
Merkez Bankası’nın rezervleri hafta bir açıklanıyor. Türkiye’ye kayıtlı bir şekilde giren çıkan döviz hareketleri de var. Bütün bu hesaplar yapılırken girene, çıkana bakılıyor, kalan miktar bazen giren çıkanın söylenildiğinden fazla oluyor bazen az oluyor buna da net hata noksan deniyor. Bu rakam son zamanlarda biraz yükseldi. Kendi yaptığını saklayan, açıklamayan bir Merkez Bankası var. Koskoca Merkez Bankası döviz piyasasına yaptığı müdahaleyi açıklamıyor. Bu kadar sistem dışı hareketinin olduğu Merkez Bankası’nın gizli, saklı işler yaptığı bir ülkede ekonomik verilerin tam okunması kolay olmuyor.
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ TEMEL FONKSİYONLARINI YERİNE GETİREMEYEN BİR AYGIT HALİNE GELDİ”
Geçen borsada çok büyük skandal oldu. Bir bakan çıkıyor hisse senedinin fiyatlarıyla ilgili, yatırım yönüyle alakalı şöyle yapın böyle yapın diyor. Ertesi gün bakanın dediğinin tam tersine fiyatlar çöküyor. Bunlar çok ciddi soruşturmalık meseleler. Bu kadar manipülasyon olur mu? Türkiye Cumhuriyeti devleti temel fonksiyonlarını yerine getiremeyen bir aygıt haline geldi. Burada büyük menfaatler sağlayanlar oluyor.
(Sedat Peker’in iddiaları): Savcıların eli titriyor, normalde resen harekete geçmesi lazım hemen ama onlar da korkuyor, bu iş üzerime kalır diye. Hükümetten sinyal bekliyorlar. Yoksa haddine mi yani bugün iktidara karşı hareket etmesi, korkuyor insanlar. Öyle kararlar vermek zorunda kalıyorlar ki hakimler, savcılar; ‘Ya ben bunu hapse atacağım ya da belki kendim gireceğim’ diyorlar.
“BİR KİŞİNİN İNADI YÜZÜNDEN DOĞU AKDENİZ’DE BİZİM ALEYHİMİZE ÜLKELER, DOĞU AKDENİZ’İ PAYLAŞIYOR”
Şu anda hükümet tam bir panik modunda. Onun için her türlü yanlış karar alınabilir. Ekonomik bedeli zaten ödüyoruz, ödeyeceğiz öte yandan dış politikada da zemin kaybediyoruz. Bir kişinin inadı yüzünden Doğu Akdeniz’de bizim aleyhimize ülkeler Doğu Akdeniz’i paylaşıyor. Mısır, İsrail, Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan bizim hakkımız olan Mavi Vatanı aralarında paylaşıyorlar.
“TOPLUMUMUZDA GENİŞ ÇAPLI BİR HAREKETLENME BEKLEMİYORUZ, YETER Kİ SEÇİM OLSUN”
Toplumsal huzur barış şöyle; Allah’tan toplumumuzun sağ duyusu yüksek, yani toplumumuzda biz geniş çaplı bir hareketlenme beklemiyoruz, yeter ki seçim olsun. Öte yandan bu intihar vakaları çoğalıyor, bir haftada altı polisimiz intihar etmiş, yazık. Gençler de yaygın bu, yoksulluk intiharı diye yeni bir alan oluştu.
“CUMHURBAŞKANI AK PARTİ GENEL BAŞKANI DEĞİL Mİ BÜTÜN DOĞAL GAZ FATURALARININ FİYATLARINI YARI YARIYA DÜŞÜRSÜN”
AK Partili Meclis üyeleri Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde oy çoğunluğuyla suyu yüzde 50 indirin. O doğruysa bütün Türkiye’deki AK Partili belediyelerin hepsi bunu yapsın. Ülkenin Cumhurbaşkanı AK Parti Genel Başkanı değil mi bütün doğal gaz faturalarının fiyatlarını yarı yarıya düşürsün.”
Yorum Yazın