Babacan: Zeytin ağaçlarından ellerinizi çekin
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın altı partinin ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ çalışmasına ilişkin “En küçük bir teklif dahi ortaya koyamıyorlar” sözlerine, “45 sayfalık tam bir mutabakat metnini teklif olarak ortaya koyduk. Görmediyse görmesini, okumadıysa okumasını tavsiye ediyorum. Siz hangi teklifi ortaya koyuyorsunuz” karşılığını verdi. Maden Yönetmeliği’nde yapılan değişikliğe de tepki gösteren Babacan, “Zeytinle ilgili bir kanun var ülkede. Siz, kanunu yönetmelikle delemezsiniz ki. Kanun, TBMM’nin iradesiyle oluşmuş bir hukuk metnidir. Bu hukuk metninin etrafından tek bir imza ile dolaşamazsınız. Daha önce Danıştay tarafından engellenen, ardından vatandaştan gelen itirazlarla geri çekilen bu girişimi şimdi de Resmi Gazete marifetiyle yapmak istiyor. Resmi Gazete’yi adeta bir atlama sırığına çevirdiler. Bolluğun, barışın, bilgeliğin sembolünden, her kültürde kutsal kabul edilen zeytin ağaçlarından ellerinizi çekin” dedi.
- Ege Postası
- 04.03.2022 - 17:34
DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, bugün partisinin Hatay Kırıkhan ilçe kongresinde konuştu. Babacan’ın konuşmasından öne çıkanlar şunlar:
45 SAYFALIK TAM BİR MUTABAKAT METNİNİ ORTAYA KOYDUK, OKUMASINI TAVSİYE EDİYORUM: “Altı partinin genel başkanları olarak ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ mutabakat metninin altına demokrasi tarihimize geçen imzalarımızı attık. Bir kez daha, ‘Yarının Türkiye’si’ için ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in hayırlara vesile olmasını diliyorum. Duymuşsunuzdur belki, dün Sayın Erdoğan, bizim ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ çalışmamızla ilgili bazı şeyler söylemiş. “En küçük bir teklif dahi ortaya koyamıyorlar’ diyor. Biz, tam 45 sayfalık, tam bir mutabakat metnini teklif olarak ortaya koyduk. Görmediyse görmesini, okumadıysa okumasını tavsiye ediyorum. Evet, o gerçek demokrasiyi unutmuş olabilir. Gerçek demokrasi işine gelmiyor da olabilir. Ben, şimdi kendisine buradan soruyorum. Sizin teklifiniz ne yahu? Siz hangi teklifi ortaya koyuyorsunuz?
BİZ KOSKOCA BİR TEKLİF ORTAYA KOYDUK, SİZİN TEKLİFİNİZ NEREDE: Tarih 1 Şubat 2021, yani tam 13 ay önce. Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli, hani yazmaya başladığınız yeni anayasa nerede? Biz, bu ülkeyi bunların soktuğu demokratik gerileme döneminden çıkartmak için bugüne kadar yapılmış en geniş katılımla güzel bir çalışmayı ortaya koyduk ve milletimizle paylaştık. Sizin anayasanız nerede? Bize ‘En küçük bir teklif dahi ortaya koyamadılar’ diyenlere soruyorum, biz koskoca bir teklif ortaya koyduk, sizin teklifiniz nerede?
EĞER 28 ŞUBATÇI ARIYORSANIZ PERİNÇEKGİLLERE BAKIN: Sakın ola öyle sağa sola ‘28 Şubatçı’ falan demeyin. 28 Şubatçı arıyorsanız Beştepe’de sağınıza solunuza bakın. Aynı gemide olduğunuz, rotayı teslim ettiğiniz Perinçekgillere bakın, eğer 28 Şubatçı arıyorsanız.
KONUŞTUĞU TAM BİR OKSİMORON: Bir de Erdoğan ne demiş? ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem milli iradeye tehdittir’ demiş. Allah Allah! Bakın, ‘oksimoron’ diye bir tabir vardır. Ne demek bu? Birbiriyle zıt iki kavramın aynı anda kullanılması demek. Konuştuğu tam bir oksimoron. Yahu milli iradenin en geniş temsille tecelli ettiği yer parlamentodur, yani Meclis’tir. Seçimde oy kullananların yüzde 90’ı, 95’i Meclis’te temsil edilir. Parlamenter sistem de tam milli iradenin en güçlü şekilde hayata geçirileceği sistemin adıdır. Ancak Sayın Erdoğan’ın zihni şöyle işliyor: ‘Ben 50 artı 1’le seçildim. Yani milli irade benim’ diyor. ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem milli iradeye tehdittir’ derken de aslında, ‘bu sistem benim irademe tehdittir’ demek istiyor. Zamanında sen 50 artı 1’le seçilmiş olabilirsin ama Meclis’in temsil gücü yüzde 90’dır, 95’tir.
PARLAMENTER SİSTEM OTORİTER EĞİLİMLERİ RAHATSIZ EDER: Evet, biz çok iyi biliyoruz. Parlamenter sistem, otoriter eğilimleri rahatsız eder. Parlamenter sistem, liyakatsiz kadroları rahatsız eder. Parlamenter sistem, ülkeyi karanlıkta yönetenleri rahatsız eder. Hiç kusura bakmasınlar, biz onları sürekli olarak rahatsız etmeye devam edeceğiz.
UKRAYNA’NIN İŞGALİ SEBEPSİZ BİR SALDIRIDIR: Ukrayna’yı işgale kalkışan Rusya, başta Ukraynalı masum insanların canı olmak üzere tüm dünyanın şu anda güvenliğini tehdit ediyor. Biz DEVA Partisi olarak, Rusya’nın uluslararası hukuku çiğneyen bu girişimine en baştan itibaren çok net bir tavır aldık. Ukrayna’nın işgali, sebepsiz bir saldırıdır. Hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz. Rusya’nın bu saldırganlığı hiçbir koşulda kabul edilemez. O nedenle DEVA Partisi olarak, Rusya’nın bu hukuk, sınır tanımaz saldırısının ‘amasız, fakatsız’ karşısındayız.
SEN GİT MOSKOVA’DA, PEKİN’DE ABİLERİNLE, ABLALARINLA KONUŞ: Biz, sadece Rusya’nın saldırganlığının karşısında değiliz. Kendi içimizde olup da bu hukuk tanımazlığı alkışlayanların, postal sesleriyle mest olanların, Rusya’yı aklamak için bin dereden su getirenlerin de karşısındayız. Adam çıkmış televizyona, Uhud Savaşı ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edişini birbirine benzetmeye çalışıyor. Kardeşim ne anlarsın sen ondan. O senin alanın değil. Çalıştığın yerler değil. Sen git Moskova’da, Pekin’de abilerinle, ablalarınla konuş, otur. Onların dilinden anlarsın. Bakıyoruz; Ukraynalı çocuklar, gençler, kadınlar öldürülürken birileri gönüllü Kremlin’in sözcülüğüne soyunmuş. Bu postal parlatıcılarının dediklerini duysa Putin bile ‘abartmayın ya, bu kadar da övmeyin’ diyecek bunlara. Sınır da tanımıyorlar övgüde. Bu nasıl kafadır, nasıl akıldır, nasıl ideolojidir anlamak mümkün değil. Dünya nükleer savaşla tehdit ediliyor, ama Rusya’yı meşrulaştırmaya çalışan gönüllü Kremlin sözcülerinin yüzü bile kızarmıyor.
BU SAVAŞ DEMOKRASİ İLE OTOKRASİ ARASINDAKİ BİR SAVAŞ: Ukrayna’da yaşanan savaş, şu anda demokrasi ile otokrasi arasındaki bir savaş aslında. Tek başına savaş kararı alan Putin, binlerce masum Rus annenin evladını ölmeye ve öldürmeye götürüyor. Gencecik çocuklar, kendilerini tek bir adamın emriyle haksız bir savaşın içinde buluyorlar. Bu savaş kimin savaşıdır, biliyor musunuz? Komşu ülkeye bir kukla rejim yerleştirmeye çalışanların başlattığı bir savaşıdır. Ukrayna’da yaşanan savaş, basını tehdit eden bir rejimle Ukraynaca manşet atarak barış mesajı veren bağımsız Rus gazetecilerin savaşıdır. Siyasi rakiplerini hapse atan, onları öldürmeye çalışan bir rejimle çocuğunun elinden tutup ‘savaşa hayır’ diyen Rus annelerin savaşıdır. Bağımsız bir ülkeyi işgal edenlerle meşru müdafaa hakkını kullanan Ukrayna halkının savaşıdır. Ukrayna’nın işgali, tüm dünya için gerçekten bir turnusol kağıdıdır. Çünkü bu savaş, demokrasi ile otokrasi arasındaki bir savaş.
DOĞUDAN GELEN POSTAL SESLERİNE ALKIŞ TUTANLARIN TÜRKİYE DEMOKRASİSİ HAKKINDA SÖYLEYECEK TEK BİR SÖZÜ OLAMAZ: Bakın; geçen gün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Rusya’yı kınama oylaması yapıldı. ‘Rusya’yı kınamayalım’ diyen ülkelerin listesini gördünüz mü? Rusya’nın yanında kümelenen devletler; Belarus, Kuzey Kore, Suriye Eritre… Çekimserler kalanlar; Çin, Kazakistan, Vietnam, Küba, Laos, Moğolistan, Pakistan, İran falan… İşte bizim safımız, yurtta ve dünyada demokrasinin ve barışın yanında olmalıdır. Bizim safımız, demokratik hukuk devletlerinin yanıdır. Bizim hedefimiz, hukukun üstünlüğünün hem ülkemizde hem de uluslararası alanda tesis edilmesidir. İşte böylesine zamanlarda, şehirlere bombalar yağarken Rusya’daki rejimin yanında saf tutanların, demokrasi hakkında söyleyecek tek bir sözü olamaz. Doğudan gelen postal seslerine alkış tutanların, Türkiye demokrasisi hakkında söyleyecek tek bir sözü yoktur, olamaz.
GELİN HEP BERABER ‘HERKES İÇİN ADALET’ DİYE HAYKIRALIM: Zamanında AK Parti’ye oy veren vatandaşlarımızın demokratik kazanımlardan bir adım dahi geriye gidilmesine razı olmadıklarını çok iyi biliyorum. Hangi beklentilerle, hangi umutlarla Sayın Erdoğan’a destek verdiklerini de gayet iyi anlıyorum ama ‘28 Şubat karanlığını üstümüzden alsın’ diye destekledikleri kişinin bugün 28 Şubatçılarla beraber yol yürümesinden rahatsız olduklarını da gayet iyi biliyorum. Şimdi, vaktinde AK Parti’ye gönül vermiş dostlarıma da seslenmek istiyorum. Sizler, verdiğiniz haysiyet mücadelesini zaferle taçlandırmış insanlarsınız. Türkiye’nin Erdoğan-Bahçeli-Perinçek troykasını, hak etmediğini de en iyi sizler biliyorsunuz. Gelin, yepyeni bir birliktelikle ülkemize hizmet edelim. Gelin, hep beraber yapalım bunu. Gelin, ülkemize yoksulluğu dayatan bu kriz ittifakına güzel bir ders verelim. İlk seçimde bu dersi verelim. Gelin, dış politikada ciddi bir eksen sorununa yol açan bu otoriter ittifakı beraber sona erdirelim. Gelin, hep beraber ‘herkes için adalet’ diye haykıralım.
ANLATTIKLARI BİR HARİKALAR DİYARI, BAŞKA BİR YER, SANKİ TÜRKİYE DEĞİL: Dün şubat ayı enflasyon rakamları açıklandı. Resmi enflasyon, tam 20 yıl sonra ilk defa yüzde 50’yi aştı. Üretici fiyatlarında ise iktidardaki otoriter ortaklık Türkiye’yi yeniden üç haneli enflasyon dönemine geri götürdü. Bu, TÜİK’in açıkladığı resmi rakam. Türkiye, bu iktidar yüzünden yeniden ‘kronik yüksek enflasyon’ dönemine girdi. Vatandaşlarımızın satın alma gücü iyice düştü. Beştepe’de ‘asgari ücrete zam yapıyoruz’ diye şov yapanlar, şu asgari ücretin alım gücünü sadece son iki ayda TÜİK’e göre bile 716 lira eritti. Zaten açlık sınırının altına düşen asgari ücret, tümüyle anlamını yitirdi. Dünya, ‘Beştepe Harikalar Diyarı’ndan adeta, Erdoğan’dan dinliyor ülkeyi. Anlattıkları bir Harikalar Diyarı, başka bir yer, sanki Türkiye değil. ‘Enflasyonu düşüreceğiz’ diye masal anlatırken ülkemiz, G-20 ülkeleri arasında en yüksek enflasyonun yaşandığı ülke oldu şu anda.
RESMİ GAZETE’Yİ ADETA BİR ATLAMA SIRIĞINA ÇEVİRDİLER: Geçen gün Resmi Gazete’de bir maden yönetmeliği yayınlandı. Neymiş? Elektrik üretiminde kullanılan maden sahası, zeytinlik alan içinde kalırsa sahada yine de madencilik yürütülebilirmiş. Zeytinle ilgili bir kanun var ülkede. Siz, kanunu yönetmelikle delemezsiniz ki. Kanun, TBMM’nin iradesiyle oluşmuş bir hukuk metnidir. Bu hukuk metninin etrafından tek bir imza ile dolaşamazsınız. Daha önce Danıştay tarafından engellenen, ardından vatandaştan gelen itirazlarla geri çekilen bu girişimi şimdi de Resmi Gazete marifetiyle yapmak istiyor. Resmi Gazete’yi adeta bir atlama sırığına çevirdiler. Anayasa’nın ve kanunların üstünden atlamak istediklerinde hoop alıyorlar eline Resmi Gazete’yi, bir şeyler yayınlıyor gece karanlığında, işi bitirmeye çalışıyorlar. Şimdi buradan zeytinliklerimize göz koyanlara sesleniyorum. Şu rant gözlüklerinizi iki dakika çıkarın da biraz doğaya bakın, şu toprağa bakın. Zeytin ağacına niye ‘ölmez ağacı’ demişler, şöyle bir düşünün. Karar alırken bundan sonraki nesillere nasıl bir ülke bırakacağınızı hiç mi düşünmüyorsunuz? Sizin, yarınlara yaşanabilir bir ülke bırakma gibi zorunluluğunuz var. Bolluğun, barışın, bilgeliğin sembolünden, her kültürde kutsal kabul edilen zeytin ağaçlarından ellerinizi çekin.”
Yorum Yazın