Bahçeli: Karanlık hesaplar yapanlara duvar örülmelidir
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Türkiye’yi; Tunus’a, Mısır’a, Libya’ya ve Suriye’ye çevirmek için kolları sıvayanlara alan ve ortam açılmaması uyarısında bulunarak, "Biz büyük bir millet olarak bu kısır döngüyü aşacak kuvvet,...
- Ege Postası
- 04.06.2013 - 13:38
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli, “Türkiye’nin gergin atmosferinin soğuması ve yumuşaması için Başbakan Erdoğan da aklını başına almalıdır. Kendisini ve iktidarını gözden geçirmelidir. Tepkileri küçümsememeli, hele ki, üç - beş çapulcu diyerek şuursuzca beyanlar vermekten uzaklaşmalıdır. Başbakan Erdoğan’ın böyle bir ortam ve gündem içinde gitmekten vazgeçmediği yurtdışı seyahati öncesinde, bir basın mensubuyla polemiğe girerek ‘şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50’si var’ ifadeleri talihsizlik, aynı zamanda da büyük bir sorumsuzluk örneğidir. Sayın Başbakan sen kimsin ve kimi tehdit ediyorsu? Kendi partinin bir belediye başkanı gibi sende, Taksim’deki itirazları bir kaşık suda boğmak merakında mısı? Bu aziz milleti birbirine düşürme ihtimaliyle mi övünüyorsu? Kara gömleklilerini ve bindirilmiş kıtalarını nerede konuşlandırdı? Son çare olarak tıpkı Tunus’un devrik diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali gibi ülkeden kaçtığın gün, Türkiye’nin de iç savaşa sürüklenmesini mi sağlayacaksın'” diye konuştu.
Başbakan’ın kullandığı dilin son derece tehlikeli olduğunu dile getiren Bahçeli, şöyle devam etti: “Başbakanlık görevini deruhte etmiş birisi aba altından sopa göstererek sokaklarla iletişim kurmakta, hala gözdağları vermektedir. Başbakan Erdoğan’ın siyaset tasarımı kazaya uğramış ve çökmüştür. Muhafazakar demokrat siyaseti kötürüm kalmış, yatalak hale düşmüştür. Başbakan Erdoğan’ın politikaları iflas etmiştir. Tüm sözleri, vaatleri ve hedefleri berhava olmak üzeredir. AKP’ye oy vermiş muhterem vatandaşlarım Başbakan’ın ipe sapa gelmez bütün konuşmalarından rahatsızdır. Öyle ki, Sayın Cumhurbaşkanı Gül de demokrasinin yalnızca seçimlerden ibaret olmadığına yerinde ve zamanında bir şekilde temas etmiş, Başbakan’a ders vermiştir. Millete rağmen bir şey olmaz ve olması da düşünülemeyecektir. İstanbullu kardeşlerimin onayı olmadan Gezi Parkı’nda AVM bulunamaz, Topçu Kışlası kurulamaz ve AKM'de yıkılamaz. Başbakan Erdoğan açtığı gedik büyümeden, dışarıda ve içerde el ovuşturan akbabalar daha fazla meseleyi başka yerlere çekmeden sorumlu, vicdanlı ve faziletli hareket edecek tavrı göstermelidir. Bunun taviz vermekle, sokağa teslim olmakla bir alakası yoktur. Zaten 10,5 yıldır ödün vere vere, önüne gelene teslim ola ola hali ve mecali kalmamıştır.”
Türk milletinin yeni bir bataklığa saplanmasına hep birlikte engel olunması gerektiğini dile getiren Bahçeli, “Birbirimize girerek, Allah muhafaza Taksim’den Tahrir çıkartmaya yönelerek, Türk baharı için ayin yapan küresel mihrakların, yabancı istihbarat elemanlarının ekmeğine yağ sürerek hiçbir sonucu elde edemeyiz. Biz bu aziz vatan coğrafyasında, tek millet halinde kalarak, bağımsızlığımızı koruyarak, demokrasimizi çalıştırarak, mevcut şartları daha iyi yaparak, ifade hürriyetine azami saygı ve riayet göstererek sorunlarımızı çözeriz, çözmek zorundayız.” dedi.
YILLARIN BİRİKMİŞ TEPKİSİ
Taksim Gezi Parkı’ndaki gelişmelerin ikinci boyutunun ise yılların birikmiş tepkisi olduğunu kaydeden Bahçeli, “Başbakan’ın tahrik edici üslubu olayları kontrolden çıkarmıştır. Bu zihniyetin iki ayyaş sözü kurşun gibi herkesi vurmuştur. 'İçen herkes alkoliktir' sözü bomba etkisi yaratmıştır. ‘Kafası kıyak nesiller istemiyorum’ açıklamasının yanında kindar nesil tavsiyesi korkuları ve olumsuzlukları beslemiştir. Kürtaj’an tiyatrocularla itişmeye kadar her mesele toplumsal yapıyı sarsmıştır. Dizi filmlerle cebelleşmesi, öğretmenleri azarlaması, çiftçilerimize hakaretler yağdırması, teröristlere kucak açması, eğitim hayatındaki aceleci ve uzlaşmadan kaçan düzenlemeleri, toplumun her kesimiyle sürtüşmesi milli vicdanların nefret duymasına yol açmıştır. Etnik ve mezhep temelli tacizleri milletimizin huzurunu kaçırmış, süreç ihanetine muhalif duranları kandan geçinmekle suçlaması bardağı taşırmıştır.” diye konuştu.
“TENCERE DİBİN KARA SENİNKİ HERKESTEN KARA”
Olayların vahim bir evreye girdiğini dile getiren Bahçeli, “Tencere-tavalarını eline alanlar caddeleri doldurmuş, ışıklar yakılıp söndürülmüş, dalga dalga olaylar mesafe almıştır. Başbakan Erdoğan’ın ‘tencere-tava hep aynı hava’ sözleri de 10,5 yıldır büyük baskı ve kuşatma altında kalan kardeşlerimizle alay etmekten başka bir anlama gelmemiştir. Biz de Başbakan’a diyoruz ki, tencere dibin kara, seninki herkesten kara. ” dedi.
Uluslararası toplumdan üst üste mesajlar geldiğine dikkat çeken Bahçeli, “ABD’nin başına taş mı düşmüş, aklı yeni mi başına gelmiş; yoksa vahşi küresel projelerini uygulamak için verimli bir saha mı bulduğunu zannetmişti? İnancım o dur ki, Türkiye’yi Ortadoğu’nun davulu başka tokmağı bambaşka ellerde olan ülkeleriyle bir görülmesine Türk milleti müsamaha göstermeyecektir. Hepiniz şahitsiniz ki, dünyanın gözü sanki ülkemize çevrilmiştir. Suriye’de emellerine ulaşamayanlar, Arap Baharı virüsünün Türkiye’ye sıçradığını duyurmaktan çekinmemişlerdir. Üstelik Suriye yönetimi bile vatandaşlarını Türkiye’ye gitmeme konusunda uyararak kendi kanlı ve ölümle bütünleşen yüzünü gizlemeye kalkışmış, Başbakan’ın ‘Men Dakka Dukka’ beyanları da bumerang gibi kendine dönmüştür. İşte Türkiye bu hallere düşürülmüştür.” şeklinde konuştu.
“BAŞBAKAN’IN YURTDIŞINA GİTMESİ BASİRETSİZLİKTİR.”
Başbakan Erdoğan’ın, böylesi bir ortamında yurtdışına gitmesini basiretsizlik ve sorunlardan kaçma olarak değerlendiren Bahçeli, “Ülkesini bugünkü kargaşada yüz üstü bırakan birisinin, yarın daha büyük bir sorun karşısında firar etmeyeceğinin garantisini kimse veremeyecektir. Türkiye’nin toplumsal güvenliğinin pamuk ipliğine bağlı olduğu izlenimi fazlasıyla gün yüzüne çıkmıştır. Ekonomi de gelişmelerden olumsuz etkilenmiş, borsa çakılmış, döviz fırlamış; gelişme ve büyüme aldatmasıyla şişirilmiş sözde istikrar balonu anında sönmüştür. Türkiye kritik bir eşiktedir. Türkiye bir hengamenin içindedir. Türkiye tarihi bir virajdadır. Ya alevlenen yangını hep birlikte önleyeceğiz ya da hep birlikte yanmaktan kurtulamayacağız. Ya hep birlikte tıkanıklığı aşacağız, ya da ağır bir hezimetle karşılaşacağız. İçinden geçtiğimiz zaman diliminde, sağduyunun kaybolması büyük badirelere yol açacaktır. Burada en önemli görev Cumhurbaşkanı Gül’e, Başbakan Erdoğan’a ve hükümetine düşmektedir. AKP’nin dürüst ve vatansever nitelikli milletvekili arkadaşlarım parti yöneticilerini, toplumsal muhalefete kırıcı ve itici davranmama konusunda uyarmalı, bu partiye oy veren kardeşlerim de bu konuda çağrıda bulunmalıdır. Başbakan Erdoğan’ı yedirmeyiz, diyerek sanal delikanlılık yapanlar, bizzat Başbakan’ın kendi kendini yiyip bitirdiğini de mutlaka görmelidirler. Bu şartlar altında, toplumsal direniş Başbakan tarafından ciddiye alınmalı, gereği yapılmalı, istekler dinlenmelidir. Olaylar daha fazla sürmeden milletimin tüm fertleri demokratik tepkisini sandığa saklamalı ve AKP’nin haddini burada bildirmelidir.” dedi.
“TÜRKİYE’Yİ MISIR’A, LİBYA’YA VE SURİYE’YE ÇEVİRMEK İÇİN KOLLARI SIVAYANLARA ORTAM AÇILMAMALI.”
İnsanların serin kanlı hareket ederek temkinliliğin istikametinden ayrılmaması gerektiğinin altını çizen Bahçeli, şunları dile getirdi:
“Türkiye’yi Tunus’a, Mısır’a, Libya’ya ve Suriye’ye çevirmek için kolları sıvayanlara alan ve ortam açılmamalıdır. Biz büyük bir millet olarak bu kısır döngüyü aşacak kuvvet, dirayet ve ferasete kimselerde olmadığı kadar sahibiz. Bu yüzden dikkatli ve uyanık olunmalı, karanlık hesaplar yapanlara duvar örülmelidir. Sanal medya üzerinden üretilen safsata, söylenti, tezvirat ve yönlendirmelere bakılmamalı, duygusallıklara prim verilmemelidir. Diğer yandan Başbakan Erdoğan ve hükümeti bundan sonra sözde çözüm sürecinden bahsedemeyecektir. Zira 63’lüklerin önemli bir bölümü Başbakan’ı eleştirmiş, PKK alçakça yeni bir saldırı düzenlemiş ve bir askerimiz de yaralanmıştır. Türk milleti daha fazla bu siyaset bezirganına tahammül edemeyecektir. Bu nedenle Başbakan Erdoğan Türkiye’yi düzlüğe çıkaracak, toplumsal yaraları saracak ve işbirliğini tesis edecek siyasi iradeyi kalan iktidar yıllarında göstermelidir. Unutulmasın ki, devletle milleti karşı karşıya getirme heves ve arayışında olan hiçbir siyasetçinin sonu hayırlı olmamış, hiçbirinin ömrü huzur içinde geçmemiştir. Başbakan maziden ders çıkarmalı, “diklenmeden dik durduk” sözleriyle kendisini avutmamalı, teselli etmemelidir. Bu aşamada son olarak diyeceğim şudur: Sayın Başbakan Türkiye’ye hemen dönmelisin, görevinin başına geçmelisin ve Taksim gerilimini azaltmak için tüm çaba ve gayreti sarfetmelisin. İmralı canisine gösterdiğin ilgi ve yakınlığın, PKK’ya sevgi ve şefkatinin hiç olmazsa birazını sana ve politikalarına karşı çıkanlara göstermekten sakınmamalısın. Çünkü son olaylar Türkiye’nin bekasını, toplumsal dengesini sallamış ve ihmale gelmeyecek kadar da derinlik kazanmıştır.”
“ÜÇÜNCÜ KÖPRÜYE SULTAN ALPARSLAN İSMİ VERİLEBİLİR.”
İstanbul’a yapılacak üçüncü köprünün birçok tartışma ve fikir ayrılığını da beraberinde getirdiğini belirten Bahçeli, “Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün temel atma töreninde yaptığı konuşmasında üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verildiğini açıklaması özellikle Alevi kardeşlerimiz tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Bizim için üçüncü köprünün daha başlangıçta görüş ayrılıklarına maruz kalması önemli bir sorundur. İki kıtayı birleştirecek köprünün diyalog zeminini dinamitlemesi oldukça da düşündürücüdür. AKP hükümetinin büyük hünkarımız Yavuz’un ismini tercih ederek köprüye vermesi bize göre maksatlı bir adımdır. Daha önce de söylediğimiz gibi, birinci köprüye Cumhuriyet’i, ikinci köprüye Osmanlı’yı sembolize eden isimler verilmişken; üçüncü köprüye de Selçuklu İmparatorluğu’nun hatırasını yaşatmak için Sultan Alparslan isminin verilmesi doğru olacaktır. Başbakan ve hükümeti yine kimseyi dinlememiş, yine kimsenin fikrini almamış ve merhum hünkarımızın ismini köprüye vererek geçmişin hala çözülemeyen uzlaşmazlıklarını diriltmiştir.” diye konuştu.
Anadolu’daki Müslüman Türklerin Alevi-Sünni olarak ikiye ayrılmasının Osmanlı-Safevi mücadelesinin bir neticesi olduğunu aktaran Bahçeli, “Bizim için Yavuz Sultan Selim Han çıktığı Mısır seferinden kutsal emanetlerle dönen, Sina Çölü’nü dua ve cesaretle geçen, İmparatorluğun büyümesinde eşsiz katkıları olan büyük bir değerimizdir. Ve samimiyetle söylemek isterim ki, Şah İsmail de en az Yavuz Sultan Selim kadar bizim için saygıdeğer ve yeri dolmayacak bir hünkarımızdır. 500 yüzyıl önce Çaldıran’da dökülen kan, ne kadar üzülsek de Türk’ün, Türkmen’in kanıdır. Biz ne Yavuz’dan ne de İsmail’den vazgeçeriz. Yavuz ne kadar Türk ise İsmail’in de o kadar Türk olduğunu benimser ve kabulleniriz.” dedi.
Yorum Yazın