Barolar Birliği ve DİSK omuz omuza
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere İzmir’de bulunan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, DİSK’i ziyaret etti. DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ve sendikanın yönetim kurulu ile bir araya gelen Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, geçtiğimiz aylarda büyük tartışmalara neden olan ve sendika ile Büyükşehir Belediyesi arasındaki iplerin gerilmesine yol açan toplu iş sözleşmeleri sürecini ve YHK kararını masaya yatırdı. Büyükşehir Belediyesi’nin talebi üzerine YHK’ya giden ve 20 bin işçinin mağduriyeti ile sonuçlanan süreci hukuka aykırı olarak niteleyen Feyzioğlu, YHK kararının “İşçi sınıfına darbe” olduğunu da savunarak, yanlıştan bir an önce dönülmesi gerektiğini dile getirdi.
- Ege Postası
- 18.09.2013 - 15:38
“YHK KARARI HUKUKSUZDUR”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, geçtiğimiz aylarda İzmir Büyükşehir Belediyesi ile DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası arasında krize yol açan toplu iş sözleşmeleri görüşmeleri ve sürece nokta koyan YHK kararı ile ilgili konuşarak, kararın mağduriyet yarattığını ve kanunsal kurallara da aykırı olduğunu belirtti ve şöyle devam etti, “Geçtiğimiz aylarda YHK tarafından İzmir’de bir toplu sözleşme bağıtladı. Maalesef hukuksal açıdan kabul edilemeyecek ihlaller ile karşı karşıyayız. Konu tarafımızdan incelenmiş olup, DİSK Genel Başkanı Genel Yönetimi ile birlikte Türkiye Barolar Birliği Genel Merkezi’ni ziyaret ettiğinde bunu ayrıntılı istişare ettik. YHK’nın grev yasağı olmayan iş yerlerinde hiçbir şekilde toplu sözleşme bağıtlama yetkisi yoktur. Buna rağmen tüm belediye çalışanlarını, tüm işyerlerini kapsayacak şekilde, hukuksuz olarak toplu sözleşme bağıtlanmıştır.”
“OLAY AÇIKÇA YETKİ GASPI”
Feyzioğlu, ayrıca kararın benzer durumlara emsal teşkil edebileceğini ve örgütlü mücadele önünde önemli bir engel olabileceğinin altını çizerek, “YHK’nın bu grev kaldırma kararı açıkça bir yetki gaspıdır. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. buradaki hukuksuzluk, İzmir’i fersah fersah aşan bir hukuksuzluktur. Eğer bu hukuksuzluk emsal olursa, Türkiye’de sadece belediye işçilerinin değil, grev yasağı bulunan tüm işletmelerde işçinin elinden en etkin araç olan grev hakkı gasp edilmiş olur. Yüksek Hakem Kurulu’nun açıkça hukukuna aykırı olan bu kararını, iş hukukuna, sendikal haklara vurulmuş ve çok ağır zarar vermiş bir darbe olarak görüyorum. Uluslararası İş Örgütü’nün de bunu kabul etmesi mümkün değildir. Türkiye’ye itibar anlamında da uluslar arası düzeyde darbe vurulmuştur. Bu yanlıştan derhal dönülmesi lazımdır. Bununla ilgisi olan herkesi hukuka saygılı olmaya davet ediyorum” dedi.
“TAKKEMİZİ ÖNÜMÜZE KOYARAK DÜŞÜNMEMİZ LAZIM”
Feyzioğlu ülkenin genel durumunu da masaya yatırarak, DİSK’in toplumsal barışı sağlama yönünde önemli görevleri olduğunu hatırlatarak, “Bizim ülke olarak takkemizi önümüze koyarak hep birlikte ciddi ciddi düşünmemiz lazım. Halkı yok sayarak, emekçiyi yok sayarak, öğrenciyi yok sayarak, düşüneni, konuşanı, farklı bir şeyler söyleyenleri yok sayarak, “Ben yaptım oldu” yaklaşımı ile toplumda barışı, huzuru ve kardeşliği sağlayamazsınız. Bizim derhal barışmamız lazım. Toplumla bir an önce kucaklaşmayı sağlamamız lazım. Türkiye’de gidişi tehlikeli görüyorum. Ve tarihi uyarı görevimizi de bu vesile ile dile getirmek istiyorum. Türkiye bu kucaklaşmayı sağlayamaz ve devletin en tepesinde kavgacı, çatıştıran, ayrıştıran ve küstüren dil ve yaklaşımlar sürdürülürse, gidişatın sonu mezhepsel ve etnik çatışmalardır. Her ne sebeple olursa olsun, her ne gerekçe ile olursa olsun bizim böyle bir tehlikeyi kabul etmemize, böyle bir tehlikeli oyuna evet dememize imkan yok. Bu çatışmaların nerede duracağı, önüne kattıklarını ne hale getireceğini ve nasıl biteceğini kimse bilemez. Başlatması sanıldığının aksine kolaydır ama bunu başlatanlar bitiremez. Tam da bu nokta bizim iş barışını sağlamamız gerekiyor. Emeği ile kazanan alın teri dökenler birbirlerinin hangi dinden, hangi mezhepten, hangi cinsiyetten, hangi dilden olduğuna bakmazlar. Bu kesim iş barışını yaşar ve kardeşliği hayata geçirirler. Bunca çatışma varken, işçi sınıfının ve emekçilerin dolayısı ile onların temsilcisi olan DİSK’e de önemli görevler düşmektedir. Bu kucaklaşmayı kardeşliği sağlayacak yaklaşımlarını devam ettirmeliler. DİSK’e bu mücadele anlamında teşekkür ediyorum ve iyi ki DİSK var diyorum. Bu Türkiye’nin şansıdır. Sadece emekçilerin şansı değil, tüm Türkiye’nin şansıdır” diye konuştu.
YHK KARARINA KARŞI ULUSLARARASI BOYUTTA MÜCADELE SÜRÜYOR
YHK kararının anti demokratik olduğunun altını çizen DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ise, “Yüksek Hakem Kurulu’nun verdiği bu kararın antidemokratik bir karar olduğunu söylemiştik. Kararın işçi sınıfına karşı kullanılabilecek emsal karar olduktan sonra işçilerin en büyük silahı olan grev hakkını elinden almakla başlayacak olan bir uygulamadır demiştik. Başkanım hukuksal düzeyde birçok şeyi ifade etti, bunun üzerinde çalışmalarımız hala sürüyor. Biz uluslararası örgütlere bu konuyla ilgili yazışmalarımızı ve şikayetlerimizi bildirdik. Bununla ilgili büyük ihtimalle Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye dönem raporunda da yer alacaktır. EPSO (Avrupa Personel Seçme Ofisi) ve İLO’da (Uluslar arası Çalışma Örgütü) bunlar hepsi hazırlandı, şuanda işlemleri sürmektedir, sanırım Büyükşehir Belediyesi’ne bununla ilgili bir yazı gelmiştir” dedi.
“AK PARTİ’YE KARŞI YENİDEN ALANLARI DOLDURACAĞIZ”
TBMM’nin açılması ve yeni yasama yılının başlaması ile birlikte işçi sınıfına yönelik yapılacak düzenlemeleri tedirginlik ile beklediklerini ve bu doğrultuda mücadeleye hazır olduklarını dile getiren Sarı, “İşçi sınıfını grev hakkı elinden alınmakla birlikte, önümüzdeki yasama yılında AKP diktatörlüğü işçi sınıfının son hakkını da elinden almak için yasa çıkarmaya başlıyor. Kıdem tazminatımızı ortadan kaldırmak, taşeronlaşmayı daha can alıcı hale dönüştürmeye için uğraşıyor. Özelikle taşeronlaştırmanın alt işveren-üst işveren ilişkisini ortadan kaldırarak sadece işi alan taşerona tüm sorumluluğu bırakarak çalışan arkadaşlarımıza güvencesiz koşullar dayatmak istiyor. Özel istihdam bürolarıyla günü birlik çalışarak dayı başlığı resmi hale getirmek amacındalar. Tüm bunlar yetmiyor gibi yeniden emeklilik yaşını daha da yukarı çekmek için bir çalışma başlattılar. Ulusal istihdam stratejisi değil ulusal emek karşıtı bir politika izlemekte ama patronlar ve hükümet bu politikayı izlerken biz her zaman olduğu gibi mücadeleye devam edeceğiz. Dün Gezi’de neysek, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde adalet isterken de alandaydık. Gezi’de toplumsal muhalefetin gerekliliğini yerine getirmek için de işçi sınıfı alandaydı. Haklarımızı gasp etmeye çalışan AKP’ye karşı da alanlarda olacağız. Bu mücadele nefes aldığımız her saniye her saat ve yaşamın her alanında sürecektir” diyerek sözlerine son verdi.
Yorum Yazın