Başbuğ'dan o yönetmene tepki: "Yalan söylüyor"
Eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin yıldönümü ile ilgili yapılan etkinlikler arasında çekilen bir filmde Atatürk'ün yer almamasını eleştirdi. Başbuğ, "O gün İTÜ’deydim. Orada ‘Çanakkale Savaşları’nın her karesinde M. Kemal Atatürk vardır’ dedim. Sonra bir gazetede o filmi çekenin savunmasını okudum. Diyor ki ‘ben deniz savaşını çektim. Deniz harekatı olduğu için Atatürk yoktu’ diyor. Yalan söylüyor." diye konuştu.
- Ege Postası
- 11.04.2015 - 09:18
Bu cumhuriyeti ümitlerini kaybetmeyen mücadele eden başta Mustafa Kemal olmak üzere silah arkadaşları ve Türk milletinin kurduğunu dile getiren Başbuğ, “Bizler onların kurduğu cumhuriyetin fazileti altında yaşıyoruz. Bu cumhuriyet o kadar güzel bir rejim ki Sizin hemşeriniz Süleyman Demirel bir köyden çıkıp cumhurbaşkanı oluyor. Bu cumhuriyet sayesinde oluyor. Siz üzülmeyin. Elbette M. Kemal Atatürk ve arkadaşlarının cumhuriyeti ilan ettiği günlerde de muhalefet vardı. Çok acımasız muhalefet vardı. O günlerde vardı elbette bugünlerde de olacak. Bunlara üzülmeyin bunlar azınlıktalar. Ne söylerlerse söylesinler; Türk milletinin yüreğindeki Atatürk sevgisini hiçbir zaman azaltamazlar. Bilakis o yaptıkları, bu sevgiyi daha çok perçinleştiriyor. Atatürk ve arkadaşlarına yapılan saldırılara karşı tabi ki sesimizi çıkarmak zorundayız. 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönüm kutladık. Bir iki densizlik oldu. Bir film çevrilmiş, Atatürk hemen hemen filmde hiç geçmiyormuş. O gün İTÜ’deydim. Orada ‘Çanakkale Savaşları’nın her karesinde M. Kemal Atatürk vardır’ dedim. Sonra bir gazetede o filmi çekenin savunmasını okudum. Diyor ki ‘ben deniz savaşını çektim. Deniz harekatı olduğu için Atatürk yoktu’ diyor. Yalan söylüyor. Çanakkale’de ilk mermi atımı 19 Şubat 1915’tir. Atatürk orada Bolayır bölgesinde komutan. Müttefikler küçük bir birlikle karaya çıkarma yapmak ister. Atatürk bu duruma müdahale eder” diye konuştu.
“CUMHURİYETİN KURULUŞ FELSEFESİ VAR”
Yürürlükteki 1982 Anayasası’na göre Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal hukuk, devleti olduğunu belirten Başbuğ, “Bu temel niteliklerin değiştirilmesi teklif bile edilemez. Nasıl bir Türkiye dediğimizde cevabı burada. Bu dört temel niteliğe iki nitelik daha eklenmeli. Ulus devlet ve üniter devlet. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları cumhuriyeti kurarken bir felsefeleri vardı. Kuruluş felsefesi. Siz bunu değiştiremezsiniz. Normal olarak bir devletin kuruluş felsefesinin değiştirilmesi mümkün değildir” dedi.
“TÜRKİYE ULUS DEVLET KAVRAMINI KORUMAK ZORUNDA”
1924 Anayasası’nda federasyonun bölünmeye gidileceğinin görüldüğünü belirten Başbuğ, o nedenle üniter devlet yapılanmasının benimsenmesi gerektiğinin ifade edildiğini söyledi. Mecliste o dönem Türkiyeli ifadesinin kullanımının da reddedildiğini aktaran Başbuğ, “Ulus devletten bazıları rahatsız. Ülke içinde de yabancı ülkelerde de rahatsız olanlar olabilir. Bu rahatsızlık nede? Bugün dünyanın en güçlü ulus devleti ABD’dir. Ulus devletinde sınırlarla çizilen coğrafya vardır ve o coğrafya üzerinde o devlet egemenlik haklarına sahip olmak mecburiyetinde. Oradaki kurumlar ve kuruluşlar güçlüdür. O yüzden ulus devlete karşı olanlar kurumları ve kuruluşları zayıflatmaya çalışıyorlar. Ulus devlette etnik farklılıkları, mezhep farklılıkları olan insanları ortak değerler etrafında bir araya getirip tutmak gerekir. Ulus devlette ortak değerleri zayıflatırsanız bölünmeye gidersiniz. Ulus devlet kavramını Türkiye’den kaldırırsanız sonunuz iyi olmaz. Örnekleri var. İşte Balkanlara bakın. Anayasa’da Türkiye milleti ve ülkesiyle bölünmez bütündür yazıyor. İşte ulus devlet burada yazıyor. Neden milleti bölmeye çalışıyorsunuz. Bu tehlikeli bir oyun bu oyuna kimse gelmemeli. 1924 anasında din ve ırk farkı olmaz deniliyor. Size vatandaşlık anlamında Türk diyorum. Burada verilen isimdir. Sıfat değildir. Türk kelimesinin orada isim olduğunu herkes biliyor. Ama bunu istismar ediyorlar. Amaçları ulus devleti zedelemek. Nasıl zedelersiniz özerkliğe arkasından federasyona götürürsünüz. Ulus devletten federasyona giden devlet yoktur dünyada. Bir tek istisna var Belçika. Burada hedef alınan ulus devletidir. Burada ortak idealler zayıflasın ve herkes kendi parkurunda gitsin. Bu ülkeyi bölünmeye götürür. İşte bu oyunlara kesinlikle gelinmemeli. PKK terör örgütünün bir numaralı hedefi ulus devleti kavramıdır. Ulus devlete karşıdır. Bu çok hassas bir konu ve taviz verilmesi çok tehlikeli. Üniter devlet konusu yani tek devlet. Türkiye üniter devlet yapısını da korumak zorunda. Ama işin başı, kilidi ulus devlet” açıklamasında bulundu.
“DİN EĞİTİMİNİ HERKESE BIRAKIRSANIZ PARÇALANIRSINIZ”
1982 Anayasası'nda laik devletin tanımının bulunmadığını ileten Başbuğ, “Şimdi herkes laik devleti istediği şekilde tanımlamaya çalışıyor. Belki de büyük sorunlardan biri de bu. Laik devlet kavramını halkımıza tam aktaramadık. Burada eksikliğimiz var. Laiklik deyince dinsizlik deniyor. Halbuki yanlış. 2009’da yaptığım bir konuşmada nüfusu yüzde 99 Müslüman olan bir toplumda dini elbette dışlayamazsınız. Dini toplumdan uzaklaştıralım demek elbette yanlıştır. TSK’ya yapılan propagandaların başında da bunlar vardır. TSK peygamber ocağı dedim. Bizim karşı olduğumuz n? Anayasa’nın 24. maddesi var. Bizim istediğimiz vatandaş olarak bu maddeye uyulması. O maddede ‘Kimse siyasi veya kişisel çıkar, nüfus sağlama amacıyla dini duygularını kutsal şeyleri istismar edemez’ diyor. Bazı olayları bugün yaşadığımızı sanmayın. Maalesef 1924’ten beri siyasi partiler dini istismar ediyorlar. Bizim karşı çıktığımız bu. Laik devlette din eğitimi devlete düşen bir yükümlülüktür. Dini cemaatlere mi bırakacaksınız. Din eğitimini herkese bırakırsanız paramparça olursunuz. Din eğitimi isteğe bağlı olmalı. 1982 Anayasasında zorunlu deniyor ama bu laik devleti ilkesine pek oturmuyor” dedi.
"TÜRKİYE HUKUK DEVLETİDİR DİYEN YALAN SÖYLÜYOR"
Demokrasinin önemine dikkat çeken Başbuğ, “2009 yılında şunu söyledim. ‘TSK’nın geçmiş yıllarda askeri müdahaleleri oldu. Bırakın onları tarih değerlendirsin. Artık Türkiye’de darbeler dönemi kapanmıştır. Demokrasilerde önemli olan seçimle gelen iktidarların seçimle gitmesidir. İşte vazgeçilmez temel kriter budur. Türkiye hukuk devleti falan değil. Kim söylüyorsa yalan söylüyor. Hukuk devletine tekrar dönüş yolunda bazı önemli adımlar atıldığını gördüğümü paylaşmak istiyorum. Ama bir iki yıl öncesine gittiğimizde hukuk devleti falan yok. Yapılanları görüyorsunuz. Türkiye’de kaç hukuk fakültesi var bilmiyorum. Ama çok sayıda hukuk fakültesinin dekanın çıkıp da Türkiye’de ne oluyor diye sesinin çıktığını da duymadım. Benim şimdi sivilden çok çevrem var. Bunların bir kısmı sanatkar bir kısmı akademisyen. Cezaevine girmeyen kimse kalmamış. Burada empati noksanlığımız var. Karşı taraf ne düşünüyor bakalım. Bunu bir kenara atmayalım. Sadece biz varız demeyelim. Türkiye’de bana göre aydın olmayan bazıları var. Biri ‘Askeri vesayet bitti diyor. Askeri vesayetin bitmesi için hukuk dışı uygulamalara göz yumduk’ deniyor.Bu terbiyesizlik ahlaksızlık” dedi.
Yorum Yazın