Başkan Tugay'dan Yatırım Zirvesi'nde açıklama: 'Yenilenebilir enerjiye karşı değilim'
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, ESİAD tarafından düzenlenen 3. Yatırım Zirvesi’nin açılışında yaptığı açıklamada ne güneş enerjisine ne de yenilenebilir enerji üretimine karşı olmadığını ifade ederek, "Hele ki kömüre dayalı elektrik üretiminde Türkiye’yi karbon emisyonu açısından utanılacak bir noktaya getirmeyi hiç savunmuyorum. Plansız ve verimsiz yatırımlara, ülkemizin tarım ve mera alanlarını kullanılmaz hale getiren GES’lere teşvikler verilirken kalite standartlarının ve verimliliğin gözetilmemesine, RES’lerin yanına GES’lerin yapılmasına verdiğiniz teşvikle doğamızın katledilmesine itiraz ediyorum” dedi.
- Ege Postası
- 29.11.2024 - 16:31
- Güncelleme: 29.11.2024 - 17:35
*İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) tarafından düzenlenen 3. Yatırım Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada güneş enerjisi özelindeki sözlerinin bağlamından koparılarak çarpıtıldığını söyledi.
*Yaptığı açıklamada ne güneş enerjisine ne de yenilenebilir enerji üretimine karşı olmadığını ifade eden Başkan Tugay, “Hele ki kömüre dayalı elektrik üretiminde Türkiye’yi karbon emisyonu açısından utanılacak bir noktaya getirmeyi hiç savunmuyorum. Plansız ve verimsiz yatırımlara, ülkemizin tarım ve mera alanlarını kullanılmaz hale getiren GES’lere teşvikler verilirken kalite standartlarının ve verimliliğin gözetilmemesine, RES’lerin yanına GES’lerin yapılmasına verdiğiniz teşvikle doğamızın katledilmesine itiraz ediyorum” dedi.
*Bu sistemlerin tarımsal özelliğini tamamıyla kaybetmiş arazilerde inşa edilmesi gerektiğini söylemenin güneş enerjisine karşı olmak anlamına gelmediğinin altını çizen Tugay, Karaburun’da yaşanan durumu hatırlatarak ‘bu yönde maalesef içimizi acıtan çok örnek bulunmaktadır” ifadelerine yer verdi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay yaptığı yazılı açıklamada şunları dile getirdi:
“Kamuoyumuza;
Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) tarafından düzenlenen 3. Yatırım Zirvesi’nin açılışında yapmış olduğum konuşmada, güneş enerjisi özelinde ifade ettiğim bazı görüşlerimin bağlamından koparılarak çarpıtıldığına, siyasi malzeme olarak kullanıldığına üzülerek tanık olmaktayım.
Bugüne kadar enerjide net ithalatçı konumda olan ülkemizin ihtiyaç duyduğu yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına karşı olumsuz bir görüş ifade etmedim. Ülkemizin temiz enerji kaynaklarından üreteceği her birim enerjinin, karşılığı olan dövizin yurt içinde kalması anlamına geldiğini de çok iyi biliyorum.
Konuşmamda ifade edilen konu, ülkemizde güneş paneli üreticilerine son yıllarda verilen gereksiz ve anlamsız teşviklerin yarattığı arz fazlasıyla, Türkiye’nin ihtiyacının kat be kat üzerinde güneş paneli tesisleri açılmasıdır.
TEİAŞ verilerine göre, 2024 yılının ilk 10 ayında, ülkemizde 4720 Megavat güneş enerjisi santrali devreye alınırken, Türkiye’nin güneş paneli üretim kapasitesi 50 bin Megavat’a yaklaşmıştır. Üzerini çizdiğim sorun, bu arz fazlası üretimin gereksiz yere desteklenmesi, destek verilmeye devam edilmesi, ülkemizin kıt olan kaynaklarının verimsiz alanlara teşvik olarak aktarılmasıdır.
Bir diğer itirazımız ise ülkemizde çeşitli şirketler ve kurumlar tarafından inşa edilen lisanslı güneş enerjisi santrallerinin ormanlık alanlarda ve tarım yapılan arazilerde inşa edilmesinedir.
Bu yönde maalesef içimizi acıtan çok örnek bulunmaktadır.
Bu sistemlerin tarımsal özelliğini tamamıyla kaybetmiş arazilerde inşa edilmesi gerektiğini ifade etmek, güneş enerjisine karşı olmak değildir. Gücü ve imkânı olan her vatandaşın bir enerji üreticisi olmasının önündeki tüm engellerin kaldırılmasını; ancak bunu yaparken tarım alanlarına, meralara, ormanlara, çevre dokusuna zarar verilmemesini; koruma ve kullanma dengesi ilkesine azami oranda riayet edilmesini savunmakta; enerji üretimi ve gıda güvenliğinin birbirinin alternatifi olamayacağını vurgulamaktayım.
Son yıllarda ‘Hibrit Santral’ adı altında lisans ayrıcalığı ve muafiyeti hakkı tanınan güneş enerjisi santrallerinin, mera alanlarına ve yerleşim yerlerine kurulduğunu da biliyoruz. İzmir’in cennet ilçelerinden Karaburun buna en dikkat çekici örneği teşkil etmektedir. Bu ilçemizde mevcut rüzgâr enerjisi santrallerinin lisans sahalarına verilen hibrit santral izinleri ve güneş santrali kurulumları sonucunda; lisans sahaları çit ile çevrilerek başta keçi yetiştiriciliği olmak üzere hayvan ve insan girişlerine kapatılmakta, adeta yaşamdan koparılmaktadır. Bu yanlışları ifade etmek de güneş enerjisine karşı olmak demek değildir.
Bu kötü örneklerin yanında; çatı statiği uygun konutların, fabrikaların, turizm tesislerinin ve diğer uygun yapıdaki binaların çatılarına güneş enerjisi santrallerinin kurulmasına itirazımız elbette yoktur ve olamaz.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en önemli kurumlarından ESHOT; Gediz’de bulunan ana onarım merkezi ve atölyelerinin çatılarına güneş enerjisi santralleri kurmuştur ve karbon salımını dikkat çekici oranda azaltmaktadır.
Aynı şekilde bir diğer kuruluşumuz İZSU’nun güneş enerjisi projeleri vardır ve aşama aşama hayata geçirilmektedir.
Dolayısıyla; İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı olarak ne söylediğimin tamamıyla farkındayım.
Ne güneş enerjisine ne de yenilenebilir enerji üretimine elbette karşı değilim. Hele ki kömüre dayalı elektrik üretiminde Türkiye’yi karbon emisyonu açısından utanılacak bir noktaya getirmeyi hiç savunmuyorum.
Plansız ve verimsiz yatırımlara, ülkemizin tarım ve mera alanlarını kullanılmaz hale getiren GES’lere teşvikler verilirken kalite standartlarının ve verimliliğin gözetilmemesine, RES’lerin yanına GES’lerin yapılmasına verdiğiniz teşvikle doğamızın katledilmesine itiraz ediyorum…
Enerji verimliliğinin önemini, enerji yatırım ve teşviklerinde bilinçli planlamayı, jeotermal enerji gibi Türkiye’nin çok daha yüksek verimle kullanılabilecek diğer yenilenebilir enerji kaynaklarımızın en doğru ve verimli şekilde değerlendirmesini savunuyorum, savunmaya devam edeceğim…
Tüm kamuoyumuzun bilgisine saygıyla sunarım.”
Yorum Yazın