“Ben de dağa çıkardım!“
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Ben bir BDP'li kadın milletvekiline çok kızıyordum, çok beddua ediyordum. Halen milletvekili bu insan ama onunla ilgili bir hatırayı dinledim, şimdi artık kızmıyorum. Çünkü 17 yaşındaki bir genç kızken Diyarbakır Cezaevi'nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki o kadar kendisini zorlamışlar ki ben de aklıma gelse dağa çıkardım" dedi.
- Ege Postası
- 17.12.2012 - 09:50
ANKARA- TOBB tarafından düzenlenen "Yeni Yüzyılda Medya ve İletişim Arama Konferansı"na katılmak üzere Bolu'da bulunan Arınç, Kanaltürk Ankara Temsilcisi Faruk Mercan'ın sunduğu "Ankara'nın Nabzı" programında soruları yanıtladı.
-"Size üç arkadaştan bahsedeyim; Durmuş, Yakup, Abdullah"-
Türkiye'nin en önemli sorununun hala terör olduğunun belirtilmesi ve "Niçin bu işi bir tam olarak sonuçlandıramıyoruz'" sorusu üzerine Arınç, geçmişte "Türkiye'de Kürt sorunu vardır" diyen ancak harekete geçmeyen siyasetçilerin aksine kendilerinin sorunun çözümü yolunda adım attıklarını ifade etti.
Kürt kimliğini ve etnisite farklılığını ret ve inkar politikalarının 1980 öncesinde çok yoğun bir şekilde yaşandığını, 80 sonrasında da devam ettiğini belirten Arınç, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okuduğu dönemi anımsatarak, Türkiye'nin kayıp bir nesille karşı karşıya kaldığını, üniversite hayatında kurulan tuzakların bazılarının kaybolmasına yol açtığını ifade etti.
Anadolu'dan gelen bazı gençlerin çeşitli yöntemlerle farklı yönlere çekildiğini dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Size üç arkadaştan bahsedeyim; üç kişi Anadolu'dan gelmişler, birisinin adı Durmuş, birisinin adı Yakup, birisinin adı Abdullah. Tapu Kadastro Meslek Lisesi'nde arkadaşlık yapıyorlar. Lise Ankara'da, Maltepe'de, Demirtepe tarafında bir yerde. Okulun karşısında da yurt var. Anadolu'dan gelen bu öğrenciler bu yurtta bir aradalar. Üçü namaz kılıyorlar, üçü de inançlı insanlar. Çok iyi arkadaşlıkları var, Maltepe Camisi'ne gidiyorlar, ders çalışıyorlar. Hepsi Anadolu'dan gelmiş, ailesinden bu eğitimi almış veya bu gelenekleri yaşatan insanlar.
Sonra yıllar geçiyor; bunlardan birisi yurt dışında tahsil yapan, Hukuk'ta okurken benim de bir yıl arkadaşlığımı yapan Durmuş Yılmaz olarak Türkiye'de Merkez Bankası Başkanı oluyor. Uşaklı Durmuş Yılmaz, o üç arkadaştan birisi. İkincisi Yakup İnce, Konya'dan yetişmiş bir mühendis, 30 yıldır Medine-i Münevvere'de mühendis olarak çalışıyor. Üçüncüsü de Abdullah, Abdullah Öcalan. Tapu Kadastro Meslek Lisesi'nin öğrenci yurdunda, birbirlerini çok seven, namazı beraber kılan, orucu beraber tutan, iftarlara, sahurlara beraber kalkan bu insanların hayatları hangi noktada kesişmiş, hangi noktada ayrılmış. Türkiye'nin son 50-100 yılını bu tablonun içinde görebilirsiniz."
-"Kürtlüğü inkar ederseniz çözüm olmaz"-
Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'in, Dink'in cenazesindeki "Bir çocuktan, bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamamız gerekiyor" sözlerini anımsatan Arınç, şunları kaydetti: "İşte Abdullah Öcalan da aynen öyle, belki bir karanlığın kurbanı olarak bu yollara götürülmüş, sevk edilmiş, içinde MİT'in parmağı da olabilecek şekilde, başkalarının da desteklemesi suretiyle şimdi İmralı'da, 11-12 seneden beri tecrit halinde yaşayan bir insan. Ama bir çocukluğu, bir gençliği var. Türkiye'de yaşayıp da idam sehpasına gidenlerin, Hüseyin İnanlar ile Yusuf Aslanlar ile pek çoğuyla tarihte yolu kesişmiş bir insan olarak söylüyorum, Kürtlüğü inkar ederseniz, senin dilin yoktur derseniz, var diyenlere de cezaevi yoluna gösterirseniz bu işin çözümü olmaz.
Ben bir BDP'li kadın milletvekiline çok kızıyordum, çok beddua ediyordum. Halen milletvekili bu insan ama onunla ilgili bir hatırayı dinledim, şimdi artık kızmıyorum. Çünkü 17 yaşındaki bir genç kızken Diyarbakır Cezaevi'nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki o kadar kendisini zorlamışlar ki ben de aklıma gelse dağa çıkardım. Çünkü Diyarbakır'dan cezaevinden çıkanların yarısından fazlası dağa gitti, yarısından fazlası da dağdakilere övgüler düzüyor. İnsanlara zulmederseniz, haksızlık, fena muamele yaparsanız bunun karşılığı sabır gösterenler de reddedenler de bunun hesabını sormaya kalkanlar da olabilir.
Biz Türkiye'de, 'Ben Kürdüm' diyen insanın rahatlıkla bunu söyleyebileceğini çünkü bu ülkede bin yıldır Kürtlerin var olduğunu, onlarla müşterek bir tarihimiz ve kaderimiz olduğunu, Cumhuriyeti birlikte kurduğumuzu söylüyoruz. Bu AK Parti'nin başarısıdır.
Kürtçe için bugün seçmeli dersleri koyduysak, bir TRT kanalını sabahtan akşama kadar verdiysek, 29 tane yerel ve bölgesel televizyona anadilinizde istediğiniz yayını yapabilirsiniz dediysek, 'Ben Kürt kimliğim var, ben hiçbir hakkımı alamadım' diyen insan yalan söyler. 'Ben şunları istiyorum' diyen herkes anayasal ve hukuki haklarını tamamen AK Parti hükümetleri döneminde almış durumdadır. Şimdi karşımızda Kürt meselesinden ziyade bir terör meselesi var, onu da inşallah çözeceğiz." (CNNTürk)
Yorum Yazın