Binlerci belediye işçisi adliyeye akın etti
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı firmalardan İZENERJİ ve İZELMAN’da çalışan personeli ilgilendiren toplu iş sözleşmeleri görüşmelerine son noktayı koyan Yüksek Hakem Kurulu’nun kararına dair itirazların değerlendirildiği dava bugün görülen duruşma ile devam etti.
- Ege Postası
- 30.04.2014 - 12:44
İKİ BİN BELEDİYE ÇALIŞANI ADLİYE ÖNÜNE ÇIKARMA YAPTI
İki bini aşkın belediye çalışanın sloganları ve alkışları eşliğinde konuşmasına başlayan DİSK Genel-İş 2 No’lu Şube Başkanı Taner Şanlı, sendikada örgütlü bulunan belediye çalışanlarının grev haklarının ellerinden alındığını belirterek, “İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden İZENERJİ ile sendikamız arasında yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle Genel-İş Sendikası olarak grev kararı almış ve grevin uygulanma tarihini de 26 Temmuz 2013 olarak ilan etmiştir. Her iki işletmede de bazı işyerleri grev yasakları kapsamında iken, bazı işyerleri grev yasakları kapsamında değildir. Genel-İş Sendikası, grev kararını “grev yasağı kapsamında olmayan” işyerleri için almıştır. Ancak, sendikanın bu iradesini İzmir Büyükşehir Belediyesi dikkate almamış, bazı işyerlerinin grev yasağı kapsamında bulunmasını gerekçe göstererek, Yüksek Hakem Kurulu’na başvuruda bulunmuştur. İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu başvuruyu, iki işletmede de grev kararının uygulamaya konulmasını engellemek amacı ile yapmıştır” diye konuştu.
ESKİŞEHİR VE ANKARA’DA SENDİKA HAKLI BULUNDU
Sözlerinin devamında grevin işçinin en yasal hakkı olduğunu vurgulayan Şanlı, “Bir kısım işyerinin grev yasağı kapsamında olduğu işletmelerde, grev hakkının kullanılmasının önünde hiçbir engel yoktur. Sendika, bir kısmı grev yasağı kapsamında olan bir kısmı grev yasağı kapsamında olmayan işletmelerde, toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı takdirde, uyuşmazlığın çözümlenmesi için Yüksek Hakem Kurulu’na başvurmak ya da grev hakkını kullanmak tercihlerinden birini kullanabilir. Sendika, grev hakkını kullanma tercihini gösterdiği takdirde, işveren Yüksek Hakem Kurulu’na başvursa dahi Yüksek Hakem Kurulu’nun işverenin başvurusunu reddetmesi gerekir. Bu durum Yargıtay kararları ile de sabittir. Yargıtay 9’uncu Hukuk Dairesi, 1990’da Eskişehir Belediyesi’nde bu doğrultuda bir karar almıştır. Yine benzer bir durum, ASKİ’de de yaşanmış ve sendika grev kararı alırken, işveren Yüksek Hakem Kurulu’na başvurmuştur. Yüksek Hakem Kurulu, 1998 yılındaki kararında oy birliği ile işverenin başvurusunu reddetmiş, kararda açıkça işçi sendikasının iradesinin dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Yüksek Hakem Kurulunun konuyu kurumsal bakış açısı da bugüne kadar hep böyle olmuştur” dedi.
“YHK, İŞÇİNİN ANAYASAL HAKKINI ÇİĞNEDİ”
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, uyuşmazlıkları Yüksek Hakem Kurulu’na taşıyan taraf olduğunu da hatırlatan Genel-İş 2 No’lu Şube Başkanı Şanlı, “Ülkemizdeki toplu sözleşmeler tarihinde, işveren tarafından Yüksek Hakem Kurulu’na başvuru sayısı bir elin parmaklarını geçmemiştir. Ancak burada asıl şaşırtıcı ve ibret verici olan, başvuruyu yapan işverenin, 12 Eylül artığı 6356 sayılı yasanın bazı maddelerini iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne götüren bir siyasi partinin belediyesi olmasıdır.
Bu süreçteki ikinci gelişme ise, şaşırtıcı olmanın ötesinde vahimdir. Bu da Yüksek Hakem Kurulu’nun, sendikamızın almış olduğu ve Kurula bildirdiği grev ve grev uygulama kararlarına rağmen, işveren başvurularını esastan görüşüp karara bağlamasıdır. Yüksek Hakem Kurulu, 6356 sayılı yasaya “şeklen” uygun olarak işverence yapılan başvuruyu esastan incelemekle, sadece aynı yasanın bir dizi maddesini ihlal etmekle kalmamış, aynı zamanda “toplu pazarlık” ve “grev hakkı” gibi Anayasal haklarımızı da açıkça çiğnemiştir” ifadelerini kullandı.
“GREV HAKKI GASPINA KARŞI MÜCADELEMİZ SÜRECEK”
“Değerli mücadele arkadaşlarım” diyerek eyleme katılan emekçilere seslenen Şanlı, YHK kararıyla birlikte işçinin grev hakkının gasp edildiğini ve kazanılmış haklarının da elinden alındığını söyleyerek konuşmasına şöyle son verdi: “Ulusal İstihdam Stratejisi taslağı ile istihdamı artırmak ve kayıt dışı ekonomiyi azaltmak bahanesi ile biz emekçilerden, Özel İstihdam Büroları ve taşeronlaştırmanın yaygınlaştırılması ile esnek, güvencesiz, kuralsız, bir şekilde kölelik sisteminde çalışmamız isteniyor. Örgütsüz emek ve örgütsüz toplum yaratılmak isteniyor. Son olarak, sendikamız 12 Mart ve 12 Eylül ortamında ve sonrasında Anayasa’ya ve demokrasiye aykırı yasaların iptali için nasıl mücadele verdiyse, grevleri yasaklayan, lokavtları serbest bırakan devlet politikalarına karşı nasıl mücadele ettiyse, bugün de özelde İzmir emekçilerinin, genelde de tüm ülke işçilerini ilgilendiren bu grev hakkı gaspına karşı mücadelemizi
Yorum Yazın