CHP, MHP ve HDP'den ortak itiraz
Müftülüklere nikâh yetkisi veren tasarıya üç muhalefet partisi de şerh düştü
- Ege Postası
- 10.10.2017 - 06:32
TBMM Genel Kurulu’nda bu hafta içerisinde görüşülmesi beklenen Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına CHP, MHP ve HDP, ‘il ve ilçe müftülüklerine evlendirme memuru yetkisiyle binlerce imama nikah kıyma yola açan tasarının 6. Maddesi ile Türk vatandaşlığını kazanmak için başvuru yapacak yabancılarda aranacak ‘genel ahlak’ ibaresinin bulunduğu 31. maddeye üç parti de şerh düştü.
HDP, söz konusu maddeyle ilgili “Evlilik yoluyla vatandaşlığa başvurabilmesi için getirilen genel ahlak kriteri nasıl ve kime uygulanacak” derken, CHP “Evlilik birliğinin 3 yıl devam etmesi zaten evlilik birliğine sadakatin olduğunu göstermektedir. Bu düzenleme bireysel ahlaki yargılarla keyfî, yanlış kararlara sebep olabilecektir” görüşüne yer verdi. MHP, yürürlükte olan 5901 sayılı Türk vatandaşlığı Kanununun 16. Maddesi’nin bu ihtiyacı karşıladığına dikkat çekerek ‘genel ahlak’ eklemesinin belirsizlik içerdiğini söyledi ve tasarı metninden çıkarılmasını istedi.
CHP, MHP ve HDP’nin ‘il ve ilçe müftülüklerine evlendirme yetkisi ‘ veren 6. Maddeye ilişkin muhalefet şerhlerindeki değerlendirmeleri şöyle:
CHP: Anayasa metin ve ruhuna aykırı
CHP’li komisyon üyeleri İzmir Milletvekili Murat Bakan ve Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya’nın sundukları şerh te 6. Maddeyle ilgili “Anayasamızın metin ve ruhuna, yasalara aykırılık oluşturmaktadır” denildi ve şu görüşlere yer verildi.
MADDE 6: Bu madde Anayasa’nın 2., 10., 4. Ve 174/4 maddelerine aykırıdır. Maddenin bu şekliyle kabulü halinde vatandaşlar, “dini nikah töreniyle evlenenler” ve “resmi nikah töreniyle evlenenler” olarak ayrışacaktır. Toplum, “müftüye nikah kıydıranlar” ve “belediyeye nikah kıydıranlar” diye bölünecektir. Müftülere nikah kıydıranların ne kadar dindar, belediyelere nikah kıydıranların ise dinsiz olduğu teması işlenecektir. Farklı din ve mezheplere inanan vatandaşlarımız ve aileleri arasına, daha nikah kıyılmadan nikahı kimin kıyacağına dair araya ikilik girecektir. Oysa, anayasamıza göre; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Dolayısıyla; Hıristiyan, Yahudi vatandaşlarımız, ya da toplumuzun önemli bir bölümünü oluşturan Alevi vatandaşlarımız, ya da Hanefilik dışında diğer mezheplere aidiyet duyan vatandaşlarımız belirtilen “eşitlik ilkesi” uyarınca Anayasa’ya uygun esaslarda evlilik akdini imzalamalıdır.
MADDE 31: 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu uyarınca bir Türk vatandaşı ile evlenme, doğrudan Türk vatandaşlığını kazandırmamaktadır. Ancak, bir Türk vatandaşı ile en az üç yıldan beri evli olan ve evliliği devam eden yabancılar Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilmektedir.
Madde, Türk vatandaşlığını kazanmak için başvuru yapacak kişilerde aranacak şartlar arasına “genel ahlak” ibaresini eklemektedir. “Genel ahlak” soyut ve subjektif ve herkese göre anlamı da değişen bir kavramdır. Türk vatandaşlığıyla ilgili yasa tasarısı sırasında bütün itirazlarımızı söyledik fakat özellikle “genel ahlak” kavramının yasanın kendi içeriğinde evlilik birliğine aykırı davrananlara yurttaşlık hakkı verilmeyeceği hükmünü içermektedir. Evlilik birliğinin 3 yıl devam etmesi zaten evlilik birliğine sadakatin olduğunu göstermektedir. Bu düzenleme bireysel ahlaki yargılarla keyfî, yanlış kararlara sebep olabilecektir.
MHP: Toplumu daha da kutuplaştıran tartışmalara sebep olmuştur
MHP MYK Üyesi ve Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın üyesi olduğu Meclis İçişleri Komisyonunda görüşülen Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri Kanununda Değişiklikler Öngören Kanun Tasarısına partisi adına verdiği şerhi ise şöyle:
Kanun tasarısına bir bütün olarak bakıldığında teknolojideki gelişmeler ve çağın gereksinimleri göz önünde bulundurularak yenilikçi ve faydalı düzenlemelerin olduğu gözlenmiştir. Söz konusu düzenlemeleri barındıran maddelere MHP olarak hem alt komisyonda hem de esas komisyonda gerekli destek verilmiştir. Ancak, diğer yandan bazı maddeler ile ilgili yapıcı uyarılarımıza kulak tıkanmış, gerekli değişikleri içinde barındıran önergelerimizin bazıları AKP’li üyeler tarafından reddedilmiştir.
6. Maddesi; 5490 sayılı Kanunun 22. Maddesi’nin ikinci fıkrasına “dış temsilciliklere” ibaresinden sonra gelmek üzere “il ve ilçe müftülüklerine” ibaresinin eklenmesi kaydıyla İl ve İlçe Müftülüklerine de resmi nikâh kıyma yetkisinin verilmesini sağlamaktadır. Ülkemizin içinden geçtiği ve çok önemli sorunlarla boğuştuğu bir dönemde böyle bir düzenlemenin gündeme getirilmesi yersizdir. Söz konusu düzenleme uzun zamandır kamuoyu tarafından tartışılmış ve bir çok manipülasyon aracı ile toplumu daha da kutuplaştıran tartışmalara sebep olmuştur. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz böylesine hassas bir dönemde bu gibi tartışmalara gebe bir düzenlemeyi gündeme getirmek gereksizdir.
Ülkemizde yıllık ortalama 600 bin civarında nikah kıyılmaktadır. Bugüne kadar nikah dairelerinde yoğunluktan dolayı nikah kıydırmayan kimseyle karşılaşılmamıştır. Ancak bir çok nüfus idaresinde uzun kuyruklar oluşmaktadır. Siyasetin işi polemiklerle gündem değiştirmek değil vatandaşın sorunlarına çözüm üretmektir. Eğer İçişleri Bakanlığı herhangi bir sorun çözmek istiyorsa öncelikle Nüfus İdarelerinin önündeki kuyrukları çözmelidir. Yine önümüzdeki günlerde ehliyet ve pasaport işlemlerinin Nüfus İdaresi tarafından devralınmasıyla birlikte bu kuyrukların daha da uzayacağı ve vatandaşlarımızın mağduriyetinin artacağı ortadadır. Böyle bir ortamda il ve ilçe müftülüklerine nikâh kıyma yetkisinin verilmesi ancak yeni polemiklere kapı aralayacak ve buna bağlı olarak lüzumsuz taleplerin gündeme gelmesine sebep olacaktır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, yıllık ortalama 600 bin nikâhın kıyıldığı ülkemizde herhangi bir sınırlama olmadan Diyanetin yaklaşık 100 bin kadrosuna resmi nikâh kıyma yetkisi verilebilecek bir düzenlemenin yapılması da ayrıca tartışma konusudur.
31. Maddesi’nin; Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılardan evlilik öncesi genel ahlaka aykırı faaliyetlerde bulunmuş olanların vatandaşlığa alınmasının önlenmesi maksadı taşıdığı gerekçe olarak ifade edilmiştir. Ancak hâlihazırda yürürlükte olan 5901 sayılı Türk vatandaşlığı Kanununun 16. Maddesi bu ihtiyacı karşılamaktadır. Maddeye yapılan bu ekleme belirsizlik içermektedir. Bu minvalde; Komisyon çalışmaları esnasında Kanun Tasarısının 31. Maddesi’nin tasarı metninden çıkartılmasına yönelik verdiğimiz önerge AKP’li üyelerin oylarıyla reddedilmişti.
HDP: Diyanet, boşanmayı ‘sorun’ olarak görürken…
HDP’li komisyon üyesi İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın “Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” na muhalefet şerhi de şöyle: .
Yakın zamanda meclis genel kurulunda görüşülen ‘Boşanmaları Araştırma Komisyonu Raporu’nun bir devamı niteliğinde olan bu tasarı; evlilik, boşanma ve miras gibi konularda evrensel hukuk normlarından uzaklaşılarak AKP usulü Şer’i Hukuk sistemine geçişin ön hazırlığı nitelindedir.
Müftülere nikâh kıyma yetkisi de veren bu tasarı, tasarıdaki diğer maddeler gibi vahim, kadınları her açıdan kuşatmayı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyerek hazırlanmış. Tasarı gündeme geldiği andan itibaren kadın kurumlarının, hukukçuların ve uzmanların ciddi uyarı ve muhalefetine rağmen yasallaştırmak istenmektedir.
Kadınların yıllardır dile getirdiği ihtiyaçlarına cevap vermeyen, bu ihtiyaçları görmezden gelen, erkek egemen toplumu norm haline getirmeyi hedefleyen, tepeden inme, belli bir toplumsal yapı yaratmak amacıyla hazırlanan bu düzenlemeler toplumun yarısını oluşturan kadınlar açısından ciddi tehditleri içermektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılması gereken kanun tasarılarının, cinsiyet eşitliğini sağlamaya dönük politikalar ve bunların sürdürülebilirliğini esas alan düzenlemeler olması gerektiğine inanmaktayız.
Müftülerin kıyması tasarlanan bu nikâh medeni bir nikâh; dolayısıyla çocuk yaşta ve çoklu evliliğin yasak olması sürdürülüyor. Yani bu gelişme imam nikâhının resmi nikâh yerine geçmesi anlamına gelmese de müftülerin resmi nikâh kıymakla görevlendirilmeleri dinin ve dolayısıyla tek bir inanç biçiminin, Diyanet’in uyguladığı haliyle Sünni İslam’ın, bu toplumdaki herkesi kapsaması gereken medeni hukukun alanına müdahil olması anlamına geliyor. Ayrıca 2015 senesinde resmi nikâh olmadan imam nikâhı kıydırmanın suç olmaktan çıkarılmasıyla tam da böylesi çocuk yaşta ve çoklu evliliklerin, kadınların medeni haklardan yoksun bırakılmasının bir bakıma önünün açıldığını da unutmamak gerekmektedir. Ayrıca içinde bulunduğumuz koşulları da göz önüne aldığımızda sosyal politika alanında ve ailenin şekillendirilmesinde kadınla erkeğin eşitliğini temel almayan bir yaklaşımla çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın söz hakkının her geçen gün artmakta olduğunu görüyoruz.
2003’te müftülüğe bağlı ilk Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu’nun kurulmasından ve 2011’de Diyanet ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında yapılan protokolden bu yana sosyal politika ve hizmetleri belirlemek ve sağlamakla görevli esas kurumlardan biri Diyanet İşleri Başkanlığı olmuş durumda. Bu kurum boşanmayı cinsel istismar suçuyla aynı derecede “sorun” olarak görürken, hatta hizmetlerine bakıldığında boşanmayı önlemeyi kadınların birçok probleminden daha fazla dert edinirken bir yandan da kadınlara ‘aile terapisi’ verme görevini üstlenmektedir.
Tasarının yasalaşması durumunda evlendirme işlemi için müftülüklerin yetkilendirilmesiyle çoğu kadın evlenmek için olsun, ailede sorun yaşayınca olsun kadın-erkek eşitsizliğini doğal sayan, erkeklerin çıkarına olacak şekilde Erkekçi Emevi dini referansları temel alan, kadınların boşanmaması gerektiğini savunan bir kuruma başvuruyor olacak. Diyanet İşleri Başkanlığı sosyal politika alanından ve medeni haklarımızla ilgili konulardan çekilmeli, evlendirme işlemi ve psikolojik danışmanlık için yetkili kılınmamalıdır. Ayrıca müftülüklere nikâh kıyma yetkisi verilmesi iddia edildiği üzere resmi nikâhsız imam nikâhlarını azaltmayacak, çünkü görüyoruz ki erkekler resmi nikâh kıymayarak aslında kız çocuklarıyla veya birden fazla kadınla evleniyor ya da boşanma durumunda mal paylaşımından kaçabiliyorlar. Öte yandan, belediyeler ve müftülüklerin nikâh kıymasının oluşturacağı ikilik hali toplumsal kutuplaşmayı (nikâhın kim tarafından kıyılacağı konusunda) pekiştirecek, kadınlar üzerinde muhafazakâr bir “tek tip hayat” dayatmasını artıracak, kararı kadınlara bırakmayan bir tablonun oluşmasına neden olacaktır.
Madde 31: 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu uyarınca bir Türk vatandaşı ile evlenme, doğrudan Türk vatandaşlığını kazandırmamaktadır. Ancak, bir Türk vatandaşı ile en az üç yıldan beri evli olan ve evliliği devam eden yabancılar Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilmektedir. Madde, Türk vatandaşlığını kazanmak için başvuru yapacak kişilerde aranacak şartlar arasına “genel ahlak” ibaresini eklemektedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanların evlilik yoluyla vatandaşlığa başvurabilmesi için getirilen genel ahlak kriteri nasıl ve kime uygulanaca? Genel ahlakın içeriğini, sınırlarını, kişilerin buna uyup uymadığını belirleyecek olan illerdeki Vatandaşlık Başvuru İnceleme Komisyonları’nın kimlerden oluşacağı, nasıl çalışacağı dahi tamamen muğlak durumdadır. Genel ahlak kadınlar ve erkekler için aynı şekilde mi tarif edilecek, yoksa burada kullanılan genel ahlak sadece kadınları mı referans vermektedir. Zaten evlilik yoluyla vatandaş olmak için “evlilik birliği ile bağdaşmayacak bir faaliyette bulunmama” ve “kamu düzeni bakımından engel teşkil etmeme” şartları hâlihazırda kadınların aleyhine uygulanırken bir de “genel ahlak” gibi iyice muğlak bir şartın eklenmesi kabul edilemezdir.
Yorum Yazın