CHP PM Üyesi Nalbantoğlu'ndan TV35'te önemli açıklamalar
TV 35’te yayınlanan 8. Gün programına konuk olan CHP PM Üyesi, deneyimli siyasetçi Rıfat Nalbantoğlu, İzmir ve ülke gündemine dair değerlendirmelerde bulundu.
- Ege Postası
- 13.08.2020 - 09:20
EGEPOSTASI- TV 35 Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Umutoğulları’nın sorularını yanıtlayan CHP PM Üyesi Rıfat Nalbantoğlu, partisinin iktidara çok yakın olduğunu vurgulayarak, bu hedefe kitlendiklerini ve buna uygun davranacağı sözünü verdi.
Deneyimli siyasetçi Rıfat Nalbantoğlu, “Partimizi iktidar yapmak dışında hiçbir şeye kitlenmeyeceğiz, aramızdaki ayrılık gibi görünen konuların hepsinin üstünün örtüleceği, ve hepimizin tüm parti olarak, il ve ilçe örgütleri, milletvekilleri, herkesin iktidar hedefine kitlenebileceği bir iklimi yakalamaktı hedefimiz. Ben bu hedefe çok yaklaştığımızı düşünüyorum. Çünkü bir tane hedefimiz var; iktidar. Bu iktidardan kurtulmak ve CHP’yi iktidar yapmak. Bunun için ne gerekiyorsa, ne tür gayret, çaba içinde olmamız gerekiyorsa, ben kendi adıma bunların yapılması adına herkese söz veriyorum” dedi.
Kendisinin PM’ye girmesine büyük destek veren, kendisine ‘yol arkadaşım’ diyen İzmirBüyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile yol arkadaşı olmaktan onur duyduğunu kaydeden Nalbantoğlu, “Biz birbirimizle konuşurken yoldaş diye konuşuruz. Yani bu bir şekilcilik değil, biz gerçekten yol arkadaşıyızdır, ben onun yol arkadaşıyımdır, o da benim yol arkadaşım. Bundan da büyük onur duyuyorum, büyük keyif alıyorum. Ben sayın Tunç başkanında bu duygularda olduğunu biliyorum. Bir iftiraya maruz kalan ister İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olsun, ister bir başka ilin belediye başkanı olsun, isterse bir milletvekilimiz olsun, buna karşı topyekun bir karşı duruşu göstermek, topyekun haksızlığını tarif etmeye çalışmak her partilinin görevidir, ödevidir. Ben kurultayımızdan genel başkanımızın bu mesajı verdiğini ve tüm partilerin bu mesajı aldığına eminim” ifadelerini kullandı.
PROGRAMIN SATIR BAŞLARI:
Aşağı yukarı 580 imza vardı bende, Tire son ilçemizdi, hatta Tire kavşağından orda biz döndük, o zamanki genel başkanımızın şeyiyle, Tire’yi de aldığımız zaman 612 il delegemizin imzasıyla girecektik. Ama o zaman genel başkanımızın tasarrufu ve talebiyle Ekrem Abi’ye devrettik ve güzel oldu. Sonra ben sayın Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olduğu kongreden sonra yine PM’ye seçilmiştim. O PM’de de yine görevimi tamamlayamadım. Tekrar il başkanlığına gelmiştim hatırlarsanız. Yani 2010 referandumunda da il başkanıydım ben. Yüzde 64.3 gibi çok yüksek bir oy almıştık. Yani bir sene önce yaptığımız yerel seçimlerde 29 ilçenin kazanılmasının dışında herhalde bir hayır bloku anlamında yüzde 64’lük oya bir daha ulaşamadık maalesef.
Mücadeleyi hiç bırakmadım
Bu siyasete nasıl baktığınızla direkt ilgili bir konu. Yani ben bütün yaşamım boyunca demokrasi mücadelesinden, o mücadelenin içinde olmaktan hiç vazgeçmedim ve hep oldum. Yürütmekte olduğum mali müşavirlik mesleğinin en üstü olan TÜRMOB’da ben hala yöneticiyim, şu anda da yöneticiyim. Stk’ları demokrasinin yerleşmesi ve yeşermesi hususunda çok temel kurumlardır ve kılcal damarlardır diye düşünüyorum. Oralarda verdiğim mücadeleyi, tüm STK ve meslek odalarında bu mücadeleyi veren arkadaşlarımın çok değerli işler yaptıklarına yürekten inanıyorum. Ben o mücadeleyi hiç bırakmadım. O alan devam ettim. Çalışmalarımızı devam ettirdik. Bir de tabi o yerel seçimlerde, 2009 yerel seçimlerinde, Tunç Başkan ilk kez orada Seferihisar Belediye Başkanı olmuştu. Orada başlayan yol arkadaşlığımız bugüne kadar devam etti.
Bizde küsmek olmaz
Bence vazgeçilmeyecek, küsülmeyecek yer siyaset ve tabi ki bağlı olduğunuz siyasi parti. Benim siyasi partim CHP. Siyasette küsmek olmaz. Bizde küsmek olmaz, hiç küsmedik. Hep olmaya çalıştık. Hep söyleyecek sözümüz olduğunu iddia ettik. Ama bu tür görevlerde bulunmak olmadı. Talip olmadık, istemedik. Dolayısıyla süreç böyle oldu. Sevgili il başkanımızın il başkanı seçildiği dönemde ben il başkanımızın listesinde değildim, kurultay delegesi listesinde. Bir tek kişi vardı listeyi delen, o da bendim. Dolayısıyla siyasetten hiç kopmadım.
Arada hatalar olmuştur tabiki ama bunların hiçbiri kırmak niyetiyle değil…
Konuşmamayı tercih ediyorum. Çünkü bu üzerinde uzun uzadıya konuşulacak benim kanaatim bir durum değil. bizim partimizde özellikle İzmir’de siyaset yapma biçimi, siyasette söz söyleme konusu noktasında biz önemli dönemeçler yaşadık, geçmiş dönemlerde. Hiç kimseyi tek başına eleştiri falan hiç tarzım değil. ama önemli darboğazlar yaşadık. Şimdi, bu darboğazların aşılabilmesi ve siyasette her isteyenin, her talep edenin kendine yeni alanlar bulabilmesi için, mahallelerden başladık. Bizim ortaya koyduğumuz perspektife değer veren, bunu destekleyen arkadaşlarımız oldu, o ne kadar değerli ise, desteklemeyen arkadaşlarımız da bizim açımızdan o kadar değerlidir. Ama bunu bir süreç olarak değerlendirirseniz, mahalle seçimlerinden başlayıp kurultay süreci ile beraber hep beraber değerlendirirseniz, Türkiye’de en fazla oyu alan biri olarak, en sonunda PM’ye giren bir süreçtir bu süreç. Tabi ki arada hatalar olmuştur. Yaşayan her organizmada, tavırlı her mekanizmada hatalar olabileceği gibi, bizim de bu süreçte hatalarımız olmuştur. Kırdığımız arkadaşlarımız olmuştur. Ama bunların hiçbiri kırmak niyetiyle, hata yapmak niyetiyle yapılmış şeyler değil. Bunların hepsi bir tavrı ortaya koymak, bir niyeti ortaya koymak üzere ortaya konulan şeylerdir. Sürecin son noktası 26 Temmuz’daki, Ankara’daki kurultay seçimidir.
Devrim Barış Çelik benim kardeşimdir; bu çok net!
Hayır. Bizim en çok parti içi sorunları konuştuğumuz benzer her konuşmada, belki de en çok kullanılan kelimelerden biri maalesef ayrışma. Bir defa Devrim Barış Çelik benim kardeşimdir. Bu çok net. Bunu hiçbir şey değiştirmez. Ve bizim partimizde, İzmir’de geleceği olan, çok değerli bir kardeşimizdir. Bizim Devrim ile uzlaşmaz nasıl bir çelişkimiz olabilir. Ama dediğiniz gibi, bazı yanlış anlamalar olmuş olabilir. Bu yaşayan, hareket halindeki, tavırlı her gidişte tabi ki yanlış anlaşılmalar olabilir. Ve bunlar sanki sonuçta kırgınlık varmış gibi yorumlanabilir. Ama çok net söylüyorum, Devrim bizim kardeşimizdir. Devrim CHP’de gerek yaşı gerekse bugüne kadar birikimleriyle daha önemli görevler, önemli katkılar koyabilecek çok değerli kardeşimizdir.
İl başkanlarımızın tamamına ulaştık ve…
Aday olan arkadaşlarımın hepsinin seçilmesinden çok büyük mutluluk duyuyorum bir defa. Bunu net söyleyeyim. Değerli kardeşimiz Mahir Polat YDK’da, sayın Selin Sayek Böke, sevgili Ednan Arslan ve ben de PM’de görev yapacağız. Tabi ki işi hangi işi yaparsanız yapın sürdürürken enerjiniz, yaptıklarınız başka bir şey, o sürdürmek üzere yaptığınız adımlardır. Ama bir de her işte olduğu gibi her işin bir final noktası da vardır. Her siyasi çalışmanın final noktası, mensubu oldukları partilerin kurultaylarıdır. Biz de bütün enerjimizi, çabamızı, gayretimizi, organizasyonumuzu kurultaya yönelttik tabi. Gerçekten çok başarılı bir kurultay geçirdik. Hem partimiz adına hem benim adıma kişisel olarak başarılı bir kurultay geçti. Bu kurultay sürecinde il başkanlarımızın tamamına ekiplerimiz vasıtasıyla ulaştık. Ve hepsiyle konuştuk. Hepsinin derdini dinledik, yorumlarını aldık, desteklerini istedik ve sonuçta bu oldu zaten.
Hedefe çok yaklaştığımızı düşünüyorum
Bu tür organizasyonları, final günlerini siz bir fırsata da çevirebilirsiniz bir soruna da dönüştürebilirsiniz. Yani biz kendi bakış açımızla bu kurultay sürecinin partimiz açısından bir fırsata dönüşmesi çalışmasını yaptık. Yani varmış gibi gözüken tüm sanki ayrılıklar, farklılıkların ortadan kalkabileceği, silinebileceği ve artık dönüp arkaya bakmadan partimizi iktidar yapmak dışında hiçbir şeye kitlenmeyeceğiz, aramızdaki ayrılık gibi görünen konuların hepsinin üstünün örtüleceği, ve hepimizin tüm parti olarak, il ve ilçe örgütleri, milletvekilleri, herkesin iktidar hedefine kitlenebileceği bir iklimi yakalamaktı hedefimiz. Ben bu hedefe çok yaklaştığımızı düşünüyorum.
İdeolojik farklılık olabilir ama..
Bir de siyasi partilerde adı üstünde siyasi parti, ideolojik ayrılık, farklılık olabilir. CHP bir kitle partisidir. Yani kitle partilerinde kendine göre ya da bir diğerine göre daha liberal daha muhafazakar olabilir, yine bir diğerine göre kendini daha solda ve ileri tarif eden insanlar da olabilir. Mesele bunların uyumunu ve bunların doğru frekansını yakalayabilmekte. Yani ortada bir ideolojik ayrım yoksa, neyin ayrımı var o zama? İdeolojik ayrım vardır, bir konunun çözümüne ben başka bakarım, bir başka arkadaşım başka bakar. Tabi ki burada ayrım söz konusudur. Bu ayrımın ortadan kalkması için herkes üstüne düşeni yapmak zorundadır. Ama ortada ideolojik ayrım yokken, bunlar konuşulacak konular değildir.
Tek hedefimiz var, iktidar olmak
Bu yapının gerçekleşmesi konusunda her partiliyi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek zorunda. Siz ne yapacaksınız derseniz; ben bu sorumluluğu yerine getireceğim. Çünkü bir tane hedefimiz var; iktidar. Bu iktidardan kurtulmak ve CHP’yi iktidar yapmak. Bunun için ne gerekiyorsa, ne tür gayret, çaba içinde olmamız gerekiyorsa, ben kendi adıma bunların yapılması adına herkese söz veriyorum.
Tabi ki bana inandırıcı gelmez, çünkü…
Tabi ki bana inandırıcı gelmez. Çünkü benim il başkanım her il başkanı öyle olmak zorunda, benim il başkanımın da böyle olduğuna inanıyorum, yani o ili temsilen PM’de, MYK’da ne kadar fazla arkadaş olursa o kadar iyi olur. Benim il başkanımın, değerli kardeşim Deniz Yücel’in de buna aykırı bir davranış içinde olduğuna asla ihtimal vermiyorum. Onun için güldüm. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Çünkü hiçbir il başkanı böyle bir şey yapmaz, istemez. Ben Deniz Başkanın da böyle bir şey yaptığına ihtimal vermem ve buna sadece gülerim.
O listede hepimiz vardık ve….
Yine muhtemelen bazı il başkanlarımız tarafından, o onun kişisel görüşüdür (İstanbul il başkanını kast ediyor), ama bizim il başkanımızın içinde olduğunu bildiğim bir grup il başkanı tarafından hazırlanmış bir anahtar liste de vardı. O listede İzmir’den aday olan tüm arkadaşlarım vardı. Tuncay bey de vardı, ben de vardım, herkes vardı. ve biz o listeye riayet ettik. Onun dışında bizim şeyimiz değildir. Orada bin 300 arkadaşımız oy kullandı ve sonuç böyle oldu. Ama tabi ki genel başkanımızın listesi bizi bağlayıcıdır. O listenin içinde il başkanımız, diğer il başkanlarıyla bir anahtar liste hazırladı. Biz de ona uyduk tabi ki.
İnce’nin ayrı parti kuracağı yönünde bir sonuç çıkarmadım
Sayın İnce’nin açıklamalarını ben de basına yansıdığı kadar takip etmeye çalışıyorum. Ama ben bu açıklamalardan şu ana kadar sayın İnce’nin ayrı bir parti kuracağı yönünde bir işaret, sonuç çıkarmadım. Partilerde ideolojik farklılıklar hakikaten önemli olabilir. Hakikaten ideolojik farklılık varsa bunun gereğini herkes yapmalıdır. Yani sayın İnce’nin bu çıkışında, bu duruş biçiminde eğer tarif edebileceği net bir ideolojik ayrım varsa, bu anlaşılabilir bir şeydir. Çünkü siz de takdir edersiniz ki sınırları çok belli organizasyonlardır. Yani programı bellidir, tüzüğü bellidir. Hangi sınırlar içinde hareket etmeniz gerektiği bellidir. Şimdi, bunlarla ilgili sizin bir farklılığınız varsa o zaman tabi ki sizin dediğiniz gibi, bu program bana uygun değil, deme hakkınızda var. Ama ben sayın İnce’nin açıklamalarından, galiba en kapsamlı açıklamasını yarın yapacak, takip edeceğiz, ama tabi ki bir ayrılığa varacak noktada bir şeyin sayın İnce tarafından konulması, bir CHP’li olarak beni üzer.
İktidara bu kadar yaklaşmışken; duyarlı davranacağına eminim
Tam iktidara gerçekten bu kadar yaklaşmışken, yerel yönetimlerde sadece aldığımız sonuçlar belli iken, belediye başkanlarımızın hepsinin sadece büyükşehir değil ortaya koyduğu performans ve başarı ortada iken, böylesi ortada ideolojik bir farklılık-ayrım ortaya konulmadan yapılacak bir ayrım, ayrılık gerçekten partimizin hedeflerine zarar verir. Ben sayın İnce’nin bu konuda en az benim kadar, sizin kadar, en az herhangi bir Cumhuriyet Halk Partili kadar duyarlı davranacağına eminim.
Ekonomi ortada
Üzerinde tartışılması neredeyse artık gerekmeyecek kadar ortaya konan, sanki siyaset, ülke yönetimi herkesin kendi bakış açısına göre değerlendirmesi fark edebilir ama matematikte sonuçlar tartışılacak şeyler değil. oturup saatlerce bir açık oturumda iki ile ikinin kaç ettiğini tartışamazsınız, dörttür, nettir. Bu ülkenin gerek ekonomik, gerek sosyal anlamda çok kötü yönetildiği iki kere ikinin dört ettiği kadar net. Ekonomimiz ortada. Herkesin gelir düzeyi, yaşadığı problemler, demokrasimizin geldiği durum, dış politikadaki halimiz ortada. Önlem alırken, bu işleri biraz daha düzeltelim, demokrasiyi gerçekten düzeltmemiz gerekirken, ekonomik olarak geldiğimiz düzeyin artık ülkemizin bağımsızlığını tehdit eder düzeye gelmiş olduğunu, hissedebilirsek, ve buna karşı önlemler alabilirsek, öyle eve dön, yuvaya dön şeklinde, bunlar hiçbir şeyin çözümü değil. direkt muhatabı bunu çok aktüel, magazinsel bir şey olarak değerlendirdiği için, yürekten katılıyorum o değerlendirmeye. Bu tür magazinsel şeylerle çözülmez. Yani ne yuvaya döndüğü zaman ekonominin çarkları farklı farklı işlemeye başlar, eğitim durumumuz farklı işlemeye başlar, ne de dış politikadaki problemler farklı şekilde işlemeye başlar. Bir de tabi insanların yuva meselesinden neler anladığı da çok önemli. Ben de yuvadayım zaten diyor, işte buradayız diyor. Bu tür şeylerle hiçbir sorunu çözemeyiz. Sorunu doğru tespit etmezseniz, hiçbir şeye çözüm üretemezsiniz. İnsan bazen acaba başka yerlerde mi yaşıyoruz gibi tereddütlere kapılıyor insan.
Ben onun yol arkadaşıyım, o da benim yol arkadaşım
Biz birbirimizle konuşurken yoldaş diye konuşuruz. Yani bu bir şekilcilik değil, biz gerçekten yol arkadaşıyızdır, ben onun yol arkadaşıyımdır, o da benim yol arkadaşım. Bundan da büyük onur duyuyorum, büyük keyif alıyorum. Ben sayın Tunç başkanında bu duygularda olduğunu biliyorum. Tabi ki biz uzunca bir süre bu yolu birlikte yürüdük. O sizin, ‘politikadan uzak kaldınız’ dediğiniz dönemlerde gün gün olan biteni hep birlikte, tabi ki Tunç Beyin talebi, yol göstericiliğiyle hep birlikte örmeye başladık.
Genel başkanımızın o sıradaki tasarrufu….
Bu bizim 2014’te de şeyimizdi, biz o zaman uğraştık. Ama genel başkanımızın o sıradaki tasarrufu sayın Kocaoğlu yönünde olmuştu. Tabi hangi saiklerle genel başkanın karar verdiği konusunu bilemem. Olmuş olabilir bunların hepsi. (Kocaoğlu’na yönelik operasyon kast ediliyor). Ama biz de yolumuza aynen devam ettik.
Topyekun karşı duruşu göstermek her partilinin görevi
Bu tarif ettiğiniz durum, sadece bu konuda söz söyleyebilecek durumda olan değerli milletvekillerimizi, genel merkez yetkililerimizi bağlayan bir şeydir. Ama bu çok net bir şeydir ki, bu tür bir iftiraya maruz kalan ister İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olsun, ister bir başka ilin belediye başkanı olsun, isterse bir milletvekilimiz olsun, buna karşı topyekun bir karşı duruşu göstermek, topyekun haksızlığını tarif etmeye çalışmak her partilinin görevidir, ödevidir. Ben kurultayımızdan genel başkanımızın bu mesajı verdiğini ve tüm partilerin bu mesajı aldığına eminim.
Tunç başkan asla yalnız değildir
Ama Tunç başkan asla yalnız değildir. Hiçbir zaman değildi. Yalnız da kalmayacak. Tabi ki o verdiğiniz örnek, şimdi çarpıtmanın da bir seviyesi olur. Bu, çarpıtmanın nirvanası, top noktasıydı. Hakikaten olacak bir şey değildi. Yani herhangi bir konuyu yanlış anlama ihtimali değil, çarpıtmanın en somut örneğiydi. Mutlaka, benzer şeylere, herhangi bir partilimiz maruz kalırsa hep beraber tabi ki buna karşı duracağız. Yanlışlığını anlatacağız. Hele hele ki, bizim İzmir Büyükşehir Belediye başkanımı buna maruz kalırsa tabi ki anlatacağız. Ödevimiz bizim.
Bu inadı sürdürmek, anlaşılır bir şey değil
Ben bugün o alandaydım. Sevgili belediye başkanımız Mustafa İnce’nin uzunca bir süredir sürdürdüğü direnişe destek vermek üzere, büyükşehir belediye başkanımızla birlikte oradaydık. Gerçekten söylüyorum, görmelisiniz alanı. Yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarının olduğu, farklı farklı bir sürü bitkinin, çiçeğin olduğu alana, sadece betonla burada araba yarışı yaptıracağız gibi bir inadı sürdürmek. Bu, anlaşılır bir şey değil. Ama böyle yapıyorlar. İş yapma biçimleri bu.
Hiçbir güç beton haline getiremeyecek o alanı
İkinci anlaşılmaz konu da; yaşamı düzenleyen bir sürü unsur var, belediyeler var, valilikler var. Herkes hep beraber bir uyum içinde, bu işleri düzenlemekle ödevliler, görevliler. Ama arkadaşlar anlattılar dün, gerçekten 200’ün üzerinde ağır silahlarla, jandarmalar gelmiş. Ne oluyo? Ne yapıyoruz orad? Ne yapacak jandarma yani, ateş mi edece? Buraya ben bunu yaptırmam diyene ateş mi edece? Böyle bir şey olur m? Bu, iş yapma biçimi ile ilgili bir şey. Ama orada belediye başkanımız ve Güzelbahçeli hemşehrilerimiz aracılığıyla, gerçekten tabiata, doğaya sahip çıkma konusunda çok önemli bir sınav veriliyor. Bir yerel belediyenin ruhsat vermediği bir yere yapılabilir mi böyle bir şe? Çevre bakanlığından aldım diyor falan. Böyle bir düzen olmaz. Ben Güzelbahçelilerin vermiş olduğu direnişe kimsenin karşı çıkacağına inanmıyorum, o güzel doğa parçasını, yüzlerce yıllık zeytin ağacının olduğu o alanı, bence hiçbir güç beton haline getiremeyecek yani. Bu şehir, o zeytin ağaçları hepimizin.
Yorum Yazın