CHP'li Sertel ve DEÜ Rektörü Hotar arasında fezleke atışması! Karşılıklı sert sözler
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel ile Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar arasında fezleke atışması. Hakkındaki 3 fezlekenin de Rektör Hotar'ın şikayeti üzerine hazırlandığını belirten CHP'li Sertel, "Çiğ yemediğim için karnım ağrımaz. O nedenle fezlekelerin içeriğini öğrenmeden önce de “Bu fezlekeler benim için onurdur." demiş ve açıklamasında sert ifadeler kullanmıştı. Sertel'in açıklamalarına Nüket Hotar ise zehir zemberek bir açıklamayla yanıt verdi. Hotar'ın açıklamalarına Sertel, "arkasını dayadığı siyasi güce güvenen, AKP’li olduğu için rektör atanan bu kişiye ancak gülünür:) " yanıtını verdi.
- Ege Postası
- 15.10.2020 - 21:11
EGEPOSTASI- CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, geçtiğimiz hafta hakkında hazırlanan 3 fezlekenin gerekçesini açıklarken, fezlekelerin düzenlemesinde AK Parti İzmir eski milletvekili ve Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Fatma Seniha Nüket Hotar’ın kendisi hakkında yaptığı suç duyurusunun olduğunu ifade etti.
Sertel açıklamasında, “Eskinin AKP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili olan son iki yıldır da Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü yapan Fatma Seniha Nüket Hotar’ın kendisine sosyal medya üzerinden hakaret ettiğim ve kendisine iftira attığım gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı” demişti.
Sertel'in açıklamalarına Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar'dan yanıt gecikmedi.
DURUMA GÜLEREK TEPKİ GÖSTERMESİ ZEKA BELİRTİSİ DEĞİL...
DEÜ'den yapılan yazılı açıklamada görüşlerine yer verilen Rektör Hotar, "İzmir’deki bir milletvekilinin şahsımı hedef alan ve Rektör olarak sorumluluğunu taşıdığım Dokuz Eylül Üniversitesi’ni yıpratmaya yönelik tehditkâr ifadelerine ilişkin açıklama ihtiyacı doğmuştur. Öncelikle söylemek isterim ki, hakkında üç fezleke düzenlenen bir vekilin durumuna gülerek tepki göstermesi zekâ belirtisi değil; hukuk devletine olan saygısızlığının ve kendini bilmezliğin alametidir." dedi.
Hotar'ın konuya ilişkin açıkalaması şu şekildedir:
"Asli görevi vatandaşı temsil etmek olan bir milletvekilinin ülke sorunları ile uğraşmak yerine, şahsi hezeyanlarını gündeme taşıması ve Dokuz Eylül Üniversitesi gibi saygın bir yükseköğretim kurumunu yıpratmaya yeltenmesi son derece düşündürücüdür. Öncelikle söylemek isterim ki, hakkında üç fezleke düzenlenen bir vekilin durumuna gülerek tepki göstermesi zekâ belirtisi değil; hukuk devletine olan saygısızlığının ve kendini bilmezliğin alametidir. Mensubu olmaktan gurur duyduğum üniversitemize Rektör olarak atandığım günden bu yana, şahsımla ilgili aslı astarı olmayan iddiaları ortaya atan ve karalama kampanyası yürütmek için elinden geleni yapan bu vekil, yalanlarını kamuoyu önünde açıklamaktan çekinmemekte; iftiralarına ‘gözbebeği’ diye hitap ettiği üniversitemizi alet etmek istemektedir. Bunu yaparken de bağımsız yargının temsilcisi olan savcıları, ‘şikâyetleri adeta görev addeden’ kamu görevlisi olarak nitelemekte; kendisine ve partisine, sosyal medya mesajları üzerinden kahramanlık destanları çıkarmayı hedeflemektedir.
Sorumlu bir milletvekili, insanları rahatsız etmekten ve fezleke düzenlenmesinden onur duymaz; milletine, devletine ve insanlığa hizmet etmekten mutluluk duyar. Böyle bir gayesi olmayan bu vekilin Sayıştay Raporunu bahane ederek kurumlarda usulsüzlük ve yolsuzluk var algısı yaratmaya çalışması elbette şaşılacak şey değildir. Lakin; kendi amacı hizmet olmayan birisi için tek çıkış yol, başkalarının başarılarını kıskanmak ve çalışmalarını karalamaktır.
O bahsedilen rapordaki bütün tespit ve bulgulara ilişkin gerekli açıklamalar, ilgili mercilere zaten yapılmıştır. Ortada hukuken hesap verilemeyecek bir durum da yoktur. Bundan bihaber olan bu vekil, bir dönem başkanlığını yaptığı cemiyetin gazetesi üzerinden ısrarla üniversitemize saldırmak istemektedir. Hazırlanan o haberlerin arkasında kimin olduğu; hangi karanlık güçlerin bulunduğu gün gibi ortadadır. Yeri gelmişken; cemiyet başkanı olmadan önceki cemiyetin mali gücü ile kendisini vekilliğe götüren sürecin ardından bugünkü cemiyetin mali gücü arasındaki farkı, kamuoyunun takdirine bırakmakta fayda bulunmaktadır. Bir dönem milletvekilliği adaylığı düşürülen ve kendisini şaibeli aday konuma getiren bu vekilin köklü bir cemiyeti, hangi partinin arka bahçesine çevirdiğini meslektaşları da gayet iyi bilmektedir. Bu kişi, o dönem hakkını aramak adına; şimdi kötülediği saygıdeğer yargı mensuplarının bulunduğu Türk adaletine başvurmak zorunda kalmıştır.
İnternet üzerinde yayınlanan ve kaynağı belli olmayan bir takım kayıtları, sanki aslı astarı varmış gibi kabul eden bu vekil, yalanlardan mütevelli bir hayal üçgen kurmakta ve şahsımı da buna dahil etmek istemektedir. Üstelik konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduğuma ilişkin haberlerin basın yayın organlarında ve sosyal medya platformlarında yer almasına karşın… Kendisi belli ki, bunların hiçbirini görmemiş, duymamış ya da okumamıştır. Gazeteci olduğunu iddia eden birisi, çevresinde ne olup bittiğine biraz dikkat etmelidir. Sosyal medyanın kimi zaman ne kadar kirli ve zararlı içeriklerle dolu olduğunu; aile hayatına yakışmayacak gayri ahlaki telefon görüşmelerine ilişkin iddiaların ne anlama geldiğini bu kişinin iyi bilmesi gerekir.
Bugüne kadar gerek bilim insanı gerek milletvekili olarak, aziz milletimize hizmet etmekten her zaman onur duydum. Önümüzdeki dönemde aynı kararlılıkla yoluma devam edeceğim. İplerini kimin tuttuğu belli olmayan bu vekil için de yasal süreçleri takip edeceğim. Yolsuzlukları, hukuksuzlukları ve kokuşmuşlukları gündeme getirmek iddiasında olan bir siyasetçi, öncelikle FETÖ borsası diye işaret ettiği mafyanın kendi siyasetini güden belediye başkanlarına yaptığı saldırılarla ilgilenmeli ve buradaki ilişkiler ağından doğruları bulmaya çalışmalıdır. İhtiyaç sahibi öğrencilere maddi destek için üniversite yönetiminin kararıyla başlatılan girişimlerle alay edecek kadar çürük siyaset yapan bir kişi önce vicdan aynasına bakmalıdır. Siyasetçi kimliğini kenara bırakmış bir bilim insanını, siyasetin içine çekmeye çalışmak bir şey kazandırmaz. Özü ve sözüyle güvenilmeyen bir kişi, devlet adamlığı terbiyesi ve ahlakı gerektiren işlerle uğraşmamalıdır. İsmim üzerinden üniversitemin bir takım dedikodulara alet edilmesine; başta öğrencilerim ve mesai arkadaşlarımın moral ve motivasyonlarının bozulmasına asla izin vermeyeceğimi önemle vurgulamak isterim. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."
SERTEL: HANGİ HİZMETİ İLE ANIYORSUNUZ'
DEÜ Rektörü Prof. Dr. Hotar'ın yazılı açıklamasının ardından sosyal medyadan açıklama yapan Sertel, "Halkın, hakkın, hukukun yanında olan her milletvekili gibi gözümü budaktan esirgemem. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde emekçileri ezen, öğretim üyelerini tehdit ederek işinden eden, arkasını dayadığı siyasi güce güvenen, AKP’li olduğu için rektör atanan bu kişiye ancak gülünür:) Sayıştay raporları da gündeme gelecektir. Dokuz Eylül üniversitesi bu rektör yüzünden çok geriye gitmiştir. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve yıllarca milletvekili olarak görev yaptı. İzmir halkına soruyorum, iktidar partisi milletvekilini hangi hizmeti ile anıyorsunuz'" ifadelerini kullandı.
SAYIŞTAY BAŞKANINI NİÇİN ZİYERET ETTİ
Sertel daha sonra, Hotar'ın Sayıştay Başkanını ziyaret etmesini eleştirdi. Sertel, "Bir rektör uçağa atlayıp, kendilerini denetleyen kurumun başkanını niçin ziyaret eder'
Sayıştay Başkanına soruyorum, bugüne kadar sizi kaç rektör ziyaret etti'"
Yorum Yazın