CHP’li Bakan’dan Kurum’a ‘ek mesaili konut’ çıkışı: İnsanlar iki maaşla bile geçinemezken…
CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu CHP Sözcüsü Murat Bakan, s100 yılı projesi olarak tanıtılan ve dar gelirliyi konut sahibi yapacağı vaat edilen Sosyal Konut Projesi’nde asgari ücretlinin nasıl ev alacağı konusunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un kullandığı “mesai ve ek iş” sözlerine tepki gösterdi. Ailesi geçinemediği için okulu bırakmak zorunda kalan bir öğrenci üzerinden örnekle tepkisini dile getiren Bakan, “Asgari ücretli karnını doyuramıyor. Bir sokak röportajında ortaokul öğrencisi okulu bırakmak zorunda kalmış. Anne çalışıyor, baba çalışıyor. Yetmediği için çocuk okulu bırakıp çalışıyor. Yaşadığı derin yoksulluktan dolayı bu. Bir ailede 2 kişinin çalıştığı yerde geçinmek için çocukları da işe girmek zorunda kalıyorsa onların sosyal konutundan nasıl ev alacaklar? Alamazlar. Mümkün değil” dedi.
- Ege Postası
- 20.09.2022 - 14:36
EGEPOSTASI- CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu CHP Sözcüsü Murat Bakan, Büyük İzmirTV’de yayınlanan Gündeme Dair programında Figen Avcıoğlu’nun sorularını yanıtladı.
Ülke ve kent siyasetine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bakan, 9 Eylül tartışmalarıyla o günün siyasallaştırılmaya ve polemiklerdeki esas amacın, dikkatleri ekonomik krizden çekerek başka bir tarafa yönlendirmek olduğunu söyledi.
Çeşme Projesi konusuna da değinen Bakan, NAe Sao Paulo örneğini verirken bölgede yatırım yapmak isteyenlere seslendi. Bakan ayrıca, sosyal konut projesi ve “İzmir işgal altında” ssözleri üzerinden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’u da sert sözlerle eleştirdi.
“CUMHURBAŞKANI OLSA ASLA KAÇIRMAZDI BU FIRSATI”
Büyük bir görkemle kutlanan ve ardından ülke gündemine oturan 9 Eylül tartışmaları ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer’in konuşmasına gelen eleştirileri değerlendiren Bakan, kutlamaların siyasallaştırılmaması gerektiğini belirtti ve “9 Eylül zaten çok önemli. Sadece bir kentin kurtuluşu değil. Anadolu'daki herhangi bir kentin kurtuluşu olarak düşünmemek lazım. Kurtuluş Savaşı'nın sona erip barış sürecinin başladığı gündür. İzmir'in kurtuluşu Türkiye'nin kurtuluşu. 100. Yıl da hepimizin bir kez görebileceği bir şey. Kurtuluşun 100. Yılının görkemli olması gerekiyordu ve o görkemle kutlandı. 2 gün süren hava şovlarının ardından Tarkan konseri oldu. Olağanüstü bir konserdi. O konser de siyasallaştırılmadan yani bir siyasi parti etkinliği gibi değil kentin ve ülkenin ortak etkinliği gibi oldu. Genel Başkanımızı orda olmasına rağmen çıkıp konuşmadı. Cumhurbaşkanı olsa asla kaçırmazdı bu fırsatı. Biz siyasallaştırmadık. Tunç Başkan emperyalistlere karşı bir konuşma yaptı. Bunun siyasallaştırılması neyi gösterir? Kıskançlık. Burada bir eksik aramak… Tüm Türkiye'de konserler ve etkinlikler yasakalanıyor ve siz İzmirden tüm Türkiye'ye moral veriyorsunuz. Tunç Başkan’ın konuşması eleştiriliyor. Siz Yunan’ın denize döküldüğü günü kutluyorsun. Ne demek Yunanın adını anıyorsun anmıyorsun. Zaten hikaye o. Bu tamamen abesle iştigaldir. İş zaten Vahdettin savunmasına döndü. Asıl olması gereken yeri buldular. Siz ulusal kurtuluş mücadelesi verenleri bırakıyorsunuz, Vahdettin gibi İstanbul'u bir kurşun atmadan İngilizlere teslim eden kişiyi savunuyorsunuz. Bunu MHP lideri de savunuyor. Milliyetçiyim denen biri Atatürk’ün soysuz dediği Vahdettini savunmamalı” dedi.
“KONU ÜLKENİN İÇİNDE BULUNDUĞU EKONOMİK KRİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Özbekistan seyahati dönüşünde Tunç Soyer ve Merdan Yandardağ'a ilişkin "Ecdadımıza eğer layık olacaksak bunlara hukuk çerçevesinde gereğini yapmamız lazım" sözlerine de tepki gösteren Bakan, iktidar kanadından yapılan tüm çıkışların gündem değiştirme çabası olduğunu ifade etti ve “Oradaki hukuki süreç sanırım Merdan Yanardağ için söylenmiş bir söz. Daha önce bir Abdülhamit tartışması başlamıştı. Merdan Yanardağ’ın da bu konuda eleştirleri vardı. Siz tarihi tartışmayı derseniz o ülkede demokrasi olmaz. Siz tarihi gerçekleri baskıyla değiştiremezsiniz. Abdülhamit’le ilgili tarihi gerçeklerin konuşulmasını cumhurbaşkanı engelleyemez. Aslında konu ne Abdülhamid ne de Vahdettin. Konu ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz. Vahdettin ve Abdülhamit üzerinden nasıl gündemi değiştirmeye çalışırız düşüncesi. Tüm bu hamileler ülkeyi kutuplaştırmaya yönelik hamleler. Bugün konuşmamız gereken ülkenin dış politikası. Yönümüz belli değil. Şangay Beşlisi mi hedefimiz Avrupa mı? Türkiye iki cami arasında bir namaz. Ekonomik sıkıntıların masaya yatırılması lazım. Bu ülke nasıl dönemler yaşadı ama açlıktan insanların intihar ettiği, kendisini yaktığı bir dönem geçirmedi. Bir vatandaş kendisini yaktı iş bulamadığı için. Tarikat yurtlarında kaldığı için intihar eden gençler var. Konuşulması gereken şeyler bunlar. Vahdettin değildi” diye konuştu.
“DEVLETİN MALI DENİZ YEMEYEN DOMUZ ANLAYIŞIYLA…"
İzmir’in Kanal İstanbul’u olarak bilinen ve İzmir Büyükşehir Belediyesi, meslek odaları ve birçok STK’nın yanı sıra milyonlarca vatandaşın da tepkili olduğu Çeşme Projesi’ne de değinen Bakan, proje için İzmir’de sökümü planlanan ancak geri dönen NAe Sao Paulo örneğini verdi ve “Çeşme Projesi gerçekleşmeyecek. Nasıl Sao Paulo’nun gelişini durdurduyssak… Ben geminin karasularından geçecek tüm ülkelerin çevre sözcülerine mektup yazdım. Bu gemi Brezilya mahkeme kararına karşı çıkıyor tehlike büyüktür dedim. Neticede getiremediler gemiyi. Aynı şey Çeşme Projesi için de geçerli. Öncelikle Çeşme Projesi kamu malına çökme projesi. İçinde orman olan Hazine arazisi oralar. Siz halka açık plajların ve ormanların da olduğu kamu arazisini alıp otellere, Katarlılara, Araplara ya da başka ülkelerin otel zincirlerine veriyorsunuz. Gelecek parayla da altyapı yapıyorsun. Türkiye'nin bakir kalmış topraklarını yağmalama projesi bu. Sen İzmirlinin kullanamayacağı bir alan yaratıyorsun. Su var mı yok. Denizden damıtacağım diyorsun. Siz suyun olmadığı bir yere önce nüfus yaratıp sonra da su problemini çözmeye çalışamazsınız. Siz içinde bir canlı hayatının olduğu deniz suyunu alacaksınız daha sonra o ölü suyu yüksek tuzluluk oranıyla denize vereceksiniz. Ne hakkınız var oradaki yaşamı mahvetmeye. Biz kamu arazisinde yapılmasını istemiyoruz onlar. Devletin malı deniz yemeyen domuz anlayışıyla proje yapılır mı? Biz devletin malının sömürülmesini istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
BAKAN YATIRIMCILARA SESLENDİ
Çeşme Projesi’yle birlikte İzmir’in Arap sermayedarlara pazarlanıp pazarlanmadığına ilişkin soruyu da yanıtlayan Bakan, bölgeye yatırım yapmayı düşünenlere seslendi ve şunları söyledi; “Baktığınızda Türkiye'de bu tür projelere en çok rağbet edenler araplar. Araplar için ülkemizde bir şey almak öldü fiyatına mal almak gibi. E iklim krizi nedeniyle ülkeleri yaşanamayacak hale gelecek. Şimdiden ülkemizde yatırım yapıyorlar. Haraç mezat ülkemizin mallarını kapatıyorlar. Çeşme projesine en çok yatırım Katar’dan BAE’den gelecek biliyorum. Kimden gelirse gelsin. Biz bu projeye karşıyız. Çevre düşmanı bir projedir, altyapısı yoktur. Ulaşım için slotları ayarlayacak mı. Tamamen cahilce bir yaklaşım Kültür Bakanı’nın yaklaşımı. Sit dereceleri değiştiriliyor. Orada proje öncesiyle şimdi arasında ne değişti? Dün de aynı koşulları vardı alanın bugün de aynısı var.ç Buradaski mevzu otel alanı yapmak. Dikkat çeken mevzu şu: Alan çok büyük hektar olarak. Ormanı da içine katmışlar. Buradaki amaç da beton ayak izini az göstermek. Kıyıları da güzelleştiriyorlar. Alanı imara açıyorlar. Ama merayı ve ormanı zaten imara açamazsın. Neymiş Çeşme projesinin içine Atatürk köyü koyacaklarmış. Atatürk adıyla bir yağma projesini düzgün bir iş gibi göstermezler ama zaten ömürleri yetmeyecek. Seçimler geliyor zaten. Biz yatırımcılara diyoruz ki bu alandan hiçbir araziyi almayın. Biz iktidara gelince bu projeyi iptal edeceğiz.”
“ELLERİNDEN GELENİ ARTLARINA KOYMASINLAR”
Geçtiğimiz hafta polislere verilen promosyonlara ilişkin kullandığı ifadeler nedeniyle Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından kendisine açılan davayı da yorumlayan Bakan, “Dünyada en zor mesleklerden biri güvenlik mensuplarıdır. Silahlı görev yapan ülkenin dış ve iç güvenliğini sağlayan insanlar canlarını ortaya koyuyorlar. Bakanların milletvekillerinin çocukları, AKP’nin yaptığı rezidanslarda yaşayanlar değil. Bu ülkenin alt kesiminin, emekçi kesiminin çocukları bu insanlar. Dolayısıyla polislerin özlük hakları için 2015’ten bu yana savunuyorum. Promosyon da bu işin en son halkasıdır. Polisin promosyonuna kim çöktü diye sordum ortalık karıştı. 330 bin polis var ülkede. Promosyon içn bir bankayla anlaşıldı ve polise 300 lira promosyon ödediler. Peki 2 bin çalışanı olan bazı üniversiteler 3 yılda 20 bin liraları bulan rakamları peşin alıyorlar da neden 3 yılda 18 bin liraları bulan promosyonları polis memurları bunu o şekilde açılmıyor? Neden bankalar bunun için yarışmıyorlar? Polisin promosyonuna kim çöktü derken bunu kast ediyorum. Emniyet genel müdürlüğü ben polisin promosyon hakkını sorduğum, onların hakkını savunduğum için bana dava açıyor. Bu benim için gururdur. Ellerinden geleni arkalarına koymasınlar” dedi.
“İŞGAL ALTINDA OLAN ONUN ALTINDAKİ KOLTUKTUR”
Geçtiğimiz günlerde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurm’un İzmir’e ilişkin sözlerine de tepki gösteren Murat Bakan, Kurum’a yönelik istifa çağrısını yineledi ve “‘İzmir işgal altında’ demek İzmirle ilgili bugüne kadar yapılmış en ağır tanımlama. Daha önce İzmir sümüklü dediler, gavur İzmir dediler. Şimdi de İzmir işgal altında deniliyor. Bunun kodlarını çözmek gerekiyor. Bizim nezdimizde İzmir'i yunan işgal etmişti. Yunan işgaline Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları son verdi. İzmir işgal altında demek milli güçlerin karşısındayım demek. Keşke Yunan gelseydi diyen Fesli Kadir’in yanındayım demektir. Dolayısıyla iç dünyalarındakin dışa döküyorlar. Evet İzmir işgal altındaydı ama kurtuldu. Eğer bir yerin işgal altında olduğunu düşünüyorsa onun altındaki koltuktur. O koltuğu doldurmadığı için seçimden sonra onun bakanlığına son vereceğiz. Sosyal konut… Doğru bir şey yaparsanız neden karşı çıkalım? İnsanlar zamanında TOKİ’ye girmiş. Ama astarı yüzünden fazla çıkmış. TOKİ zenginlere çalışır olmuş. Dar gelirliyi ev sahibi mi yapacaksın. Buyrun yapın. Biz karşı çıkmayız. Ama eğer ki ortada bir proje varsa biz bunun eksikliklerini eleştirmek zorundayız. Ben kendisini istifaya davet etmiştim. Hala da arkasındayım. Bakan Kurum kesinlikle istifa etmeli” diye konuştu.
“GEÇİNEMEZKEN NASIL EV ALACAKLAR?”
Dar gelirliyi ev sahibi yapma vaadiyle yola çıkan sosyal konut projesiyle dar gelirlinin ev alabilmesinin mümkün olmadığının da altını çizen Bakan, “Asgari ücretli karnını doyuramıyor. Nasıl ödeyecek? Bir sokak röportajında ortaokul öğrencisi okulu bırakmak zorunda kalmış. Anne çalışıyor, baba çalışıyor. Yetmediği için çocuk okulu bırakıp çalışıyor. Yaşadığı derin yoksulluktan dolayı bu. Bir ailede 2 kişinin çalıştığı yerde geçinmek için çocukları da işe girmek zorunda kalıyorsa onların sosyal konutundan nasıl ev alacaklar? Alamazlar. Mümkün değil. Ama evet biz insanların ev sahibi olmaları gerekiyor. Ve biz bunun için elimizden geleni yapacağız. Bunun için parti programımızda zaten Halk Konut var” ifadelerini kullandı.
“KAFALARINA DOMATES, SALATALIK ATARLAR DİYE…”
Son olarak AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli’nin “CHP merkezde sokağa öıkamıyor” sözlerine de yanıt veren Bakan, şunları söyledi; “9 Eylül’de binali Bey İzmir'e misafir gelmiş. Biz misafirperver bir halkız. Onu üzmemek için İzmir halkı misafirperver davranmıştır. Zaten kendisi artık siyasi olarak etkili bir figure değil. O yüzden insanlar ona sitem de etmemiştir. Ama halkta büyük bir tepki var. merkezde sahaya çıkamıyorlar… Bunlar boş şeyler. Kim kimin nereye gittiğini biliyor. Kendisi AK PArti İl başkanı. Ne diyecek ki başka? Kimse benim yoğurdum kara demez. Kendileri taşraya gidemiyor mesela. Tarımı bitirdiler ya. Kafamıza domates, salatalık atarlar diye gidemiyorlar.”
Yorum Yazın