Dolar 34,6122
%0.16
Euro 36,3543
%0.15
Altın 2.917,220
%-0.03
Bist-100 9.660,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
CHP’li Kökkılınç’tan  İstanbul Sözleşmesi çıkışı: Tepkiler dikkate alınmazsa seçimlerde karşılığını görürler

CHP’li Kökkılınç’tan İstanbul Sözleşmesi çıkışı: Tepkiler dikkate alınmazsa seçimlerde karşılığını görürler

İstanbul Sözleşmesi’ne sadece kamuoyu ve sivil toplum örgütlerinden değil siyasi kanattan da birçok destek geliyor.. İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Sözcüsü Avukat Nilay Kökkılınç, sözleşmenin sadece kadın hakları değil insan hakları temelli olduğunu belirterek şiddetle mücadelede başarılı olabilmek için İstanbul Sözleşmesi'nin kesinlikle uygulanması gerektiğini belirtti.

  • Ege Postası
  • 19.08.2020 - 13:12

EGEPOSTASI- Kadına yönelik şiddeti önleme noktasında uluslararası bir anlaşma olan ve toplumun tüm kesimlerine insan hakları doğrultusunda sahip çıkan İstanbul Sözleşmesi tartışmaları artarak devam ediyor. Türkiye’nin sözleşmenin tarafı olmaktan çıkıp çıkmayacağı sorusu hala kafaları kurcalarken sözleşme dün AK Parti MYK toplantısında masaya yatırıldı. Toplantıdan sözleşmenin tarafı olmaktan çıkılacağı yönünde bir karar çıkmadı. 

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Sözcüsü ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyon Başkanı Nilay Kökkılınç, Egepostası’na yaptığı açıklamayla sivil toplum örgütlerinden vakıflara, odalardan politikacılara kadar çok geniş çevrelerin arka çıktığı İstanbul Sözleşmesi’ni desteklediğini ve Türkye’nin sözleşmeden çıkmaması gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin sözleşmenin ilk imzacılarından olduğunu belirten Kökkılınç, “Sözleşmeye imza atmış bir ülke olarak üstelik kadına karşı şiddetin önlenmesi ve aile içi şiddete karşı hükümler içeren bu sözleşmeye ilk sahip çıkması gereken ülke olmamız gerektiğini düşünüyorum. Uluslararası İstanbul Sözleşmesi'ne dayalı olarak iç hukukumuzda güzel yasal düzenlemeler içeriyor. 6284 sayılı şiddetle mücadeleye yönelik yasa ve aynı zamanda yerel yönetimlerin çalışmalarını düzenleyen 5393 sayılı Belediye Yasası da uluslararası İstanbul Sözleşmesi'ne göre şekillenmiştir. Dolayısıyla bu sözleşmeyi doğru okumalı, doğru yorumlamalı, pek çok sivil toplum örgütünün görüşüne başvurmalı ve kamuoyunda sözleşmeden çıkılması görüşlerine yönelik tepkilerin dikkate alınması gerekiyor” dedi.

“SÖZLEŞME DOĞRU OKUNMALI”

İktidar kanadında da İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik tartışmalarda fikir ayrılığı yaşanıyor. Bunun yanında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, İstanbul Sözleşmesi’nin tercüme bir metin olduğunu ve Türk gelenekleriyle örtüşmediğini ifade etmişti. Toplumun birçok kesiminin sözleşmeyi olduğu haliyle desteklediğini ifade eden CHP'li Kökkılınç, “Sözleşme doğru okunmalı dediğim nokta tam olarak bu nokta. Sayın Cumhurbaşkanımızın kızının da içerisinde olduğu KADEM gibi bir sivil toplum örgütü de İstanbul Sözleşmesi’ne olduğu şekliyle sahip çıkıyor. Kadın Dernekleri Federasyonu, barolar da sözleşmeye olduğu haliyle destek çıkıyor. Bu arada hükümet tarafından erkek egemen bir toplumdan ileri gelen bazı hassasiyetler konusunda bazı çekinceler ortaya konmak isteniyor olabilir ama bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Sözleşmenin imzacısı olmaktan çıkmak isteyen kanadın en büyük tereddütü, İstanbul Sözleşmesi’nin dördüncü maddesinde ‘Her türlü şiddetin karşısında olmak ve şiddet mağduru olan herkese din, dil, ırk, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet noktalarında hiçbir ayrım gözetmeksizin destek olmak’ yani mağdurdan yana bir devlet tavrı gösterilmesi hükmü var. Bu madde eşcinselliğin teşviki olarak görülüyor. Bizim medeni yasamızda zaten cinsiyet tanımlı. Sözleşme, yasamızda olanın dışında bir hüküm getirmiyor. Ama dezavantajlı gruplar ile farklı şekilde kendini ifade eden bireylere de insan hakları kapsamında bir yaklaşım sergileniyor. Sözleşmenin kişi cinsel yönelimlerinden dolayı şiddete uğruyorsa bu şiddetle de mücadele edilmesine yönelik vaadi var. Bu da zeten insan haklarından ileri gelen bir durum ve biz zaten Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de tarafıyız. Bunu bir bütün olarak görmek ve insan hakları odaklı yaklaşmak gerekiyor. Yani iddia edildiği gibi İstanbul Sözleşmesi’nin eşcinselliği teşvik etmesi gibi bir durum söz konusu değil” diye konuştu.

ATAERKİL YAŞAM ANLAYIŞI DEĞİŞMELİ

Kökkılınç, son zamanlarda şiddet, taciz ve tecavüz olaylarının artmasında İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasının değil sosyal ve ekonomik nedenler olduğunu belirterek şunları söyledi;

“Şiddetin sebepleri ekonomik, psikolojik ve mevzuatımızdan ileri gelen bazı sonuçlardır. Konuya kadına karşı şiddet noktasından bakarsak; kadınlar erkek arkadaşlarından, eşlerinden vb. şiddet görüyorlar. Çünkü, erkek egemen anlayışla yetişmiş ve kadına şiddet uygulamayı kendilerine hak görüyorlar, kadın üzerinde sanki kadın bir eşyaymış gibi hak iddia ediyorlar. Bu kişiler kadına saygısı olmayan kişiler. Şiddet sadece kadına karşı değil. Çocuklar da gerek aile içinde gerek okulda gerekse sokakta şiddet görüyor. Bunun nedeni de; ‘Çocuk ne dersen yapar’ tarzı otoriter düşüncedir. Yani çocuk, kadın, genç fark etmeksizin herkesin birbirine birey olarka saygı duyması gerekiyor ve bizim bu yönden eksikliklerimiz var. Bu eksiklikler giderildiğinde şiddetle mücadele etmemiz de çok daha kolay olacak. Ekonomik koşullarımız ne kadar düzelirse, refah seviyemiz ne kadar artarsa ve ataerkil yaşam anlayışını ne kadar çok değiştirebilirsek ve okullarda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitimler verilirse şiddetle mücadelede o kadar çok yol alırız.”

TOPLUM TEPKİSİ DİKKATE ALINMALI

İktidarın sözleşmenin tartışmaya açılmasına yönelik kamuoyunun gösterdiği tepkileri dikkate alması gerektiğini vurgulayan Kökkılınç, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak, hazırlanmasına katkı sunduğumuz ve ilk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması beni rahatsız eder. Neden sözleşme hazırlanırken düşünülmedi de şimdi bu konular tartışılıyo? Bu durum uluslararsı itibarımız yönünden de önemli bir durum. Attığımız imzalar sahip çıkmamız gerekiyor. Demokrasinin beş ayağı vardır. Yasama, yürütme, yargı, medya ve sivil toplum örgütleri... Bu konuda sivil toplum çok önemlidir. Çünkü sivil toplumun tepkileri bir kamuoyu ölçmesidir aslında. Bu nedenle sivil toplum örgütlerinin mutlaka dikkate alınması gerekiyor. Eğer ki çok geniş kesimler bir konuda tepki veriyorsa hükümetlerin buna itibar etmesi ve dikkate alması gerekiyor. Çünkü hükümetler de seçimle iktidara geliyorlar. Eğer tepkileri dikkate almazlarsa yarın bir seçim olduğunda seçmenden de karşılığını görürler” ifadelerini kullandı.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ GÜNDEM DEĞİŞTİRME Mİ'

Kökkılınç yoğun siyasi gündemden İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasının bir gündem değiştirmek için değil, bazı siyasileri rahatsız etmiş olabileceği için gündeme geldiğini belirterek, “Ben böyle düşünmüyorum. İstanbul  Sözleşmesi’nden doğan bir iç hukukumuz var. Sözleşme sadece cinsel şiddet noktasında değil, evden uzaklaştırma, erkek şiddetin engellenmesi için kadının beyanının esas alınacağını ifade eder. Bu çerçeveden baktığımızda bununla muhattap olan erkek siyasetçiler varsa onların ısrarıyla gündeme getirilmiş olabilir. İstanbul Sözleşmesi tartışmalaırnın gündem değiştirmek için ortaya atılan bir konu olduğunu düşünmüyorum.Ama bir şekilde gündeme oturdu. TÜSİAD, Sabancı Vakfı, Koç Vakfı, KADEM, kaıdn dernekleri gibi toplumun pek çok katmanından ve siyasi görüşteki insanlar sözleşmeye sahip çıktı. Bu artık bir iktidar muhalefet çatışması değil. Bu bir siyaset malzemesi değil insan hakları malzemesidir” dedi.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.