DEÜ Tıp Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Sema Alp Çavuş Covid-19 ile savaşı anlatıyor
Salgın döneminden bu yana mesailerini Kovid-19 tanısı konulan kişilere harcayan İzmir ve Manisa'daki doktorlar, bu süreçte yoğun bakımda yaşadıklarını paylaştı. DEÜ Tıp Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Sema Alp Çavuş, "Oksijeni artırmamıza rağmen hasta nefes alamıyor. Bilinci açıkken hastayı yakınlarıyla cep telefonlarıyla görüştürüyoruz. Makineye bağladığımız hasta belki de son kez yakınlarıyla konuşmuş oluyor. Bu çok acı bir durum" dedi.
- Ege Postası
- 21.09.2020 - 11:04
İzmir ve Manisa'da görev yapan doktorlar, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadelesini ve tanık olduğu acı tabloları anlattı.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Sema Alp Çavuş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, salgın döneminde hastanede hep özel kıyafetlerle çalıştığını, ağır durumdaki hastalarla bir arada bulunduğunu, eve gittiğinde ise kendini psikolojik ve fiziksel olarak çok yorgun hissettiğini söyledi.
Salgın sürecini "afet dönemi" olarak nitelendiren Çavuş, genç yaşlı birçok hastanın koronavirüs ile savaşına şahit olduğunu dile getirdi.
"Oksijeni artırmamıza rağmen hasta nefes alamıyor"
Bilinci açık hastaları destek ünitesine bağladıklarında dramatik anlar yaşadıklarını anlatan Çavuş, şunları söyledi:
"Oksijeni artırmamıza rağmen hasta nefes alamıyor. Bilinci açıkken hastayı yakınlarıyla cep telefonlarıyla görüştürüyoruz. Makineye bağladığımız hasta belki de son kez yakınlarıyla konuşuyor. Bu çok acı bir durum. Hasta ilk anda şaşkın oluyor, bir çare için makineye bağlanmak istiyor ancak hasta yakınları açısından çok dramatik sonuçlar ortaya çıkıyor. Onları görüşmeleri için yalnız bırakıyoruz."
Sema Alp Çavuş, Kovid-19 tanısı konulan kişilerin bir süre bu hastalığı kabullenemediğini ifade etti.
Hastanın önce konulan tanıyı reddettiğini anlatan Çavuş, "Sonra 'Oraya gittim ondan mı oldu' gibi sorgulamalar başlıyor. Kovid-19 tanısı konulan hastalarda pişmanlığı görüyoruz. İşte o pişmanlık çok kötü. Eminim o tanıyı alan herkes 14 gün öncesine gidip virüsü aldığı gün yaptıklarını yapmamayı isterdi. Eminim içinden bunu geçirmiştir ve 'Şuraya gitmeseydim, denize girmeseydim, tatilden vazgeçseydim' gibi şeyleri düşünmüştür. Hastalığın son aşamasında da plazma aranıyor. O aşama çok dramatik, çünkü yapacak başka bir şey kalmıyor. İşte o zaman hasta yakınlarının sevdiklerini kaybetmemek için nasıl mücadele ettiğini ve bir yandan da çaresizliklerini görebiliyorsunuz."
Salgın sürecinde birbirinden farklı çok sayıda hasta hikayesine tanıklık ettiklerini dile getiren Çavuş, böbrek nakli olmuş 60'lı yaşlarındaki bir hastaya kızından koronavirüs bulaştığını, bir gebenin hastalık nedeniyle karnındaki bebeği kaybettiğini anlattı.
Sema Alp Çavuş, her yaştan veya meslek grubundan insan hayatı için tehdit oluşturan koronavirüsten korunmak ve sebep olduğu acılardan korunmak için maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyulmasının büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi.
"Bütün tedaviye rağmen hastayı döndüremedik"
Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Turgay Alpaydın ise salgın döneminde hiç ummadıkları vakalarla karşılaştıklarını, özellikle genç yaştaki hastalardaki ölümlerin hekimleri çok yıprattığını söyledi.
Bazı hastaların doktorlarda derin izler bıraktığını dile getiren Alpaydın, şöyle konuştu:
"Kırkağaç'tan gelen genç ve bayan hastamız vardı. Durumu iyi giderken birden kötüleşti. Bütün tedavileri yapmamıza rağmen hastayı döndüremedik. 36 yaşında bir hastamız oldu. Önemli bir şeyi yok, öncesinde alt hastalığı yok ve her türlü girişime rağmen bütün tedavileri yapmamıza rağmen onu da kaybettik."
Merkezefendi Devlet Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Selcen Tekin de 6 aylık süreçte büyük bir yorgunluk yaşadıklarını vurguladı.
Tekin, "Hastaların çektikleri nefes darlıklarını gördükçe ve bunlar daha genç yaşa indikçe kötü oluyoruz." dedi. (AA)
Yorum Yazın