DİSK'ten çok konuşulacak 'Taşerona kadro' mesajı
Emek gündemine dair önemli değerlendirmelerde bulunan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı 4 önemli soruya 4 ayrı kritik yanıt verdi. İşçinin nabzını tutan Sarı, DİSK olarak önümüzdeki haftadan itibaren start verecekleri yeni eylem planlarını da açıkladı. DİSK'ten çok konuşulacak 'Taşerona kadro' mesajı
- Ege Postası
- 20.09.2017 - 14:01
EGEPOSTASI - Taşerona kadro hazırlıkları, asgari ücret kesintileri, memur ve işçiye yapılan maaş zamları ve hükümetin açıkladığı istihdam atağı gibi konulara ilişkin Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndan (DİSK) oldukça önemli mesajlar geldi. Dört ana başlıkta işçi sınıfının gündemini masaya yatıran DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, Egepostası'na özel açıklamalarda bulundu.
"TAŞERONA KADRO VAADİ TEMCİT PİLAVINA DÖNDÜ"
İzmir'in yanı sıra, Türkiye çapında milyonlarca işçinin gözü kulağı hükümet ve Çalışma Bakanlığı yetkililerinin yaptığı "Taşerona kadro için çalışmalar başladı" açıklamalarının ardından yine Ankara'ya çevrildi. Gelişmeleri değerlendiren ve işçi sınıfı adına önemli mesajlar veren DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, hükümet kanadından art arda gelen söz konusu açıklamaların seçim vaatlerinden farkı olmadığını dile getirdi ve "1 Kasım seçimlerinden önce AKP İktidarının, başbakanın işçi sınıfına ayrımsız tüm taşerona kadro veriyoruz şeklinde bir sözü vardı. Meclis kürsüsünde bunu haykıranlar, siyaset meydanlarında bunu ifade edenler aradan 23 ay geçmesine rağmen halen bir adım atmamıştır. Aradan 3 çalışma bakanı, 2 maliye bakanı değişmesine rağmen, bırakın sözleri tutmayı bir yana, daha taşerona kadro nasıl verilecek tartışması yürütülüyor. Özel istihdam büroları ve kiralık işçiliği hayata geçiren bir hükümetten taşerona kadro verilmesini beklemek bir lükstür. Taşerona kadro mücadelesini hep birlikte yürütmezsek de, bunlar her seçim önü ısıtılıp ısıtılıp temcit pilavı gibi önümüze konulmaya devam edecek. Taşerona kadro meselesi seçim dönemlerinde hatırlanır ve seçim geçince de unutulur. Bir yandan taşerona kadro sözü vereceksiniz, diğer yandan özel istihdam büroları açacaksınız... Siz zaten çalışma hayatını linç ettiniz... Ucuz emek sömürüsü için özel istihdam bürolarını açtınız, dayıbaşılığı hükümet olarak ele aldınız, emek sömürüsü daha da artacak. Bir yandan kiralık işçiliğin önünü açacak kanunla çıkartacaksınız, diğer yandan da seçim meydanlarında taşerona kadro sözü vereceksiniz... Gelmiş geçmiş tüm hükümetler üzerinden söylüyorum, en vahşi emek sömürüsü, en vahşi iş cinayetleri AKP döneminde gerçekleşmiştir. Taşeronda çalışan arkadaşlarımız bu umutla beklemektense, gerçek hakları olan kadroları için sokaklarda mücadele etmek zorunda. Yoksa, sadece görüşmeler yapmakla, taşeronu kaldırıyoruz duyurularıyla taşeron kaldırılmıyor. Bizim için samimiyet şudur; Bakanlar Kurulu karar alsın, özellikle belediyeler için söylüyorum, 2007 yılında çıkan norm kadro yasasını kaldırsın. Herkes kendi işinin sahibi olsun, kadrolu işçi olsun. Bakan kendisi söylüyor, "İşin içinden çıkamıyoruz" diyor. Biz söylüyoruz, norm kadro düzenlemesini ortadan kaldırın, ihaleleri yapmayın, herkes yaptığı işin asli kadrosunda, kurumun kadrolu çalışanı olsun. Ama aracı kurumlara, yüzde 15 yüzde 20 karla işi sunarsınız, havuz karını alır, olan da işçiye olur. Emekçilerin yaşam alanlarında her şeye katkı sunduğunu bilmelerine rağmen, en kötü yaşam biçimini emekçilere reva görmektedirler" şeklinde konuştu.
"İŞÇİ KENDİ ÜRETTİĞİ MALI BİLE SATIN ALAMIYOR"
Çalışanlardan kesilen yüzde 15'lik vergi payının yüzde 5 seviyelerine indirilmesi için hükümete ve bakanlığa çağrıda bulunan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, önümüzdeki dönem mücadele hatlarının bu olacağını açıkladı. Sarı, işçinin işverene göre devlete iki kat vergi ödediğini de belirterek şunları ifade etti: "Maliye Bakanlığı işverenlerin yükünü hafifleteceklerini, kurumlar vergisini düşüreceklerini açıkladı. Türkiye'de bordrolu işçilerden toplanan yıllık 96 milyar lira Hazine'ye ve Maliye Bakanlığı'na aktarılıyor, yani işçinin cebinden hükümete katkı sunuluyor. Yani bordrolu mahkum dediğimiz emekçilerden. Vergi dilimine bakınca bu pay yüzde 15-35 arasında. Çalışanların kazandıkları paraya göre yüz lirasının 15 lirası ile 35 lirası arası vergi dilimi olarak Hazine'ye gidiyor. Dönüyoruz bakıyoruz, kurumlar vergisine, yani işverenlerin ödediğine... Bakanlık yaptığı açıklamada bu tutarda yüzde 50 indirime gideceklerini duyurdu. İşverenin ödediği yüzde 10 yüzde 5'e düşürülecek. İşçilerin 96 milyar lira ödediği bir yerde işverenler ise toplamda yıllık 42 milyar lira vergi ödemektedir. Yani çalışanlar, üreticiler işverenin iki katı vergi ödemektedir. Ama yaşamın kendisine baktığımızda onlar zevki sefa içerisinde, işçiler ise yoksulluk ve açlık sınırı altında. Eğer bir işçi kendi ürettiği otomobili, buzdolabını, televizyonu borçsuz harçsız alamıyorsa, bu sorun bu ülkeyi yönetenlerin sorunudur. Üreten insanlar yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşadıkları gibi, tüketime katkı da sunamıyorlar. Yüzde 10'luk urumla vergisini yüzde 5'e indirmek isterken, bordrolulara da ek yük getiriyorsunuz. Aldığımız her mal başına KDV ödüyorum, özel tüketim vergisi ödüyorum. Madem ben her ay yüzde 8-18 KDV ödeyeceğim, o zaman neden benim kazandığım paranın yüzde 15'ini de vergi ödeyeyi? Neden vergi kesiyorsunu? O zaman ya bu vergiyi kaldırın, ya da aldığım ihtiyaçlarımdan, tüketim ürünlerinden KDV kesilmesin. İkisi arasında bir tercih yapın. Eğer işverenlerin ödediği kurumlar vergisi düşürülecekse, çalışanların ödediği vergi dilimi de yüzde 5'e çekilsin. Bu durumda asgari ücret zammına da gerek kalmayacak. Siz vergi dilimini yüzde 15'ten 5'e düşürün, işçinin cebine yüzde 10 daha fazla girecek, en azından işçi de enflasyon karşısında ezilmeyecek. İşçiler, 96 milyar vergi ödüyor, işverenler ise 42 milyar ödüyor. Zaten Hazine'yi besleyen bordrolu çalışanlara "Vurun abalıya" gözüyle bakmasınlar... Önümüzdeki dönemdeki eylemlerde mücadelemiz ve talebimiz bu olacak."
"İŞÇİDEN ALINAN VERGİ YÜZDE 5'E ÇEKİLSİN"
TÜİK rakamlarını paylaşarak işçi sınıfının açlık sınırı altında yaşadığına da dikkat çeken Memiş Sarı, "Bu ülkedeki işiçilerin insanca yaşanabilecek ücretler almasını istiyoruz. TÜİK tarafından açıklanan yoksulluk sınırıyla bugün asgari ücretin arasındaki fark 650 liradır. TÜİK 2 bin 50 lira açlık sınırı belirliyor, asgari ücret ise bin 400 lira. Hükümetin çalışanların üzerindeki vergi yükünü hafifletmesi gerekiyor. İşverenler için teşvik vergisi, kurumlar vergisinin düşürülmesi, istihdam seferberliği diye işyerlerine 6 aylığına geçici işçi gönderilmesi ve vergi alınmaması gibi güvencesiz çalışmanın önünü açan uygulamaları doğru bulmuyoruz. Emek sınıfı olarak da bunların bir mücadele gerekçesine dönüşmesini istiyoruz" dedi.
"ÜÇ BUÇUK ATARAK İMZALADILAR!"
Memur-Sen'in imzaladığı son toplu sözleşmeyle birlikte memurların enflasyon karşısında ezilmesine seyirci kaldığını aktaran Sarı son olarak şunları söyledi: "İktidarın destekleriyle büyüyen ve toplu sözleşme masasına oturan tek yetkili Memur-Sen'dir. Son zam görüşmelerinde yüzde 16 gibi talepler dile getirirken, geldiğimiz son noktada hükümetin teklifi olan 3,5+3,5 zam önerisine üç buçuk atarak imza koyan, memuru ve emeklileri köle düzeni içerisine sokan bir anlayıştalar. Memur-Sen'in 18 ile başlayarak oynadığı tiyatroyu herkes izledi. Bugün memurları da açlık sınırına mahkum ettiler. Ülkede yıllık enflasyon devletin resmi açıklamalarına göre yüzde 10,36 gösterilirken, sen 4+3,5'a yani yıllık yüzde 7,5'a imza atarak memurun var olan maaşından da pay almaya başladı. Enflasyonu eşit koşullarda korumayı bırakın, maaşları daha da kötü bir duruma düşürdü. Mücadeleci sendika hatlarının bir an önce tekrar hayata geçmesi gerekiyor. OHAL'in getirdiği baskılardan kurtularak işçiler kendi taleplerini dile getirilebilmeli. Biz DİSK olarak bir başkalarının yaptığı toplu sözleşmeleri kabul etmiyoruz. Kendi hayat gerçeklerimizle oluşan toplu sözleşmeler için mücadele etmeye devam edeceğiz. İzmir özeline ve Türkiye geneline baktığımızda çalışanlar için en iyi toplu sözleşmeleri yapanlar da yine DİSK'e bağlı sendikalardır."
Yorum Yazın