Dolardaki yükseliş ekonomik nedenlerle değil
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş ekonomik verilerle dolardaki yükselişin açıklanamayacağını söyledi. Ateş, “Bizde seçim gibi bir belirsizlik de buna eklendi. İşe yapısal olarak baktığımızda TL üzerinde çok yüksek bir baskı olması seçime rağmen ekonomik altyapısı olan bir olay değil. Türkiye'de büyüme yavaşladı. Büyümeyen bir ekonomide üstüne bir de cari açığın en düşük olduğu bir dönemde dolar ve Euro gibi para birimleri karşısında TL'nin çok ucuzlaması ekonomik nedenlerle açıklanacak bir olay değil. Kur artışını seçim ve jeopolitik riskler tetikledi” diye konuştu.
- Ege Postası
- 29.03.2019 - 07:20
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş ekonomik verilerle dolardaki yükselişin açıklanamayacağını söyledi. Ateş, “Bizde seçim gibi bir belirsizlik de buna eklendi. İşe yapısal olarak baktığımızda TL üzerinde çok yüksek bir baskı olması seçime rağmen ekonomik altyapısı olan bir olay değil. Türkiye'de büyüme yavaşladı. Büyümeyen bir ekonomide üstüne bir de cari açığın en düşük olduğu bir dönemde dolar ve Euro gibi para birimleri karşısında TL'nin çok ucuzlaması ekonomik nedenlerle açıklanacak bir olay değil. Kur artışını seçim ve jeopolitik riskler tetikledi” diye konuştu.
Türkiye'nin çok dinamik muazzam gücü olan bir ülke olduğunu belirten Hakan Ateş, dolar artarken alanların elinin yanabileceğini söyledi. Ateş, “Hemen panikleyip dolar alın döviz alın demek de zarar verebilir. Biraz bunu iyi hesap etmek lazım. Bakarsın bir anda ortalık sütliman olur. Elinde pahalıdan aldığın dolarla da kalabilirsin” uyarısında bulundu. S400 füzeleri gibi jeopolitik risklerin olduğunu belirten Ateş, “ABD bizim Rusya'dan S400 almamızı istemez. Coğrafyamız bizim için hem yükümlülük hem de bir avantaj. Milli birlik ve beraberlik içinde seçimi yapıp demokratik bir hukuk gayretini sürdürmeliyiz” dedi.
FAİZ BEKLENENDEN HIZLI DÜŞTÜ
Türkiye'nin 2019'un başından beri bir iyi bir de kötü olayla karşı karşıya olduğunu söyleyen Ateş, iyi haberi, faizlerin umulandan hızlı düşmesi olarak özetledi. Ateş’e göre hızlı düşüşte Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ve bankaların dayanışma içerisinde çalışması etkili oldu. Böylece fonlama maliyetlerinin umduklarından daha hızlı düştüğünü belirten Ateş, “Ağustostan sonra yüzde 30-33’leri gören faiz, şimdi yüzde 19-21 aralığında” dedi. Ateş’e göre kötü haber ise dünyadaki genel konjonktür ve kendi bölgesel konularımızda göz önüne alındığında dış fonlamanın eskisi kadar bol, geniş kapsamlı ve uzun vadeli olmaması olarak özetlendi.
Bankacılık sektörünün hala likiditesini koruduğunu, bilançosunun da güçlü olduğunu belirten Ateş, esas itibariyle 2018'de ortaya çıkan hadisenin ne 1980'lerdeki ne 94'lerdeki ne de 2001 krizine benzemediğini, buradaki temel farklılığın şirketlerin 210 milyar liralık açık pozisyonu olduğunu aktardı. Ateş, “Bu açık pozisyon riskinin kur 7'ye çıktığında ekonomiye verdiği zarar 700 milyarın üzerindeydi. Kur 5’li seviyelere gelince zarar 350 milyar liralara geldi” dedi. Ateş, Türkiye’de şirketler borçluyken devletin borcu bulunmadığını da söyledi.
DESTEK İHRACATA DÖNÜK OLMALI
Kredi Garanti Fonu (KGF) ile işletmelere yeniden yapılandırmada destek verilirken seçici olmak gerektiğine de dikkat çeken Hakan Ateş şöyle konuştu: “26-27 milyar TL bütçeye kondu. Bunun yüzde 7'si kadarı 17-18.5 milyarına kadar ödenebileceği belirtildi. Bugüne kadar ödenen bölüm 2.5 milyarı ancak bulmuştur. Biz bu kredilerle firmaların yüzdürülmesine yardımcı olduk hatta bazılarının işçi almasını sağladık. Bundan sonraki destekler getirisi olmayan inşaata değil, ihracata dönük olmalı. Turizm, deri gemicilik, makine, demir çelik, otomotiv gibi hem stratejik hem döviz kazandıran hem istihdam yaratan alanlara teşvik vermemiz ve bunları özendirmemiz lazım. İçerideki tüketimle ihracat dengelenmedikçe siz haketmediğiniz refahı tüketiyorsunuz. Bu da çocuklarınıza borç olarak dönüyor. Çocuklarımıza olan borç artıyor.”
VARLIK FONU İYİ BİR SEÇENEK
Son dönemde IMF’ye ihtiyaç olduğu yönünde çıkan söylentilere yönelik açıklama yapan Ateş, “Bir ülkenin IMF’ye ihtiyaç duyması için borcunun olması gerekir. Avrupa devletlerinin hepsinin borcu yüzde 80-90 oranında. Ama Türkiye’de devletin borcu yok. Ben IMF ile ilgili bir gelişme beklemiyorum. IMF'den parayı alalım da ne yapacağı? Kamunun böyle bir paraya ihtiyacı yok. Yabancı sermayenin ülkeye gelmesi için başka araçları etkin kullanabiliriz. Varlık Fonu bunun için iyi bir seçenek. Varlıklarımızı menkul kıymetleştirerek yurt dışından kaynak getirebiliriz. Türkiye'nin 3. Havalimanı, 3. Köprüsü ve bir sürü enerji projeleri var. 100 milyar dolarlık böyle bir kaynak var ve bu bizim bilançomuzda oturuyor. Biz bunu, bilançomuzda menkulleştirip satabiliriz ya da Varlık Fonu böyle bir şey yapabilir bunlar getirisi olan asetler. Zaten bunlar devletin de garantör olduğu projeler” dedi.
Yorum Yazın