Erdoğan: Olayı tırmandırmak gibi düşüncemiz yok
Rus savaş uçağının düşürülmesiyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Düne kadar böyle bir olayın vuku bulmamasının sebebi Türkiye'nin, sabrını zorlayarak ortaya koyduğu soğukkanlı, iyi niyetli tavırdır.Bu hadiseyi tırmandırmak gibi bir düşüncemiz kesinlikle bulunmamaktadır" dedi.
- Ege Postası
- 25.11.2015 - 11:43
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında Suriye sınırında düşürülen Rusya'ya ait savaş uçağı hakkında önemli açıklamalar yaptı. Erdoğan "Düne kadar böyle bir olayın vuku bulmamasının sebebi Türkiye'nin, sabrını zorlayarak ortaya koyduğu soğukkanlı, iyi niyetli tavırdır.Bu hadiseyi tırmandırmak gibi bir düşüncemiz kesinlikle bulunmamaktadır" dedi.
Erdoğan konuşmasında şunlara vurgu yaptı:
Dünya ekonomisi yaklaşık 7 yıl önce ortaya çıkan küresel krizi hala atlatamadı. Benzer şekilde kriz öncesi düzenli artış gösterek küresel ticadet de yerinde sayıyor. Küresel ekonomide yaşanan tüm belirsizliklere rağmen, İslam ülkelerinin ticaretteki artış yüzde 40'a yakın oldu. Şüphesiz bu artışta petrolün önemli payı olduğunu biliyoruz. Son yıllarda üye ülkelerimizde ciddi iyileşme yaşandığını da görüyoruz. Sanayi ürünleri artık kayda değer yer tutuyor.
Acı manzarayı hep birlikte görmez zorundayız. İslam ülkelerininz yüzde 21'i aşırı yoksulluk şartlarında hayata tutunmaya çalışıyor. Fakirliğin yoğun yaşandığı Sahra altı ülkelerde daha da yükseliyor. Açlık, kıtlık görüntülerinin çoğu teşkilat ülkelerinin çoğunda vuku buluyor.
Bir yanda sefalet yaşanırken, diğer yanda şatafat içinde yaşanabiliyor. Kardeşliğimiz ne kadarsa, Müslüğümanlığımız da o kadardır. Kardeşi kardeşe bağlayan değerler sevgi, ilgi muhabbet değil, haktır. Kardeşliği bir söylem konusu olmaktan çıkararak, bir ahlak konusu haline getirmek zorundayız. Bugün İslam coğrafyasının zulüm coğrafyasına dönüşüyorsa bunun sebebi ahlak eksikliğindendir.
Merhamet ve adalet sıfatlarından yoksun bir büyümenin, gelişmenin, kalkınmanın bizi götüreceği yer sorunlar yumağıdır. Bugünümüz ve yarınımızı teminat altına almanın tek yolu işbirliğini, paylaşmayı artırmaktır. Diğer ülkülerin bizim sorunlarımızla ilgilenmesini beklemeden o sorunlarla cesaretle yüzleşmemiz gerekiyor.
Komşumuz Suriye'de yaşanan içsavaş 5. yılına girmek üzere. Muhasebemizi Rabbimize karşı yapmamız gerekir. Hesaba çekilmeden evvel kendimizi hesaba çekmemiz gerekir. 12 milyon insan yerini, yurdunu terk etmeye zorlandı.
Irak, Yemen, Filistin, Afganistan, Mısır çok ciddi sıkıntılarla boğuşuyor. Filistinli kardeşlerimiz İsrail saldırıları karşısında onurlu bir mücadele veriyor. 8 yıllık abluka 1,5 milyon insanın yaşadığı Gazze'yi hapsaneye çevirmiş durumda. Arakan'da birçok Müslüman yaşam savaşı veriyor.
Bu manzaralar yetmiyormuş gibi, barış dini İslamı kendi amaçları için kullanan bir avuç cinayet şebekesi insanları katlediyor. Bu terör örgütlerinin temel hedefi kendileriyle aynı görüşü paylaşmayan diğer Müslümanlardır. En büyük zararı değerlerimize, İslam ülkelerine, ilim irfan yuvalarına vermiştir. Tarihte benzer örneklerini gördüğümüz bu şer şebekelerine karşı kararlı bir duruş sergilememiz şarttır.
Bin düşünüp, bir söylemeye, şerre dur demeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. 1400 yıllık İslam geleneğini yok etmeye çalışan bu kanser ülkelerini yok etmek zorundayız.
Ankara'da, Paris'te, Bağdat'ta, Kuveyt'te ölenlerin aynı olduğu, acıların aynı olduğu vurguladık. Geçen gün Mali'de ölenlerle Nijerya'da ölenler arasında hiçbir ayrım yapmadık, yapmıyoruz. Terör kimden gelirse gelsin ilkeli ve tutarlı tutum sergilemesi gerekiyor.
MÜLTECİ KRİZİ
Suriye'de katledilen 100 binlere istatistik olarak bakarsak bu terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürecektir. Bitkilere, hayvanlara gösterilen hassasiyet Akdeniz'de ölen masumlardan esirgenirse daha büyük sorunlara yol açacaktır. Var olma mücadelesi veren milyonlarca Irak ve Suriyelilerin yüzüne kapanan kapılar sorunları derinleştirecektir. Dikenli tel örgülerin, yüksek duvarların arkasına saklanarak sorunlardan kurtulunamayacağını herkesin görmesi gerek.
Bugün giderek İslam coğrafyası bir ilim, irfan ve medeniyet coğrafyasından bir zulüm ve mazlumiyet coğrafyasına dönüşüyorsa bunun en büyük sebebi kardeşlik ahlakı ve hukukunun ihlalidir, yok sayılmasıdır. Çocukların açlıktan, susuzluktan, yokluktan en basit ihtiyaçları karşılanamadığı için öldüğü bir dünyada hiç kimsenin huzur bulamayacağı, hiç kimsenin kendini güvende hissedemeyeceği açıktır.
Maalesef, televizyon ekranlarına yansıyan açlık, kıtlık ve sefalet görüntülerini önemli bir kısmı teşkilat üyesi ülkelerde vuku buluyor. Mesela, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerde her bin çocuktan 54'ü daha 5 yaşına varmadan hayata gözlerini yumuyor. Bu yılki İSEDAK toplantısı bölgesel ve küresel meseleler bağlamında son derece kritik bir dönemde gerçekleşiyor. Müslümanlar olarak beka mücadelesi verdiğimiz ağır bir imtihandan geçiyoruz. Komşumuz Suriye'de yaşanan iç savaş beşinci yılına girmek üzere. Muhasebemizi Rabbimize karşı yapmamız gerekir. Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmemiz gerekmektedir.
BİR AVUÇ CİNAYET ŞEBEKESİ...
Barış dini İslam'ı kendi kirli emelleri için araç olarak kullanan bir avuç cinayet şebekesi, her gün masum insanları, en başta da Müslümanları katlediyor. Adına DAEŞ, El-Kaide, Boko Haram, Eş-Şebab denilen bu karanlık yapılar, İslam dünyasının başkaları tarafından tanzimine figüranlık yapıyor. Dikkat edin, bu terör örgütlerinin en öncelikli hedefi kendileriyle aynı görüşü paylaşmayan diğer Müslümanlardır.
Sadece hayatta kalma, yaşama tutunma yani var olma mücadelesi veren milyonlarca Suriyeli ve Iraklının yüzlerine kapanan kapılar sorunu derinleştirecektir. Güvenlik ve huzurun yolu, mültecilere tekme atmaktan, içi insanlarla dolu botları şişlemek suretiyle batırmaktan, çığlıklarına kulak tıkamaktan değil, onları kucaklamaktan, onlara sahip çıkmaktan geçiyor. Dikenli tel örgülerin, yüksek duvarların arkasına saklanarak, sorundan uzak kalınamayacağını artık herkesin görmesi gerekiyor. Aynı şekilde İslamafobik, yabancı düşmanı ve ırkçı tepkilerin sorunu daha derinleştirdiğini kabul etmeliyiz.
'UÇAĞIN PARÇALARI TÜRKİYE'YE DÜŞTÜ'
Dün sabah saatlerinde hava sahamızı ihlal eden, milliyeti belirsiz iki uçak Yayladağı Hatay bölgesinde, sınır ihlali yapmamaları konusunda, 5 dakika içinde 10 kez ikaz edilmiştir. Askeri makamlarımızın yaptıkları ikazlar üzerine bu uçaklardan biri tekrar Suriye'ye dönerken, diğeri sınır ihlalini sürdürmeye ısrarla devam etmiştir. Bunun üzerine bölgede devriye görevi yapan F16'larımız Türk hava sahası içinde sınır ihlali yapan uçağa ateş açmışlardır. İsabet alarak Suriye tarafına düşen uçağın bazı parçaları da sınırlarımız içine isabet etmiş, bu sebeple 2 vatandaşımız yaralanmıştır.
'RUSYA UÇAĞI OLDUĞUNU KENDİLERİ AÇIKLADI'
Düşen, daha sonradan Rus yapımı olduğu bilinen uçağın Rusya Federasyonu'na ait olduğu bu ülke makamlarının açıklamalarından sonra anlaşılmıştır. Olayın hemen arkasından Türkiye olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve NATO bünyesinde gerekli bilgilendirmeleri süratle yaptık. Şu söyleniyor; Orada DAİŞ'e karşı bulundukları ifade ediliyor. Bir defa Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu Lazkiye ve kuzeyi bu bölgede, DAİŞ terör örgütü yoktur. Kimse kimseyi aldatmasın
'BUGÜNE KADAR BÖYLE BİR OLAY OLMADIYSA...'
Çok uzun süredir böyle bir hadisenin yaşanmaması için büyük çaba harcıyor, ilgili tüm ülkeler nezdinde gerekli uyarılarımızı yapıyoruz. Nitekim çeşitli tarihlerde ve çeşitli kanallarla komşumuza da bu konudaki hassasiyetimiz iletilmiştir. Düne kadar böyle bir olayın vuku bulmamasının sebebi Türkiye'nin, sabrını zorlayarak ortaya koyduğu soğukkanlı, iyi niyetli tavırdır. Türkiye, gerilimin, krizin ve husumetin safında değildir. Her zaman barışın, diyaloğun ve diplomasinin tarafında yer almıştır. Bundan sonra biz bu tavrımızı koruyacağız. Hiç kimse bizden sınır güvenliğimizin sürekli ihlal edilmesine, egemenlik haklarımızın yok sayılmasına, hak ve hukukumuzun çiğnenmesine sessiz ve tepkisiz kalmamızı beklememelidir.
'TIRMANDIRMAK GİBİ BİR DÜŞÜNCEMİZ YOK'
Bu hadiseyi tırmandırmak gibi bir düşüncemiz kesinlikle bulunmamaktadır. Sadece kendi güvenliğimizi ve kardeşlerimizin hukukunu savunuyoruz.Rejimin (Esad rejimi) bölgede yaşayan kardeşlerimize yönelik saldırıları karşısında sınırın her iki yanında da insani yardım faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. Ülkemize yönelik yeni bir göç dalgasının önüne geçmek için gerekli tedbirleri almakta kararlıyız. Suriye halkının huzuru ve güveni için üzerimize düşenleri yapmaya devam edeceğiz.
TÜRKMENLERİN GÖÇÜ
Bir haftadır Lazkiye kuzeyinde Bayırbucak Türkmenlerinin bulunduğu bölgeden sınırlarımıza göç başlamıştır. Oradaki soydaşlarımızı bir taraftan Hatay ve o bölgedeki kamplara almaya ve diğer taraftan Suriye taraftaki kamplara almaya başladık. Esed rejimine karşıyız. Bölgede yaşayan kardeşlerim için insani yardım faaliyetlerini sürdüreceğiz. Yeni bir göç dalgasının önüne geçmek için gereken tedbirleri alacağız.
Hem bu meseleler, hem de diğer ekonomik koşullar için İslam ülkelerinin elini taşın altına sokmasını gerekli kılıyor.Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, yoksullukla mücadele, gelir adaletine kadar pek çok hedefler ortaya konuldu. Hedeflerin başarıyla ortaya konulması için önemli kararlar alınacağına inanıyorum.Siyasi irademizi etkin bir şekilde ortaya koymalıyız. Dikleşmeden, dik durmalıyız. Müslümana yakışan budur. Uygun kamu politikaları benimsemeliyiz. Beşir kapasitemizi güçlendirmeliyiz. Yardımlaşmayı artırmalıyız.
Yorum Yazın