Erdoğan'dan İsrail eleştirilerine tepki: Türkiye'ye iftira atanları asla unutmayacağız
Yerel seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık yaptığı ilk kabine toplantısı sona erdi. Kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "14-28 Mayıs seçim sonuçları parlamenter sisteme dönüş kapısını kapattı." dedi. Erdoğan, enflasyonla mücadelede tavırlarının kalıcı refah artışını sağlamak olduğunu söyledi. İsrail ile ticaret konusunda gelen eleştirilere de sert yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hükümetimiz çok haksız ithamlara maruz kaldı. Jet yakıtı konusunda Türkiye'ye iftira atanları asla unutmayacağız." ifadelerini kullandı.
- Ege Postası
- 16.04.2024 - 22:16
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık yaptığı kabine toplantısı, yerel seçimin ardından ilk kez gerçekleşti.
Kabine toplantısı 3 saat sürdü.
Toplantı sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan kameraların karşısında açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14-28 Mayıs ve 31 Mart seçim sonuçlarının parlamenter sisteme dönüş kapısını kapattığını belirtti.
Enflasyonla mücadelede tavırlarının kalıcı refah artışını sağlamak olduğunu söyleyen Erdoğan, "Seçim ekonomisi uygulamayarak milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik." diye konuştu.
İsrail ile ticaret eleştirilerine sert yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Jet yakıtı konusunda iftira atanları asla ve asla unutmayacağız. Türkiye katliamların çok öncesinde askeri amaçla kullanabilecek hiçbir malzemenin satışına izin vermemiştir." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran-İsrail gerginliği ile ilgili de "13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren gerilimin birinci müsebbibi Netanyahu ve gözünü kan bürümüş yönetimidir." dedi.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Ramazan Bayramını da ruhuna uygun şekilde kırgınlıkları giderdiğimiz, birlik ve beraberliğimizi perçinlediğimiz bir kardeşlik şölenine dönüştürdük.
İdari izinle birlikte 9 güne çıkardığımız bayram tatili boyunca ciddi bir araç trafiği yaşandı. Kara, hava ve demir yollarımızı kullanan kişi sayısı 120 milyonu geçti. Gerek yollarımızın kalitesi gerekse emniyet birimlerimizin aldığı tedbirler sayesinde bu yoğun süreci geçmiş yıllara göre az bir kayıpla atlattık. Muhalefetten gelen eleştirilere rağmen hizmete aldığımız köprülerin ve otoyollarımızın trafiği ne kadar rahatlattığını bir kez daha görmüş olduk.
Sadece Osmangazi Köprümüzden 5 Nisan-14 Nisan arasında geçen araç sayısı 941 bini aştı. İstanbul Havalimanında 2 milyon 213 bin yolcuya hizmet verildi. Antalya Havalimanımız 14 Nisan Pazar günü 11 bin 260 yolcuyla 2024'ün en yüksek rakamına ulaştı. Yüksek hızlı trenlerle 1 milyon insanımız seyahat etti. Benzer rakamlar diğer ulaştırma projelerimiz için de geçerlidir. Kamu-özel işbirliğiyle devletin kasasından tek kuruş çıkmadan hayata geçirdiğimiz projelerimizin milletimizin hayatını kolaylaştırma yanında ülkemiz ekonomisine de katkı sağlamasından memnuniyet duyuyoruz.
ANTALYA'DA TELEFERİK FACİASI
Teleferik faciasıyla hepimizin yürekleri dağlanmıştır. Bu elim kazada 174 insanımız kabinlerde saatlerce mahsur kaldı. AFAD ve silahlı kuvvetlerimiz başta olmak üzere yoğun gayretler neticesinde 23 saat süren tahliye operasyonuyla 174 vatandaşımızın tamamını kurtardık. Kurtarma çalışmalarını sürdüren 2 bin 200'den fazla personelimize teşekkür ediyorum. Yaşanan olayla ilgili ihmali, kusuru ile ilgili yargımız harekete geçmiş bir ön rapor hazırlanmıştır. Soruşturma kapsamında 5 kişi tutuklanmış, 8 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verilmiştir.
Ana muhalefet partisi yöneticilerinin daha olayın ilk anından itibaren hadiseyi sulandırma, asıl sorumluları koruma çabaları gözlerden kaçmamıştır. Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan hemen önce Beşiktaş'ta yaşanan yangın faciasıyla ilgili de sergilendiğini gördük. İhmaller ve skandallar zincirinin bir sonucu olarak, rızkının peşindeki 29 emekçi kardeşimiz İstanbul'un göbeğinde hayatını kaybetti. Ancak ne sendikalardan ne basın yayın kuruluşlarından ne de muhalefet cephesinden kayda değer hiçbir tepki gelmedi. Güya hak, hukuk ve adalet adına Van'a koşanlar, Beşiktaş'ta göz göre göre can veren işçiler için tek bir adım dahi atmadılar. Bunun adı sadece vicdansızlık değil, aynı zamanda iki yüzlülüktür.
Hiç kimse siyasi kimliğini öne sürerek, sorumluları adaletten kaçıramaz. Hem Antalya'daki hem de Beşiktaş'taki cinayetlerin faillerinin yargıya hesap vermesi için üzerimize düşeni yapacağımızın bilinmesini özellikle istiyorum. Birilerinin ihmali veya sorumluluğu dolayısıyla benzer acıların tekrar yaşanmaması için Çalışma, Turizm ve İçişleri bakanlıklarımız vasıtasıyla tedbirlerimizi ve denetimlerimizi daha da yoğunlaştıracağız.
Bir süredir istisnasız her seçim öncesinde tedavüle konulan 'son seçim' propagandasının 31 Mart'la beraber tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşılmıştır. Türkiye, tüm menfi kampanyalara rağmen, bir seçimi daha alnının akıyla, dünyaya örnek olacak bir olgunlukla gerçekleştirmiştir. 31 Mart seçimleri son 22 yıldaki 18'inci demokrasi bayramı olarak siyasi tarihimize geçmiştir. 31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve itibarıdır. Rüştünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız bir şekilde tekrar ispat eden Türk demokrasisi, bu seçim sürecinin en büyük galibidir. Bunu ülkemiz, milletimiz ve gelecek kuşaklar adına kıymetli bir kazanım olarak görüyorum. Muhalefetin de artık bu konuda gerekli dersi çıkaracağını, bir daha böyle temelsiz, basit ve demokrasimize faydadan çok zarar veren argümanların arkasına sığınmayacağını ümit ediyorum.
"14-28 MAYIS SEÇİMLERİ PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜŞ KAPISINI KAPATTI"
14-28 Mayıs seçimleriyle de parlamenter sisteme geri dönüş tartışmaları bir daha açılmamak üzere yine milletimiz tarafından kapatılmıştır. Siyaset kurumunun, eskiye dönüş tartışmalarıyla vakit kaybetmek yerine mevcut sistemin daha da iyileştirilmesine mesai harcamasının Türkiye için çok daha faydalı olacağına inanıyorum. Böyle bir adım atılması halinde uygulamadaki 6 yıllık tecrübeler ışığında biz de bu sürece gerekli katkıyı sunmaktan memnuniyet duyarız.
Türkiye'nin son 10 ayına damga vuran seçim gündemi geride kaldı. Ekonomi, güvenlik, deprem, hak ve özgürlükler ile terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz. Covid-19 salgınıyla başlayan, sonrasındaki gelişmelerle derinleşen küresel ekonomik kriz, özellikle enflasyon boyutuyla halen devam ediyor. Üretim, istihdam, yatırım ve enflasyonu kontrol altına alma konusunda gelişmiş ekonomiler dahil hemen herkes ciddi sıkıntılar yaşıyor.
MİLLİ GELİR 1.1 TRİLYONU AŞTI
Türkiye olarak yakın çevremizdeki gerilimlerin ve çatışmaların etkisiyle bu olumsuzlukların yansımalarını hissediyoruz. Bölgesel krizleri yönetirken diğer taraftan da ekonomideki yol haritamıza bağlı kalıyoruz. Geçen sene uygulamaya koyduğumuz Orta Vadeli Programın (OVP) müspet sonuçlarını görmeye başladık. 2023 yılını yüzde 4,5'lik büyüme oranıyla kapattık. Tarihimizde ilk kez milli gelirde 1,1 trilyon doları, kişi başına düşen gelirde ise 13 bin doları aşmış olduk. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük 11'inci ekonomisiyiz. 2024'ün ilk çeyreğine ait veriler net ihracatın büyümemize önemli katkı sağladığını ortaya koyuyor. 2024 yılının ocak-mart arasında ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,6 oranında artışla 63,7 milyar dolara yükseldi. Mart ayı ihracatımız ise 22 milyar 578 milyon doları buldu. Bu rakamla en yüksek 3'üncü mart ayı ihracat değerine ulaştık."
İthalatta ağustos ayından bu yana aylık azalış trendinin devam ettiğini dile getiren Erdoğan, "İhracatın ithalatı karşılama oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1,3 puan artışla yüzde 75'i yakaladı. İhracatın da pozitif etkisiyle büyüme oranımızın yıl sonunda yüzde 4'e yaklaşacağına inanıyoruz.
Dün açıklanan şubat ayı rakamlarına göre istihdam mevsim etkilerinden arındırıldığında yıllık bazda 1 milyon 156 bin artışla 32,4 milyona ulaştı. İşsizlik oranı ise yüzde 8,7 olarak gerçekleşti.
ENFLASYONLA MÜCADELE
Emeklilerimiz başta olmak üzere enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz. Bu konuda tavrımız palyatif tedbirlerle günü kurtarmak yerine enflasyonu düşürerek kalıcı refah artışını sağlamaktır. Kendimiz bedel ödesek dahi ülkemize, milletimize ve gelecek nesillere bedel ödetecek her türlü popülist adımdan uzak durduk, duracağız. Abuk sabuk vaatlerin adeta havada uçuştuğu 31 Mart seçim sürecinde maruz kaldığımız onca baskıya rağmen seçim ekonomisi uygulamayarak milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik. Bu kararlı duruşumuzun Türkiye ve Türk ekonomisi için ne kadar kıymetli olduğunu inşallah zamanla hep birlikte daha da iyi göreceğiz. Yıllık enflasyonun senenin ikinci yarısından itibaren piyasa beklentileriyle de uyumlu bir şekilde düşüşe geçmesini bekliyoruz.
Uyguladığımız politikaların etkisiyle cari açıkta daralma başladı. Ocak ayında yıllık cari açık geçen seneye kıyasla 15 milyar dolar azalarak 37,5 milyar dolara geriledi. Altın ve enerji hariç tutulduğunda 34,6 milyar dolarlık cari fazla gerçekleşti. Olağanüstü bir durum olmaması halinde sene sonunda cari açığın milli gelire oranla yüzde 2,5 seviyesinde gerçekleşmesini öngörüyoruz. Kendi enerji kaynaklarımızı devreye aldıkça inşallah bu oranlar daha da iyileşecek. Gabar petrolü ve Karadeniz doğal gazı keşiflerimizle uzun yıllar sonra bu sektörde ilk defa özgüven kazandık. Bayramın ikinci günü Gabar'daki petrol üretiminde günlük 40 bin varilin üzerine çıkmayı başardık. 2024 sonu hedefimiz günlük 100 bin varile ulaşmak. Bunun için de gece gündüz demeden çalışıyoruz. Van ve Hakkari'deki yeni kuyularımızda yapacağımız keşiflerle üretim rakamlarını çok daha yukarılara taşıyacağız. Yeni dönemde Orta Vadeli Programımızı güçlendirecek adımlar atacağız. Ekonomi ekibimiz bununla ilgili hazırlıklarını yaptı. İnşallah çok yakında bunları kamuoyuyla paylaşacağız.
İSRAİL TEPKİSİ
Gazze krizinin ilk gününden itibaren ateşin bölgeye yayılma riskine dikkat çektik. Bir taraftan akan kanın durması diğer taraftan bölgeye insani yardımların ulaştırılması için çabalarken, gerilimin daha fazla tırmanmaması için de her seviyede yoğun gayret gösterdik. Türkiye, bugün yola çıkan 3 bin 774 tonluk, 9'uncu iyilik gemisiyle birlikte Gazze'ye en fazla insani yardım yapan ülke konumunu perçinlemiştir.
7 Ekim'den sonra İsrail'e yönelik ihracat kısıtlamasına öncülük eden ülke Türkiye'dir. Bu hakikate rağmen hükümetimiz maalesef çok haksız, insafsız, buram buram fırsatçılık kokan ithamlara maruz kalmıştır. Özellikle böyle olmadığını bal gibi bildikleri halde jet yakıtı konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne iftira atanları asla ve asla unutmayacağız. Türkiye, katliamların çok öncesinde İsrail'e askeri amaçla kullanılabilecek hiçbir malzemenin satışına izin vermemiştir.
Biz doğru bildiğimiz, hak bildiğimiz, ülkemiz ve bölgemiz için en hayırlı olan yolda yürümekten geri durmayacağız. 13 sene önce çatışmalar ilk başladığında Suriyeli komşularımıza nasıl kucak açtıysak, Ukrayna'daki savaştan kaçanlara nasıl sırtımızı dönmediysek, Irak'ta DAEŞ terör estirdiğinde nasıl imkanlarımızı seferber ettiysek, Sudan'daki kardeş kavgasını bitirmek için nasıl kendimizi paraladıysak, Gazze krizinde de kardeşlik vazifemizi hakkıyla yerine getirmeye devam edeceğiz.
İRAN-İSRAİL GERGİNLİĞİ
Hafta sonu yaşanan hadiseler hem batının çifte standartlı tutumunu hem de tüm bölgeyi sarabilecek savaş ihtimalinin çok uzak olmadığını göstermiştir. Problemin kaynağı doğru tespit edilmelidir. Sadece 13 Nisan gecesine bakarak değerlendirmede bulunmak hakkaniyetli olmayacaktır. 7 Ekim'den bu yana İsrail hükümeti ateşi bölgeye yaymak için provokatif adımlar atmaktadır. İsrail'in Şam'daki İran büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. Birkaç ülke dışında tepki veren çıkmadı. İran'ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Oysa burada öncelikle kınanması gereken Netanyahu'nun tam kendisidir. Gazze'de kadın çocuk bebek demeden 34 binden fazla masumu katleden, basın mensuplarını öldüren, okulları, kiliseleri, camileri, tam 193 gündür gözleri önünde soykırım uygulayan tüm bunlarla birlikte kamuoyu baskısını azaltmak için her türlü şımarıklığı sergileyen Netanyahu'dan başkası değildir. Şurası tartışmasız bir gerçektir, 13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren gerilimin birinci müsebbibi Netanyahu ve gözünü kan bürümüş yönetimidir.
Türkiye olarak son 2 gündür Gazze'deki katliamların geri plana itilmemesi için temaslarımı artırdık. Bizim de dün Katar Emiri ile görüşmemiz oldu. Tüm tarafların şu hakikatin idrakinde olması gerekiyor. Gerilimde sürekli el yükselterek hiçbir yere varılmaz. Ateşe körükle gitmenin de Netanyahu yönetimini sürekli şımartmanın da hiç kimseye hayrı dokunmaz.
193 gündür ortada tek bir mağdur vardır o da mazlum Gazze halkıdır. İslam alemi başta olmak üzere sorumluluk sahibi herkes artık seslerini daha fazla yükseltmelidir. Elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.
Yorum Yazın