Fransa'dan dönen Erdoğan: Biz vurduk mu oturturuz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris dönüşü Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin de aralarında bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, Fransız mevkidaşı Macron’un AB açıklamasını değerlendirdi
- Ege Postası
- 07.01.2018 - 07:00
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Elysée Sarayı’nda çok sıcak ve görkemli ağırlayan Emmanuel Macron’un kırmızı ayakkabı bağcıkları, Türkiye’de gözden kaçtı. Ama artık Habertürk Gazetesi’nin Avrupa kalemi olarak okuyacağınız, Paris temsilcimiz Umur Talu’nun dikkatini çekmiş. “Macron’un ayakkabı bağlarına bak, tabii ayak bağlarına değil!” diye not gönderdi bana. Epey uzun süren heyetler arası ve baş başa görüşmelerin ardından, basın toplantısının yapıldığı salonda benim gözlerim de o bağcıkların peşindeydi. Zira Macron’a dair epey şey söylüyor o kırmızı bağcıklar.
Stil ve detay okumayı iyi bilen Fransız meslektaşım Lucile Bellan, “Macron’un tarzındaki cilveleri keşfediyoruz” diyor: “Fransız cumhurbaşkanlarının klasik lacivert takım alışkanlığına renk katmak için iyi bir detay eklemiş. Farklı olduğunu vurgulayan, bir imzaya dönüşebilecek, dikkat çekici ama gösterişsiz stiline sadık bir aksesuvar... Beğendim.”
Paris, genç Cumhurbaşkanı Macron ile giderek daha canlı, daha renkli oluyor sanki. Söylendiğine göre ekonomide de benzer bir canlanma var. Devlet işleyişindeki klişeleri, sıradanlaşmış yapıları hemen, ama hemen değiştirmek için bu kadar istekli ve gönüllü olması, Fransız medyasının Macron’da bulduğu en dikkat çekici özellik. Ülkenin en büyük gazetelerinden Ouest-France’tan Stephane Vernay gibi pek çok gazeteciye göre “volontarizm” onun felsefesi gibi görünüyor.
Bir de Macron’un belagatinin altı çiziliyor ki söylendiği kadar var. Tabii misafiri de dünyada belagatiyle tanınan liderlerden Cumhurbaşkanı Erdoğan olunca, ortaya küresel çapta ilgi çekici bir buluşma çıktı.
İki lider bu buluşmada, ilişkileri yüzyıllar öncesine dayanan Türkiye ve Fransa’nın son zamanlarda çoğu kez benzer tavırlar sergilediği konuları da ayak bağı olan birkaç konuyu da samimiyetle, yapıcı biçimde ele aldı. İki ülke arasındaki yeni sinerji, gelecek için dünyaya da yarayacak bir potansiyel vaat ediyor. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ziyaretin dönüş yolunda söze, Paris’te yoğun bir günü değerlendirerek başlıyor:
“2018’in ilk ziyaretini Fransa’ya gerçekleştirdik. İkili ilişkiler, bölgesel konular, Türkiye-AB ilişkilerini Sayın Macron’la ele aldık. Yaptığımız anlaşmalar oldu. Biri Airbus anlaşması. THY’miz, geniş gövdeli uçaklarda tercihinin bir kısmını Airbus’tan yana kullandı. Roketsan ve ASELSAN da EUROSAM ile anlaştı. Hedefimiz, Fransa ile ticaret hacmini 13.5 milyar dolardan 20 milyar Euro’ya çıkarmak.
Fransa’daki Türk ve Müslüman toplumunun sorunlarını da değerlendirdik. 250 kadar camimiz var. Sürekli imamları azaltma yoluna gidiyorlar. Bu, dışarıdan değil Fransa’da yetişmiş din görevlisi istihdamını arzu etmelerinden kaynaklanıyor. Strasbourg İlahiyat’ı devreye almanın yararlı olacağını belirttim. Birkaç yıl içinde mezun olan öğrenciler burada din görevlisi olarak çalışmaya başlayabilirler. Bu konuda mutabık kaldık.
Fransa’da PKK, FETÖ yapılanması ile ilgili mücadeleyi konuştum. Dernek isimlerini de içeren doküman ve belgeleri kendisine verdim. ‘Takipçisi olmanızı istiyoruz, biz de takip edeceğiz’ dedim.
Filistin barış süreci ve iki devletli çözümde aynı şeyi düşünüyoruz. DEAŞ ile mücadele konusunda aynıyız. İran’da yaşanan hadiseleri ele aldık, oradaki bakış açımız da hemen hemen aynı.
Türkiye ve Avrupa ilişkilerinin durumunu ele aldık. Macron’a Türkiye’de tutuklu sözde gazetecilerle ilgili bilgi verdim. Bunların bir bölümünün adi suçlardan, büyük bölümünün de terörden ve terörle iltisaktan içeride olduklarını anlattım. Bana bazı isimler verdi. Ben de o isimlerle ilgili savcıların ne tür iddiaları olduğunu, bilgi paylaşımı çerçevesinde göndereceğim. Neticede, yargı bağımsızdır. ‘Sizin yargınız nasıl saygınsa bizimki de saygındır. Türkiye, insan hakları konusunda Batılı pek çok ülkeden daha hassastır, ileridedir’ dedim. Örneğin Can Dündar denilen sözde gazeteci, Türkiye’de mahkûm olmasına rağmen Almanya’da rahatça dolaşıyor. Biz, suç işlediği sabit, 5 yıl, 10 ay hapse mahkûm edilmiş birine bu şekilde rağbet gösterilmesini ve suçluların iade edilmemesini doğru bulmuyoruz. Paris’teki basın toplantısında bir gazeteci kalktı, malum Gezi olaylarının kahramanı Osman Kavala’yı sordu. Demek ki Fransa’da Kavala’nın avukatları varmış! Gezi olaylarının arkasındaki bütün o işlerin kahramanıdır; Türkiye’nin Soros’udur bu adam. Bu tür insanların hangi çevrelerde nasıl sahiplenildiğini görmek de manidar.”
Yorum Yazın