Dolar 34,6908
%0.26
Euro 36,6732
%0.16
Altın 2.966,580
%1.08
Bist-100 9.678,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
‘Hakaret içerikli konuşmayı’ sızdıran kişi belli oldu

‘Hakaret içerikli konuşmayı’ sızdıran kişi belli oldu

CHP Konak İlçe Başkanı Çağrı Gruşçu’nun, gizlice alınan ve ne zaman kayda alındığı ise bilinmeyen partili bir gençle yaptığı konuşmanın ses kaydı bugün İzmir kamuoyuna bomba gibi düştü.Gruşçu'nun İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile Konak Belediye Başkanı Abdül Batur’a yönelik hakaret ettiği ve bu hakaretlerin bir ses kaydının bulunduğu iddialarının ardından konuşmayı kayda alan ve sızdıran kişinin kim olduğu merak konusu olmuştu. Gruşçu ile arasında geçen konuşmayı gizlice kayda alan ve sızdıran kişinin Gültepe’de siyaset yapan Deniz Gökdoğan olduğu öğrenildi.

  • Ege Postası
  • 16.11.2021 - 17:09

EGEPOSTASI- CHP Konak İlçe Başkanı Çağrı Gruşçu’nun, belediyelerde işe alımlarla ilgili olarak yaptığı konuşma İzmir gündeminde şok etkisi yarattı. 

Gruşçu'nun yaklaşık 2 yıl önce iş isteyen bir gençle yaptığı konuşmada İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile Konak Belediye Başkanı Abdül Batur’a yönelik hakaret içeren bir ses kaydının bulunduğu iddiaları partide krize neden oldu.

Gençlerin İlçe Başkanı Gruşçu’yu kendileriyle ilgilenmemekle suçladığı ve arabada gerçekleştirildiği ifade edilen görüşmesinde ise gençler adına Deniz Gökdoğan'ın konuştuğu öğrenildi.

Öte yandan; konuşmayı kayda alan ve sızdıran kişinin de Gökdoğan olduğu ifade edildi.

Gökdoğan'ın Gültepe’de siyaset yaptığı belirtildi.

Gruşçu ile Gökdoğan arasında geçen söz konusu ses kayıtlarının detayları şu şekilde:

ÇAĞRI GRUŞÇU: Seni onlarla bir tutmuyorum. Benim şimdi bir şey görmem lazım, bakalım kim ne yapıyor? Kim benimle kim değil, bir göreceğim ben bunu. Yanlış anlama.

DENİZ GÖKDOĞAN: Siz konuşun ben de konuşayım.

GRUŞÇU: Her şeyden önce ben bu çocuklara anlattım bunları. Bir kere değil, iki kere değil, üç kere anlattım. Üç kere oturduk, üçüncüsünde de ihanet ettiler. Anlayabiliyorum, açlık var, yoksulluk var, işsizlik var. Bunlar tamam ama bir şeyin ölçüsü olur. Yanlış anlama ben sana konuşuyorum yani.

GÖKDOĞAN: Tabii, başkanlığı geçin biz kardeşiz.

GRUŞÇU: Aynen ben oradan bakıyorum. Şimdi ben ağabeylik kardeşlik hukukuysa, kardeşlik olarak görmüştüm, kardeşlik değil bunların yaptığı. Bu kardeşlik değil. Neden biliyor musun? Beni arayıp sen bunu söylüyorsan, kendinde hak görüyorsan, o zaman oturup düşüneceksin.

GÖKDOĞAN: Niye?

GRUŞÇU: Bugüne kadar hangi ilçe başkanıyla oturup görüştüler? Söyle bana, bir gün olsun kapımı kapattım mı bu çocuklara ben?

GÖKDOĞAN: Yok, o konuda kapınız açıktı.

GRUŞÇU: Dinle beni, dinle. Ben bitireyim, sen öyle konuş. Ben bu çocuklara değer verdim. Bugüne kadar mücadelelerinin yanında oldum. Biz bu noktada hiçbir zaman hiç kimsenin emeğinin sömürülme noktasında olmadık. Bunu yapmamak için de mücadele ettik. Bugüne kadar bu arkadaşlarımızın bir tanesini yarı yolda bırakmadık. Ama yönetimlerde olsun ama komisyonlarda olsun ama ilde olsun ama kurultay delegeliklerinde olsun hep mücadele ettik bugüne kadar. Kimse göremedi bugüne kadar ne Uğur Yelekli, ne Aytekin Tunus, ne Sıtkı Kürün, ne Sinan Karamustafaoğlu. Hangi biri yaptı, çocukların sırtına basıp çıkmaktan başka. O zaman kadar ilçeye sokmuyorlardı bu çocukları. Bir gün olsun. Ben her zaman kapımı açtım bu çocuklara. Aynı şekilde Şakir Başak da yaptı bunu. Şimdi geldiğimiz noktadaki Burcu hanımefendi ki kendi ilçesi olmamasına rağmen, Karabağlar’dasın kardeşim Orhan Polat zamanında niye hesap sormadın? Ben de bunu sorarım sana, niye hesap sormadın? Şimdi beni arıyorsun, başkan sen yanlışsın, böyle şey mi olur, bu haksızlık falan konuşursan, o zaman kimse kusura bakmayacak.

GÖKDOĞAN: Ben de yanındaydım konuşunca.

GRUŞÇU: Ben de ona göre bundan sonra mesafemi koyarım. Sen ilçe başkanıyla bu şekilde… Ben sadece ben değilim burada, bir ilçe başkanıyla konuşuyorsun sen. Ayıp. Biz size değer vermişiz, mücadelenize değer vermişiz, emek vermişiz, samimi olmuşuz, dostluk yapmışız, arkadaşlık yapmışız. Siz ilk fırsatta, bir de kalkıp bunu sosyal medyada şey yapıyorsunuz, afişe edelim hesabına eleştiriyorsunuz. Ayıp bu.

GÖKDOĞAN: Kim eleştiriyor?

GRUŞÇU: Ya Ertaç Kalkan yapıyor, Burcu Yaral altına yazıyor, "Neredesin, hadi hep beraber olalım". Ya ayıp bunlar, hoş değil.

GÖKDOĞAN: Ertaç'la bizim alakamız yok.

GRUŞÇU: İkincisi, bir şey daha anlatacağım sana. Bugüne kadar bu çocuklar için ben mücadele etmedim diyen varsa alnını karışlarım.

GÖKDOĞAN: Hiç kimse de etmedi. Şimdiye kadar hiçbiri de etmedi.

GRUŞÇU: Abdül Batur’a gittim defalarca. Son yaptıkları hatada da gittim yanına, bunun bir tarafı da sensin başkan dedim. Abdül Batur’a ben 40 defa söyledim. Bana söz verdi hesapta. Bana söz verdi. Eylül dedi, Şubat yaptı. Şubat dedi, Nisan yaptı. Beni bu noktaya taşıyan Abdül Batur. Biz bunu görüyoruz tabii ki, bunu biliyoruz. Siyasi operasyon peşindeler. Beni güçlendirmek istemiyor Abdül Batur. Niye olduğunu da söyleyeyim ben sana. Rakip görüyor kardeşim. Ben sana söyleyeyim işte kimseye anlatmayacağım şeyi sana anlatıyorum. Bu adam kendine rakip görüyor. Burada nasıl çöreklendilerse bu sürecin içine, nasıl yaptılar. Dedik ki dostuz, arkadaşız. Güvene dayalı siyaset dedik, samimiyet dedik. Ben o samimiyeti verdim her zaman ona. Verdim mi vermedim mi? Kardeşlik yaptım mı ben ona?

GÖKDOĞAN: Evet, öyle.

GRUŞÇU: Yaptım ben o kardeşliği. Sema Hanım'la (Pekdaş) biz burada çatışırken, Abdül Batur geldiğinde kucak açtık ona. Hani yabancılık çekmesin, gelsin bizimle, örgütüyle kucaklaşsın. İnandık, güvendik, örgütüne sahip çıkar dedik. Ama sen her fırsatta bizi hançerlemeye çalışıyorsun. Orada politbüro kurmuşsun kendine. O politbüro üstünden, o gelsin, bu gitsin, onla görüşüyor, bununla görüştürüyor. Kendisi görüşmüyor. Asker Güneş’i görüştürüyor. Böyle siyaset yapıyorsan sen demek ki samimi değilsin bize karşı kardeşim. Sen demek ki kafanın arkasında başka bir plan var, onu yapıyorsun. Beni güçlendirmeyecek diye, çocuklara bana karşı cephe aldırttı. Özellikle yaptı bunu. Bana cephe aldırttı çocukları.

GÖKDOĞAN: Şimdiki olayı mı diyorsun?

GRUŞÇU: Şimdiki olay işte, Batur bunu işledi, işledi, işledi. Bu noktaya geleceğini biliyor çünkü. Bunun hesabını yaptı, strateji kurdu. Sen şimdi bize böyle yaptın. Ben Abdül Batur’a bunu 40 defa anlattım. En son görüştüm, masadan kalktım. Ya sakin ol, otur bir çayını iç dedi bana. Ya dedim nasıl sakin olayım başkan dedim ya! Bugüne kadar sen söz verdin, olmadı. Bu çocuklar benim omuzlarımda yük dedim ya.

GÖKDOĞAN: Aynen öyle.

GRUŞÇU: Allah aşkına dedim senden rica ediyorum, biz ekip olduk, ben seni samimi gördüm, abi gördüğüm için konuşuyorum dedim ya!  Lütfen dedim ya rica ediyorum. Tamam dedi, sakin ol, ne gerekiyorsa yapacağım. Otur bir çayını iç dedi. Sakinleştirdi beni. Suratım kıpkırmızı oldu böyle. Çıktım oradan, o gün bugün, iki hafta geçti üstünden, kılını bile kıpırdatmadı. Çünkü beni bu hale getirecek, bölüp parçalayıp yönetecek. Tek isteği bu. Şimdi bunu yaptı. Ben sana şimdi sorarım, ben Abdül Batur’un yanında durdum bugüne kadar. Kongre oldu, o benim yanımda durduğunu söylüyor ya. Ben sana söyleyeyim, ben onun yanında durdum bugüne kadar. Eğer Abdül Batur’un yanında durmasaydım, Tunç Soyer bana karşı cephe alır mıydı? Almazdı. Ben niye Tunç’u aldım karşıma senin için bu mücadelede? Mustafa Özuslu’yu niye karşıma aldım bu mücadelede? Abdül Batur-Tunç Soyer karşıtlığı yaratarak yapmadılar mı siyaseti burada? Orada bizi ezmediler mi? Ama ben dedim ki Abdül Batur bizim belediye başkanımız, sonuna kadar yanındayız, beraber gideceğiz dedim. Kongreyi almışım, sana onur şeref getirmişim. Sen bizi bu noktalara getiriyorsan, o zaman ben Tunç Soyer ile neden karşı karşıya geleyim kardeşim? O benim büyükşehir belediye başkanım ya! Neden ben karşıma alayım adamı? Ama sen bizi burada güçlendirme, orada da Tunç ile benim önümü kes. Kendisine muhtaç bırakacak hesapta. Biz muhtaç kalır mıyız Deniz, söyle bana? Ben Asker Güneş miyim, söyler misin? Asker Güneş Narlıdere’de, ‘canım başkanım’, evet hala öyle. Konuşurken destur alıyor. Yapar mıyım ben bunu? Ben ilçe başkanıyım kardeşim burada.

GÖKDOĞAN: Ben size zamanında dedim başkanım, hani Batur başkan için demiyorum, kim olursa olsun siz ilçe başkanısınız dik duracaksınız yani. Özuslu için dedim size.

GRUŞÇU: Ama ben sana söyleyeyim, bunun ötesi ne biliyor musun, artık silah dayamaktır. Ben o silahı dayayım mı şimdi Abdül Batur’un başına?

GÖKDOĞAN: Hayır, asla öyle bir şey yapmayın.

GRUŞÇU: Artık silah dayayacak halimiz yok bu adama. Bıraktım onu, ben bunları gördüğüm için, fark ettiğim için. Gerekli şeyleri yaptım, ilk defa sana anlatıyorum, kimseye konuşmadım. Mustafa Özuslu ile gittim görüştüm. Görüşmeyeceğim adamla gittim oturdum. Dedim ki, Mustafa ağabey, böyle böyle, bunlar yanlış anlaşıldı, yanlışlar var burada. Kongre süreciydi, hararetliydik, geçti o dönemler dedim. Dedim bitti. Tabii tabii dedi, sıkıntı yok dedi, beraber olacağız, bilmem ne falan. Sonra bir daha görüştük. En sonunda liste verdim. Bu sana gösterdiğim 15 kişilik listeyi verdim. Baktım yine şey yok, dedim demek ki Mustafa Özuslu sümenaltı yapıyor bu işi, Tunç ile de paylaşmıyor. Ondan sonra Tuncay Özkan ile görüştüm. Tuncay ağabey, Allah aşkına dedim, biz burada zulüm yiyoruz dedim. Abdül Başkan bizi dinlemiyor dedim. Tabii onun da söylediği bir şey var, neyse onu söylemiyim şimdi. Dedi ki, gönder listeyi, biz genel başkanla çözüyoruz dedi. Ben bunu Batur’a söyledim, dedim ağabey, Tuncay ağabey istedi listeyi benden. Niye gönderdin, keşke göndermeseydin dedi. Ne demek ağabey, sen bir şey yapmıyorsun dedim. Sonuç yok. Tuncay ağabey gönder deyince, yazdım gönderdim 15 kişilik listeyi. O sana gösterdiğim liste. Genel Başkan’a götürüyor. Genel Başkan, kabul edilmez diyor. Benim referansımla Büyükşehir’e aldıracağız diyor.

GÖKDOĞAN: Tamam, çok güzel.

GRUŞÇU: İmzalamadı bak. İki hafta bekletti, sonra gitti imzalattı Tuncay ağabey. Kendi referansıyla büyükşehire gönderdi, ona rağmen Tunç Soyer hala işe almadı. Ben Tunç Soyer’den bekliyorum şimdi.

GÖKDOĞAN: Şimdi bak, başkanım. Bitmedi mi daha?

GRUŞÇU: Biter mi, biter mi daha o kadar çok şey var ki… Ben seni ayrı tuttuğum için seninle konuşuyorum, diğerleriyle konuşmam. Bak randevu veriyorum şimdi.

GÖKDOĞAN: Hayır, yanlış yapmayın başkanım.

GRUŞÇU: Hayır, yanlış değil, onlar yanlış yaptı.

GÖKDOĞAN: Sizin için başkanım. Çocuklar yapmadılar, haklılar. Sonuna kadar haklılar.

GRUŞÇU: Haklı olabilirler, haklıyken haksız duruma düşürmeyeceksin kendini. Daha önce Hakan Kılıç’a gittiler.

GÖKDOĞAN: Siz yönlendirmişsiniz.

GRUŞÇU: Ya ben yönlendirmedim. Ben söylemedim Hakan Kılıç’a gidin diye. Kim söylüyor bunu? Yalan söylüyorlar, ben sana anlatayım o zaman.

GÖKDOĞAN: Başkanım karşı karşıya gelmeniz lazım.

GRUŞÇU: Volkan Özdamar oradaydı, Erdinç Demirci oradaydı.

GÖKDOĞAN: Evet, hepsi de oradaydı. Benim o olaydan haberim yok mesela.

GRUŞÇU: Ben dedim ki, sakin olacaksınız çocuklar dedim. Yapmayın, etmeyin. Daha o zaman genel başkanla süreci oluşmuştu. İki hafta müsaade edin bana dedim. Ben dedim bu işi… Siyasetle yapılan bir şey var bize Abdül Batur üzerinden dedim. Biz de onun cevabını siyasetle vereceğiz dedim. Sakın fevri davranmayın, sakin olun dedim. Bak ben bunu söyledim onlara. Bir tek Okan’a dedim. Okan, sana Abdül Başkan ile görüşme yetkisini veriyorum. Bir tek sen görüş ama dedim. Çünkü onlar gidecekti başkana. Batur’a gidip, asacaklardı keseceklerdi. Sakın dedim.

GÖKDOĞAN: Gitselerdi keşke.

GRUŞÇU: Hayır, hayır, olmaz. Bu sefer başka şey çıkar ortaya. Sakın dedim yapmayın, onlar da pis olur. Kendilerini pis ederler dedim.

GÖKDOĞAN: Yok pislikten değil, en azından ondan duyarlardı.

GRUŞÇU: Siyaseten pis olur dedim. Çünkü çok fevri, nasıl geldiler biliyor musun? Biz gidiyoruz, asacağız keseceğiz.

GÖKDOĞAN: Yok o çocuklar öyle değil.

GRUŞÇU: Sakın dedim, oturun dedim. İki hafta bana müsaade edin dedim. Yapılanın cevabı siyasetle verilecek. Tunç üstünden bu işi yaptırmak için mücadele verdim. Ondan sonra söyledim çocuklara, var mı sıkıntı, yok. Kalktım, gittim. 15 dakika sonra bana haberi geliyor, Hakan Kılıç’ın yanındaki adam beni arıyor. Senin gençler de buraya geliyor haberin olsun ha. Dalga geçer gibi konuştu benimle. Ya siz beni niye bu konuma sokuyorsunuz? Kapatıp Okan’ı aradım. Okan, siz Hakan Kılıç’a mı gittiniz dedim. Evet ağabey dedi. Niye söylemiyorsunuz bana oğlum dedim.

GÖKDOĞAN: İşte benim de bildiğim, sizin haberiniz var.

GRUŞÇU: Nereden haberim olacak benim?

GÖKDOĞAN: Çocuklara siz akıl vermişsiniz.

GRUŞÇU: Kim söylüyor bunu?

GÖKDOĞAN: Gençlerin hepsi söylüyor.

GRUŞÇU: Yüzleşelim onlarla. Yarın randevu verdim Sibel’e. Gelsin, konuşacağım.

GÖKDOĞAN: Siz şu an ne durumdasınız biliyor musunuz? Korkak ve kaçıyor.

GRUŞÇU: Hiç alakası yok. Bu saygısızlıktır. Terbiyesizlik yapıyorlar. Kusura bakmayacaksın Deniz. Her şeyin hiyerarşisi var, ben ilçe başkanıyım burada, eşekbaşı değilim Deniz. Ben eşekbaşı değilim.

GÖKDOĞAN: Size saygısızlık yaparlarsa…

GRUŞÇU: Yaptılar.

GÖKDOĞAN: Ne yaptılar?

GRUŞÇU: Burcu arıyor, "Başkan sen yanlışsın" bilmem ne. Sen misin sözcülüğünü yapacak. Pelda’yı (Pelda Başak Tokan) işe aldırdın. Karını işe aldırdın. Bireysel çalışıyorsunuz. Sen kimsin lan benimle böyle konuşacaksın?

GÖKDOĞAN: Konuşulanlara karşı öyle konuştu o.

GRUŞÇU: Kime karşı konuşuyor? Bana karşı. Telefonda bana konuşuyor.

GÖKDOĞAN: Ben yanındaydım zaten.

GRUŞÇU: Tamam, konuştu işte. Ben gelseydim dün ne olacaktı biliyor musun?

GÖKDOĞAN: Keşke gelseydiniz.

GRUŞÇU: Keşke gelseydin değil, iyi ki gelmedim.

GÖKDOĞAN: Neden?

GRUŞÇU: Dün gelseydim, bitmişti bu iş. Hepsinin kellesini alır, s… gidin derdim. Siz beni böyle şey sanıyorsunuz. Ben var ya kelle koydum mu adamı bitiririm kardeşim. Bak benim canımı sıkmayın! Böyle bir şey yok Deniz. Bana saygısızlık yapamazsınız. Ben ilçe başkanıyım burada. Sayacaksın kardeşim!!

GÖKDOĞAN: Saydık zaten başkanım.

GRUŞÇU: Uğur Yelekli aldı mı bir gün sizi karşısına? Aytekin Tunus aldı mı? Sıtkı Kürüm aldı mı? Sinan Karamustafaoğlu aldı mı? Hangisi yaptı, söyle. Ulan size değer verdik ya! O değere karşı değer vereceksiniz kardeşim. Yönetime sokmuşum, kurultay delegesi yapmışım. Bu parti size her şeyi veriyor. Siz yetişin diye mücadele veriyorum ben. Benim karım işe girdi, Erhan Kılıç çağırdı karımı. Üç ay bedava çalıştı Buca Belediyesi’nde, kim biliyor bunu? Hadi söyle bakalım, 3 ay çalıştı. Ben cebimden kentkart parasını verdim de çalıştı. Sinemacı, iletişimci, yüksek lisansı var, her türlü donanımı var. Erhan’ın bütün iletişim işlerini yerine getirdi. Erhan çağırdı karımı, Erhan. Ben 2 bin 400 lira asgari ücretle çalışıyorum biliyor musun? 2 bin 400 lira, açayım bordromu göstereyim sana.

GÖKDOĞAN: Gerek yok başkanım…

GRUŞÇU: Neyi konuşuyorsunuz ya? Ben 2009 yılından beri. Bak 2009’da işsiz kaldım, 1,5 sene sokaklarda yattım. Havaalanlarında yattım. Bölge bölge gezdim. G… donum yoktu, ayağımda ayakkabım. Mücadele ettim, mücadele!! Onu bırak sonra yine işsiz kaldım. Hasan Karabağ gelsin çalışsın dedi, gitmedim. Belediyede çalışmamak için gitmedim. İstesem giderdim. Belediyeden mamalanırdım. Yaptım mı bugüne kadar? Yapmadım. Bu mücadeleyi verdim, ilçe sekreteriydim. G… donum yoktu be. Neyi konuşuyorsunuz siz?

GÖKDOĞAN: Doğrudur başkanım.

GRUŞÇU: Ben bu mücadeleyi vermişim, şimdi çocuklar, hadi geldik yapalım, edelim. Hani başkan yapmadı. Öyle bir şey yok Deniz! Böyle bir şey yok, herkesin sırası var. Pelda’dan mana arıyorlar. Burcu söylüyor.

GÖKDOĞAN: Hepimiz, sadece Burcu değil.

GRUŞÇU: Özellikle Burcu, hepiniz arıyorsunuz. Ya bu kızın projesi var. Ben yerleştirmedim ya! Buca ile benim ne işim olur? Çocuklar için Buca’yı aradım, Erhan Kılıç ile kendim görüştüm. Ya ben daha kendi çocuklarımı alamadım dedi.
GÖKDOĞAN: Ama alıyor.

GRUŞÇU: Ya ben bilmiyorum abi niye alsın adam. Utku’ya (Gümrükçü) da söyledim, Ekrem’e (Oran) de söyledim, buna da (Abdül Batur) söyledim. Niye alsın? Demezler mi Konak’tan getiriyor, kendi örgütüyle karşı karşıya gelmez mi?

GÖKDOĞAN: Orası da ayaklandı, haberiniz olsun.

GRUŞÇU: Gelecekler karşı karşıya. Bu kız (Pelda Başak Tokan) gitmiş Abdül Batur’a projesini vermiş. Beslenme uzmanı bu kız ya.

GÖKDOĞAN: Aramızda üniversite mezunu olanlar da var. Bakın yanlış konuşuyorsunuz başkanım.

GRUŞÇU: Bir dakika dinle. Abdül Batur’a gitmiş vermiş projesini. Şakir Başak özellikle büyükşehirde şirket başkanı olduğu dönemde Pelda’yı işe sokabilirdi. Bir kalemde işe sokardı. Soktu mu? Bekletti. Pelda, arkadaşlarım girmedi, ne olursa olsun bekleyeceğim dedi. 8-10 aydır bekliyor. En son Erhan çağırıyor. Getir proje diye. Şimdi belediyeye proje yapıyor beslenme uzmanı olarak. Hadi söylesinler, bir tane projeleri varsa getirsinler, götüreyim ben de bu çocukların projesi var, yerleştir diyeyim.

GÖKDOĞAN: Var projeleri.

GRUŞÇU: Ne projesi var? Kedi evi projesi!  Abdül Batur’a götürdüler, kedi evi yaptırdılar. Başka hiçbir şey değil.

GÖKDOĞAN: Hatta büyükşehire götüreceklermiş, siz izin vermemişsiniz.

GRUŞÇU: Ben mi izin vermemişim, ne alakası var? Bir proje getirdiler de hayır mı dedim ben? Bak Deniz, yalan yanlış konuşmalar var.

GÖKDOĞAN: Bu benim babam da olsa haksızlığın karşısındayım ben. Biz ezileniz.

GRUŞÇU: Siz eziliyorsanız, ben 10 kat eziliyorum.

GÖKDOĞAN: Siz bizim sayemizde koltuktasınız. Büyükşehir de, Batur da, hepiniz bizim sayemizdesiniz.

GRUŞÇU: Kusura bakma da bizim de emeğimiz var Deniz.

GÖKDOĞAN: Bizim de emeğimiz var.

GRUŞÇU: Siz sokaklarda falan değilsiniz, ben size işe girmeyeceksiniz demiyorum. Hepiniz gireceksiniz. Her şeyin sırası var, zamanı var.

GÖKDOĞAN: Sıra ne zaman? Bittik bittik.

GRUŞÇU: Yakayım mı kendimi?

GÖKDOĞAN: Yakacaksak hep beraber yakalım.

GRUŞÇU: Yakayım mı lan kendimi? Yakayım mı onu mu istiyorsun?

GÖKDOĞAN: Size yakışmıyor ama.

GRUŞÇU: Sana yakışmıyor sana.

GÖKDOĞAN: Başkansınız, gelir misiniz?

GRUŞÇU: Adalet mi arıyorsun sen? Hak mı arıyorsun?

GÖKDOĞAN: Hep beraber yapalım bunu.

GRUŞÇU: Hep beraber yapmak için gelmediniz siz, bireysel olarak geldiniz.

GÖKDOĞAN: Asla asla.

GRUŞÇU: Adalet arayacakmışsın, neyle arayacaksın?

GÖKDOĞAN: Ben size 3 hafta önce ne dedim başkanım? Başkanım büyükşehir böyle böyle konuşuyor sizin hakkınızda şunu diyorlar, bakın bu işi çözelim…

GRUŞÇU: Olmuyorsa ne yapayım Deniz, istifa edeyim o zaman. Getirin kendi arkadaşınızı o zaman. Getirin yapsın bakalım, “nah” yapar!

GÖKDOĞAN: Başkanım bu kadar sinirlenmeye gerek yok.

GRUŞÇU: Sinirlenirim Deniz. Haftalardır benim canımı sıktınız lan. Geceleri uyuyamıyorum lan artık. Hayatımı s…… lan.

GÖKDOĞAN: Estağfurullah, saçmalamayın başkanım. Doğru konuşun.

GRUŞÇU: Doğru konuşunmuş, beni buraya getirdiniz. Ne zaman güç verdiniz bana? Ne zaman omuz verdiniz? Dışarıda konuşmaktan başka, o çocukların hepsi yalan söylüyorlar. Bir gün gelip ağabey tamam, beraber yapalım dediler mi? Arkamdan iş çevirip Hakan Kılıç’a gittiler. Bu mu olmalıydı?

GÖKDOĞAN: Ben o konuda bir şey demiyorum.

GRUŞÇU: Diyeceksin, demiyorsun işte.

GÖKDOĞAN: Sakin konuşalım. Siz yüzleşseydiniz derdim. Siz haksızsınız.

GRUŞÇU: Yüzleşecek hiçbir şey yok. Allah hepinizin çarşısına Pazar versin. Gidin bulun iş, arayın iş. Muhalefet yapın.

GÖKDOĞAN: Ben de iki arada bir derece kalıyorum. Kime inanacağım?

GRUŞÇU: Bana muhalefet edin bundan sonra.

GÖKDOĞAN: Başkanım sen benim kardeşimsin.

GRUŞÇU: Ya nasıl kardeşiz biz, ben anlamıyorum ki. Böyle kardeşlik mi olur?

GÖKDOĞAN: Gözünüzü seveyim ben ne olursa olsun sizi uyarmıyor muydum?

GRUŞÇU: Uyarıyorsun da öyle şeyler söylüyorsun ki. Ben niye şimdi kendimi bu noktaya sokayım. Ben niye sana bağırayım şimdi.

GÖKDOĞAN: Hep beraber yapalım.

GRUŞÇU: Sokarım seni işe, rahat edersin. Ben de rahat ederim. Ben rahat edecekken neden bu konuma sokayım? Allah aşkına söyle, bir mantıklı açıklama yap bana. Olmuyor işte. ……. Abdul Batur söz verdi, sözünü tutmadı. Tutmadı …….. Bu Tunç Soyer, ……….. Bana şimdi cephe aldılar, operasyon yapıyorlar. Hani ne olacak? Siz de gelip benden hesap soruyorsunuz? Gidin Tunç Soyer’den hesap sorun. Hadi bakalım Abdül Batur’dan hesap sorun.

GÖKDOĞAN: Sorarız.

GRUŞÇU: Ama böyle olmaz Deniz. Başkan senin karın orada çalışıyor, yanlış yapıyorsun, doğru olacaksın bilmem ne. Böyle konuşmayla olur mu? Burcu kim ya? Burcu Karabağlar’da Orhan Polat’a söyleseydi zamanında bu lafları. Niye söylemedi? Şimdi gelmiş bana ahkam kesiyor, sen kimsin ya! Bu çocuklar özellikle niye bunun üstüne gidiyorlar? Böyle bir şey kabul etmem mümkün değil Deniz. Bak ben en çok yakınımdan gördüğümden şey yaparım. Ben yakınımdan bunu gördüm var ya önceden söylediği dinlenmedi, şimdi böyle hareketler. Bundan sonra benimle nah görüşürler.

GÖKDOĞAN: Benim söyleyeceğim şeyler sizin çıkarınız için başkanım. Keşke konuşsaydınız.

GRUŞÇU: Ben dün gelseydim kapı, pencere kırılacaktı. Ben gelmedim, bilerek, sakinleştirdiler beni. Tansiyonum çıktı 17’lere.

GÖKDOĞAN: Ben sizin için konuşuyorum şu an.

GRUŞÇU: Ben şimdi onlarla konuşsam bu tonda konuşacağım. Kendimi tanıyorum. Bunu yaparsam her şey kopar.

GÖKDOĞAN: Birkaç gün sonra hep beraber gelelim. Madem siz de zordasınız, böyle diyorsunuz ya, sen de bizim yanımızda olacaksın. Hem kendin için başkanım.

GRUŞÇU: Söyle bana ne yapacaklar?

GÖKDOĞAN: Ankara’ya gidelim, siz de diyordunuz. Ben size geldim başkanım, haber verdim mi eylem yapacağız diye. Sen ne dedin?

GRUŞÇU: Omuz vermezseniz nasıl olacak bu iş ya. Omuz verin ya omuz.

GÖKDOĞAN: Veririz.

GRUŞÇU: Dışarıda konuşmak çok kolay ya. Böyle bir şey yok ki. Bak siyaset üretemez hale geldik. Enerjimizi siyasete veremiyoruz ya.

GÖKDOĞAN: O zaman birkaç gün sonra binelim Ankara’ya gidelim.

GRUŞÇU: Bana somut gelsinler, desinler ki başkan biz seninleyiz. Beraber bunları yapmak istiyoruz. Başımla birlikte, ne istiyorlarsa.

GÖKDOĞAN: Ben şimdi gideceğim, anlatacağım olanı biteni zaten.

GRUŞÇU: Kendimi meydanda yakmazsam şerefsizim.

GÖKDOĞAN: Hep birlikte olacağız o zaman. Çünkü dışarıdan öyle görünmüyorsunuz. Bizim gençler değil dışarıdan herkes. Ben söyledim, biliyorsunuz Büyükşehir bunu bunu diyor. Karısını aldırdı, Şakir kızını aldırdı.

GRUŞÇU: Onu Şakir abiye sorun.

GÖKDOĞAN: Ona da soracağız, namus sözü veren o.

GRUŞÇU: Mehmet Tokan’a da sorun. Ama Pelda’nın durumu çok farklı. Ben bildiğim için söylüyorum. Ezmesinler bu kızı ya.

GÖKDOĞAN: Kişisel değil, biz Pelda’yı da seviyoruz, Mehmet’i de seviyoruz.

GRUŞÇU: Aynı şey onlar için de geçerli. Günü gelecek bana soracaklar, onları da savunacağım böyle. Seni de savunacağım, onu da. Yanlış anlama, hepinizin emeği var. Bu çocuklarla ben böyle olsam, görüşmesek bile onların emekleri var. Ben aht ettim onlar işe girecek. Ben söz verdim, ötesi yok.

GÖKDOĞAN: Nasıl olacak, adam takmıyor diyorsunuz?

GRUŞÇU: Kim takmıyor?

GÖKDOĞAN: Batur diyorsunuz.

GRUŞÇU: Takmıyor.

GÖKDOĞAN: Deniz en azından git Büyükşehir’de görün dediniz değil mi?

GRUŞÇU: Benim elimde imkan olsa… Ben bugün belediye başkanı olacağım bir günü ikiletmezdim. Bütün çocukları işe alırdım. Ama yok öyle bir gücümüz. Öyle değiliz, rica ediyoruz, bazen sert yapıyoruz, bazen yumuşak yapıyoruz. Kimsenin işi bozulmasın, yeter ki çocukların işi görülsün. Siyaset yapıyoruz bir yandan. Bizi anlamadan işi başka boyuta getirirlerse olmaz. 3 kere oturdum konuştum, ilk değil ki. Ben seni neden aldım karşıma konuşuyorum. Anla sen de beni.

GÖKDOĞAN: Başkanım ben size de üzülüyorum. Ben sizi uyardım. Bu olay sizi de bitirecek bizi de dedim. Pelda’yı seviyoruz, kişisel değil ama nedir bizim açımızdan empati yaparsanız, demek ki Şakir Başkan veya sen. O yapmadıysa sen. Benim muhatabım hem sensin hem Şakir. Şakir de bana söz verdi, siz de bana söz verdiniz.

GRUŞÇU: Bu adi yüzünden verdik biz bu sözü. Bu adi dedi ki, olacak bu iş. Ulan inandık biz de. Abdül Batur sözü. Eylül geçti, Şubat geçti, Nisan geçti. Böyle bir şey var mı, sen bizimle maytap mı geçiyorsun?

GÖKDOĞAN: Tamam başkanım eğer siz her şeyi doğrulukla anlattıysanız…

GRUŞÇU: Kusura bakma küfür ettim çok çünkü burama geldi. Dün daha berbattım. Tansiyonum çıktı.

GÖKDOĞAN: Eğer siz de mağdursanız bize kızmayın. Alın karşınıza konuşun.

GRUŞÇU: Kaç kere konuştum ya.

GÖKDOĞAN: Detaylı bilmiyor çocuklar.

GRUŞÇU: Geliyorlar karşıma böyle, hesap sormalar… Olmaz. Ben sizi korudum kolladım bugüne kadar. Sadece iş mevzusu değil ki. Benim hiçbir beklentim yok onlardan Sadece yetişsinler. Siyaset yapacağız. 10 yıl birlikte yürüyeceğiz. Ben ilçe başkanı kalayım siz milletvekili çıkın. Benim bir şey olmam önemli değil diyorum. Bunun için Sibel’i neden koydum yönetime? Dedim ki bu kızda var yapacak, önünde bir mesafe var. Önce bir yönetime girsin. Engin’i niye soktuk. Yanlış yaptı, bedelini ödedi. Bu da bir aşama. Bunu görecek, deneyim edecek. Bunlar önemli şeyler. Ruben’i koyduk. Yani bir şeyler görüyorum çocuklarda. Kurultay delegesi oldular. Kendilerini ifade etsinler örgüte. Tek istediğimiz bu. Bunun için mücadele ediyoruz. Bir kalemde silmek kolay mı? Yanlış yaptılar. Bedelini ödediler, istifalarını getirdiler. Almadım istifasını. İlk defa yapmış çocuk. İlk defa gençlik kolları başkanı olmuş, tecrübesiz. Özür diledi. Hatasının farkında. Ben şimdi silip atmamak istiyorum ama aşınmaya başladı. Ben laf söylemek de istemiyorum. Kırdım mı çok kötü kırarım. Somut hiçbir şey yok.

GÖKDOĞAN: Ben şimdi gidip her şeyi anlatacağım onlara. Kılıç’ı da anlatacağım. Ben de farkındayım, biliyorum. Bana da söylenen sizin de haberiniz olduğuna dair.

GRUŞÇU: Yalan, öyle bir şey yok.

GÖKDOĞAN: Madem siz de bizim gibi mağdursunuz. Biz Büyükşehir’e Konak yüzünden alınamıyoruz. Sadece Konak ismimiz geçiyor diye.

GRUŞÇU: Doğru.

GÖKDOĞAN: Kime söylesem Konak mı, işin olmaz diyor. Olmuyor.

GRUŞÇU: Mustafa Özuslu dalga geçer gibi. 55 kişilik liste göndermişim, 37’sini işe aldık dedi. Listeyi bir gönderdi Gültepe. Seray’ı, Yazgı’yı zorla soktuk. Lütfen somut gelsinler, bir daha asla gidemezler.

GÖKDOĞAN: Başkanım Kılıçdaroğlu’nun yanına gidiyoruz, bunun sözünü veriyor musun? Arkamızda mısınız?

GRUŞÇU: Ben ne dediysem o. Benimle mücadele edenler benim arkamda duracak. Ben onların temsilcisiyim. Onlar duracak ben de gideceğim.

GÖKDOĞAN: Bizim gibi siz de mağdursanız beraberiz demektir bu. Ben şimdi gidip konuşacağım. Koskoca Genel Başkan imza verecek Tunç Soyer almayacak.

GRUŞÇU: Almıyor.

GÖKDOĞAN: Asker duruşu durması lazım… Demek ki takmıyorlar.

GRUŞÇU: Aynen öyle.

GÖKDOĞAN: Bunu da gidip yüz yüze konuşmak lazım.

GRUŞÇU: Şimdi kurultaya kadar onu besleyecekler, kurultay geldiği zaman genel başkanım biz ilgilendik diyecekler. İşte bizim de bir Rıfat var onu da parti meclisine. Bütün hesap pazarlık bunun üstüne kuruluyor. Bunu yapacaklar.

GÖKDOĞAN: Biz de gidip deriz, büyükşehir almazsa başka şey alır yani bilmiyorum. Kılıçdaroğlu çözecek o zaman. Ben bunu Ankara’ya duyururum.

GRUŞÇU: Duyuracağım tabii ama bu böyle olmaz. Bu sefer beni de karşınıza alıyorsunuz.

GÖKDOĞAN: Başkanım bu olay böyle giderse, hem siz gittiniz hem biz bittik.

GRUŞÇU: Benim çok umurumda değil Deniz. Biz ekip olarak siyaset yapıyoruz. Ben burada varsam bir görev bir öncülük yapıyoruz. Bir şeyi bir yere getirmeye çalışıyoruz. Çakal çukalın elinden kurtaralım diye buradayız biz. Bu iş benden götürüyor. 2 bin 400 lira asgari ücret maaşım var. Cebimdekinden fazla harcıyorum. Kendi evime almadığım gıdayı fakire fukaraya ona buna alıyorum.

GÖKDOĞAN: Tuncay Özkan’ın şirketinde görünüyorsunuz.

GRUŞÇU: Bergama’daki tarım şirketi AGROBAY’da bütün arkadaşlara da söyle. AGROBAY’da çalışıyorum, ofisi burada. Ben sabah çıkarım evimden, giderim AGROBAY’a imzalarımı atarım işimi bitiririm gelirim ondan sonra. 2 bin 400 lira aldığım maaş.

GÖKDOĞAN: Ben dışarıdan duydum başkanım, bankamatik diyorlardı. Söyledim size biliyorsunuz. Bizim içimizden değil ha dışarıdan. Bu sizi bitirecek, bizi de bitirecek.

GRUŞÇU: Şu hale bak ya.

GÖKDOĞAN: Artık iş konusu geçti, biz adalet arıyoruz.

GRUŞÇU: Ben ilçe başkanıyım, bırakayım o zaman. Ya yapmayın. Yemin ediyorum sana siyasetten en ufak bir nemalanma bekliyorsam Allah belamı versin. Bugüne kadar yapmadım yapmayacağım da.Net konuşuyorum. Ben o kadar basit bir adamım ki, bu ilçe başkanlığı bana bir şey getirmiyorsa, bizim birlikte durduğumuz arkadaşlarıma, çimento gibi durmaya çalışıyoruz. Kim için duruyoruz. Ben kendim için durmuyorum ki. Arkadaşlarım için duruyorum. Parti için duruyorum.

GÖKDOĞAN: O zaman gidin başkanım, kendinize yazık.

GRUŞÇU: Bıraksam, benden daha rahatı yok şu anda.

GÖKDOĞAN: Bırak o zaman başkanım.

GRUŞÇU: Kafam da rahat eder ama öyle değil işte. Biz mücadele insanıyız yahu. İlkelerimiz var dedik yola çıktık. Mücadele edeceğiz. Aziz Kocaoğlu’na kafa tuttum ben ya. Kent Konseyi başkan adayı oldum. 2015 senesinde cebimde param yoktu, işsizdim. Aç kongre videosunu, üstümdeki ceketimi arkadaşımdan ödünç almıştım. Çıktım o kürsüye, Aziz Kocaoğlu’nu devirdik biz orada. O mücadele nedendi, çünkü biliyorduk bunlar çakallık peşinde. Oradan nemalanıyorlar, götürüyorlar. Orada onların çarkına çomak sokmak için girdim. Bu mücadeleyi kim verir? Burada Sema Pekdaş’a karşı durmuş adamım, örgütü takmadığı için. Biz yoksak ne olur? Yine çakal çöreklenir.

GÖKDOĞAN: Siz yıpranmayın diye diyorum.

GRUŞÇU: Ben yıpranmam. Eğer beni kimse ilçe başkanı olarak takmıyorsa derim lanet olsun. Giderim sadece oyumu veririm CHP’ye o kadar. Meşakkatli, her türlü küfürü ben yiyorum. Her eleştiriyi ben yiyorum. Her türlü hançeri ben yiyorum. Ama yine de diyorum ki mücadele ediyorum.

GÖKDOĞAN: Kul hakkına giriyorlar. Ben inanıyorum çok şükür, kul hakkı. Allah diyor ki her şeyle gel kul hakkıyla gelme. Sizin yerinizde olsam, insanlar beddua ediyor. Size edenler de var. Ben de ediyorum, size değil. Kim eğer benim hakkını yediyse Allahım çıkarsın.

GRUŞÇU: Aynısını ben de söylüyorum.

GÖKDOĞAN: Helal etmiyorum.

GRUŞÇU: Aynısını söylüyorum.

GÖKDOĞAN: Sema’ya özellikle.

GRUŞÇU: O bensem benden de etme. Ama biz işte öyle değiliz Deniz, fıtratımda yok bu. Hep mücadele ama bir yere kadar gidecek bu da. Sonra yorulacağız. Bak şeker hastası çıktım, onunla mücadele ediyorum. Stresle oldu bunlar. Başkaları ilçe başkanıyken burada mamalandılar. Oradan götürdüler, buradan götürdüler.

GÖKDOĞAN: Biliyorum, ben kimin ne olduğunu çok iyi biliyorum.

GRUŞÇU: Biz yapmadık bugüne kadar. Hak ettiğimiz tavır bu mu yani?

GÖKDOĞAN: Bana anlatıyorsun, ben az çok çözdüm gençlere ve bizim gibi düşünen insanlara da doğru düzgün… Şu an siz kötü durumdasınız. Batur veya Büyükşehir değil.

GRUŞÇU: Onu söylüyorum işte. Adam bizi bu noktaya sokmak istedi ve yaptı. İstediğini aldı işte. Parçalamak istedi onu da başardı. Bunu anlatıyoruz arkadaşlarımıza anlamıyorlar.

GÖKDOĞAN: Bana anlattığınız gibi anlatsanız…

GRUŞÇU: Geçen sefer daha düşük tonajla oturdum konuştum arkadaşlarla. Hakan’a gitmeden önce. Tek tek anlattım.

GÖKDOĞAN: Onu da soracağım zaten.

GRUŞÇU: O operasyon emrini o verdi bize diyorlar. Sakin durun dedim ben. Yüzlerine sorabilirsin. Bize bir siyaset yapılıyor, buna siyasetle cevap vereceğiz ama onu yapacak olan benim. Sakın karışmayın dedim. 2 hafta müsaade istedim. Söylediğim bu. Çıktılar Hakan’a gittiler.

GÖKDOĞAN: Eğer öyleyse hata yapmışlar. Sonucu şuna bağlayalım, siz de eğer mağdursanız. İlçe başkanı olarak takmıyorlar. Ama demek ki sizde de burada bir şey var. Biz mücadele ederiz eğer gerçekten durum buysa…

GRUŞÇU: O çocukların hepsi işe girecek.

GÖKDOĞAN: Ben şimdi gidip çocuklara her şeyi anlatacağım. Tamam mı başkanım? Sonra deme Deniz neden bunu dedin diye. Sizin de mağdur olduğunuzu anlatacağım. Başkan bana omuz versinler, Ankara’ya gideceğiz diyeceğim. Okeyliyorsun değil mi?

GRUŞÇU: Okeyliyorum. Bu genel başkana gitmekse oraya, Büyükşehir önünde kendini yakmaksa yakmak, açlık greviyse açlık grevi, ölümse ölüm. Hepsini yaparım.

GÖKDOĞAN: Tamam başkanım. En yakın sürede toplanıyoruz. Yarın müsait olur musunuz?

GRUŞÇU: Yarın saat 3’te Sibel’e randevu verdim. Arkadaşlarla sen bir konuş, sonra bana bilgi ver. Ona göre bakalım.

GÖKDOĞAN: Yarın onlara da bana anlattığınız gibi anlatın. Sizin de mağdur olduğunuzu onlar da bilsin. Dışarıdan siz kötü görünüyorsunuz.

GRUŞÇU: Sen bana ulaşamazsın, telefonum bozuk.

GÖKDOĞAN: Evet, ben de demiştim ama gözümle gördüm inandım, tamam.

GRUŞÇU: Vallahi çalışmıyor, bir tane WhatsApp hattı aldım kendime şu kıytırık tablete taktım ama bu da çalışmıyor doğru düzgün.

GÖKDOĞAN: Telefon alın bir tane başkanım.

GRUŞÇU: Alacağız şimdi elden düşme bir şey bulacağım. Kusura bakma küfür falan ettim ama.

GÖKDOĞAN: Sen benim kardeşimsin.

GRUŞÇU: Ben seni dost olarak görüyorum Deniz, seninle yakın görüyorum. Herkesle görmüyorum o yakınlığı. O yüzden geldim sana bunları konuştum, biraz da şey yaptım ama kusura bakma. Ben doldum çünkü.

GÖKDOĞAN: Ben de onun için diyorum. Herkes bilsin. Bu hepimizi bitirecek, götürecek. Omuz omuza vermezsek, sizi de bitirecek.

GRUŞÇU: O zaman ne olur, bu çocukları işe alırlar, biz olmayız. Çok da önemli değil. Geçer gideriz. Bu çocukları alıp kullanırlar. Bugüne kadar hep kullandılar. 1 tanesini bile saymadılar. Gidip AKP’lileri MHP’lileri aldılar, 30-40 bin lira koydular ceplerine.

GÖKDOĞAN: Bizim içimizde de var ama başkanım söylemek istemiyorum. Siz aldınız o insanları başkanım yapmayın. Ve adam ettiniz başımıza.

GRUŞÇU: Maalesef.

GÖKDOĞAN: Halen de etmeye çalışıyorsunuz yani.

GRUŞÇU: İşte bu noktada… Siyasetimiz devam etsin, mücadelemiz devam etsin. Benim derdim o. Çocukları kullanmasınlar. İkbal Çam (Konak CHP İlçe Başkan Yardımcısı)’ın oğlu girdi işe. Nasıl girdi biliyor musun? Abdül Batur bana söylemedi bile. Ben birinden öğrendim. İkbal Hanım’ı aradım, Abdül Başkanım bana söyledi tebrik ederim dedim. Neden, düşünsene yöneticinin gözünde ben dışarıdan öğrenmişim.

GÖKDOĞAN: Ama İkbal de çocuklara dediği…

GRUŞÇU: Başkanın haberi var diyor…

GÖKDOĞAN: Evet.

GRUŞÇU: Şöyle haberi var. Seçim günü yani Muratreis’deki delege seçimleri oldu, bitti, İkbal karşıya geçti. Dedim nasıl olur? Aradım konuştum. Çok kötü durumdayım, Rıfatlar (CHP PM Üyesi Nalbantoğlu) geldi söz verdiler bana dedi. Çocuğumu işe aldıracaklar dedi. 3 defa gitmişler. Biz kötü durumdayız o yüzden karşıya geçtik dedi. O süreçte yanlış yapıyorsun, sizi kullanırlar dedim. Kendinizi kullandırmayın dedim. Muhtarlığa gittim söyledim, bunu yaptığın an kendini kullandırırsın dedim. Bunlar şeytani, biz rahmani bakıyoruz olaya. Biz sizi kullanmayız dedim. Senin bir çocuksa derdin, başkanla görüşürüz, elimizden ne geliyorsa yaparız dedim. Abdül Batur’u yanlarında aradım. Açtık megafonu, ben söz veriyorum, çocuğunu işe aldıracağım ama senden ricam var dedi. Yılbaşından sonra alacağına dair söz verdi, öyle aldılar yani İkbal’i. Bütün olayımız bu, benim haberim olan şey bu. Benim bir yöneticim söyledi. İkbal’in çocuğunu işe almışlar, gençler bunu duyarsa çok kötü olur dedi. İkbal ablayı arayıp söyledim. Abdül başkanı aradım biraz böyle soğuk, dedim sanki işe alımlar olmuş, konuşuluyor dedim. Ya İkbal’in oğlunu aldım dedi. Ben sana söyleyecektim dedi. İlknur hanımın oğlu da işe girmek için bekliyordu. İlknur hanım da mücadele etti hak ediyor ama sesini çıkarmıyor. Onun oğlu dururken İkbal’in oğlunu alıyor ki bizi birbirimize kırdırmak için. Bizi bu noktaya getiriyor.

GÖKDOĞAN: Bende bu saatten sonra geri dönüş yok. Ben adam satmam. Kimse suçlu eylemimizi yapacağız.

GRUŞÇU: Hemen hemen. Yarın başlayın. Sen görüş çocuklarla. Ben de onlarla oturup konuşayım bu işi kotaralım. Bu adamlar üzerimize oynadılar hala da devam ediyorlar. Güç vermek istemiyorlar. Bunları ben koparayım oradan sonra çocuklara gel gel yapacak.

GÖKDOĞAN: Öyleyse yazıklar olsun.

GRUŞÇU: Öpüyorum sizi diyecek çocuklara. Hep öyle yapıyor. Bana demişlerdi. Çok dikkat et Abdül Batur’a dediler bana. Öyle bir yaparlar ki yayan kalırsın dediler. Savundum da. Bak hala yan yana geliyorum seninle, ayıptır ya. Her şeyi göğüslüyorum ben senin için. Bu mu senin dostluğun?

GÖKDOĞAN: Şunu da sorayım. Herkese o 15 kişinin içinde varsın diyormuşsunuz.

GRUŞÇU: Oradakileri söylüyorum sana. Leyla Besleyici, Ahmet Yavuz, Sibel Hür, Armağan Uslu.

GÖKDOĞAN: Armağan yokmuş.

GRUŞÇU: Kim söylüyor onu? Benim gönderdiğim listede var Armağan Uslu.

GÖKDOĞAN: Listeyi kiminle yaptınız siz?

GRUŞÇU: Ben kendim yaptım listeyi.

GÖKDOĞAN: He kendiniz yaptınız, tamam. Benim demek istediğim, 100’e yakın insana 15 kişinin içinde sen de varsın demişsiniz.

GRUŞÇU: Kimseyle konuşmadım ben bunu. Bir seninle konuştum. Bir Armağan Uslu ile konuştum geçen gün...

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.