İddianamede çok ilginç detaylar
Adnan Oktar iddianamesinin detayları ortaya çıktı. İddianamede, ‘Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü’ olarak adlandırılan örgütün, Hizbullah ve FETÖ terör örgütleri benzeri bir yapılanmaya sahip olduğu belirtildi.
- Ege Postası
- 14.07.2019 - 11:41
Milliyet'ten Elif Altın'ın haberine göre; Adnan Oktar suç örgütüne yönelik hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı. İddianamede şüpheli Fatma Ceyda Ertüzün’ün eski bir siyasetçi ve kapatılan Zaman gazetesi yazarına önemli bir mail attığı ve 17-25 Aralık sürecinden iki ay önce, 5 Eylül 2013 tarihinde attığı mailde “Sonbaharda Türkiye’de beklenen kalkışmadan evvel bu seri toplantıları yapmamız çok faydalı olacaktır” şeklinde ifadeler bulunduğu ortaya çıktı.
Leyla isimli tercümanın ise örgüte çalıştığı ve Rusya’da yapılan Akkuyu ve Kırım görüşmeleri da dahil olmak üzere katıldığı bütün görüşmlerin notlarını Dragos’a yani Adnan Oktar’a sızdırdığı anlatıldı.
Adnan Oktar Suç örgütüne yönelik hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı. İddianamede örgüt, Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü (AOSSÖ) olarak adlandırıldı.
'Beklenen Salih Zat'
İddianamede Oktar’ın, A9 TV kanalında yapılan programa yurtdışından getirilen başka dinlere mensup şahıslar ağırladığı, FETÖ ideolojisi benzeri dinler arası diyalog ekseninde programlar yaptığı ifade edildi. İddianamede dini istismar eden örgütlerin faaliyetlerine yasal görünüm kazandırmak amacıyla kendilerine masum isimler taktıkları belirtilerek, bu doğrultuda FETÖ’nün kendisini “Hizmet hareketi”, Hizbullah terör örgütünün “Mustazaflar Cemiyeti” olarak tanıtması gibi, Adnan Oktar suç örgütünün de kendilerini “arkadaş grubu” olarak tanıtarak, “Bilim Araştırma Vakfı” ismi altında, yasal bir görünüm kazanmayı amaçladıkları ifade edildi. İddianamede ayrıca FETÖ mensuplarının, örgüt lideri için “beklenen salih zat” ifadesini kullandığı, bu vesileyle elebaşlarını kurtarıcı ulvi bir varlık veya diğer bir tabirle sözde “mehdi” olarak gördükleri, Oktar’ın da mensupları tarafından sözde “mehdi” olduğuna inanıldığı, kendisinin de bunu ima ettiğinin bilindiği anlatıldı.
Seçimde oy kullanmadı
İddianamede Adnan Oktar’ın askerliğini bedelli er olarak yaptığı, YSK kayıtlarına göre son 10 yılda gerçekleştirilen hiçbir seçim ve referandumda oy kullanmadığı belirtildi. Oktar’ın 25. dönem, 26. dönem, Cumhurbaşkanı ve 27. dönem milletvekili genel seçimi, 12. Cumhurbaşkanı seçimi, 30 Mart 2014 Mahalli İdareler Genel Seçimi, ve 2017 halk oylaması seçimlerinde oy kullanmadığının tespit edildiği, adına herhangi bir aktif ve pasif tapu kaydına rastlanılmadığı, bugüne kadar herhangi bankacılık işlemine rastlanılmadığı, bugüne kadar herhangi bir şirkette çalışma kaydına rastlanılmadığı, herhangi bir şirkette yöneticilik ve ortaklık kaydına rastlanılmadığı ifade edildi. Oktar’ın siyasi konjonktüre göre üyelerine talimatlar vererek hangi seçimlerde oy kullanılıp kullanılmayacağını belirlediği, başkanlık sistemine geçişe dair referandum ve seçimlerde oy kullanılmaması yönünde kesin talimatının olduğu belirtildi.
İddianamede, örgüt liderinin erkek örgüt üyelerine yönelik askerliğe gidilmemesi yönünde talimat verdiği, örgüt üyelerinin askerlik hizmeti süresince örgüte hizmet edemeyecek ve daha da önemlisi örgüt ideolojisinden uzaklaşabilecek olmaları, örgütten uzaklaşılması halinde iradelerinin bağımsızlaşması ve sorgulama yeteneklerinin gelişmesi ve devamında bu durumun örgütten çıkmalarına sebebiyet verebilecek olmasından mütevellit örgüte katkılarının sonlanacağını düşünerek bu talimatı verdiği ifade edildi.
Görüşmeleri sızdırmış
İddianamede itirafçı olan şüpheli Ece Koç’un ifadesine yer verildi. Koç ifadesinde, “Rusya bağlantısı ile ilgili olarak Fatih Menet’in şirketinde yönetici olan ve Rusya’daki işlerini takip eden Leyla Izmaılova isimli Rus kökenli veya Tatar bir kız vardı. Leyla çok üst düzey bir tercümandı. Türkiye’den bakan veya üst düzey bir görevli gittiğinde Rus yetkililer ile yapılan görüşmelerin tercümesini yapıyor. Leyla tercümesini yaptığı bu görüşmelerin içerikleri hakkında örgüte bilgi vermesi için genelde Fatih Menet’e bilgi verirdi. Adnan Oktar ile ara ara bire bir de görüşürdü.
Leyla en son Akkuyu Nükleer Santral ve Kırım görüşmelerine de katılarak tercümanlık yaptı. Aldığı notları Fatih Menet aracılığı ile Dragos’a gönderdi. Bu notlarda Suudi prensleri ile ilgili de bilgiler vardı. Bu bilgilerde veliaht prenslerden hangi prensin Amerika’nın adamı olduğu, hangisinin Rusya’ya yakın olduğu gibi bilgiler vardı. Dışişleri heyeti 2017 yılı sonu veya 2018 yılında Rusya’ya Suriye konusu ile ilgili olarak gittiğinde Leyla yine tercümanlık yapmış. Bu görüşme gizliydi ve medyaya yansımadı. Bu görüşme ile ilgili de bilgi gönderdi” diye konuştu.
Koç ifadesinin devamında, 30 Ocak 2018 tarihinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında gerçekleşen görüşmede Leyla’nın tercüman olarak bulunduğunu ve görüşmede alınan siyasi kararların Leyla tarafından kendisine iletildiğini anlattı.
Ece Koç ifadesinde şunları anlattı:
"Putin'in eşi ile arkadaş"
“Tina Kandelaki isimli Rus bir bayanla görüşme yapmak istiyorduk. Tercüme konusunda Leyla’dan yardım istedik. Ahmet Oktar Babuna bu kadın ile İsviçre’deki Davos toplantısında tanışmıştı. Örgüt tarafından misafir edilmek istendi. Kadın da bu isteği kabul etti. Leyla Tina Kandelaki’nin bu isteğimizi kabul etmesini ilginç bularak ‘Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ikinci eşi ile çok yakın arkadaş olduğu, Putin ailesinin birçok özel sırrına vakıf olduğu, Rusya Devlet Televizyonu’nun genel müdürü olduğu, ayrıca Rusya Devleti adına ajanlık olarak değerlendirilebilecek özel bilgi toplama faaliyetleri de yürüttüğü, bu yüzden kadının Türkiye’ye geliş amacının farklı olabileceği’ şeklinde konuştu.”
Eski bir siyasetçiye ilginç mail
İddianamede, Oktar’ın suç örgütü lideri olarak FETÖ silahlı terör örgütü ile organik olarak üyelik şeklinde bir bağ teşkil etmese de FETÖ’ye üye olmamakla birlikte yardım etme şeklinde eylemlerinin olduğunun tespit edildiği belirtildi. Şüpheli Fatma Ceyda Ertüzün’ün eski bir siyasetçi ve kapatılan Zaman gazetesi yazarına önemli bir mail attığı belirtildi. 17-25 Aralık sürecinden iki ay önce 5 Eylül 2013 tarihinde yapılan yazışma içeriğinde, “Türkiye ile ilgili raporlar hazırlıyorlar. Bizim CFR’da toplantımızdan haberdar oldukları için Türkiye’den gelen misafirlerin yani sizinle birlikte bizim, onlara da brifing vermemizi istiyorlar. Ve bunun dışında başka Foundation For Defense and Democrasies adlı adlı kuruluştan Jonathan Schanzer de ilk kez Türkiye’den bizi ağırlamak istiyor. Bu sebeple bir hafta kadar orada sizi misafir etsek olur m? Sonbaharda Türkiye’de beklenen kalkışmadan evvel bu seri toplantıları yapmamız çok faydalı olacaktır” şeklinde ifadeler bulunduğu ortaya çıktı.
İddianamede, 17/25 Aralık darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra ABD’de Hakan Atilla davası olarak bilinen davanın bilirkişisi Jonathan Schanzer’in Adnan Oktar suç örgütü tarafından geçmiş dönemde ülkemizde masrafları karşılanarak misafir edildiği, burada üst düzey kişilerle görüşmeler yaptırıp bilgi toplattırıldığı belirtildi.
'Hükümeti devirme raporu'
Şüpheli Yeliz Sucu ifadesinde, “Aylin Atmaca, 2014 yılında şu anda Henri Barkey ile birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve hükümetin devrilmesine yönelik rapor hazırlayan bir kişidir. Bu kişinin FETÖ ile ilgili birçok yazısı vardır. İngiliz derin devletinin ajanları ile bağlantılıdır” dedi.
Notlar almışlar
Şüpheli Fatma Ceyda Ertüzün’den ele geçen dijital materyallerdeki word dosyasında, “görüştüğümüz kişi” başlıklı word belgesinde Başbakanlık’ta görüştükleri bir kişi hakkında notlar aldıkları, bu notlar içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Başkanı Hakan Fidan ve siyasi şahıslarla ilgili notlar da ortaya çıktı.
Didem Ürer'e temizlik talimatı
İtirafçı olan Beril Koncagül, “Ben şahsi olarak altı aydır cezaevindeyim. Altı ayda şu anda fark ettiğimi net olarak söyleyebilirim. Ben cezaevinde yaşadığım süre boyunca kendimi 9 yıldır hiç olmadığı kadar özgür hissettim. 11 Temmuz 2018 tarihindeki operasyondan Oktar’ın haberi vardı. Adnan Oktar dijital temizlik yapılması talimatını Didem Ürer’e verdi. Didem Ürer’in koordinasyonunda örgütteki tüm dijital materyallerin geçmişine yönelik dijital temizlik Deniz Tanık tarafından yapıldı” dedi.
Profesörleri de fişlemişler
Aramalarda ele geçen hard disk içinden örgüt üyelerinin Adnan Oktar’a kayıt dışı, özel muayenehaneler üzerinden psikiyatri alanında rapor almak için profesörler ile yaptıkları görüşmeler sonucunda 34 doktor hakkında fişleme listesi tutulduğu ortaya çıktı.
O listede, profesörler için şu ifadeler kullanıldı:
- Prof. Dr. Vedat Sar: Sinirleri bozuldu. Kesinlikle yapamayacağını söyledi.
- Doç.Dr. Ahmet Kibaroğlu: Veriyor.
- Prof. Dr. Ayhan Kalyoncu: Paraya düşkün. İki gün düşünüp rapor için fiyat söyleyecekti. Deli çıktı.
- Prof. Dr. Sedat Özkan: Çok olumlu rapor verdi.
- Prof. Oğuz Karamustafaoğlu: Veriyor inşallah. Etkili olabilecek kişilerin isimlerini verdi.
- Prof. Dr. Kemal Arıkan: Verdi.
Gelir kaynakları
İddianamede, örgütün ana gelir kaynaklarının, örgüt mensubu kişilerin ticari faaliyetleri, banka ve kredi dolandırıcılıkları, uluslararası ticari faaliyet ve dolandırıcılık, ailelerinden servet aktarma ve miras intikallerinden elde edilen gelirler olduğu ifade edildi.
Yorum Yazın