İzmir Barosu ‘çarklar dursun’ dedi, iktidara yüklendi
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına İzmir Barosu’ndan basın bildirisi yayınlandı. Hükümetin koronavirüs ile mücadele kapsamında aldığı kararlara eleştiri getiren İzmir Barosu, yayınladığı bildiride alternatif çözüm önerileri sundu.
- Ege Postası
- 07.04.2020 - 13:15
İktidarın Covid-19 ile mücadelede gerekli tedbirleri almadığının ifade edildiği bildirinin tamamı şu şekilde:
Türkiye, dünyanın diğer birçok ülkesi ile beraber koronavirüs salgınından ziyadesiyle etkilenmekte. İlk vakanın görülmesinin üzerinden geçen yaklaşık 20 günlük süreçte Türkiye, resmi sayılar dâhilinde dünyada en çok Covid-19 vakası görülen 9. ülke konumuna gelmiş durumda. Ancak maalesef alınmayan tedbirler, yönetilemeyen kriz süreci ile birlikte ülkemizin, bu sıralamada daha üst basamaklara tırmanacağı açıktır. Covid-19 salgınına ve benzeri küresel salgınlar karşı aklın ve bilimin gösterdiği çözüm evde kalmak iken, bu yol takip edilmiyor.
Siyasi iktidar tarafından alınmayan tedbirlerin en olası kurbanları da ne yazık ki emekçiler olacak görünüyor. Dil, din, cinsiyet, milliyet ayrımı yapmayan salgın ile mücadelede açık bir sınıf ayrımcılığı yaşanıyor. İşçiler fabrikalarda, kalabalık iş yerlerinde, toplu taşımada ölüme gönderilirken “evde kal” çağrıları yapılıyor.
İktidarın, “çarklar dönecek” dayatmasının en büyük bedelini, bu salgın koşullarında çalışmak zorunda bırakılan büyük oranda örgütsüz işçiler ve aileleri ödeyecektir. Ancak meselemiz salgındır ve bedel bununla sınırlı kalmayacaktır. Bedeli, patronların çıkarları uğruna salgının kontrolü zorlaştıkça bütün bir toplum ödeyecektir. Çarkların dönmesi, daha çok işçinin hasta olması demek; çarkların dönmesi, daha fazla temas demek, daha fazla risk demek. Çarkların dönmesi, virüsün fabrikalardan bütün yaşam alanlarına doğru yayılması, hasta sayısının katlanarak artması demek. Çarkların dönmesi, salgının bir işçi kırımına dönüşmesi demek.
Hükümet, bir yandan 20 yaş altına sokağa çıkmayı yasaklarken, bir yandan yine “çarkların dönmesi” adına genç işçileri bunun dışında tutmaktadır. İşverenlerin dayatması sonucu, çoğu özel sektörde olmak üzere, 18-20 yaş arasında 811 bin genç işçi çalışmaya zorlanmaktadır. Bu gençlerin diğer yaşıtlarından bir farkları, onları virüsten koruyacak ilahi bir güç varmış gibi davranılmakta, alınan önlemlerin çelişkili ve samimiyetten uzaklığı gözler önüne serilmektedir.
İzmir Emek ve demokrasi Güçleri olarak, kriz sürecini yönetemediği açık olan hükümet tarafından görüntüyü kurtarmak amaçlı alınan bu kararlara karşı herkesi sesini yükseltmeye, aşağıdaki taleplerin arkasında bir araya gelmeye davet ediyoruz:
Temel, acil ve zorunlu olanlar dışında mal ve hizmet üretimi durdurulmalı, bütün işçiler en az iki hafta ücretli izne çıkarılmalı, salgının gidişatına göre bu süre yeniden değerlendirilmelidir.
Bu süreçte işten atmalar yasaklanmalı, sürecin başından bugüne işsiz kalanlar için patronlara en ağır yaptırımlar uygulanmalı, işçilerin mağduriyetleri giderilmelidir.
Tüketici, konut ve taşıt kredileri ile kredi kartı borçları ve elektrik, su, doğalgaz ve iletişim faturaları salgın riski boyunca faiz işletilmeden ertelenmelidir.
Bu süreçte özel sağlık kuruluşları kamu kontrolüne geçirilmeli, yurttaşların sağlık hizmetlerine erişimi istisnasız ve ön koşulsuz bütünüyle parasız olmalıdır.
Salgınla mücadele koordinasyonunda katı bir disiplin uygulanmalı, bilimsel yaklaşım ve bilgi paylaşımında açık ve şeffaf olunmalıdır.
Başta hekimler, sağlık ve belediye çalışanları olmak üzere, tüm zorunlu işlerde koruyucu ekipman başta olmak üzere bütün eksiklikler giderilmeli, herhangi bir aksama yaşanmayacağına dair güven verilmeli ve bu işlerde çalışan herkes düzenli olarak testten geçirilmelidir.
Salgın dönemlerinde dezavantajlı kesimler olarak kabul edilen; hiçbir geliri ve birikimi olmayan yoksullar, göçmenler ve tutuklu/hükümlüler için yaşamlarını ve sağlıklarını koruyacak fiili ve yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
Bu süreçte bir yandan da, internet mağazaları, çeşitli kampanyalarla yurttaşlarımızı tüketime teşvik etmeye çalışırken maalesef bir internet alışverişi çılgınlığı yaşanıyor. Buna paralel olarak bu sektörde çalışan emekçiler, kalabalık ve çoğunlukla sağlıksız çalışma alanlarında haftada 6 gün, günde 14-15 saat mesai ile internet siparişlerini yetiştirmeye çalışıyor. Sektörün en önemli ayağı olan kargo ve PTT emekçilerinin iş yükleri de benzer şekilde artıyor. Bu durumun ortadan kalkması adına ve toplumsal dayanışmanın gereği olarak, tüm yurttaşlarımızı duyarlılık göstererek zorunlu olmayan online alışverişlerini salgın süresince ertelemeye, sektörde emek verenlerin iş yüklerini hafifletmeye çağırıyoruz.
Toplum sağlığını korumak, salgın sürecini bir an önce asgari can kaybı ile atlatmak adına bu taleplerimize kulak verilmesi çağrımızı İzmir kamuoyunun bilgisine sunarız.
Yorum Yazın