Dolar 34,6528
%0.04
Euro 36,7234
%0.35
Altın 2.936,830
%0
Bist-100 9.640,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Kadınların yüzde 38'i şiddet görüyor

Kadınların yüzde 38'i şiddet görüyor

İzmir Halk Sağlığı Müdürü Bediha Salnur, kadına yönelik şiddetin birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de güncelliğini koruyan bir sorun olmaya devam ettiğini söyledi.

  • Ege Postası
  • 24.11.2016 - 12:01

Salnur, Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddet araştırması verilerine göre, kadınların yüzde 38'inin yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddetten birine maruz kaldığına dikkat çekti.

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle bir açıklama yapan İzmir Halk Sağlığı Müdürü Bediha Salnur, kadına yönelik aile içi şiddetle mücadele ile ilgili olarak Halk Sağlığı Müdürlüğü'nde eğitimler programlandığını belirtti. Kadına yönelik aile şiddetin varlığını ve nedenlerini anlayabilmek için toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal eşitsizliği gibi kavramlara bakmanın gerektiğine dikkat çeken Salnur, "Toplumsal cinsiyet kız ve erkek çocukların belli rollerle büyütülmesidir. Örneğin erkeklere genellikle evi geçindirmek ve aileyi korumak görevleri verilirken, kadınlardan evi çekip çevirmeleri, çocukları büyütmeleri beklenir. Bunun sonucunda kadınlar çoğu zaman çalışma hayatından uzak kalırlar. Toplumsal cinsiyet aynı zamanda bizim 'erkeklik' ya da 'kadınlık' olarak algıladığımız özelliklerdir. Biçilen bu rollere uymak için bizlere kadın ve erkek olarak nasıl davranacağımız ve kendimizi ifade edeceğimiz de öğretilir. Örneğin, genellikle erkeklere güçlü olması öğretilirken kadınlara yumuşak başlı olmaları ve itaat etmeleri öğretilir. Toplumsal cinsiyet bizim biyolojik cinsiyetimize dayanarak toplumun kadın ve erkek için ürettiği farklılıklardır. Katı toplumsal cinsiyet rolleri haklarımızı yaşamamızı engeller. Haklar, sorumluluklar ve fırsatlar erkek ya da kız çocuğu olarak doğmalarına bağlı değildir. Kız çocukları sadece kız oldukları için eğitimden mahrum bırakılamazlar" diye konuştu. 


"KIZLARA DA EŞİT FIRSATLAR TANINMAYA BAŞLANDI"
Son yıllarda yürütülen pek çok kampanya sonucu kızlara da eşit fırsatlar tanınmaya ve böylelikle onların da eğitim haklarından yararlanmaya başladıklarını kaydeden Salnur şunları söyledi: 

"Ancak hala bazı ailelerde özellikle ekonomik sıkıntı söz konusu olduğunda okula gönderilen erkek çocuklardır. Bunun nedeni erkeğin ailenin geçimini sağlayacak olması, kadının da kocası tarafından bakılacak olduğu anlayışıdır. Yine aynı şekilde mülkiyet hakkı büyük bir çoğunlukla erkeklerdedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği öncelikle bir kadın konusudur; çünkü kadınları etkiler ve cinsiyet eşitsizliğinin acısını çekenler de asıl olarak kadınlardır. Kadınların ve erkeklerin eşit paydaşlar olmaları ve çözümlere eşit biçimde inanmaları gerekir."

YÜZDE 38'İ FİZİKSEL YA DA CİNSEL ŞİDDETE MARUZ KALIYOR
Kadına yönelik şiddetin, kadının en temelde yaşamını tehdit eden ve toplumsal hayata katılımına engel olan sosyal bir sorun olduğunu belirten Salnur, Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddet araştırması verilerine göre, kadınların yüzde 38'inin yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddetten birine maruz kaldığını dile getirdi. Araştırmaya göre fiziksel şiddetin neredeyse her 10 kadından 1'inde gebelik sırasında da devam ettiğini söyleyen Salnur, "Verilere göre, evlenmiş kadınların yüzde 36'sı, yaşamlarının herhangi bir döneminde eşleri ya da birlikte oldukları erkeklerin fiziksel şiddetine maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Evlenmiş kadınların yüzde 12'si, yaşamlarının herhangi bir döneminde eşleri ya da birlikte oldukları erkekler tarafından cinsel şiddete maruz bırakıldıklarını belirtmişlerdir. Kadınların yüzde 26'sı 18 yaşını tamamlamadan evlenmişlerdir. Erken yaşta evlenen kadınların yarısı fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalırken, 18 yaşından sonra evlenen kadınlarda bu oran üçte bire inmektedir. Erken yaşta evlenen kadınların maruz kaldığı şiddet biçimleri arasında cinsel şiddet oranı, yüzde 19 ile daha belirgindir. Türkiye genelinde hakkında ilk kez bilgi toplanan ısrarlı takip, her 10 kadından neredeyse 3'nün en az bir kez maruz kaldığı şiddet biçimidir. En yaygın ısrarlı takip biçimleri telefonla arama (yüzde 19), kısa mesaj, mektup ya da e-posta gönderme (yüzde 8), sosyal medya aracılığıyla takip etme (yüzde 6) ile çalışılan ya da yaşanılan mekânlara gelerek rahatsız etme (yüzde 6) biçimindedir. Araştırma sonuçları sık rastlanan ısrarlı takip eylemlerinin faillerinin daha çok yabancılar olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ancak ölüm ve zarar verme tehdidi içeren ısrarlı takip biçimlerinin failleri daha çok eski eşler ve birlikte olunan erkeklerdir" dedi.

ÜLKE GENELİNDE MÜCADELE EDİLMELİ
Kadınlara yönelik şiddetin, ülke genelinde mücadele edilmesi gereken öncelikli toplumsal sorumluluklar arasında yer aldığına değinen Salnur, "Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için sivil toplum kuruluşlarının, kadın örgütlerinin, kamu kurumlarının ve üniversitelerin işbirliği içinde yürütecekleri çalışmalar önemlidir" diye konuştu. (DHA)

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.