Karamollaoğlu'ndan 'Altılı Masa' açıklaması
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Altılı Masa, sırf bu sistemi değiştirmek isteyen altı parti tarafından kurulan bir masadır. Biz, tek adam rejiminin ülkemize fayda sağlamadığını gördük. Yeniden, biraz daha tedbir alarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçme kararı aldık. Bu kararda da inşallah bütün çabalara rağmen birlikteliğimizi devam ettireceğiz. Dışarıdan bakıldığında ‘bunlar uzlaşamazlar’ zannediliyordu ama biz uzlaştık. Asgari müştereklerimizi belirledik. Türkiye’yi, bu sistemi değiştirecek ve bu sistem değişene kadar da uygulanacak politikaları belirleyen çalışmalar yaptık” dedi.
- Ege Postası
- 29.12.2022 - 15:32
Temel Karamollaoğlu, Saadet Partisi Genel Merkezi’nde bugün düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Karamollaoğlu, şunları söyledi:
“İleride Türk siyasi tarihi kaleme alındığında, herhalde AK Parti iktidarının ne kadar çelişkili bir süreç yürüttüğünü, daha doğrusu Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu badireli süreçte oynadığı rolü çok daha açık bir şekilde gözler önüne koyacaklar. Çelişkilerle dolu bir dönem, tek başına 20 yıldan uzun süre iktidarda kalan bir iktidarla karşı karşıyayız. Sadece ülkemiz için değil, despotik ülkelerde iktidara gelenler, ömürleri boyunca iktidarda kalırlar. Rusya’da, Çin’de geçmişte olduğu gibi. Ama demokratik ülkelerde değişim kaçınılmazdır. Çelişkilerin en önemlisi ise Sayın Erdoğan’ın başlangıçta söylediği sözler, verdiği sözler. Bunların ne kadar gerisinde kaldığımızı görmekten hakikaten üzüntü duyuyoruz. 2002 yılında seçime giden, siyasi hakkı bile olmayan bir kişinin bugün geldiği noktadaki tavrı, çelişkiyi görmemek mümkün değildir.
Çok teferruata girmeden ana başlıklarıyla söylüyorum; kendisi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olarak geldiğini deklare etmişti. Büyük Ortadoğu Projesi neydi, emin olun bilmediği kanaatindeyim. Ama adı büyük olduğu için bu projenin içinde bizim yer almamızı önemsedi. Ama Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedefinde Türkiye Cumhuriyeti vardı. Bizim topraklarımızın parçalanması, bölünmesi, küçük küçük devletlerin oluşması vardı. Irak müdahalesine verdiği sözü tutmak için bütün kaide ve kuralları Sayın Cumhurbaşkanı, o dönem de çiğnedi. Meclis müdahaleye izin vermedi ama tek başına kendisi bir çıkış yolu aradı. Bizim hava sahamızı, limanlarımızı Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın silahlı kuvvetlerine açtılar.
“UYGULANAN EKONOMİ POLİTİKASIYLA TÜRK EKONOMİSİ ÇÖKERTİLDİ”
Yola çıkarken kullandıkları ifade çok önemli; ‘Biz, Milli Görüş gömleğini çıkardık’. Nazik bir ifade, basit tarif ediyor. Sanki basit bir giysiden ibaretmiş gibi, ama ne giydiğini de çok açık bir şekilde ortaya koydu. Bugün Beyaz Saray’a Sayın Cumhurbaşkanı gidemiyor ama daha yasaklıyken Beyaz Saray’da poz verdi. Arkasından da çıkarılan Milli Görüş gömleğinin yerine Amerika’da kendisine cesaret madalyası verilen bir yeni gömlek giydi. Siyonist yapı tarafından giydirildi bu gömlek.
Uygulanan ekonomi politikasıyla Türk ekonomisi aslında çökertildi. Kalkınıyormuş gibi bir intiba doğuruldu ilk başta, bugün geldiğimiz noktayı hepimiz görüyoruz. Dış politikada bir kargaşanın içine düştük. Adalet en önemli meselemizdi Türkiye’de; siyasetin adalete müdahale etmemesi. Ama bugün adalet mefhumu bile mumla aranır oldu. Adalete her noktada müdahale ediliyor, en alt kademeden en üste kadar. Bu değişiklikler sağlanırken hiç yoktan, birdenbire yeni bir ekiple iş birliği yaptı Sayın Erdoğan. Bugün ‘FETÖ’cü’ diye tarif edilen ekip, doğrudan doğruya Sayın Erdoğan’ın kendi eliyle inşa ettiği bir ekiptir. Öyle bir noktaya geldi ki kendisini bile tehdit ettiği kanaati doğduğu için 15 Temmuz’dan sonra şartlar değişti. Bugün Sayın Erdoğan’ın yanında bulunmayan, ama görevde olan birçok insan ‘FETÖ’cü’ olarak nitelendiriliyor. Erdoğan’ın yanındaysa farklı bir kategoriye konuluyor.
Bugün ülkemizde adaletten bahsetmek artık, eğer o adalet konusunda iktidar mensubu birisi bir taraf değilse mümkün değil. İktidara mensup olanlar ve onlarla irtibatlı olanlar her zaman haklı çıkıyor. Öyle bir adalet olmaz ki. Kimse adalete güvenemez. ‘Adalet mülkün temelidir’ inancımızda da bu önemli bir unsurdur.
Adalet, ülkemizde kayboldu. Adalet müessesesi, tamamen AK Parti’nin, Sayın Cumhurbaşkanı’nın etkisi altına girdi. O kadar süratli terfiler oluyor ki bir kişi, gelinen noktada, AK Parti’nin herhangi bir kademesinde görev almamışsa, aday olmamışsa, milletvekili olmamışsa, bürokraside belli bir yerlere gelmemişse terfi etme imkanı ortadan kalkıyor.
“2023’TE YAPILACAK SEÇİMLERDE İKTİDARIN TEKRAR KAZANMA İHTİMALİ YOK”
Fikir ve düşünce hürriyeti artık bir hayal. Eğer sizin fikir ve düşünceleriniz iktidarın hoşuna gitmiyorsa her an tehdit altındasınız demektir. Bir kutuplaşma ortamı doğuruldu. Bu kutuplaşma, ülkemizi maalesef ciddi bir uçuruma doğru sürüklüyor. Ehliyete ve liyakate gerekli önem verilmediği için problemler artık çözülemiyor. İktidar beceriksizleşti, problemleri çözemiyor. Çünkü ehil insanlara görev vermiyor. Ehil insanlar, kendi istedikleri tarzda konuşmadıkları, davranmadıkları zaman da hemen uzaklaştırıyorlar görevlerinden. Bundan dolayı artık AK Parti’nin ülkemizdeki problemleri çözme olasılığı tamamen ortadan kalktı. Bu da çok açık bir şekilde görülmeye başladı. Bundan dolayı da 2023 yılında yapılacak seçimler ister erken ister geç olsun bu iktidarın tekrar bu seçimleri kazanma ihtimali yok. Eğer siz seçmen kütükleriyle oynarsanız, sandıklara müdahale etme cesaretini gösterirseniz, o kadar aşağılara inerseniz bilmem nereye kadar götürürsünüz bu ülkeyi ama ben artık bu ülkede yaşayan insanların, yüzde 60’ların değil yüzde 70’lerin AK Parti’den ümidini kestiğini görüyorum.
Sayın Maliye Bakanı, ‘Gözümdeki ışığa bak’ diyor. Senin gözünde ışık olsa ne yazar, olmasa ne yazar? Ben, senin yaptığın israfa, yolsuzluğa, yanlış kararlara bakarım. Şimdi çareyi muhalefeti tenkitte buluyorlar. Muhalefet, elbette tenkit yapmak mecburiyetindedir. Çünkü muhalefet, iktidarı denetlemek için gözünü açar, yanlışları tespit eder ve bunları kamuoyuyla paylaşır. Bu, muhalefetin görevidir. Ama bundan çok ciddi manada rahatsızlık duyuyor iktidar. Özellikle ekonomi noktasında sıkıntılarımız aldı başını gidiyor. Mesela asgari ücret tespitiyle ilgili aylardır konuşuluyor. Kaç kere tespit yapıldı bu sene içinde? En sonunda geldi, açlık sınırının altında bir rakamı asgari ücret olarak belirlediler. Az bir rakam değil ama emin olun, birkaç ay sonra göreceksiniz ki bu 8 bin 500 lira yine açlık sınırının altında kalacak, ihtiyaç patlayıp gidecek. Neden? Çünkü sistem bozuk. Çünkü almaları icap eden tedbirleri almıyorlar. İsraftan vazgeçmiyorlar, yolsuzluğun önüne geçmiyorlar. Siz bu tavırları sergilerseniz, ekonomide etkili bir politika uygulayamazsınız onun için 8 bin 500 lira, bize göre yetmez. Her zaman şunu söyledik; özellikle fert başına düşen milli gelir dağılımında bazı kıstaslar var. Açlık sınırı, dört kişilik bir ailenin bir ay müddetle karnını doyurabilmesi için duyduğu ihtiyaç. Normalde bir ülkede çalışan insanların en az yoksulluk sınırı seviyesinde ücret almaları gerekir. Bugün devlette çalışan memurların büyük bir kısmı bu rakamı alamıyor. Genel müdürler, daire başkanları, bir kısmı onu alabiliyorlar. Bu, ülkenin bir bütün olarak yokluğa mahkum edildiğinin en açık işaretidir. Çok açık ve net söylüyorum; bizim hedefimiz, en kısa zamanda asgari ücreti yoksulluk sınırına çıkarmaktır.
“BU İKTİDAR PROBLEMLERİ ÇÖZEMEZ, ÇÜNKÜ ‘İTİBARDAN TASARRUF YAPILMAZ’ KANAATİNE SAHİP”
Biz hem ekonominin nasıl işlemesi gerektiğini, hangi israflardan kaçınacağımızı, hangi masraflardan vazgeçeceğimizi, ama üretimi artıracak hangi tedbirleri alacağımızı biliyoruz. Türkiye yeni bir yola girmek mecburiyetinde, seferberlik ilan edilmek mecburiyetinde. Yeni yatırımlar yapmak, o üretimle ülkemizi zenginleştirmek, orada çalışan insanlarla işsizliği azaltmak; bunların hepsi aynı kefeye girer. Doğru karar verdiğiniz takdirde ekonomi de düzelir, geçim sıkıntısı da ortadan kalkar. İnsanlar bugünkü gibi açlığa mahkum hale gelmez, işsiz hale düşmez. Şimdi ‘İşsizlik yok’ diyorlar. ‘Ne kadar insana sosyal yardım yapıyorsunuz’ diye sorduklarında da 11-12 milyon. Ama onlardan bir tanesi ‘Aldığım parayla da geçinemiyorum, ben iş arıyorum’ dediğinde hemen sosyal yardım kesiliyor. Bundan dolayı da kimse alenen iş arama yoluna giremiyor. Buna da ‘İşsizlik yok, kimse iş istemiyor’ diye cevap vermeye kalkıyorlar. Onun için problemleri çözemezler, problemin farkında değiller çünkü.
Bundan dolayıdır ki bu verilen zammın birkaç ay sonra eriyeceğine ve maalesef bu bir temenni değil bir öngörü ve ülkemizi yeniden bugünkü şartlara döneceğinden inanıyorum, korkuyorum daha doğrusu böyle bir hale düşmesinden. İktidarın bunu düzeltme imkanı yok, çünkü kafa yapısı değişmedi. Hâlâ ‘itibardan tasarruf yapılmaz’ kanaatine sahip. Sayın Cumhurbaşkanı bir yerden bir yere gittiğinde, şehir içinde peşinden giden en az 100 tane araç var. Camiye giderken de öyle gidiyor, başka bir ziyarete giderken de yurt dışına giderken en az 6-7 tane uçakla gidiyor. Birisinde korumalar, birisinde korumaların kullanacağı silahlar, araçlar. Birisinde kendi araçları. Amerika buna rıza göstermediği için de Washington’a gidemiyor Sayın Cumhurbaşkanı, New York’ta kalıyor.
“TÜRKİYE’DE YAŞAYAN İNSANIMIZIN BÜYÜK BİR KESİMİ ARTIK İKTİDARDAN ÜMİDİNİ KESMİŞ DURUMDA”
Koskoca bir saray inşa ettirdi, ‘Saray değil külliye’ deniyor. Osmanlı, Topkapı’dayken dünyaya hükmediyordu. 1800’lerde bu politikasını değiştirip borç almaya, borçla da saraylar inşa etmeye başladıktan sonra hızla çöktü ve tarihe karıştı. Borçla inşa edildi bugünkü saraylar. Bizim bütün dış politikamızı yeniden ele almaya, değiştirmeye, yeniden şekillendirmeye mecburuz.
Orta Vadeli Program’da 2022 yılı için öngördüğü enflasyon yüzde 65’ti. Ama maalesef, 2022 yılının ilk 6 ayında yüzde 48,69 olan enflasyon, bugün yüzde 84’e çıktı. TÜİK rakamlarıyla; resmi rakamlar. Tarafsız kurumların yaptığı rakamlar hep üç haneli, yüzde 100’ün üstünde. Kur korumalı mevduatı getirdiler, Merkez Bankası faizlerini düşürmeye başladıkları için ortalık karıştı. Millet, havadan para kazanmaya başladı. Ek bütçeye 2022 yılı boyunca 40 milyar lira ayırmışlardı, şimdi maalesef kur korumalı mevduatın Hazine’ye yükü 91 milyar lirayı geçti. ‘Müjde’ dedikleri bu model kabusa dönüştü. Bundan dolayı da maalesef ekonomide bir çıkmazın içine sürüklendik. Sayın Cumhurbaşkanı her zaman ihracatı söylüyor, bunun bir de ithalatı var. Maalesef dış ticaret açığı, ocak-kasım döneminde 99,9 milyar dolarken önceki yılın aynı döneminde yüzde 153 artışla bir felaket noktasına gelmiş. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası verilerine göre cari açık, ekimde 359 milyon dolar iken bu 43,5 milyar dolar seviyesine çıkmış.
Şimdi gaza geliyoruz. Öyle bir havaya girdik ki birdenbire, tam seçime 6 ay kala, Karadeniz’de bulduğumuz doğal gaz milyarlarca dolara tekabül ediyor. 30 yıl bizi besleyecek 1 trilyon dolarlık gaz rezervi bulmuşuz. Bundan önce bulduklarımız… Onların önemi yok. Doğu Akdeniz’de, Ege’de, birçok yerde biz gaz ve petrol bulduk. Ne oldu bunlar? Tarihe karıştı. Bizim de söyleyeceğimiz milletimize; sakın ola ki gaza gelmeyin. Bu sadece sizin değil bütün ülkenin felaketi olur kanaatindeyiz. Bizim Türkiye’mizde okula aç giden evlatlarımız, gelecek ümidini kaybetmiş ve ülkesine küsmüş gençlerimiz, emeklerinin karşılığını alamayan ve yalnızca günü kurtarmak için yaşamak zorunda bırakılan çalışanlarımız, sofrasına koyduğu tabağı doldurmakta zorlanan ev kadınlarımız, siftah yapmadan kepenk indiren esnafımız, masraflara yetişemediği için tarlasını süremeyen ve hayvanlarını kesime göndermek zorunda kalan besicilerimiz, ailesine yük olmamak için üniversiteyi bırakma mecburiyetinde olan öğrencilerimiz; adaletsizlikten, hukuksuzluktan usanan 85 milyon insanımız var. Bunların hepsinin ümidi olduğumuza inanıyorum. Kimse ümitsizliğe kapılmasın. Allah nasip ederse önümüzdeki yıl, Sayın Erdoğan’ın iktidarda kalmak için göstereceği bütün çabalara rağmen bir yönetim değişikliği olacak. Türkiye’de yaşayan insanımızın büyük bir kesimi artık iktidardan ümidini kesmiş durumda. Bu iktidar problemleri çözemedi, özellikle son 10 yılda pusulasını bütünüyle kaybetti.
“ALTILI MASA OLARAK BİZ, TEK ADAM REJİMİNİN ÜLKEMİZE FAYDA SAĞLAMADIĞINI GÖRDÜK”
Altılı Masa, sırf bu sistemi değiştirmek isteyen altı parti tarafından kurulan bir masadır. Biz, tek adam rejiminin ülkemize fayda sağlamadığını gördük. Yeniden, biraz daha tedbir alarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçme kararı aldık. Bu kararda da inşallah bütün çabalara rağmen birlikteliğimizi devam ettireceğiz. Ben buna inanıyorum, böyle de görüyorum. Bazı medya grupları, özellikle de iktidar yanlısı; ‘Bu masanın işi bitti, artık bunlar birlikte yürüyemezler’. Nereden çıkardın? Sen, bunun için belki yatıp kalkıp dua edebilirsin. Dua etmeyi bile beceremezsin sen. Yalan söylemeyi şiar edinmişsin, yalan söyleyen adam dua etse neye yarar? Önümüzdeki seçimden sonra Türkiye’de şartlar değişecek, normale dönecek, herkes düşündüğünü rahatlıkla ifade edebilecek, bir sıkıntı olduğu zaman ister devletle ister kendi aralarında mahkemelere gidildiğinde hakkını alacağından emin olacak. Bu şartları oluşturacağız mutlaka. Ekonomide israf, yolsuzluk bütünüyle ortadan kalkacak. Ekonomi, üretim bazlı bir modele dönüşecek. Devlet de bütün kaynaklarını bu yolda yatırım yapmak isteyen müteşebbislere tahsis edecek ve biz bir bütün olarak Edirne’den Kars’a, Ardahan’a kadar; Iğdır’dan, Hakkari’den Antalya’ya, Muğla’ya kadar üretime dönük yatırımlarla bu ülkeyi kalkındırmayı bir görev addediyoruz. Dışarıdan bakıldığında ‘bunlar uzlaşamazlar’ zannediliyordu ama biz uzlaştık. Asgari müştereklerimizi belirledik. Türkiye’yi, bu sistemi değiştirecek ve bu sistem değişene kadar da uygulanacak politikaları belirleyen çalışmalar yaptık. Son çalışmamızı da inşallah önümüzdeki toplantıyı müteakiben kamuoyuyla paylaşacağız.”
Yorum Yazın