Dolar 34,6448
%0.02
Euro 36,6366
%0.11
Altın 2.927,530
%-0.32
Bist-100 9.640,00
%-0.04

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Kılıçdaroğlu: Başkanlık sistemine karşıyız, Erdoğan'a değil

Kılıçdaroğlu: Başkanlık sistemine karşıyız, Erdoğan'a değil

CHP lideri Kılıçdaroğlu, başkanlık tartışmalarıyla ilgili "Başkanlık sistemine karşıyız, Erdoğan'a değil" ifadesini kullandı. NTV canlı yayınına konuk olan Kılıçdaroğlu'nun yeni anayasa, terör olayları ve milletvekili dokunulmazlığına ilişkin değerlendirmeleri de oldu. Kılıçdaroğlu: Başkanlık olsun, neden oluyor. 13 yıldır kimsenin aklında değildi ve neden birden bire ortaya çıktı. Erdoğan cumhurbaşkanı seçildikten sonra, neden başkanlık sistemi olsun'

  • Ege Postası
  • 07.01.2016 - 14:32
NTV canlı yayınına konuk olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Arpad, Serpil Çevikcan, Abdülkadir Selvi'nin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, ilk olarak yeni anayasa çalışmaları ve başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Parlamenter sistemde sorunlar olduğunu ancak değiştirmek yerine sistemin düzeltilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "En son Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk parlamenter sistemi benimsemiş. Hatta kurtuluş savaşını bile öyle yönetmiş. Şimdi biz bunların hepsini çöp sepetine atalım diyoruz. Başkanlık olsun, neden oluyor. 13 yıldır kimsenin aklında değildi ve neden birden bire ortaya çıktı. Erdoğan cumhurbaşkanı seçildikten sonra, neden başkanlık sistemi olsun'" diye konuştu.
"Neden başkanlık sisteminde ısrar ediliyor'" diye soran CHP lideri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik şu eleştirilerde bulundu:
"Başkanlık sisteminin tartışılmasının yapay olduğunu düşünüyoruz. Vatandaşın istediği; 'oturun adam gibi şu memleketi yönetin.' Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları sana dünyanın en güzel koltuğu verdi. Otur görevini yap. Bana verilen yetkileri kullanıyorum diyor. Sana verilen yetkilerin ötesini kullanıyorsun, anayasayı ihlal ediyorsun. Cumhurbaşkanları fazla konuşmaz. Zamanında konuşur. Rusya krizinde Erdoğan konuşmasaydı, bütün açıklamaları Davutoğlu yapsaydı, ilişkileri düzeltecek aktör Erdoğan olabilirdi."
"HİTLER ÖRNEĞİ KABUL EDİLEMEZ"
Erdoğan'a geçtiğimiz günlerde başkanlık sistemine ilişkin yaptığı açıklama üzerinden de yüklenen Kılıçdaroğlu, "Çok talihsiz bir açıklama yaptı. Hitler örneğini verdi. Siz başkanlığa örnek verirken Hitler Almayasını örnek verirseniz bu kabul edilebilir değildir" dedi. 
Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: Bu aklından geçen rejimin dillendirilmesidir. Kendisi de aynı şeyi savunuyor. Demokrasi kırıntısının olduğu kimsenin veremeyeceği bir örnek verdi. Kendi kullandığı cümleyi, Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde kendi sansürledi. 
"BAŞKANLIK SİSTEMİNE KARŞIYIZ ERDOĞAN'A DEĞİL"
Kılıçdaroğlu'na programda "Başkanlık sistemine mi karşısınız, Erdoğan'a mı'" sorusu soruldu.
Yanıtına "Biz başkanlık sistemine karşıyız, Sayın Erdoğan'ın şahsına... Kişisel olay olarak görmüyoruz" diye başlayan CHP lideri şöyle devam etti:
"Ama o kişisel olay olarak görüyor. Zaten sorunumuz da orada. Biz cumhurbaşkanı, anayasal sınırlar içerisinde kaldığı sürece, ettiği yemine sadık kaldığı sürece bizim bir sorunumuz yok. Sayın Erdoğan'ı vatandaşımız seçmiştir. Hİçbir eleştiri de getirmedik. Ne zamanki anayasal sınırların dışına çıktı, en sert şekilde onun anlayacağı dilden eleştirdim. Aynı tutumu takınırsanız eleştirinin dozunu artırarak devam edeceğim dedim."
DAVUTOĞLU'NA HDP ELEŞTİRİSİ
Başbakan Davutoğlu'nun HDP ile görüşmesini iptal etmesinin doğru olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "O partiden milletvekili çıkar bir şeyler söyler ama muhatabınız o değil. O cümleyi gerekçe gösterip görüşmeleri tıkamak yanlış. Komisyona üye vermezlerse nasıl bir uzlaşma komisyonu olacak" ifadelerini kullandı.
"DOKUNULMAZLIKLAR TAMAMEN KALDIRILMALI"
CHP Genel Başkanı, milletvekili dokunulmazlığı tartışmalarına da değindi. "Dokunulmazlıkların konjonktürel olarak kullanılması doğru değil" diyen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ben kızdım dokunulmazlığını kaldırayım olmaz. Demokraside çifte standart olmaz. Ya tamamen kaldırısınız ya kaldırmazsınız. Biz dokunulmazlıkların, kürsü dokunulmazlığı haricinde, kaldırılmasından yanayız. HDP'li vekillerle ilgili dosyanın gelmesini doğru bulmam." 
"KOLTUK MERAKIM YOK"
CHP kurultayında yönetim kademelerinde değişim olabileceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Koltuk merakım yok. Adaylar çıkar demokratik bir yarış olur, ben de çok memnun olurum. Mustafa Baybay'la insani olarak ilişkilerimiz devam ediyor. Genel başkanlığı daha iyi yapacağını düşünüyorsa buna hakkı var" değerlendirmesinde bulundu. 
Kılıçdaroğlu'nun canlı yayında kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
Ahmet Arpad: Cumhuriyet Halk Partisi’nin itirazı başkanlık sistemine mi yoksa Erdoğan ismine mi'
Biz 12 Eylül darbe hukukuyla ilgili bir komisyon kuruyoruz, Anayasa o darbe hukukunun bir parçası. Dolayısıyla bu komisyonu biz anayasa komisyonu değil darbe hukukunu değiştirme komisyonu olarak düşünüyoruz biz.
Abdülkadir Selvi: Sadece anayasa uzlaşma komisyonu mu kurulacak yoksa tek komisyon mu'
Aynı komisyon anayasayı görüşürken darbe hukukunu da görüşecek ve değiştirecek.
Serpil Çevikcan: Hem bir anayasa çalışması hem de mevzuatta ayıklama şeklinde.
Sayın Davutoğlu’na verdiğim örnekte anayasada “basın hürdür sansür edilemez” diyor. Basın hür mü' Değil. Doğru haber yaptı diye gazeteciler hapiste. Bir ara 100’ü bulmuştu hapisteki gazeteci sayısı şimdi 30. O zaman anayasa buna engel değil peki hapse attıran yasalar hangileri. Kaldı ki gazetecinin haber alma hakkını devlet koruyacaktır diyor. Bırakın engel çıkarmayı koruyacak önlemleri alır diyor anayasa. Dolayısıyla bu anayasanın izdüşümü olan yasaların değişmesi lazım. Eş zamanlı bunlar değişecek. Anayasa değişse ne olur. Yeni anayasa çalışması için oturduk basın maddesi geldi ne yazacağı? Basın hürdür sansür edilemez başka ne yazacağız. Ama anayasanın o açık tanımı uygulama ile örtüşmüyor. 12 Eylül artığı olan ve 12 Eylül’den sonra o yasaları tahkime den yasalar var. Bunların değişmesi lazım. Yoksa anayasa olsa ne olur olmasa ne olu? İngiltere’nin anayasası yok diye demokrasi mi yok'
Abdülkadir Selvi: Meclis Başkanı sayın İsmail Kahraman partilere çağrı yapacak anayasa uzlaşma komisyonunu toplamak üzere. Siz aynı komisyonda 12 Eylül’den kalan anayasada, yasalar, genelgelerde, yönetmeliklerdeki antidemokratik hükümlerinde ayıklanmasını önereceksiniz. Peki diğer partiler sadece burada biz anayasayı görüşelim bunun için ayrı bir komisyon kuralım derse bu öneriye açık mısınız'
Ona açığız. Ama biz bu komisyonu Türkiye’de demokrasinin güçlenmesi ve derinleşmesi için topluyoruz. Darbenin getirdiği antidemokratik bütün hükümlerin kaldırılması için yapıyoruz. Bugüne kadar hep toplumun gözü anayasaya çevrildi. Ben sayın başbakan hep sordum bu anayasada sizin görevinizi yapmaktan sizi alıkoyan bir hüküm var mı dedim. Sonra hayır yok dediler. Ama toplum kendisini bir cenderede hissediyor, bir baskı altında hissediyor. Kimse konuşamıyor, haber yapamıyor, korkudan cumhurbaşkanını eleştiremiyor, hükümeti eleştiremiyor. O zaman toplumu bu özgülükçü dünya ile buluşturmamız lazım. Onun içinde darbe hukukunu ve onu tahkim eden yasaları çünkü o yasaların bir kısmı bu hükümetler döneminde çıktı onları kaldırarak. Yasaları değiştirmek ok daha kolay.
Serpil Çevikcan: Sayın başbakan dün grup toplantısında sistemleri otoriterleştiren uygulama şeklidir dedi. Hangi sistem olursa olsun doğru uygulanmazsa asıl otoriterliğe yol açan bu uygulama sistemidir dedi. Sizinle görüşme yapmadan önce konuştuğumuz “başkanlık sisteminde ne öneriyorlar onu bir söylesinler” diyerek bu tartışmaya açık olduğunuz mesajını vermiştiniz. Bu görüşmeden sonra sayın başbakanın size ilettiği başkanlık sistemi modeli nedir, kafanız netleşti mi bu konud? Gerçekten sayın başbakanın bu cümlesine nasıl bakarsınız'
Sayın başbakanın kullandığını cümleye aynen katılıyorum. Kötü yasa yoktur iyi yasa da yoktur kötü uygulayıcı vardır. Hiç kimseye verilmeyen bir yasama yetkisi yargıca verilmiştir. Eğer yasada açık bir hüküm yoksa kanun koyucunun yerine koyar kendisini hakim ve kararı öyle verir. Dolayısıyla siz o parlamentonun iradesini bir şekliyle orada oluşan atmosfere göre kendi kararına yansıtmış oluyorsunuz. Bir ülkenin rejiminin tarihsel kökleri vardır. Sürekli kendisini yenileyerek ve daha mükemmel hale getirerek demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, kadın erkek eşitliği gibi pek çok ana unsuru da bünyesine alarak süreli gelişir. Amerika’ya bakın gelişmiştir ama mevcut sistem kendi tarihsel köklerinden geliyor. Bizim kendi sistemimizde 200 yıllık bir parlamenter deneyimimiz var. Kör topal gitmişiz ama vazgeçmemişiz. En son Türkiye Cumhuriyetini kuran Gazi Mustafa Kemal’de parlamenter sistemi benimsemiş. O da bir dikta yönetimi başkanlık sistemini filan düşünmemiş. Şimdi biz bunların tamamını çöpe atalım başkanlık olsun diyoruz. 13 yıldır kimsenin aklında değildi de Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra başkanlık sistemi olsun. Çok talihsizde bir açıklama yaptı. Almanya’daki Hitler örneğini verdi. Hitler örneğinden sonra Almanya Hitler’i terk etti başkanlık sistemini terk etti parlamenter sisteme geçti. Niye geçt? Almanya neden şu anda Avrupa’nın amiral gemisi konumundadı? Parlamenter sistem var. Parlamenter sistemi çalıştırmayan mekanizma ne asıl tartışmamız gereken bu.  Biz bu sistemden memnun değiliz. Ama düzeltelim. Yok düzeltmeyelim yeni bir sistem kuralım. Nasıl kuracağız o sistem? Henüz daha belli değil. Sayın Davutoğlu’na da sordum nedir başkanlık sistemi diye. Bir çalışma yapacak ve bize verecek. Parlamenter sistemi çalışamaz hale getiren 12 Eylül darbe hukukudur. Eğer lider sultasını öngören yüzde 10 seçim barajını öngören, milli iradenin parlamentoya sağlıklı yansımasını engelleyen düzenlemeler varsa ve bir bu yasaları deği�tirmiyorsak ve şikayet ediyorsak değiştirmek yerine bu olmaz. Sistemdeki tıkanıklığın can damarı kuvvetler ayrılığı ilkesinin çalışmamasıdır. Rejimden bir şikayetimiz yok bizim, vatandaştan da bir şikayetimiz yok gidip oyunu kullanıyor ama vatandaşa dayatılan yasalar var. Milletvekillerini millet mi seçiyo? Milletvekillerini seçen genel başkanlar. Milletin vekilini millet seçsin kuralını getirmezseniz hangi demokrasiden başkanlıktan bahsedeceksiniz.
Ahmed Arpat: Evet parlamenter sistem devam ediyor ama fiili bir yarı başkanlık sistemi de mevcut şu anda gibi yorumlar var. Bunun en azından bir çerçevesini çizme adına yeniden sistem yazımına ne dersiniz'
Fiili bir durum var doğru çünkü ortada bir başbakan yok. Ben sayın başbakan da söyledim ben sizi muhatap almak istiyorum sarayda oturan zat hayır onu değil beni muhatap alın diyor. Başbakan beni eleştirebilir, partimizi eleştirebilir, biz de onu eleştiririz. Ama bir kişi konuşuyor, kuralları tanımam diyor defakto bir durum oluştu diyor buna hukuki çerçeve çizin diyor. Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre değil yani benim ihtiyaçlarıma göre çizin diyor.
Abdülkadir Selvi: Dün sayın cumhurbaşkanı Hitler’le ilgili verdiği örneğin yanlış anlaşıldığını orada eleştirel bir dil kullandığını söyledi. Sayın cumhurbaşkanının dünkü açıklaması sizi tatmin etti mi'
Hayır kendisini kurtarmak için. Hadi diyelim ben yanlış anladım, gazeteler yanlış anladı peki bütün dünya mı yanlış anladı. Siz başkanlığa örnek verirken Hitler Almanya’sını örnek gösterirseniz bu affedilecek bir tablo değildir. Bu aslında aklından geçen bir rejimin dillendirilmesidir. Kendisi de aynı şeyi savunuyor zaten. Yargıya hiç kimse emir ve talimat veremez diyor anayasa. Kendisi emir ve talimat veriyor gizli ibareli yazı yazıyor. Bu mu başkan olaca? Türkiye yeni bir felaketin eşiğine sürüklenir. Bakın başkanlık sistemlerinin tamamında neredeyse eyalet sistemi vardır. Bizde yok. Neden ısrar ediliyor'
Abdülkadir Selvi: Yarı başkanlık sistemi olan üniter yapı olan Fransa’daki yarı başkanlık sistemi var.
Tarihsel dokuya baktığınızda genelde başkanlık sistemleri çok parçalı yapıdan oluşan bir sistemdir. Amerika bunun en mükemmel örneğidir. Kendi tarihsel yapısı içinde başkanlık sistemini oluşturmuştur. Çok ciddi ve güçlü kurumları vardır. Eyaletlerin kendi parlamentoları kendi meclisleri vardır. Biz de bu dengeleri sağlayacak hiçbir şey yok. Bir bölgeye özerklik vereceksiniz ki o bölgenin kendi yasalarını çıkaracak parlamentosu olsun ki başkanı frenleyelim diye. Bu çok tehlikeli.
Abdülkadir Selvi: AK Parti’nin sunduğu bir teklif var meclise orada üniter yapı korunarak başkanlık sistemi öneriliyor.
Biz başkanlık sistemi tartışmasının Türkiye'de tamamen yapay bir tartışma olduğunu düşünüyoruz. Bugün Türkiye'nin dünya kadar sorunu var. Doğru ve Güneydoğu’da kan gövdeyi götürüyor. Anayasa tartışmaları mı çok değerlidir yoksa bu sorunu çözmek mi çok değerl? Biz bırakmışız orayı kalkmışız bir kişiye göre rejimi değiştireceğiz onun keyfi olsun diye.
Serpil Çevikcan: Siz önceki gün yaptığınız konuşmada sayın cumhurbaşkanına başkan olmayacaksın dediniz. Neden bu kadar eminsini? Bir de 7 Haziran’dan sonra sayın Bahçeli’nin izlediği politikayı çok eleştirdiniz önceki gün sayın Demirtaş AK Parti ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin başkanlık konusunda anlaştığını iddia etti. Sayın Bahçeli başkanlık sistemini karşı çıktığını söyledi. Bu bağlamda sayın Bahçeli’nin karşı duruşuna güveniyor musunu? Toplumsal nabız size nasıl geliyo? Gelen anketler vatandaşın başkanlık konusuna biraz daha olumlu yaklaştığı yolunda.
Onların tamamı manipüle edilen kitleleri bir yere doğru çekmek için kullanılan toplumda farklı bir algı yaratmak isteyen olaylar. Doğu-Güneydoğu’da sorunlar ortada, işsizlik sorunu var, dolar almış başını gidiyor, sanayici ne yapacağını bilmiyor, ihracat sürekli düşüyor, işsizlik artıyor vatandaşın derdi bu. Onların istediği oturun adam gibi bu memleketi yönetin. Dünyanın en güzel koltuğunu verdiler sana otur görevini yap. Bana verilen yetkileri kullanıyorum diyor dün. Sen açıkça anayasayı ihlal ediyorsun, tarafsızlığı ihlal ediyorsun. Namusun ve şerefin üzerine yemin ettin sen. Bir ülkenin cumhurbaşkanları devlet başkanları çok fazla konuşmaz. Rusya krizinde Erdoğan konuşmasaydı bütün konuşmaları Davutoğlu yapsaydı bugün Rusya ile ilişkilerimizi düzeltecek aktör Erdoğan olabilirdi. Şimdi adam arıyorlar kimi araya koysak diye. Milliyetçi Hareket Partisi konusunda da ben  bir siyasal liderin verdiği sözün arkasında durması gerektiğine inanan birisiyim. Sayın Bahçeli de bir söz vermişse o sözün arkasında durur. HDP konusunda, İdris Baluken’in yaptığı bir açıklama var AKP kanadından hiç yalanlanmadı, AKP bize özerklik sözü verdi diye. Biz buradan soralım yalanlıyor musunuz yalanlamıyor musunuz diye. Verdiyseniz bu sözü nasıl ve hangi gerekçe ile verdiniz ben bunu öğrenmek isterim.
Abdülkadir Selvi: HDP sözcülerinin açıklamaları size güven veriyor mu'
Daha öncede bir açıklama yapılmıştı sayın Pervin Buldan tarafından. Hükümet biz iki konuda söz verdi bizi özerklik diyor. Bu da yalanlanmadı. HDP bir şey söyledi zaman hükümetin yalanlayacak bir tablosu varsa hemen yalanlıyorlar. Ama bu zinhar kimse ağzına almıyor. Bu söz sıradan bir olay değil. Sayın İdris Baluken de bir konuşurken dikkatli konuşan bir politikacıdır. O görüşmelerin içeriğini bizden daha iyi bilen birisidir. Çıksın hükümet yetkilileri biz böyle bir taahhütte bulunmadık desin. Ben şuna eminim, Dolmabahçe’de yapılan görüşmeler en son DTK’nın yaptığı açıklamalarla uyuşabilir. Neden siz orada bir araya geldiniz  ve neden bir süre sonra masa devrildi bunu kimse bize açıklamadı. Halka izah edemeyeceğiniz vaatlerde bulunmayacaksınız demiştim defalarca. Şimdi karşı taraf konuşuyor bunlar sessizliklerini koruyorlar.
Abdülkadir Selvi: Sayın cumhurbaşkanı Atatürk’ün, sayın İsmet İnönü’nün oturduğu koltukta oturan 12. Cumhurbaşkanı ve halkın oylarıyla doğrudan seçildi. Siz Hitler benzetmesi yapmak suretiyle haksızlık etmiyor musunuz'
Örneği ben vermedim kendisi verdi. Öyle bir örnek verdi ki demokrasi kırıntısı olan hiç kimsenin vermeyeceği bir örnektir. Daha sonra açıklama yapması güzel bir şey ama kendi yaptığı cümleyi cumhurbaşkanlığı sitesinde kendisi sansürledi. O da bunun farklı bir anlamı olduğunu ve bütün dünyanın farklı anlamı kavradığı fark etti. O örneği vermeyecekti. Dün yine diyor ki Suudi Arabistan’daki idamlar kendi iç meselesidir diyor. İnsan hakları ihlalleri evrenseldir bütün dünyayı ilgilendirir. Kendisi gittiğinde oraya satın siyasi idam yapmayın demesi gerekirdi krala. Biz bakın pek çok siyasi idam yaptık ve toplumda derin travmalar yarattı hala unutmuş değiliz. Sakın bunu yapmayın demesi lazımdı.
Serpil Çevikcan: Sayın başbakanla görüşmenizde sayın cumhurbaşkanına yönelik sert üslubunuz konusunda bir diyalog yaşanmış anladığımız kadarıyla.
Aslında çok bir şey değil. Sayın cumhurbaşkanı için kullandığım sert ifadelerin kendilerini rahatsız ettiğini ifade etti. Bende sayın cumhurbaşkanı anayasal sınırlar içine çekilirse, ben sizi mi muhatap alacağım onu mu dedim söz orada bitti.
Abdülkadir Selvi: Uzlaşma komisyonunda iki metin geleceği belli biri başkanlık sistemini öneren AK Parti’nin teklifi diğeri Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin güçlü parlamenter sistemini savunan bir metni olacak. Ancak hem AK Parti’nin hem muhalefetin kendi başlarına bunları referanduma götürmeye sayısı yetmiyor. Burada partiler arasında bir anlaşma yapılıp iki ayrı metnin referanduma gitme ihtimali var mı yoksa herkes kendi metninin arkasında durup referanduma gidemeden yine kalacak mı'
Uzlaşma komisyonunda geleneksel olarak milletvekilleri oturuyor kendi çalışmaları ile ilgili bir yönerge hazırlıyorlar. Orada bütün anayasa maddeleri görüşülüyor geçen seferde belli bir bölümden başlamıştı. Üzerinde mutabakat sağlanan maddeler bir tarafa ayrılıyor, mutabakat sağlanamayan maddelerin ayrımı yapılıyor, işte hangi parti hangi maddeye hangi farklı önerileri getiriyor onlarda yazılıyor, belli bir görüşmeden sonra başa dönülüyor ve ona göre görüşmeler yapılıyor. Yine o çalışma yönergesinde 4 siyasi partinin üzerinde uzlaştığı metinler yine 4 siyasi partinin uzlaşması ile ancak genel kurul salonuna veya anayasa komisyonuna gider diye ilke kararı alınıyor. Burada önce kendi aralarında bir yönerge olacak. Biz sayın başbakan söyledik anayasa ve darbe hukuku tek başına anayasa yetmez dedik. Darbe hukuku diyorsak ki zaten anayasada zaten darbe hukukunun bir parçasıdır. Yine komisyona katılacak arkadaşlarımız yine komisyonda dile getirecekler ve darbe hukukun değişmesi konusunda her türlü çabayı gösteririz. İki metin gideceğiniz sanmıyorum böyle bir çalışma yöntemi de yok. Diyelim 5 madde görüşülecek ve o maddelerle ilgili her parti kendi önerisini getiriyor komisyona. Ayrıca bu komisyona katılan arkadaşlarımızın meclis başkanlığının kabulüyle uzman danışmanları var. Sonunda belli konularda anlaşıyorlar. Geçen yasama döneminde 60 maddede anlaşma sağlandı bu çok önemlidir. Geçen yasama döneminde masayı terk eden AKP’dir.
Serpil Çevikcan: Onlarda aynı şeyi sizin taraf için söylediler
Tutanaklar var. Hiçbir şey belgesiz olmayacak dedim arkadaşlara çünkü biz iktidara güvenmiyoruz. Nitekim koalisyon görüşmelerinde de tamamı tutanaklara alındı.
Serpil Çevikcan: Komisyonun çalışma konusunda teknik boyutta sayın başbakanla tamamen mutabıksınız değil m? Kendisi bir süre sınırı diyor 6 ayda bitirilsin diyor. Siz bu süre meselesine de anladığım kadarıyla olumlu yaklaşmıyorsunuz'
Komisyon belki 3 ayda bitirir belki 6 ayda. Öyle konular var ki mesela başkanlık konusu mesela biz bunu istemiyoruz. O zaman niye getiriyorsunu? Çözümsüzlük için getiriyorsunuz. Geçen yasama döneminde başkanlık sistemini hiç tartışma konusu yapmadık. Sayın Davutoğlu’na söyledim cumhurbaşkanına verilen yetkiler fazladır bunların azaltılması lazım dedim. Orası temsili bir makamdır.
Abdülkadir Selvi: Temsili bir makam diyorsunuz 82 anayasasında çok yetkili ama sorumsuz bir cumhurbaşkanı konumlandırılmış, ayrıca referandumla kabul edilen bir düzenlemeyle de doğrudan halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı var. Burada siz halkın doğrudan seçtiği bir cumhurbaşkanı nasıl yetkisiz hale getireceksini? Bunu da mı kaldırmak istiyorsunu? Eskiden olduğu gibi meclisin seçtiği sembolik cumhurbaşkanı sistemine mi dönülsün'
O da tartışılabilir. Parlamenter sistemi güçlendirmemiz lazım bizim. Yetkiler Kenan Evren’e göre verildi. Kenan Evren’den şikayetçi değiller miyd? Kaldıralım yetkileri. Şimdi hem Kenan Evren’e darbeci vesaire diyeceksin sonra bu yetkiler bana az geliyor biraz daha verin diyeceksiniz. Halkın doğrudan seçtiği parlamenter sistemlerde vardır buna bir itirazımız yok. Ama parlamentoda seçebilir. Halkın seçmesi her şeye müdahale etmesi anlamında değil. Halk seçmiştir anayasal sınırları içinde görevini yap. O hukuka uymazsa sen vatandaşa nasıl diyeceksiniz sen hukuka kanunlara uy diye.
Ahmed Arpat: Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı olarak sistemin referanduma gitmesi fikrine nasıl bakıyorsunuz'
Referanduma gitmez ki sistem nasıl gidece? Referanduma gidecekse önce vatandaşa sorulmalı; sen parlamentoda ihale takipçisi milletvekili istiyor musun istemiyor musu? Sen parlamentoda cebini düşünen milletvekili istiyor musun istemiyor musu? Yüzde 99.9 istemiyorum çıkacak. O zaman bunu gereğini yapalım ve milletin vekilini millet seçsin. Yoksa onun dışında biz vatandaşı kandırmak için her türlü numarayı çekiyoruz. Sayın Erdoğan’ın başkanlıkta ısrar etmesi aslında Başbakan’ın çalışmadığının kanıtıdır. Bunlar çalışmıyor bunlar ülkeyi yönetemiyorlar yetkiyi bana verin ben yöneteceğim diyor.
Abdülkadir Selvi: Bu sistemi geçmişte merhum Özal’da merhum Süleyman Demirel’de gündeme getirmişti. Recep Tayyip Erdoğan’ın onlardan farkı onlar cumhurbaşkanı olduktan sonra gündeme getirdiler Erdoğan başından beri bu sistemi savunuyordu. Sayın Erdoğan’ın bunu savunması ya da AK Parti’nin bunu önermesi sayın Davutoğlu’nun başarısız olduğu anlamına nasıl gelir'
Sayın Davutoğlu bağımsız iradesini kullanabilir m? Bana göre hayır.
Abdülkadir Selvi: Yüzde 49 buçuk oy almış bir başbakan haksızlık değil mi bu'
Yüzde 49 buçuk oy alan bir başbakanın yeri geldiği zaman her şeyden önce sayın cumhurbaşkanı anayasa sınırlar içinde görev yapacaksın demesi lazım. Hadi bunu çıkıp milletin önünde söylemeyebilir bunu da anlayışla karşılarım ama kendisini ziyaret ettiği zaman sizin bu tavrınız hükümetimizi zora sokuyor demesi lazım. Sanki iradesini kullanamayan bir parti gibi düşünülüyor demesi lazım. Bugün sayın başbakana  bilgi vermeden doğrudan cumhurbaşkanına  bilgi veren bürokratlar bakanlar var.
Serpil Çevikcan: Sayın başbakan başkanlık sistemi ile ilgili olarak iyi tanımlanmış bir başkanlık sistemi diyor bir defa. Kuvvetler ilkesinin esas alındığı, hak ve hürriyetlerin tamamen teminat altına alındığı demokratik bir başkanlık sistemi diyor. Bu tanımın içeriğine itirazınız var mı'
Tanımın içeriği güzel ama aynısı parlamenter sistemde de yapabiliriz. Demokratik bir başkanlık sistemi diyor getirsinler darbe yasarının hepsini değiştirelim ondan sonra oturalım başkanlık sistemin, tartışalım. Bunları değiştirdiğimiz zaman kimsenin aklına başkanlık diye bir sistem gelmeyecek.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.