Anasayfa
Güncel
Kılıçdaroğlu: Bir ikisi hariç diğerlerine üniversite demek mümkün değil

Kılıçdaroğlu: Bir ikisi hariç diğerlerine üniversite demek mümkün değil

Ege Postası
26.09.2013 - 14:22

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sanayicilerle üniversitelerin işbirliğine değindi. Kılıçdaroğlu, “Yüz yılın üzerinde tarihi olan üniversitelerimiz var. Ama bir ikisi hariç kimse kusura bakmasın diğerlerine üniversite demek mümkün değil.” dedi.

Kılıçdaroğlu, Çekmeköy’deki Testi Restoran’da Çekmeköy Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇEKSİAD) mensuplarıyla bir araya geldi. Erdoğan Toprak, Akif Hamzaçebi, ÇEKSİAD Başkanı ve çok sayıda davetli katıldı. Programa KIlıçdaroğlu’nun yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi ile ÇEKSİAD üyeleri katıldı.

Burada bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu, “Üniversite sanayi işbirliği çok önemlidir. Yüz yılın üzerinde tarihi olan üniversitelerimiz var. Ama bir ikisi hariç kimse kusura bakmasın diğerlerine üniversite demek mümkün değil. Kaç tane hukuk fakültesi va? 100’e yakın hukuk fakültesi var. Yeteri kadar eğitim verecek hukukçumuz var m? Yok. Yakında göreceksiniz, binlerce hukukçu, hepsi iş arıyor. Eğitim planlaması da yok. Sanayicilere soruyorum, ara eleman bulamadıklarını söyledi. Biz söyledik bunun formülünü. Bütün organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liseleri yapacaksınız. O lisenin yönetimini sanayi yönetimine vereceksiniz. Sanayi hangi tür eleman istiyorsa orada yetiştirsin. Mezun olunca işi hazır olacak. İnanın izin verseler sanayici okulunu da kendisi yapacak. Dışarıya bakın bir sürü işsizimiz var. Neden, sanayicinin aradığı niteliklere sahip değil. 90 yıllık bu ülke öğrencinin yurt sorununu çözememiştir. Üniversite yurt yapacak, imkanı yok. Devletin yurt yapması lazım. Emin olun Türkiye’nin yurt sorunu tepeden tırnağa çözülür. Ama yapmıyor devlet. Neden yapmıyo? O yurtlarda kalan bizim çocuklarımız.” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’de yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var.’” diyen Kılıçdaroğlu, “Kavga etmeyen, halkına hesap vermeyi namuslu görev kabul eden, harcadığı her kuruşun hesabını veren bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var. Cumhuriyetin ilk yıllarını zaman zaman çok sert eleştiririz. Şu oldu bu oldu vs vs. Savaş meydanlarında zaferi kazananlar, Savaşı kazananlar ekonomi bilmiyorlardı. Çünkü hepsi askerdi. Savaş bittikten sonra ilk yaptıkları iş 1923’te İzmir’de İktisat Kongresi’ni toplamak oldu. Nede? Atatürk şunu söylüyordu, ‘Savaş meydanlarında kazanılan zafer, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça, ülke bağımsızlığını elde edemez. Bağımsızlığın yolu ekonomide güçlenmekten geçiyordu. 1 km milli demir yolumuz yoktu, bir tek bankamız bile yoktu. Bizim paramızı yabancı bankalar basıyordu. Merkez Bankası’nı 1930’da kurduk. 4 bakan yolsuzluk yaptı diye 4 bakanı Yüce Divan’a gönderdiler. 5 kuruşun hesabını sordular. O Yoksulluk içerisinde Türkiye’nin her tarafına fabrikalar kurdular. Osmanlı’nın borcunu da son kuruşuna kadar ödediler. Onların temel özelliği neydi biliyor musu? Kul hakkı yememekti. Her kuruşun hesabını veriyorlardı. Asıl tarihimize sahip çıkmak, kendi kültüreli köklerimizin ne olduğunu bilmeye ihtilacımız var. Biz kendi kültürel köklerimizden koparıldık.” şeklinde konuştu.