Kılıçdaroğlu: Millet İttifakı olarak bir aradayız
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Millet İttifakı olarak bir aradayız. Altılı Masa’da, altı lider birlikteyiz. Altı liderin tek hedefi var: Bu ülkeye demokrasiyi getirmek, bu ülkeye huzur getirmek, bu ülkeye barışı getirmek, bu ülkede kucaklaşmayı sağlamak. Ayrılmayı değil kinden arınmayı, öfkeden ayrılmayı, kucaklaşmayı getirmek istiyoruz” dedi.
- Ege Postası
- 21.12.2022 - 17:52
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 45 Ayda 80 Proje Toplu Açılış Töreni’ne katıldı. Açılışta konuşan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Belediye başkanlarımızla ilgili yedi ilkemizi belirlemiştim. ‘Yedi ilkeden yola çıkarak bulunduğunuz kenti yönetin’ demiştim. ‘Asla ayrımcılık yapmayın, sanata ve kültüre önem verin, diğer bütün belediye başkanlarıyla uyum içinde çalışın’ dedim. Harcadığınız para sizin paranız değil, milletin parası; onun için harcadığınız her kuruşun hesabını millete vermeyi onurlu bir görev kabul edin.
“BİR BAKAN GELİYOR, BİZİM BELEDİYE BAŞKANLARIMIZI GÖRMEZDEN GELİYOR. BU, AYIP BİR ŞEYDİR”
Bugün buraya gelmeden önce Kumluca’ya gittik, Finike’ye gittik. Kumluca malum, bir sel felaketi yaşadı. Hem alanı görmek hem Büyükşehir Belediye Başkanı’mızın sardıkları yaraları görmek, insanları dinlemek, onlarla oturup çay içmek gibi bir ortam yaratıldı. Öncelikle Antalyalılara, Kumlucalılara buradan geçmiş olsun dileklerimi iletmek de benim vicdani bir görevim. Meraklanmasınlar. Söyledim; sizin arkanızda kapı gibi duran bir Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı var. Her sorununuzu halletmek için olağanüstü bir çaba harcayacaktır. Ve gerçekten de öyle. Düşünebiliyor musunuz; bir bakan geliyor, bizim belediye başkanlarımızı görmezden geliyor. Bu, ayıp bir şeydir. Bakansın, saygı duyar herkes bir bakan geldiği zaman. Bütün belediye başkanlarını eşit görmesi lazım. Çünkü belediye başkanı, kendi isteğiyle oraya gelmiş değil. Halk onu seçtiği için oraya geldi. Eşit davranırsanız halka saygı duymuş olursunuz.
“BAŞKAN’IMIZ SAĞ OLSUN FİNİKE’YE BİR MEYDAN DA KAZANDIRIYOR”
Finike’de bir kent meydanının olmadığını söylediler. Bir kent, meydansız olmaz. Çünkü kentin yaşayanları, enerjilerini kentin meydanında harcarlar. Orada gösteriler yapılır, orada eğlenceler yapılır, oralarda mitingler yapılır. Meydansız bir kenti düşünmek mümkün değil. Şimdi, Başkan’ımız sağ olsun Finike’ye bir meydan da kazandırıyor. Dolayısıyla modern bir kent olarak Finike de ortaya çıkmış olacaktır.
“MİLLET İTTİFAKI, GÖRECEKSİNİZ 6 AY SONRA MARATONU BİTİRECEK. İKTİDAR OLDUĞUNDA AİLE DESTEKLERİ SİGORTASI GELECEK. HİÇBİR AİLENİN GELİRİ ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA OLMAYACAK”
Yerel seçimlerden önce korkunç bir propaganda yapıyorlardı. ‘Sakın ha oy vermeyin. Oy verirseniz sosyal yardımlar kesilir. Oy verirseniz asla yardım alamazsınız.’ Hatta Ankara’da şöyle bir propaganda yapılıyordu; ‘Sakın oy vermeyin ha. Oy verirseniz su makbuzlarını teröristler toplayacak, para onlara gidecek’ diye. Bu kadar insafsız ve akıl dışı propagandalar yaptılar. Ama ben, bu milletin ferasetine, gerçekten de sağ duyusuna güveniyorum. Geldi, 11 büyükşehir belediyesini iktidara taşıdı ve çok sayıda belediyemiz oldu. ‘Bunlar Millet İttifakı’nın belediye başkanlarıdır’ diye altını her seferinde özenle çizdim. Özenle çizmeye de çaba harcıyorum. Düşüncem de aynı çerçevede. Hiçbir sosyal yardım kesilmedi. Tam tersine, sosyal yardıma ihtiyaç duyan ailelerin aldıkları sosyal yardımlar çok daha fazla oldu ve insani boyutlarda oldu. Yani sağ elin verdiğini sol el görmedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’mız, ‘Süt dağıtacağız çocuklara’ demişti. Başkan seçildikten sonra süt yardımı yapıyordu. Bir gün, ‘Efendim, hani sen süt dağıtma sözü vermiştin. Hani nerede bu sütler? Dağıtmıyorsun’ diye bir eleştiri gelmişti. Oysa aylardır süt dağıtılıyordu. Ama hiç kimsenin yoksulluğu afişe edilmiyordu. Biz, insan onuruna değer veririz, insana değer veririz. Fakirlik bir kader değil. Siz iş verdiniz, imkan verdiniz de o çalışmadı mı? İş vermiyorsunuz, imkan vermiyorsunuz, insanlar bir kuru ekmeğe muhtaç hale geliyorlar. Onlara sosyal yardım yapılırken de onların onurunu korumak zorundayız. Onların kimliklerini, yoksulluklarını asla afişe etmemeliyiz. Bu çerçevede çok değerli bir projemiz var; Aile Destekleri Sigortası. Allah nasip eder, Millet İttifakı, göreceksiniz 6 ay sonra maratonu bitirecek. İktidar olduğunda Aile Destekleri Sigortası gelecek. Hiçbir ailenin geliri asgari ücretin altında olmayacak. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Ödenecek olan yardım nakit olacak, kadının banka hesabına yatacak. Bunların yaptığı o bütün ayıpları sonlandıracağız.
“BÜTÜN BU ENGELLEMELERE RAĞMEN GÖREV YAPIYOR BELEDİYE BAŞKANI ARKADAŞLARIM”
Belediye başkanlarımız çalışıyor, biliyoruz. Birilerinin belediye başkanlarımızın çalışmasını hazmetmediğini de biliyoruz. ‘Efendim, o kadar müfettiş gönderiyoruz, o kadar yardımları kesiyoruz, o kadar engel çıkarıyoruz; yahu bu belediye başkanları yine mucizeler yaratıyorlar.’ Yaratırlar Beyefendi, yaratırlar. Senin belediye başkanlarından da bizim belediye başkanlarından da haberin bile yok. Çalışıyorlar, üretiyorlar. Geçen bir belediye başkanımız… 200’ün üzerinde müfettiş geldi. 5 yıl dolmamış, 200’ün üzerinde… Dedim ki ‘Yer ayırın. Gelsinler orada otursunlar. Ankara’ya gitmeye gerek yok. Deyin ki siz burada kalın, 365 gün denetim yapın.’ Denetimden çekinmeyiz. Ama ön yargılı denetim olmamalı. Ön yargılı denetim; olmayan bir olayı olmuş gibi yapıp belediye başkanlarımızı cezalandırmak istiyorlar. E bereket versin. Yine de her şeye rağmen bu ülkede namuslu hakimler var. Ve gidiyor, o namuslu hakimin önüne dosya düştüğü zaman, ‘Ya burada da soruşturma mı olur’ deyip dosyayı kapatıyor veya belediye başkanının hakkını belediye başkanına teslim ediyor. Bütün bu engellemelere rağmen görev yapıyor belediye başkanı arkadaşlarım.
“MİLLET İTTİFAKI OLARAK BİR ARADAYIZ. ALTILI MASA'DA, ALTI LİDER BİRLİKTEYİZ. ALTI LİDERİN TEK HEDEFİ VAR: BU ÜLKEYE DEMOKRASİYİ GETİRMEK”
Millet İttifakı olarak bir aradayız. Altılı Masa’da, altı lider birlikteyiz. Altı liderin tek hedefi var: Bu ülkeye demokrasiyi getirmek, bu ülkeye huzur getirmek, bu ülkeye barışı getirmek, bu ülkede kucaklaşmayı sağlamak. Ayrılmayı değil kinden arınmayı, öfkeden ayrılmayı, kucaklaşmayı getirmek istiyoruz. Bu ülkeye demokrasi geldiği zaman zaten barış ortamını sağlamış oluruz. Bu ülkeye demokrasi geldiği zaman insanların karnı doyacaktır. Bu ülkeye demokrasi geldiği zaman insanlar, düşüncelerini özgürce ifade edebilecektir. Dolayısıyla işe demokrasiden başladık. Çünkü bizi bir araya getiren temel kavram, demokrasidir. Biz demokrasimizi geliştireceğiz, kaynakları verimli kullanacağız. Demokrasi gelirse arkasından ekonomi gelecek. Arkasından yüksek teknoloji gelecek. Arkasından büyüme gelecek. Arkasından iyi bir eğitim gelecek. Arkasından havza bazlı tarımda planlama gelecek. Arkasından her çiftçinin ürettiği, ama hiçbir çiftçinin zarar görmediği modeller gelecek. Arkasından güçlü bir Türkiye gelecek. Arkasından hep birlikte dünyaya haykıracağız. ‘Ey dünya’ diyeceğiz, ‘seninle rekabet etmeye geleceğiz. Seninle rekabet edeceğiz. Çünkü biz, katma değeri yüksek ürün üreteceğiz. Senin pazarın olmayacağız’ diyeceğiz. Bakın, hepiniz cep telefonu kullanıyorsunuz. Bu cep telefonlarının hiçbiri Türkiye’de üretilmiyor. Biz, katma değeri yüksek ürün üreten ülkelerin pazarı konumundayız. Ama biz, pazar olmak istemiyoruz. Üretmek istiyoruz. Ürettiğimizle de dünyaya meydan okumak istiyoruz. Biz üretebiliriz, biz yapabiliriz. Üniversiteleri gerçek anlamda üniversite yapacağız, her türlü düşüncelerin tartışıldığı, bilgi üreten üniversiteler.
“DÜŞÜNDÜKLERİNİZİ, ALTILI MASA’DAKİ HER LİDER DÜŞÜNÜYOR. BİZ, BUNLARIN TAMAMINI HAYATA GEÇİRECEĞİZ”
Araştırdım; gençler neden yurt dışına gitmek istiyorlar? Neden geleceklerini yurt dışında arıyorlar? İki temel argüman var. Bir; gençler özgürlük istiyorlar. ‘Ben tweet attım diye polis gelip sabahın beşinde kapımı çalmasın’ diyorlar. İki; ‘Ben özgürce düşüncelerimi ifade edeyim’ diyorlar. Üç; ‘Sanata meraklıyım’ diyorlar. ‘Sanatı ve kültürü yaşamak istiyorum, hayatımın bir parçası olsun istiyorum’ diyorlar. Bunlar baskı altında. ‘Ben, bu asgari ücretle ne ev ne otomobil alabilirim’ diyorlar. ‘Almanya’ya gitsem, Kanada’ya gitsem asgari ücretle hem ev alıyorum hem otomobil alıyorum. O zaman bu ülke bana ne veriyor?’ O gençlerin tamamına sesleniyorum: Asla umutsuz olmayın. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’sinde kimsenin umutsuz olmaya hakkı yok. Düşündüklerinizi, Altılı Masa’daki her lider düşünüyor. Biz, bunların tamamını hayata geçireceğiz.”
SEL FELAKETİNİN VURDUĞU KUMLUCALI ÇİFTÇİ KADIN KILIÇDAROĞLU’NA DERDİNİ ANLATTI:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya’da 11 Aralık günü sel felaketinin vurduğu Kumluca ilçesini ziyaret ederek, afet sonrası yurttaşların sorunlarını dinledi. Kılıçdaroğlu’na Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek de eşlik etti.
“FELAKETLER YAŞANMASINA RAĞMEN BU GÖLETLERİN YAPILMAMASI CİDDİ BİR SORUN TABİİ”
Kılıçdaroğlu, afet bölgesinde selin yıktığı yerleri inceledikten sonra yurttaşlara, daha önce de aşırı yağmur dolayısıyla benzer felaketlerin yaşandığını anımsatarak, şunları söyledi:
“Arada göletlerin yapılması lazım. Göletler yapılınca akan su tutulmuş oluyor ve felaketler de önlenmiş oluyor. Bunun yapılması lazım. Bunu tespit edenler devletin liyakatli personelleri. Bu işin uzmanları. Böyle olursa aşırı yağış halinde de sorunlar giderilebilir. Ama aradan uzun süre geçmesine ve o felaketler yaşanmasına rağmen bu göletlerin yapılmaması ciddi bir sorun tabii. Benzer bir olayın olmaması için bundan da ders alınması lazım. Siyasal iktidar tarafından göletleri yapmaları gerekiyor. Çok büyük maliyetler değil bunlar aslında, küçük maliyetler. Burası da cennet gibi bir yer, bereketli toprakları var. İnsanlar ekiyor ve biçiyorlar. Para kazansınlar istiyoruz. Onlar para kazandıkça Türkiye kazanıyor, hepimizin karnını doyuran sizlersiniz. Dolayısıyla çiftçinin, üreticinin ekmesi, kazanması lazım. Önünde varsa engeller kaldırılması lazım.
“SORUNU YAŞAYANI DİNLEYİP KANUN YAPARSANIZ SORUNU ÇÖZMÜŞ OLUYORSUNUZ”
Dere ve su yataklarının yanında bir de TARSİM dediğimiz bir olay var. TARSİM’e kayıtlı olmayan çiftçiler de uğradıkları zararın bir kısmı giderildi ama bu kanunun da yeniden ele alınması ve düzenlenmesi lazım. Yeni baştan bunun oturulup konuşulması lazım. Ankara’da kanun yapmak kolay da ama o kanun ne kadar sorunları çözüyor, o büyük bir problem olarak önümüzde duruyor. Normalde çiftçinin TARSİM’den kaynaklanan sorunu varsa, çiftçinin ziraat odası başkanı var, muhtarı var, çiftçinin kendisi var. Çağırırsınız, oturursunuz, konuşursunuz. Böyle bir dert var, bu dert nasıl çözülecek diye. Çiftçiden derdi dinlersiniz, kanunu da ona göre yaparsınız. Ankara’da oturup kanun yapmak ayrı, o kanunun sorunları çözmüyor ama sorunu yaşayanı dinleyip ona uygun kanun yaparsanız sorunları çözmüş oluyorsunuz.”
Kılıçdaroğlu, CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının Antalya’ya yardımlarını gönderdiğini anımsatarak, AKP’li belediye başkanlarına da yardımları için “Kimsenin hakkını yemek istemem, AK Partili belediye başkanlarının da buraya araç ve gereç gönderdiklerini biliyorum. Onlara da yürükten hepinizin huzurunda teşekkür ederim. Çünkü biz bir aradayız, farklı düşünebiliriz ama bir yerde felaket olduğu zaman hep beraber yardıma koşmak zorundayız” dedi.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, de yurttaşlara ellerinden gelen yardımları yaptıklarını anlatarak, 10 tane yıkılan köprü için bakanların yapılma sözü verdiğini aktardı.
Eski Cami Mahalle Muhtarı İbrahim Sungur da Kılıçdaroğlu’na “Yapılması gereken 3 tane acil, 2 tanesi öncelikli, Ortaköy ve Horoz Ötmez Sarı Kavak göletlerimiz var. Hem bunlar sulamada, hem taşkınlarda en önemli bizim emniyet supabımız olacak. Artı dere yataklarındaki standart dışı köprülerin standartlar içinde yapılıp, tamir edilip faaliyete geçmesi lazım” dedi.
ESNAFTAN KILIÇDAROĞLU’NA: SİZ BİR ŞEYİN ARKASINDA DURDUĞUNUZ ZAMAN EMİNİM Kİ OLUYOR
Kılıçdaroğlu’na Kumlucalı bir esnaf elektrik borçlarından dert yandı ve borçlarının ötelenmesini isteyerek, “Ödeyemem bu şartlar altında, dükkanlarımız kapalı. SSK’mız var. Çalışanlarımız var. Maaşlar var. Onlar da bizim elimizden bekliyor. Büyükşehir Belediye Başkanımız sularımızı bir şekilde 1 ay almayalım dedi. Elektrik konusunu da masaya yatırırsanız. Gerçekten zor durumdayım. Siz bir şeyin arkasında durduğunuz zaman eminim ki oluyor” dedi. Kılıçdaroğlu, elektrik konusunun takipçisi olacağını dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, zarara ilişkin muhtarlardan da bilgi aldı. Kılıçdaroğlu daha sonra seraları ziyaret etti. Buradaki çiftçilerin sorunu dinledi. Çiftçiler TARSİM’den şikayet etti. 7 dönüm yeri zarar gören çiftçi, “Bitik haldeyim, dışarıdayım. Allah belediyemizden sağ olsun, yemeğimiz, şuyumuz geliyor. Ama benim komple solmuş bir halde hiçbir şeyim kalmadı… 17 sene birikimimi bıraktım, bitik bir haldeyim. Ne yapacağımı, ne edeceğimi, şu anda elim kolum bitmiş. Ben hala 7-8 günden beri evin içinde ıslak yerde kendimi toparlamaya çalışıyorum. Benim de sigortam vardı, selden dolayı, beton olmadığı için. Sigortacılar geldi, bu kapsam dışı diye. Şu anda soldular zaten komple. Ben bir ürün daha almamışım. Daha vallahi, billahi 2 ton domates kestim, şu anda sezonluk domates ile normal güzlük domatesimiz 7-8’inci dölde. Hepsi şu anda öyle kurudu gitti. 2 aya kadar da giremeyiz o tarlaya” diye konuştu.
Çiftçi, saatlerce çocukları ile suyun içinde kaldıklarını vurgulayarak, “Evin içi su, duvarlar çekmiyor ve evin içinde de duramıyorum. Yani rutubetten duramıyorum. Kurutamıyorum evin içini. Hadi bir nevi toparladık evin içinde kendimizi çok şükür. Ama tarla ile alakalı 17 sene, ne arabam kaldı, ne evim kaldı, ne eşyam kaldı. Hiçbir şeyim kalmadı. Ben bitik bir haldeyim şu anda” diye yardım istedi.
ÇİFTÇİ KADINLAR DERT YANDI
Çiftçi kadınlar da yaşadıklarını Kılıçdaroğlu’na anlattı. Bir çiftçi kadın 30 yıllık eşyalarının ve tarlasını felakette yok olduğunu belirterek, “30 yıllık kazancım gitti. Hiçbir şeyim kalmadı benim. Anadan doğma evsiz kaldım, çatıya çıktık öyle kurtulduk biz. Şimdi o evde de oturulmaz, bana mümkünse ev tutun. Oturulacak hali kalmadı” dedi. Başka bir çiftçi kadın da yardımlardan gelen kıyafeti göstererek, onu giydiğini söyledi.
Başka bir çiftçi kadın da ürettiği domateslerin perişan halini göstererek şöyle konuştu:
“İşte domateslerimi getirdim, hiç satmadan böyle oldu. Hiç satmadım daha ben bunları. Ben 2 çocuğumu yevmiyeye gitme ile okuttum. Günlük 50-100 lira yevmiye ile beyaz eşyamı aldım. Bir gram bir şey kalmadı evimde. Gecenin dördünde çatıya çıktım, 11’inde AFAD’çılara ünledim. Gelin bizi, can kurtaran yok mu diye ünledim. Ben şimdiden sonra 53 yaşındayım, ne yapabilirim? Bana bir yol gösterin. Bir tane beyaz eşyam yok, bir tane yatacak sırtım yok. Eş, dost böyle sırt getirdi. Yani biz sebzeciliğin başkentindeyken böyle bir rezil olabilir miyiz? Dersiniz ki ‘Neden sebze yaptınız, okusaydınız’. Biz yapmayıp da o yapmayıp, bu yapmayıp da kim Ankara’daki, İstanbul’daki büyüklerimize böyle sebzeler yedirecek. Biz kesinlikle dilenci değiliz.
“AVANGART MOBİLYA İSTEMİYORUZ”
“Biz devletimize vergimizi veriyor, halimize güzelce sebzemizi götürüyorsak, ihracatımız yapılıyorsa, dünya geneline ihracat yapılıyor bu domateslerle. İşte ben buna hiçbir gram para alamadım. Ben dilenci durumuna düştüm şimdi ya. Bankaya gidiyor 3 gündür eşim, destek parası yatıracağız dediler. Yok, bugün yok, yarın, öbür gün yok. Zaten evime giremiyorum. Evimin içinde bir gram eşya yok. Biz bunlardan avangart mobilya istemeyiz. Bu hayat şartlarımızı sürdürebilecek… Şimdi biz ne yapabiliriz? Anamızdan nasıl doğduysak, öyle bomboş kaldık. Bize bir çare, bir destek ama biz kesinlikle dilenci değiliz” dedi.
FİNİKELİ ÇİFTÇİDEN KILIÇDAROĞLU’NA TARIMSAL DESTEK İSYANI
Kılıçdaroğlu, sel felaketinin vurduğu Finike'de yurttaşların sorunlarını dinledi. Kılıçdaroğlu bir kahvehanede yurttaşlarla da bir araya geldi ve onlarla sohbet etti. Finike Belediye Başkanı Mustafa Geyikçi, Kılıçdaroğlu’na sel felaketi hakkında bilgi verdi. Kılıçdaroğlu’na 25 yaşındaki bir genç, “Gençler olarak bizim sizden ricamız, bir beklentimiz var aslında. Biz bundan sonra daha adaletli, daha yaşanılabilir bir ülke için güçlü bir Cumhurbaşkanı ile yönetilmek istiyoruz. Muhalefet partisi olarak bunları başarabilecek olanlar sizlersiniz. Biz sizlere güveniyoruz. O yüzden yeni (belediye) başkanımızı seçeceğimizde halka da sorulmasını talep ediyoruz. Güçlü bir adayla seçime katılmak istiyoruz. Biz çiftçiler olarak üretimin başkentiyiz. Ama ürettiğimizi kendimiz alamaz haldeyiz. Biz daha refah, huzurlu ve güvenli şekilde yaşamak istiyoruz. Biz kendi gençliğimizden vazgeçtik, gelecek nesilleri düşünür hale geldik” dedi.
“BUNU ERDOĞAN’IN GÖZÜNE SOK”
Yaşlı bir çiftçi de elindeki belgeyi göstererek, kendilerine yeterli tarımsal destekleme yapılmadığını ifade etti. Çiftçi elindeki belge ile Kılıçdaroğlu’na “Ziraat odası benim evimi bilmez, bahçemi bilmez. Naylonumu bilmez. Bütün işleri yapan, tarım destekleme her şeyi bilen. Bunlarınki bir imza, al parayı. Olmadı, Erdoğan’ın bunu gözüne sok” diye vurguladı. Çiftçi, yurt dışında da çalıştığını kaydederek, “Orada öyle bir şey yok, destekleme direk çiftçinin eline veriliyor. Ziraat odası kapansın” diye ekledi.
Eşi ve oğlu hapiste olan kadın yurttaş da “Evlerimizi komple sel aldı. Kader mahkumlarını da affedin, evvel Allah sonra da siz. Size çok dua ederim” diye yardım istedi.
“ONU EMEKLİ EDECEĞİM”
Kılıçdaroğlu daha sonra Finike Belediyesi’ni ziyaret etti. Belediye Başkanı Mustafa Geyikçi, Finike’nin soruları ve yapılan çalışmalar hakkında Kılıçdaroğlu’na bilgi verdi. Kılıçdaroğlu daha sonra belediye önünde kendisi için slogan atan yurttaşlara sesledi. Kılıçdaroğlu, “Bir şeyden emin olmanızı isterim. Türkiye bu karanlık tabloyu kesinlikle kabul etmiyor. Kesinlikle bunu aşacağız. Ama bunu aşmanın yolu sizden alacağımız destek. Biz kendi ülkemizde huzur içinde yaşamak istiyoruz, beraber, birlikte yaşamak ve kucaklaşmak istiyoruz. Kavga etmek istemiyoruz, birileri kavga ediyor ve hiç endişe etmeyin onu emekli etmeye söz verdim. Emekli edeceğim. Hepinize teşekkür ederim hakkı, hukuku ve adaleti de hiç unutmayın” dedi.
Yorum Yazın