Kılıçdaroğlu: Olağanüstü bir durum vardı, gittik
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda gerçekleşen liderler zirvesine katılımla ilgili, "Ben daha önce olağanüstü bir durum olmadıkça gitmem demiştim. Olağanüstü bir durum vardı, gittik tabi" dedi.
- Ege Postası
- 28.07.2016 - 11:50
Kılıçdaroğlu, komutanın talimatına uyan er ve erbaşları linç edenlerin de yakalanması gerektiğini söyledi .
CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu CNN Türk canlı yayınında Hande Fırat’ın sorularını cevapladı.
İşte Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden satır başları:
"OLAĞANÜSTÜ DURUM VARDI, GİTTİK"
Darbe girişiminin ertesi günü ben Ankara’ya döndüm. Ertesi gün sayın cumhurbaşkanı aradı darbeye karşı tutumuz, TV’lere yaptığım açıklamalar dolayısı ile teşekkür etti. Ben de kendisine teşekkür ettim. Darbelere karşı çıkmak siyasi partilerin görevi.
Daha sonra cumhurbaşkanlığı genel sekreteri özel kalemi benim özel kalemi arayarak cumhurbaşkanının bir daveti olduğunu katılmamızdan mutlu olacağını ifade ettiler. Ben daha önce olağanüstü bir durum olmadıkça gitmem demiştim. Olağanüstü bir durum vardı, gittik tabi.
"BÖYLE BİR TABLOYU İLK KEZ YAŞADIK"
4 siyasi partinin orada olmasını isterdim. Bunu ifade de ettim. Samimi olarak görüşlerimizi ifade ettik. İfade etmeseydik doğru olmazdı. Nasıl davranılması gerektiğini söyledik. Notlar alındı. Memnun kalındı. Bugüne kadar darbe ve darbe girişimleri yaşadık ama ilk kez TBMM bombalandı. Böyle bir tabloyu daha önce hiç yaşadık. Darbe ve darbecilerin gözünde insan hayatının değeri yoktur. Özel mahkemeler kurulur darbe dönemlerinde insanlar yargılanır. Türkiye en büyük mağduriyetleri hep darbe dönemlerinde yaşadı.
“DARBECİLERİN EMRİNDEKİ ERLERİ LİNÇ EDENLER DE YARGILANMALI”
Darbe girişiminde bulunmak suç. Ama bir er veya erbaşı linç etmek de suç. Biz askerlik yaptık… Komutanın emri sorgulanmaz. Komutanın talimatına uyan er ve erbaşları linç edenlerin de yakalanması ve onların da cezalandırılması lazım. Biz bunu da bekliyoruz. Bunu da sayın başbakana aktardım, başbakan da buna hak verdi.
İDAM TARTIŞMASI: UMARIM HÜKÜMET BU ÇILGINLIĞA İMZA ATMAZ
Siyaset sokağa teslim olmamalı. Teslim olursa felaket olur. Çünkü sokakta kitleler halinde insanlar bireysel karar verme yeteneklerini kaybeder.Bizim idamı yeniden getirmemiz pek çok çevrede kaygı yarattı. AB’de kaygı yarattı. Ben o sıcak atmosferde dile getirilen o konunu şu anda idile getirilmediğini söylemek isterim.Umarım hükümet bu çılgınlığa imza atmaz.
“MAHKEMELER CANLI YAYINLANSIN”
Mahkemelerin canlı yayınlanmasını isteriz. Biz Ergenekon, Balyoz davalarının da canlı yayınlanmasını istemiştik.Bunların da canlı yayınlanmasını isteriz. Şöyle bir katkısı olacaktır. Yargının ne kadar objektif tarafsız davrandığını bütün dünyaya göstermiş olacağız.Hükümete çağrı yapıyorum, bu duruşmalar canlı yayınlansın. TRT’nin çok sayıda kanalı var. Bir tanesi buna ayrılsın.
BÜLENT MUMAY’IN GÖZALTINA ALINMASINA ELEŞTİRİ
Gözaltılar oluyor… Sayın Bülent Mumay gözaltına alındı. Gidiyor savcıya “ben şu saatte geleceğim” diyor. Siz gidip gece yarısı gözaltına alıyorsunuz. Bunlar yargılama sürecine gölge düşürür.Ali bulaş siyasette aynı düzlemde değil ama takdir ettiği biridir. Mesela Hilmi yavuz gibi Türkiye’nin yetiştirdiği ender şairlerden biri.Toplum bir süre sonra bunlara darbeci kimliğini yapıştırırsa bu doğru olmaz.
“İSTİHBARAT DEĞİL YÖNETİM ZAAFI VAR”
Cumhurbaşkanı eniştesinden öğreniyor, başbakan eşten dosttan duyuyor. Hava kuvvetleri komutanı eşinden haber alıyor… Sayın Davutoğlu’nun bir açıklaması var. Bilgi aldığını MİT müsteşarına suikast şeklinde haber aldığını ifade ediyor.
Bu istihbarata zaafı öteden beri dile getiriliyor. Aslında istihbarat değil yönetim zaafı var. İşi ehline vermezseniz devlet karşıtı gruplara devleti teslim ederseniz bunu adı yönetim zaafıdır. Demokrasiye bağlı subaylar ordunun dışına atılmış. Bunun bir faturası olmalı. Biz olsaydık böyle bir ortamı asla yaratmazdık. İkincisi kim görevini yapmıyorsa kesinlikle görevden alınırdı.
“DEVLETTE YENİ İNŞA SÜRECİ BAŞLAMASI LAZIM”
Devlette yeni inşa sürecinin başlaması lazım. Eğitim sistemi tamamen çökmüş durumda. Hiçbir anne baba eğitim sisteminden memnun değil. Tepeden tırnağa yenilenmesi lazım. Dünyayı sorgulaması lazım çocuklarımızın. Kendilerini çevrelerini sorgulaması lazım çocukların.
Ön yargılardan kurtulmamız lazım. Ben bir kurultayda konuşmamın önemli bir bölümünü yüksek yetenek inşasına ayırmıştım. Bir yüksek yetenek inşası lazım. Bu yetenekli insanların devlette görev alması lazım:
Eğer siz birilerini eş dost diye belli yerlere getirirseniz devleti çökertirsiniz. Bundan özenle kaçınmamız lazım.
Tepedeki insanlar “kurallara uymam” diyorsa sokaktaki vatandaş da “uymuyorum” der. Devlet bu durumda çöker bunda kesinlikle kaçınmak lazım.
“HALKIN DİRENME HAKKINI İLK DİLE GETİRDİĞİMDE TEPKİ GÖSTERMİŞLERDİ”
Halkın direnme hakkını ilk dile getirdiğimde belli çevrelerde tepki almıştım. Ama son durum bunun ne kadar meşru olduğunu gösterdi. Darbe girişimi halkın direnme hakkının meşruluğunu bize gösterdi.
“BİZİM İSTİHBARATA ÖRGÜTÜMÜZ YOK”
Fetullah Gülen örgütünün siyasette ne kadar yapılandığını bilmiyoruz. Bizim bir istihbarat sistemimiz yok. Devletin içinde örgütlendiklerini biliyorduk. Devletin bir istihbaratı var. Siyasetin içinde ne kadar yapılandığına bakılır. Biz neredeyse 30 yıldır Fetullah Gülen cemaatini eleştiririz. Ama şu anda geldiğimiz nokta bu. Bizim bir istihbarat örgütümüz yok ki. Gider bir form doldurursunuz partiye üye olursunuz.
Taksim mitingi cumhuriyet ve demokrasi mitingiydi. Orada demokrasi ve cumhuriyet vurgusu yapıldı. Bütün darbelere karşı olduğumuz vurgusu yapıldı. Bu darbe girişiminin tümüyle Fetullah Gülen örgütünün girişimi mi yoksa başka unsurlar da var mı bunu bilmiyoruz henüz. İddianame çıkmadı. Nede? Çünkü sorumlu bir kişiyim. Bana herhangi bir bilgi verilmedi. Daha darbenin ayrıntılarını bilmiyoruz.Ülkenin cumhurbaşkanı eniştesinden öğreniyorsa bir sorun var burada demektir.
30 yıldır bu cemaatin devlet içindeki yapılanmasını eleştirdik. Ben anayasa değişikliği olmasın, böyle bir HSYK olmasın diye 81 ili gezip propaganda yaptım. Yargıtay’a 160 militan atandı bu örgütten. Ergenekon, Balyoz davalarının ne kadar yanlış olduğunu söyledim.
Silivri önünde “burası bir toplama kampıdır” dedim. Ve ben Ankara’ya gelmeden benim fezlekem geldi.
Biz kendimizden eminiz. Demokrasi için yapmayacağımız şey yoktur. Bu, çok ucuz ve sıradan tartışmalar. Bu tartışmaların içine girenler aslında ne kadar küçük ve ucuz dünyaları olduğunu gösteriyor. Cemaatler kendi inanç dünyalarına dönsünler. Devleti ele geçirmeye çalışan her kimse ona karşı çıkarız.
SUİKAST İDDİALARI: “DİKKATLİ OLMAMIZ SÖYLENDİ”
Bazı duyumlar geldi. Dikkatli olmamız gerektiği söylendi. Emniyet Genel Müdürlüğü bazı önlemler aldı. Türkiye’yi kaosa sürecine sokmak isteyen pek çok çevre var.
Tedirginlik duymuyorum. Bizim bir canımız var. Eğer o da demokrasi için gidecekse gitsin. Özel bir şeyim yok. Evde otururken dikkat edilmesi gerektiği lambalara dikkat edilmesi gerektiği söylendi…
Bu süreçte ordumuzun yıprandığını hepimiz biliyoruz. Ama kim ne derse desin bir ülkeyi güçlü kılan o ülkenin ordusudur. Ordu bizim gözbebeğimiz, bu ülkenin güvencesidir. Ordu düşmanlara karşı caydırıcı güçtür. Bu ülkeyi kuranlar bizim bugün yaşadığımız acıları yaşadılar.
Askerin siyasete girmemesini sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’tür. Orduyu her zaman siyasetin dışına çıkartmıştır. Asker kışlada güzeldir. Kışlaları orduya teslim edelim. Nasıl üniversiteleri hocalara teslim ediyorsak. Biz oralara peygamber ocağı diyoruz.
ÖZEL KALEMİN DARBE GECESİ ARANMASI
Şöyle bir bilgi aktarıldı, biz bunu açıklamayacaktık ama MHP kanalından açıklama geldiği için biz de açıkladık.Bizi o gece arayanlar, Genelkurmay Başkanı’nın bizzat darbenin başında olduğunu ve talimatları onun verdiğini bize söyledi. Dolaylı bir yönlendirmenin geldiği anlaşıyor bize ve MHP’ye. Ama biz darbe kimden gelirse gelsin karşıyız dedik.
Yorum Yazın