Dolar 34,5424
%0.18
Euro 36,0063
%-0.62
Altın 3.005,890
%1.48
Bist-100 9.550,00
%1.94

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
O gecenin sırrı çözüldü!

O gecenin sırrı çözüldü!

Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, darbe girişimi gecesi darbeciler tarafından rehin alınıp Akıncılar Üssü'ne götürülmüştü. Org.Güler, nasıl rehin alındığını, Akıncı üssüne nasıl götürüldüğünü anlattı, 'gözlerimi açtıklarında karşımda Akın Öztürk vardı' dedi.

  • Ege Postası
  • 23.07.2016 - 21:09

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin  ardından ifadesine başvurulan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler,  olay günü odasında yaklaşık 10 eğitim kıyafetli, silahları kendisine çevrilmiş  personeli gördüğünü belirterek, "Derhal ellerimi arkadan bağladılar. İlk başta  ağzımı bantladılar. O vaziyette dururken sivil giyimli biri omzuma vurarak,  'Komutanım merak etmeyin bu bir tatbikat' şeklinde alaycı ifadelerle konuşunca  baktım, benim emir subayım Mehmet Akkurt olduğunu gördüm" dedi. 
 
Güler, savcılık ifadesinde, Genelkurmay İkinci Başkanı olarak görev  yaptığını, 15 Temmuz günü 21.25 sıralarında makam odasında yalnız çalıştığını  söyledi.
 
Kapının çalındığını belirten Güler, "Girmesini söyledim. Fakat evrakla  ilgilenmemden dolayı girenlerin kim olduğunu fark etmedim. Birden bir patırtı ile  'Yere yat, yere yat' sesleri yükseldi. Kafamı kaldırdığımda odamda yaklaşık 10  eğitim kıyafetli, silahlı, hepsi silahlarını üzerime çevirmiş personeli gördüm."  diyerek o anları anlattı.
 
İçlerinden birinin tekrar "Yere yat" diye bağırması üzerine tekrar  "Siz kimsiniz'" diye sorduğunu belirten Güler, tekrar "Yere yat" denilerek  üzerine saldırıldığını ifade etti.
 
Bunlardan birini tutarak diğer tarafa fırlattığını, bu kişinin yere  düştüğünü anlatan Güler, şunları kaydetti:
 
"Bunun üzerine daha büyük bir öfkeyle üzerime çullandılar. Yüzükoyun  yere yatırdılar. İçlerinden biri kafama ayağıyla bastırdı. Ayaklarımı ve kolları  ayırıp çekiyorlar, beni etkisiz hale getirmeye çalışıyorlardı. Derhal ellerimi  arkadan bağladılar. İlk başta ağzımı bantladılar. O vaziyette dururken sivil  giyimli biri omzuma vurarak, 'Komutanım, merak etmeyin bu bir tatbikat' şeklinde  alaycı ifadelerle konuşunca baktım, benim emir subayım Mehmet Akkurt olduğunu  gördüm. Odamdaki bu saldırıyı yapan ve benim üzerime bu şekilde hücum edip  etkisiz hale getiren ekibin yöneticisi olduğunu anladım. Kafama yüzümü kapatacak  şekilde bere geçirdiler. Bu şekilde zorla beni kaldırdılar. Bu yapılanlara karşı  direniyordum. Beni yerde sürükleyerek koridora çıkardılar."
 
"3 kat aşağı sürükleyerek götürdüler"
 
Güler, bu ana kadar içlerinden hiçbirisini tanıyacak bir pozisyonunun  olmadığını, kendisini koridorda sağa, sola çevirerek sürüklediklerini, 3 kat  aşağı sürükleyerek götürüldüğünü belirtti.
 
Daha sonra binanın yan tarafındaki kapıdan dışarı çıkarıldığını ve  orada bekleyen bir araca sokulduğunu anlatan Güler, şöyle devam etti:
 
"Araç hızla hareket etti. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı istikametindeki  kapıya doğru götürdüler. Nizamiyeye gelince 'Kapıları aç' diye bağırıyorlardı.  Bağıran kişinin sesinden tanıdığım kadarıyla emir subayım Mehmet Akkurt idi.  Kapıyı oradaki mantar bariyerlerin indirilmemesi nedeniyle açtıramayınca önde  oturan Mehmet Akkurt araçtan indi. Oradaki birilerine 'Kapıyı aç yoksa ateş  edeceğim' diye bağırdı. Ardından ateş ettiğini ve karşı taraftan da mukabil  ateşle karşılık verildiğini anladım. Benim de içerisinde bulunduğum araca  mermiler isabet ediyordu. Araçta benim yanımda oturan biri araçtan indi 'bir  şehit' diye bağırdı. O anda araçta solumda bulunan şahsa omuzum ile şiddetli  şekilde vurdum. Bunun üzerine açık olan arka kapının muhtemelen dışında sol  tarafta bulunan diğerleriyle beni araçtan çıkardılar ve dizlerimin üzerinde  asfalt üzerinde sürterek başka bir araca götürdüler. Yanımda kimse yokken arka  koltukta 2-3 dakika beklemenin ardından beni indirdiler. Berenin aralıklarından  gördüğüm kadarıyla bir ambulansa bindirdiler. Genelkurmay kışlası içerisinde  hareket ettikten bir süre sonra dolaştırarak bir binanın önünde durdurlar. Beni  yaka paça araçtan çıkararak çok dar bir merdivenden muhtemelen 1 kat aşağı  indirdiler. Beni orada bir odanın içine soktular. Odama ilk baskın yapıldığında  'Yere yat' şeklinde bağıran şahsın dışında konuşan yoktu. Orada bir müddet  bekledik. Daha sonra beni yukarı doğru çıkardılar. Tam binadan dışarı çıkarken  biri 'Hayır, olmadı' dedi ve tekrar aynı merdivenlerden inerek aynı odaya girdik.  Orada uzunca bir süre bekledik. Daha sonra benim kaldığım yere birkaç şahıs daha  getirildiğini, 'Konuşma, kafanı kaldırma' şeklinde başkalarına hitap etmelerinden  anladım."
 
"Akıncı üssüne getirildiğimi anladım"
 
Bir süre sonra yukarı çıkarıldığını ve bir araca bindirildiğini  belirten Güler, bir süre kışlanın içinde dolaştıklarını, ilerledikçe helikopter  sesi duyduğunu anlattı.
 
Güler, 2 kişinin kendisini helikoptere bindirdiğini ifade ederek,  "Sağıma ve soluma oturdular. Helikopter havalandı. Bir müddet gittikten sonra  helikopter indi. Beni bir araca bindirdiler. Araç hareket halindeyken dışarıda  jet sesleri duyuyordum. Geçen süreyi de göz önüne alarak Akıncı Üssü'ne  getirildiğimi anladım." dedi.
 
Araçtan indirilip bir binaya sokulduğunu aktaran Güler, sözlerini  şöyle sürdürdü:
 
"Orada zifiri karanlık bir ortamda bir odaya girerek bir koltuğa  oturttular. Odada sağımda ve solumda yine helikopterdeki şahıslar vardı.  Şahıslardan birinin koridora çıktığını hissettim ve odada kalan diğer şahsa  'Evladım, arkadan kelepçeyi biraz gevşetebilir misin'' dedim. Daha önce hiç  konuşmayan bu şahıs 'Peki komutanım' dedi ve hatta 'Komutanım isterseniz  ellerinizi önden bağlayayım' dedi. Diğer şahıs tekrar odaya döndü. Ellerimin  önden kelepçelendiğini görünce sinirlendi, kafamdan bereyi çıkararak görmemi  engelleyecek şekilde daha sıkı bir kumaş parçasıyla bağladı. Oda halen zifiri  karanlık olduğu için bunun öncesinde de şahısları tespit edebilecek imkanım  olmadı. O sırada dizlerimin kanadığını fark ettim ve bu muameleyi yapan şahsa,  'Evladım, dizlerim kanıyor bana biraz yardımcı ol' dedim. Hiç sesini çıkarmadan  sağ tarafımda farklı bir koltuğa oturdu. Epey bir zaman sonra bu şahıs kalkıp  dışarı çıktı. Bunun üzerine ben kelepçe meselesinde de daha yumuşak tavırlı şahsa  'Evladım her tarafım uyuştu. Ayaklarımı uzatabilir miyim'' dedim. Şahıs, 'Tabii  komutanım' dedi. Ayaklarımı uzatabileceğim şekilde bir koltuk getirdi. Ayaklarımı  uzattım. Diğer şahıs odaya döndü, sesini çıkarmadı. Bir müddet daha geçtikten  sonra bu şahsa tuvalete gitmem gerektiğini söyledim. 'Olur' demesi üzerine ayağa  kalktım ve aynı şahıs beni, odanın içinde olduğunu sonradan gördüğüm tuvalete  soktu. Ben ihtiyacımı gidermek için gözlerimin açılmasını söyleyince sol gözümü  kısmen görecek şekilde araladı ancak 'Sakın kafanı arkaya çevirme' diye ikaz  etti. Arkamda beklerken ihtiyacımı giderdim. Elimden tutup lavaboyu göstererek  ellerimi yıkamamı sağladı. Daha sonra kağıt havluyla elimi kuruladı ve tekrar  odada yerime oturttu.
 
Daha sonra aksi olan şahıs dışarı çıktı. Diğer şahsa 'Bir su içebilir  miyim'' dedim. O da sanırım buzdolabını açtı, su olmadığını, buz dolabındaki  sodayı açtığını, bunu içmemi, ayrıca su da getireceğini söyledi. Sodayı içtikten  sonra şahıs bana bir bardak su getirdi. Epey bir müddet geçtikten sonra ve  tahminime göre sabaha karşı aksi olan şahıs tekrar odaya girdi. Ayaklarım  koltukta uzatılmış vaziyetteydi. İki kişi içerideyken üçüncü şahıs içeri girdi.  Üçüncü şahıs ile diğerleri arasında kısık sesle bir konuşma olduğunu fark ettim.  Çok kısık olduğu için duyamadım. Üçüncü şahıs odadan çıktıktan sonra aksi olan  şahıs bir tane ayak bileğime, bir tane de dizimin altına plastik kelepçe  taktıktan sonra birleştirdi. İlk kez o esnada çok korku hissettim. Daha sonra çok  uzun zaman geçti, sessizlik var. Bu arada seslerden F4 olduğunu değerlendirdiğim  jetlerin uçtuğunu ve manevra yaparak üssün içine makineli top ile bomba atarak  taarruz ettiğini fark ettim. Bunun isyancılara karşı Silahlı Kuvvetlerin bir  karşı hareketi olduğunu değerlendirdim."
 
O anda bir rahatlama hissettiğini anlatan Güler, bu olaylar sırasında  odaya bazı kişilerin girdiğini, çıktığını ve hareketlilik olduğunu fark ettiğini  anlattı.
 
Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişiminin  ardından ifadesine başvurulan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler,  rehin alındığı sırada, Akıncı Üssü'nde tutulduğu sırada, FETÖ'nün darbe girişimi  sonrası tutuklanan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk'ün kendisiyle  darbeci askerler arasında temasları sağladığını söyledi. 
 
Orgeneral Güler, savcılık ifadesinde, Akıncı Üssü'nde tutulduğu odada  bir müddet sonra ortama sessizliğin hakim olduğunu, sonra birden kapının  açıldığını duyduğunu ve Akın Öztürk'ün, "Yav Yaşar, sen burada ne geziyorsun,  senin burada olduğundan hiç haberim yok." dediğini anlattı.
 
Güler, şöyle devam etti:
 
"Dolayısıyla şu anki değerlendirmeme göre, benim yakalanıp  getirilmemden bu saate kadar haberinin olmamasının mümkün olmadığını  söylemeliyim. İçeri girerek bizzat gözlerimi bağlayan bezi kendisi açtı. O esnada  odada ikimizden başka kimse olmadığını gördüm. Akın Öztürk kapıyı açıp dışarıda  bekleyen şahsa 'Komutanın neden ellerini, ayaklarını bağladınız, çabuk oradan bir  şey getir ve bunları aç' dedi. Dışarıdan bir maket bıçağı getirdi ancak bıçağı  getiren şahsı görmedim. Akın Öztürk, yine bizzat kendisi ellerimdeki ve  bacaklarımdaki kelepçeleri kesti.
 
Karşıma bir koltuk çekerek oturdu ve kendi astsubayı olduğunu  söylediği bir astsubaya çay, su ve bir tabak çerez getirtti. Ayrıca o şahsa,  'Yaşar Paşa'nın evini ara ve kendisinin sağ olduğunu ailesine haber ver' deyince  odada bulunan makam telefonuyla ailemi arayarak, 'Yaşar Paşa'nın yanındayım,  kendisi sağ salimdir' dedi. Ben de bu arada 'Demet Hanım ben buradayım' diyerek  bağırdım. Başka konuşma olmadan telefon zaten kapatıldı. O şahsa 'Benim evimin  telefonunun kaç olduğunu sorunca şahıs bana '2105' dedi.  Ben de bunu daha sonra  imkan bulursam ararım diyerek aklımda tuttum. Akın Öztürk konuşmaya başladı ve  bana hitaben, 'Bu herifler manyak. Sen devlete karşı nasıl böyle bir şey  yapabilirsin' dedi. Dün gece 23.00'ten beri burada olduğunu ve herifleri bu  hareketi bırakmak için ikna etmeye çalıştığını, bir kısmını ikna ettiğini  söyledi. Sonra kapıda silahlı nöbetçi olduğunu söyleyerek çıkıp gitti."
 
Odada yalnız kaldığını ve duvardaki saatin 11'i çeyrek geçtiğini  gördüğünü belirten Güler, daha sonra kapının açıldığını, daha önce yüzünü hiç  görmediği ve tanımadığı asker kıyafetli kişinin herhangi bir ihtiyaçları olup  olmadığını sorduğunu kaydetti.
 
Bu kişiye bir ihtiyacı olmadığını söylediğini anlatan Güler, Akın  Öztürk'ün kapıda silahlı kişi olduğunu söylemesinden dolayı kapıyı açmadığını,  saat 15.30-16.00 sıralarında kalkarak odada bulunan telefondan aklında tuttuğu  numarayı çevirdiğini bildirdi.
 
Konuttaki görevlinin kendisini sesinden tanıdığını belirten Güler,  şöyle devam etti:
 
"Oğlum, hanımefendiye iyi olduğumu söyle. Ayrıca Özel Kuvvet Komutanı  Zekai Paşa'yı ara ve telefonda üzerinde okuduğum 4210 numarayı söyleyerek bunu  kendisine iletmesini ve 3 zilin çalmasını bekleyeceğimi söyledim. Bir müddet  geçtikten sonra 3. çalmada telefonu açtım ve Zekai Paşa telefonun diğer  ucundaydı. 'Ne yapıyorsunu? Gelip bizi kurtarsanıza' dedim. Muhtemelen odanın  çıkışında bir koridor olduğunu, kapıda silahlı şahıs olduğunu belirtip 'Buraya  gelince iki taraflı gelin, aynı zamanda odanın yere yakın arka penceresini de  açık bırakacağım' diyerek kapattım. Sonra tekrar odaya Akın Öztürk geldi ve  'Televizyonda benim arandığımı yazıyor. Haberin var mı'' diye sordu. Ben de  televizyonu açmadığımı söyledim. Bana hitaben, 'Bu vaziyette nasıl gideceğiz''  dedi.
 
Bir süre sonra yanıma yeniden geldi. Buradaki adamların teslim olmaya  karar verdiklerini söyledi. Saat 18.30 sıralarında Korgeneral Yıldırım Güvenç ile  Özel Kuvvetlerden ekip yanıma geldiler. Bana, 'Komutanım seni götürmeye hazırız'  dediler. Akın Öztürk o esnada geldi, 'Siz giderken sizinle Ankara'ya geleyim'  dedi. Yıldırım Paşa ile Akın Öztürk, burada başka rehinelerin de olduğunu ancak  nerede olduğunu bilmediğini söyledi. Daha sonra araçla 141. filo yazan binaya  gittik. Yine rehin tuttuklarını anladığım Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal  ile iki havacı generali aldık. İsmini bilmediğim bir başka yerdeki 5-6 rehineyi  de almaya gittik. Oraya gittiğimizde 7-8 kişinin yataklarda gözleri, elleri ve  ayakları bağlı sırt üstü yatar şekilde olduklarını gördük. Bunlar sivil kıyafetli  ancak tanıdığım havacı ve karacı generallerdi. Hepsini kurtarıp araçlara bindik.  4 araçla Akıncı üssünden çıktık. Hava Kuvvetleri Komutanlığına gelerek Akın  Öztürk ve diğerlerini bıraktım ve araçla evime gittim. Saat 19.15 idi."
 
Orgeneral Güler, savcılık ifadesinde, operasyonla kurtarılmasından  sonra, bütün bunlar başından geçerken, yan odada da Genelkurmay Başkanının  tutulduğunu öğrendiğini söyledi.

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.