Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Parkı Ana Davası'nda; kararını açıkladı. Mahkeme, oy çokluğuyla, Osman Kavala'ya “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Kavala, siyasal ve askeri casusluk suçundan ise beraat etti. Ayşe Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater Utku, Yiğit Ali Ekmekçi, Ali Hakan Altınay, Şerafettin Can Atalay hakkında da “Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım” suçundan 18 yıl hapisle cezalandırılmalarına hükmeden mahkeme, sanıkların tutuklanmalarına karar verdi.
- Ege Postası
- 25.04.2022 - 10:28
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden ve tek tutuklu sanığı iş insanı Osman Kavala olan, 17 sanıklı Gezi Parkı Davası’na karar açıklandı. Tutuklu sanık Osman Kavala bulunduğu Silivri Cezaevi'nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Duruşmayı; CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP Milletvekilleri Ali Şeker ve Sezgin Tanrıkulu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Milletvekili Ahmet Şık, HDP Milletvekili Hüda Kaya da takip etti. Avukatların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarının ardından sanıklara son sözleri soruldu.
“SON SÖZÜM OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM. HÜKÜM SİZİNDİR”
Ayşe Mücella Yapıcı mahkemedeki son sözlerinde; “Son sözüm olduğunu düşünmüyorum. Son sözü kabul etmiyorum. 50 yıllık meslek insanıyım, olabildiğince aydın olmaya çalıştım, şiddetten yana olmadım, mesleğimi onurla yürüttüm. Bugüne kadar çocuklarıma haram lokma yedirmedim hırsızlık yapmadım. Mesleğimi sadece mesleğimin ilkeleri doğrultusunda kullandım ve bundan onur duyuyorum, aynı onuru sizin de yaşamanızı diliyorum. Hüküm sizindir” dedi.
“BU SON DEĞİL BAŞLANGIÇ”
Can Atalay mahkemedeki son sözlerinde, “Biz harama el uzatmadık kul hakkı yemedik devleti kendi çıkarımıza kullanmadık, suç işlemedik. Biz avukatlık yaptık mimarlık yaptık. Buradaki faaliyetin bir yargılama faaliyeti olmadığını ifade ettim. Sorun geziyi sahiplenmekse, sahipleniyoruz bu son değil bu başlangıç” dedi.
“BU BİR SUİKAST EYLEMİDİR”
Osman Kavala ise son sözünde, “AİHM’in tutukluluğumun hak ihlali olduğunu ve tutukluğumda siyasi aktörlerin rol oynadığının tespitinden sonra delil olmayan delillerle hakkımda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının istenmesi hukuki değildir. Bu aynen ikinci iddianamedeki suçlar gibi bir suikast eylemidir” diye konuştu.
KAVALA HAKKINDA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET, 7 SANIK HAKKINDA 18 YIL HAPİS CEZASI
Mahkeme, saat 17.30'da karar için bir ara verdi.
Yaklaşık 1 saatlik aradan sonra salona dönen mahkeme heyeti, oy çokluğuyla aldığı kararını açıkladı. Mahkeme, bin 637 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala'ya, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mahkeme, siyasal ve askeri casusluk suçundan ise yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle, Osman Kavala'nın beraatını kararlaştırdı.
Taksim Dayanışması üyeleri Ayşe Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater Utku, Yiğit Ali Ekmekçi, Ali Hakan Altınay, Şerafettin Can Atalay’ın da “Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım” suçlaması ve 18 yıl hapisle cezalandırılmalarına hükmeden mahkeme, sanıkların tutuklanmalarına karar verdi.
Haklarında yakalama kararı bulunan Ayşe Pınar Alabora, Henry Jack Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnan Ekmekçi’nin dosyaları ayrıldı.
ÜYE HAKİMDEN MUHALEFET ŞERHİ
Karara karşı oy kullanan üye hakim, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Dosya içeriğinde dinleme kayıtlarından başka delil bulunmadığı… Yapılan değerlendirme ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre dosyadaki dinleme de yasak delile dayandığından hükme esas alınamayacağı, aksi kabul edilse dahi dinleme kayıtlarını destekleyen somut kanıtlar olmadığı ve tek başına dinleme kayıtlarının sanıkların üzerlerine atılı suçlardan mahkumiyetlerine yeter her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığından beraati; tutuklu sanık Osman Kavala’nın tahliyesi ile diğer sanıkların tutuklanmaması gerektiği görüşündeyim…”
HEYET MAHKEME SALONUNDA PROTESTO EDİLDİ
Kararın açıklanmasının hemen ardından duruşma salonunda gerginlik çıktı. Sanık ve avukatları ile duruşmayı izleyenler sloganlar atarak kararı protesto etti. Salondakiler, "Zulme boyun eğmeyeceğiz", "Her yer taksim her yer direniş", "Gün gelecek, devran dönecek AKP halka hesap verecek" diye sloganlar attı.
"ZULME BOYUN EĞMEYECEĞİZ"
Yargılama sonucu 18 yıl hapis cezası alan Avukat Can Atalay, "Bakırköy’e, ihtimalen bizi Silivri'ye götürecekler. Şunu bilin, şunu bilin. Zulme boyun eğmeyeceğiz. Zulme karşı direneceğiz. Şunu bilin, şunu bilin, şunu bilin hiçbir hukuka aykırı işleri kabul etmeyeceğiz. Elle gelen düğün bayram, Halep oradaysa arşın burada" diye bağırdı.
POLİS SALONA GİRDİ
Hakim salonun boşaltılmasını isteyince güvenlik şubeden polisler salona girdi. Polis, salonu boşalttı.
Haklarında hapis cezasıyla birlikte tutuklama kararı verilen sanıklar, salonun kapısında çocukları ve yakınlarıyla vedalaştı. Sanıklar yakınlarıyla vedalaştıktan sonra gözaltına alındılar.
Öte yandan Uluslararası Af Örgütü, Türkiye'nin Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ver,mesinin insan hakları için 'yıkıcı bir darbe' olduğunu ileri sürdü.
OLAYIN GEÇMİŞİ
Gezi Parkı eylemlerine ilişkin aralarında iş adamı Osman Kavala, gazeteci Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın da bulunduğu 16 sanığın ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan yargılandığı dava, 18 Şubat 2020'de karara bağlanmıştı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tutuklu sanık Osman Kavala'nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatına, firari sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi ve Mehmet Ali Alabora'nın ise dosyalarının ayrılmasına hükmetmişti. Savcılığın yerel mahkemenin kararını istinafa taşımasının ardından İstanbul Bölge Adliye 3. Ceza Dairesi 22 Ocak 2021'de 9 sanık hakkındaki beraat kararını bozmuştu.
Bozma kararının ardından İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Nisan 2021'deki duruşmada bu dava ile yakalamalı sanıklar Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi'nin dosyasının birleştirilmesine karar vermişti. Bunun yanı sıra Osman Kavala ile CIA eski danışmanı Henri Barkey'in FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin ‘Anayasayı ihlal' ve ‘Devletin gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme' suçlarından İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandıkları davanın Gezi Parkı ana davasıyla birleştirilmesine karar verilmişti.
Öte yandan Gezi Parkı olaylarına ilişkin Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanık hakkında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen karar Yargıtay tarafından bozulmuştu. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Gezi Parkı olaylarına ilişkin dava ile Çarşı davası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun belirtildiği kararda, örgüt üyeliği suçunun özelliği nazara alınarak, her iki dosyanın birleştirilmesi tarafına gidilmesi, sanıkların hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayini gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma neticesinde beraatlarına karar verilmesinin bozma nedeni sayıldığı vurgulanmıştı. Davalar verilen bozma kararlarının ardından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde birleştirilmişti. Gezi Parkı ile Çarşı davası dosyası, 21 Şubat'ta görülen dördüncü duruşmada, davaların geldiği aşama dikkate alınarak yeniden ayrılmıştı.
GEZİ PARKI DAVASINDA VERİLEN KARARLARA ADLİYE ÖNÜNDEN TEPKİ…
Siyasiler ve bazı avukatlar, duruşmanın ardından; Çağlayan Adliyesi önünde yaptıkları açıklamalarla karara tepki gösterdi.
“SONLANAN DAVADA HUKUKUN VE ADALETİN GEREĞİ YAPILMADI”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, şunları söyledi:
“Burada bugün sonlanan davada hukukun ve adaletin gereği yapılmadı. Sadece ülkeyi yöneten bir tek adamın gönlü yapıldı. Sayın Kavala’nın deyimiyle Türk hukuk sisteminde olmayan bir halk jürisinin başkanı olarak; kendi kendini atamış olan birisi, mahkemelerin tanıdığı beraat kararını tanımıyor, salıverme kararını tanımıyor ve diyor ki: ‘Tanımıyorum ve saygı duymuyorum.’ O mahkemeler ki yetkilerini, güçlerini önce kanunlardan ama en üstte Anayasa’dan alırlar. Hakim teminatını hiçe sayan mahkeme; bağımsızlığını yok eden, kuvvetler ayrılığını ayaklar altına ezen birisi, anayasal bu yetkileri tanımadığı için aslında kendini tanımıyor. Kendinin meşruiyetini ortadan kaldırıyor.
“KARAR, SADECE VE SADECE PARANOYAK BİR YÖNETİM ANLAYIŞINDAN ÖTÜRÜ”
Bugün burada verilen karar, sadece ve sadece paranoyak bir yönetim anlayışının, her yaşanan toplumsal olaydan bir mağduriyet, bir darbe çıkarma çabasının son dönemlerde düştüğü derin çaresizlikten ötürü. Geçmişteki son derece barışçıl, çevre duyarlılığından harekete geçmiş kişilerin, yaşam şekillerinin, yaşam tarzlarına müdahalede itiraz etmiş barışçıl insanların yaptığı ve sonuç vermiş protestoyu, bir parkı kurtarmış protestoyu, ağaçları kurtarmış bir protestoyu şeytanlaştırarak kendisine mahkumiyet karşısına da şeytan olarak göstereceği masum insanları şeytanlaştırma, ötekileştirme ve hedef göstermenin son noktasıdır.
“O KAN EMEREK YAŞAYAN BİR VAMPİR GİBİ BUGÜN BİR KEZ DAHA TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDEKİ HERKESİN ADALET TALEBİNİN KANINI EMEREK BİRAZ DAHA YAŞAMAYA ÇALIŞMAKTADIR”
O kan emerek yaşayan bir vampir gibi bugün bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti’ndeki hepimizin herkesin adalet talebinin bu ülkedeki güzel insanların kanını emerek biraz daha yaşamaya çalışmaktadır. Adaletin kanını emen bu vampire bizim, hiçbirimizin, hiçbirinizin, hiçbir yapının tek başına gücü yetmez ama hepimizin gücü yeter. Mücella Yapıcı’yı 72 yaşında Bakırköy Cezaevi’ne koyacak kadar küçülmüş, alçalmış ve buna tenezzül eden birisinin bizim karşımızda dizleri titremektedir. Herkes bunu bilsin, biz birlikte oldukça, biz karşımızdakilerin ne yapmaya çalıştığını bildikçe korkmayacağız. Bugün içeri aldıkları aydınlar korkmayacak. Onların yakınları korkmayacak. Bu saray rejiminin korkak efendileri tir tir titreyecek.
“GEZİ ÖZGÜRDÜR, KAVALA ÖZGÜRDÜR, BUGÜN TUTUKLADIKLARI BÜTÜN ARKADAŞLARIMIZ ÖZGÜRDÜR. TARİH ÖNÜNDE RECEP TAYYİP ERDOĞAN HESAP VERECEKTİR”
Buradan söz veriyoruz, bütün Türkiye’ye söz veriyoruz. And olsun ki, bu kumpası kuranlardan beraat etmiş, geziyi yeniden yargılama talimatı verenlerden serbest bırakılmış Osman Kavala’yı cezaevi kapısında bir daha yakalayıp; onu casusluk ithamı ile tutuklayıp, bugün ‘casusluk yokmuş pardon öyle bir suç yok. İki yıldır boşa tutuyormuşuz ama eskiden beraat aldığı bir davadan hüküm veriyoruz’ diyenlerden hesap soracağız. And olsun ki, Soma’nın da Gezi’nin de AKP’nin zulmettiği herkesin de hesabını teker teker soracağız. O diyor ya, ‘Birileri; gezicileri, Kavala’yı beraat ettirmeye çalıştı’; bugün biz diyoruz ki, birisi masum insanları, çevreci insanları, aydın insanları mahkum etmeye çalıştı. Onların yüzlerine kapanan mahkeme kapıları, onların üzerine kapanan cezaevi parmaklıkları onları mahkum edemez. Gezi özgürdür, Kavala özgürdür, bugün tutukladıkları bütün arkadaşlarımız özgürdür. Tarih önünde Recep Tayyip Erdoğan mahkum olacaktır, hesap verecektir. And olsun…”
Özel’in ardından diğer milletvekilleri ve avukatların açıklamaları ise şöyle;:
“HÜKÜM SARAYDA YAZILDI”
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu: 2013’ten beri buradayız, alanlardayız, yargılamalardayız. Osman Kavala’nın gözaltına alındığı 18 Ekim’den beri Çağlayan Adliyesi’ndeyiz. Bugün, niyetinde; Türkiye Cumhuriyeti Başsavcısı’nın istediği bir karar verildi. Erdoğan’ın anayasada yazılı sıfatları var. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkanıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’dır. Ordunun başkomutanıdır. Bir de Türkiye Cumhuriyeti’nin başsavcısıdır, baş hakimidir. Onun iddianamede yazdığı, hüküm verdiği insanların, yurttaşların; tahliye olması, beraat etmesi mümkün değildir. Bu davanın iddianamesi de sarayda yazıldı. Hükmü de sarayda verildi. Bugün sadece burada açıklandı. Arkadaşlarımız başı dik, cesurca cezaevine girecekler. Çok yakın zamanda onları davul zurna ile milyonlarla karşılayacağız. Ve özgürleştireceğiz. Türkiye’de adaleti sağlayacağız, demokrasiyi de inşa edeceğiz. Bu hakimlerin, bu savcıların hepsinden teker teker hepsinden adil bir biçimde hesap soracağız.
“HEPİMİZİ YARGILASINLAR”
HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu: “Çok öfkeliyiz. Gerçekten çok öfkeliyiz. Ama ben Erdoğan’a falan değil, Türkiye halklarına seslenmek istiyorum. Bugün biz Gezi Parkı’nı kazandık. Eğer bu arkadaşlarımız mücadele etmeseydi, hep birlikte mücadele etmeseydik; Taksim’in ortasında yine o inşaatlardan olacaktı. Biz kazandık hazmedemediler. Ne zaman kazansak hazmedemeyecekler. Biz bir yol ayrımındayız. Artık bu tercihi yapma zamanındayız. Bizi kriminalize etmeye çalıştılar, yıllarca bunu yaptılar. Şimdi bütün muhalefeti aynı şekilde terörle ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Bu yol ayrımında karar verme zamanıdır. Biz demokratik, özgür bir Türkiye’yi mi istiyoruz, yoksa biat eden yargısı ile başını kaldıramayan göz teması bile kuramayan yargıçlarıyla yargılanmaya devam etmeyi mi istiyoruz? Biz bunu hak etmiyoruz. Her alanda, her cenahta; siyasi tutsaklara özgürlüğü sağlayacağız. Hiçbir suçla ilişkileri yoktur. Suçları; Gezi Parkı’nın Gezi Parkı olarak kalmasıdır. Hepimiz oradaydık. Yargılayacaklarsa, hepimizi yargılasınlar. Hiçbirimiz korkmuyoruz, yılmayacağız. Bunun sözünü veriyoruz.”
“KENDİNİZE SORUN, NASIL İNSANLARSINIZ?”
HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık: “Çok öfkeliyim. Kime öfkeli olduğumuzu gayet iyi biliyoruz. Ben iktidara öfkeli değilim. Ya da siyasal parti kılığına girmiş bir mafyanın tetikçiliğini üstlenen, üzerindeki cübbe ile hâkim-savcı kılığına girmişlere de öfkelenmiyorum. Onlar zaten rasyonel bir şey yapıyor. Suç örgütü diyoruz. Tabi ki farklı bir davranışta bulunmayacaklar. Bugün buradan beraat kararı çıksa da bu hukuki olmayacaktı. Bu suç örgütü, iktidarda kalmaya devam edebiliyor ise tetikçiler, bu utanmazlıkla bu kararların altına imza atabiliyorlarsa bunun sorumlusu kendilerine muhalif olduğunu söyleyenlerdir. Bugün burayı, bu meydanı doldurabilseydiniz; o kararı veremeyeceklerdi. Bugün bu meydanı dolduracaksınız, yarın başka bir meydanı… Kaybedecek, konforunuzdan başka hiçbir şey yok şu anda. Ama ondan vazgeçmezseniz, her şeyi kaybedeceksiniz. Hepimizin bir yemin etmesi gerekiyor. O yemin; çocuklarınıza, çocuklarınızın geleceğine, bu ülkenin var olup olmayacağına dair bir yemin, bir söz. Bugün karşı çıkmazsanız haysiyetinizden vazgeçmiş olacaksınız. Haysiyetinizden vazgeçmiş olacaksınız. İktidar zaten haysiyetsiz. Bunlar çete, mafya. Buradakilere hakim-savcı muamelesi mi yapacağız? Buradan ne bekliyordunuz? Burada umutla beklediniz mi? Biliyorduk bu kararı. İtiraz etmeyen herkes, ama herkes bu kararın sorumlusudur. Bundan sonra yaşanacak her ihlalin sorumlusu da hiçbir şeye sesini çıkarmayan, bu sessizlik sarmalına teslim olmuş kendine muhalif diyenlerdir. Meclis’te, iktidar vekillerine dedim ki, ‘Aynaya bakın ve kendinize şu soruyu sorun, ‘biz nasıl insanlarız?’ diye, acaba ne yanıt vereceksiniz?’ Şimdi iktidar yanlısı olmayanlar da aynaya baksın, ‘biz nasıl insanlarız ki bu arkadaşlarımızı bu mafyaya teslim ettik’ diye kendisine soru sorsun. Artık yeter diyemiyorsanız, bu ülkenin sorunları bir avuç insanın sırtına yükleyebileceğiniz kadar hafif değil. Herkes elini taşın altına sokacak. Lütfen kendinize sorun, nasıl insanlarsınız?”
“HAİN YERİNE KONULAN, GEZİ’YE GİDEN HERKESTİR”
Avukat Akçay Taşçı: “Az önce adına hüküm dedikleri bir metin dinledik. Bunu bir yargılamanın sonunda elde ettikleri kanaatin sonucu olarak açıkladılar. Dediler ki ‘Gezinin kökü dışarıdadır. Giden herkes vatan hainidir. Darbecidir. Başka yerden fonlanmıştır.’ Söyledikleri budur. Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman bunların finansörü olmuş. Ülkenin en önemli mimarlarından biri, 70 yaşında hala kirada oturan Mücella Yapıcı finanse etmiş, Gezi’ye giden 10 milyon insanı. Her birimiz için söylendi bu. Oraya giden herkese dediler ki, ‘Kökünüz dışarıdadır. Başkasının fonu ile solculuk yapıyorsunuz, başkasının fonu ile çevrecilik yapıyorsunuz’ dediler. Söylenen budur. Hükmün anlamı budur. En başından beri reddettik. Bu memleketin öz evladı biziz, dedik. Bu memleketin suyu, ağacı, parkı, kamusal alanı, özgürlükleri için biz mücadele ediyoruz, siz değil, dedik. Kaybettiğimiz canların davalarında bir tek kişiyi bir gün yatırmayanlar, bugün arkadaşlarımızın, Taksim Dayanışması’nın, Gezi’nin kökü dışarıda bir komplo olduğu gerekçesi ile utanmadan, beş yıldır yargılandıkları, ayaklarını dışarı çıkarmamış insanlara utanmadan kaçma şüphesi dediler. Şimdi bunun üstüne Yargıtay’ı, sanki onlar başka bir mahkemeymiş gibi, onların süreçlerini de bekleyeceğiz. Ama sözümüz şudur: ‘Her yer Taksim, her yer direniş’ dedik. ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’, dedik. Bunu söylemeye devam edeceğiz. Arkadaşlarımız birazdan cezaevine gidecekler. Orada görüşe gideceğiz, orada söyleyeceğiz. Ama Gezi’ye gelen herkes, defterini açıp önüne koysun. Bu hüküm, yalnızca buradakileri yatırıyor olsa da esas olarak hepsi için geçerlidir. Hain yerine konulan, Gezi’ye giden herkestir. Herkesin, bu arkadaşların üzerinde sorumluluğu vardır. Gezi onurumuzdur. Her yer Taksim, her yer direniş; hala geçerlidir.”
“GEZİ KAZANACAK”
Taksim Danışması adına Akif Burak Atlar: “Adalet adına, hukuk adına, demokrasi adına; memleket tarihine kapkara bir leke olarak geçecek bir gündeyiz. Ortada hiçbir delil olmamasına rağmen. Ortada hiçbir suç, hiçbir kanıt, hiçbir emare bulunmamasına rağmen; arkadaşlarımız tutuklandı. Bizler, adalete inanan, demokrasiye inanan, hukukun üstünlüğüne inanan bu memleketin kurumları olarak, bu memleketin demokrasi güçleri olarak bu kararı reddediyoruz. Bu hukuki değil, siyasi bir karardır. Kimse bizim bu zulmü kabul edeceğimizi düşünmesin. Bugünler gelip geçecek. Sonunda biz kazanacağız. Geleceğe sözümüz var. Gezi kazanacak, Gezi’nin ortak değerleri kazanacak. Mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam. İlk gün söylediğimiz, hep beraber söylemeye devam edeceğimiz, sloganımızdır. Gezi, bu ülkenin; eşitlik, özgürlük ve adalet umududur. Hepimizin ortak geleceği için, çocuklarımızın ortak geleceği için bu ülkenin bir hukuk devleti olduğuna inanıyorsak, bugüne kadar tüm kazanımlarımızı geleceğe taşımak için omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz. Her yer Taksim, her yer direniş.”
Yorum Yazın