Dolar 34,4928
%-0.14
Euro 36,2796
%0.76
Altın 3.012,740
%0.24
Bist-100 9.550,00
%1.94

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Özel: Hiç kimseye verilmiş Belediye Başkanlığı sözüm yok

Özel: Hiç kimseye verilmiş Belediye Başkanlığı sözüm yok

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Kamuoyu araştırmalarıyla vatandaşın gönlünde olan başkanları tekrar aday göstereceğiz. Seçimden önce kimseye verilmiş belediye başkanlığı sözüm yok. Hiç kimseye kurultay odaklı verilmiş belediye başkanlığı sözüm yok. Şu anda kim belediye başkanı olacak, sizin gibi ben de bilmiyorum ama yöntemi biliyorum. Ölçme değerlendirme ile vatandaşın gönlünde seçildiğinden iyi yerlere gitmiş olanlar, göreve devam edecek. Kötüye gitmiş olanlar görevi devredecekler” dedi. Özel, “En doğru kararı vereceğiz. Milletin gönlünde olan bizim listemizde olacak. Ondan herkes emin olsun. Benim gönlümden geçen, 2023 bitmeden belediyelerimizin önemli miktarını açıklamak istiyoruz. 2024'te artık sahada çalışıyor olsunlar” diye konuştu.

  • Ege Postası
  • 17.11.2023 - 14:24
  • Güncelleme: 17.11.2023 - 15:03

Özel, "Bundan sonra o derin yapı şunu bilsin. Enselerindeyiz. Bundan sonra onlar bizle değil, biz onlarla uğraşacağız. Onları bu devletin kökünden kazımak için -hani dediniz ya ‘Çok çalışıyorsunuz’- beni kırbaçladılar, iki kat çalışacağım. CHP, önce seçimleri kazanıp bu devletin başına geçecek.

Sonra CHP, bu devleti gerçek bir hukuk devleti haline getirecek. Bu devlette, güvercin katillerine ve o katilin sırtını sıvazlayana, günü gelince serbest bırakana nefes aldırırsam namussuzum" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün, Halk TV’de, “İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah” programına katılarak soruları yanıtladı. Özel’in, açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"EMANETİ DEVRALDIK. GÜNÜ GELİNCE DEVREDECEĞİZ”

“CHP, baba evidir. Baba evinin anlamı, bu evin tapusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e kayıtlı, hiçbirimizin değil. Emaneti devraldık. Günü gelince devredeceğiz. Ama bu baba evi, hem bütün CHP’linin hem Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarının baba evidir. Baba evi başı sıkışanın, içi daralanın koşup geleceği yerdir. Bundan sonraki süreçte de herkese bu baba evinin kapılarının ardına kadar açık olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum.”

"BÜYÜK CHP AİLESİNE DE METİN UCA’NIN AİLESİNE DE FINDIKLI'DAKİ KADİRHAN BAŞKAN'IMIZIN AİLESİNE DE BİR KEZ DAHA BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM”

Özel, oyuncu ve televizyon programcısı Metin Uca’nın vefatıyla ilgili şunları söyledi:

“Metin Uca, benim kişisel olarak da diyalog halinde olduğum, çok iyi ilişki içinde olduğum birisiydi. Zaten Metin Uca’nın kötü ilişki içinde olduğu kimse yoktu. Çok nevi şahsına münhasır bir gazeteci, bir televizyoncuydu. Her alanda, televizyonda ne yapsa hep farklı yapıyordu. Bizimle çok yakın ilişki içindeydi. Haberi aldığımda dün çok üzüldüm. Kültür Bakanlığı'ndan sorumlu gölge Kültür Bakanımız, Genel Başkan Yardımcımız Koza Yardımcı, haberdar etti. İyi haber almayı umuyorduk. Dün menajeri üzerinden sağlık durumunu takip ettik. Gece yarım gibi entübe edildiğini duyduk. O, işin kötüye gittiğini gösteriyordu. Sabah da kötü haberi aldım. Aslında sizinle buradan böyle bir yayın, benim çok neşeli, çok umutlu beklediğim bir yayınken içimiz buruldu. Bizim birkaç acımız daha var. Fındıklı İlçe Başkanımız Ercüment Başkanın Fındıklı Belediyesi'nin kazanılmasında, orada çok farklı bir belediyecilik yapılmasında örgütümüzün başındaki kişi ama kaybettik. Çok üzgünüm. Kadirhan Kadıoğlu başkanımızı. Kıbrıs'taydım, cenazesine katılamadım. En kısa zamanda taziye için orada olacağım. Onun üstüne Altındağ Kadın Kolları Başkanımız Eylem, hayatını kaybetti. Daha 41 yaşında. Acımız büyük. Ona Altındağ örgütümüz koştu giderken trafik kazası oldu. Bu sefer Allah'tan orada ufak tefek yaralanmalar var ama çok ciddi bir durum yok. Ama 20’den fazla yöneticimiz müşahede altında tutuldu. Bu sabah Ankara'ya gelecekler. Amasya'da kaza geçirdiler. Ondan böyle yüreğimiz ağzımızda, çok üzüldüğümüz haberleri aldık. Büyük CHP ailesine de Metin Uca’nın ailesine de Fındıklı'daki Kadirhan Başkan'ımızın ailesine de bir kez daha başsağlığı diliyorum.”

"BENİM BU ÖRGÜTÜ BİR ARADA TUTMA, MOTİVE ETME VE ÖNCE YEREL SEÇİMLERİ SONRA İLK GENEL SEÇİMLERİ KAZANMAK GİBİ BİR GÖREVİM VAR”

CHP lideri Özel, Karagöz’ün “4-5 Kasım Kurultay’ı geçti. Özgür Özel’in içinde hangi fırtınalar kopuyor şu anda” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Birincisi büyük bir sorumluluk hissediyorum. Birincisi, önceki genel başkanımıza üst düzeyde vefa göstermemiz, onu yalnız hissettirmememiz ve bu kadar emeğinden sonra en üst düzeyde vefa duygusunu, kendisine hem örgütümüz hem mevcut genel başkan olarak benim göstermem gerekir, bu sorumluluğum var. İkincisi, kolay bir iş değil. Cumhuriyet tarihinde ilk kez CHP, yarışmalı bir kurultayda genel başkan değiştirdi. Ve ilk kez bir devir teslim yapabildik. Bu bizim için büyük bir kıvanç. Maalesef geçmişte ölümler, darbeler, istifalar, kırgınlıklar... Bir devir teslim yoktu. Sayın Genel Başkanımızın o iyi dilekleriyle, baş başa evinde geçirdiğimiz o 45 dakika, sonra Genel Merkez’de baş başa iki CHP Genel Başkanı sıfatıyla geçirdiğimiz 1 saatlik görüşme ve ardından yaptığımız devir teslim töreninde kamuya açık olarak hem kendisinin söyledikleri hem bizim söylediklerimiz çok önemliydi, tarihiydi. Tabii zorlu bir yarışın içinden çıktığımız için, örgütte kırılan, dökülen mutlaka olmuştur. Bizim bize yapılan yanlışları, bizi kıran ne varsa kurultay salonunda bıraktım. Gerçekten de kurultay salonundan dışarıya en ufak bir kırgınlık ve küskünlük çıkarmadım. 81 il başkanıma bunu söyledim, milletvekili grubuma bunu söyledim, ilçe başkanlarıma söylüyorum. Duyuyorum bir şey. Diyorlarmış ki ‘Seni yakında görevden alırlar.’ İl başkanımı alıyorum, diyorum ki ‘Çalışmaya devam. Kurultaydan beri olumsuz bir şey yoksa neden olsun? Öncesi için temiz bir beyaz sayfa açtık.’ Çünkü benim bu örgütü bir arada tutma, motive etme ve önce yerel seçimleri sonra ilk genel seçimleri kazanmak gibi bir görevim var. Sorumluluk hissediyorum.

"SAYIN GENEL BAŞKANIMIZIN DA GEÇMİŞTEKİ EMEKLERİNİ KİMSE GÖRMEZDEN GELEMEZ”

Çok çalışma işine gelince, benim genel yapım bu zaten. Ben bir işi üstlendiğimde onu çok yüksek konsantrasyonla ve çok emek vererek yaparım. Benim başarı hikayem varsa hikayemin özeti budur. Yoksa ben mucizevi yetenekleri olan birisi değilim. Ben eğitimini almış, yaptığı işi iyi yapan, geçmişte yaptığı işlerde başarılı olmuş. Ama bunların hepsini çok çalışarak yapmış birisiyim. O yüzden o göreve de son derece motiveyim, motiveydim zaten. Bugün de bu sorumlulukla çalışıyorum. Bir genel başkan, kendisi çalışırsa, örgütünü çalıştırırsa, onun gayreti herkese örnek olursa başarı mutlaka gelir. Sayın Genel Başkanımızın da geçmişteki emeklerini kimse görmezden gelemez.”

"DEVLETİN GELENEKLERİNDE ŞU VAR: SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANI, İLK ZİYARETİNİ KUZEY KIBRIS'A; İKİNCİ ZİYARETİNİ DE MUTLAKA AZERBAYCAN'A YAPAR. BUNU CHP’NİN GENEL BAŞKANLARININ DA MUTLAKA TAKİP ETMESİ GEREKİR”

Özgür Özel, Sabah gazetesi yazarı Yavuz Donat’ı Azerbaycan yazısı üzerine aramasıyla ilgili şunları söyledi:

“Yavuz Bey'i aradığımda da onun söylediğim şu: Genel olarak CHP’nin nasıl bir yol izleyeceğini soruyordu ve dış politikadaki sorunlardan bahsediyordu. O konuda, Kıbrıs ziyaretinden, Azerbaycan ziyaretinden, ayın 25’indeki Bosna Hersek ziyaretinden bahsettim, o da memnun oldu. Biz CHP olarak bu devleti kurmuş partiyiz. Bu devletin geleneklerinde şu var: Seçilmiş cumhurbaşkanı, -eskiden başbakan- Meclis başkanı, ilk ziyaretini Kuzey Kıbrıs'a; ikinci ziyaretini de mutlaka Azerbaycan'a yapar. Çünkü ikisi çok önemlidir, devletin geleneğidir bu. Bunu CHP’nin genel başkanlarının da mutlaka takip etmesi gerekir. İlk ziyareti zaten Kıbrıs'a gitmeyi düşünüyordum, bu bir de Kıbrıs'ın Cumhuriyet Bayramı'na denk geldi. Göreve başlar başlamaz 40’ıncı kuruluş yıl dönümüne gittim. Sabah, resmi törenlere katıldım. Ardından Sayın Cumhurbaşkanı ile, Sayın Başbakan ile Sayın Meclis Başkanı ile makamlarında, resmi ziyaretlerde bir araya geldik. Onlara da anlattım, CHP’nin Kıbrıs'a, bundan sonra bugüne kadar verdiği önemi arttırarak sürdüreceğini, resmi törenlerde mutlaka yerimizi alacağımızı.

"KOLTUK BEĞENMEMEK DEĞİL DE OTURDUĞUN KOLTUĞUN HAKKINI YEDİRMEMEK”

Hatta ilk gittiğimde şöyle bir şey yaşandı: Gittim ben. ‘Özgür Özel, koltuk beğenmedi’ dediler. Şöyle oldu: Kıbrıs Cumhurbaşkanı var. Yanında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni temsilen Cumhurbaşkanı Yardımcımız oturuyor. Kıbrıs’ın Meclis Başkanı var. Benim koltuk, 20 koltuk ileride. Dedim, ‘bu ne?’ Dediler ki ‘Kıbrıs’ın muhalefet partileri burada oturuyor.’ Dedim ki ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı'ndan sonra Meclis Başkanı gelmediğine göre, bir sonraki sıradayım. Orada oturmamız lazım.’ Koltuk beğenmemek değil de oturduğun koltuğun hakkını yedirmemek... Sayın Bekir Bozdağ vardı, o da hak verdi. O Meclis Başkanvekili, dedi ki ‘Özgür Bey, bizden önde protokolde’ deyince biz doğru yere oturtulduk. Ama şu da anlaşıldı ki bir protokol hatasından kaynaklanıyor ve meclis başkanı olsun, cumhurbaşkanı olsun bu bir hatadır. Bundan sonra da CHP’nin yeri orada.

"KIBRIS'TAKİ HERKESE ŞUNU SÖYLEDİM: CHP, BURAYA GÖSTERMESİ GEREKEN İLGİYİ GÖSTERECEK”

Kıbrıs, İngiltere siyasetini de çok yakından takip eder. Aslında onlar gölge kabineye, Türkiye’den daha alışkınlar. İngiltere garantör devlet geçmişte. 1940-1950’ler dönemine kadar da İngiltere'nin maalesef atadığı bir vali, Kıbrıs'ta görev başındaydı. Trafik sağdan akıyor. Benzerlikler var. Onlar, gölge kabineye bizden daha alışık. Sonra, ana muhalefet lideri, akrabamız, CTP’nin Genel Başkanıyla, Genel Merkezinde bir araya geldik. Onlarla da Sosyalist Enternasyonali, Kıbrıs Meselesinde dünyadaki sosyal demokrat ve sol partilerin desteğini nasıl sağlamamız gerektiğini konuştuk. Kıbrıs'taki herkese şunu söyledim: CHP, buraya göstermesi gereken ilgiyi gösterecek. Kıbrıs Meselesini dünyada konuşurken Türkiye dış politikasına katkı verecek. Biz Kıbrıs Barış Harekatını yapmış, ardından KKTC’nin kurulmasında çok önemli bir noktada yer almış, 40 yıl önce Kıbrıs bağımsızlığını ilan ettiğinde, Denktaş ile birlikte, daha 1983, CHP o dönemde kapalı olmasına rağmen CHP’nin çok deneyimli kadrolarının KKTC’nin Anayasası’nın yazılması mesela Mümtaz Soysal'ın katkıları ortada.

"AZERBAYCAN İLE CHP İLİŞKİLERİNDE BİR YANLIŞ ANLAŞILMA ÜZERİNDEN BİR SOĞUKLUK VARDI. MUTLAKA ONU GİDERECEĞİZ”

Bundan sonra, önce Kıbrıs'ta ardından Azerbaycan'daki Azerbaycan ile CHP ilişkilerinde bizim hak etmediğimiz ve Azerbaycan'a da asla davranmayacağımız şekilde bir yanlış anlaşılma üzerinden bir kötü gidiş, bir soğukluk vardı. Mutlaka onu gidereceğiz. Ardından anneannesi Selanikli, dedesi Üsküplü birisi olarak benim Balkanları ihmal etmem mümkün değil. 25’i Bosna Hersek'in devlet günü, o devlet gününde partimi temsil edeceğim. Bundan sonra bütün dünyada, CHP’nin genel başkanını gerek siyasi akrabalarımızla, gerek sembolik ziyaretlerle, gerekse de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dış politikada ihtiyaç duyduğu katkıyı sağlayarak, biz burada muhalefet partisiyiz. Ama yurt dışında Türkiye'ye bir kötülük yapılıyor. Örnek veriyorum; bir yerde Kur'an-ı Kerim'i yakıyorlar. Bir başka yerde, Türkiye Cumhuriyeti'ni küçük düşürecek bir şey oluyor. Orada, o ülkenin sosyal demokrat partisini aramak, benim görevim. Doğrusunu anlatmak benim görevim. Ben bu işi sadece iktidar partisini bırakırsam yarın bu devleti yönetecek kişi olarak iktidara geldiğinde de dış politikada kendimizi yanlış hissederiz. Dış politikada şöyle bir gücümüz var bizim: İlhan Uzgel, Mülkiye'de dış politika konusunda bölüm başkanlığı yapmış, çok saygın ve çok etkin bir isim. Bir de Namık Tan var, İstanbul Milletvekilimiz, Dışişleri Komisyonu Sözcümüz ve kendisi Türkiye Cumhuriyeti'ni dış politikada temsil edilebilecek en üst düzeydeki makamlarda görev yapmış birisi. Bir tanesi dış politikanın teorisinde ve o teoriğin pratiğe aktarımında diğeri de bir diplomat deneyimiyle hem dünyadaki ilişkileriyle, hem de benim nerede durmam gerektiğini, ne söylemem gerektiğini, nasıl bir tutum içinde olmam gerektiği noktasındaki engin devlet tecrübesiyle biri sağ kolumuz, biri sol kolumuz çok doğru bir pozisyon.”

"KIBRIS'TAN 24 TANE EVLADIMIZ, GÖÇÜK ALTINDA KALARAK HAYATINI KAYBETTİ. ONLARIN SESLERİNİ DUYURMAYA ÇALIŞTIK”

Özgür Özel, Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın tahliyesini şöyle değerlendirdi:

“Bir kez, yüreğim yanıyor. Ve ilk duyduğumda, ‘Sözün bittiği yer artık bu. Adaletin a’sından bahsetmemek lazım artık bu memleket için’ dedim. Bir de ben öyle bir yerde bu haberi aldım ki zaten bütün duygularımın en yoğun olduğu noktaydı. Kıbrıs'ta, Şampiyon Melekler’in anneleriyle, babalarıyla beraberdim. Mağusa’ya gittim, resmi programlar bittikten sonra. Gece saat 10.00’du. Şampiyon Meleklerin antrenman yaptıkları, Mağusa Belediyesi'ne ait olan spor salonunda bir oda vermişler anneleri babalarına Şampiyon Melekleri Unutturmama Derneği. Biliyorsunuz Adıyaman'daki depremde İsias Otel'de, Kıbrıs'tan 24 tane evladımız, göçük altında kalarak hayatını kaybetti. Onların adalet taleplerini dinledik. Onların seslerini duyurmaya çalıştık. Ve böyle bir acıdan çıktım. Kapının önüne gittim. Orada Anka’nın muhabiri, takip eden ajansların muhabirleri, Türkiye'den televizyonların muhabirleri vardı. İçeride zaten başta açıklama yapmıştık. Dedim, ‘Başka bir açıklama yok.’ Dediler ki ‘Ogün Samast, serbest bırakıldı.’

"OGÜN SAMAST, BİR GÜVERCİN KATİLİDİR. HRANT DİNK, KENDİSİNİ BİR BARIŞ GÜVERCİNİ OLARAK NİTELİYORDU”

Bir kere Ogün Samast, kimin katilidir onu söyleyeyim: Ogün Samast, bir güvercin katilidir. Çünkü Hrant Dink'e demişlerdi ki ‘Tehdit alıyormuşsunuz, ölüm tehditleri.’ O da demişti ki ‘Ben tehdit alıyorum ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinleri öldürmezler.’ Hrant Dink, kendisini bir barış güvercini olarak niteliyordu. Ve Ogün Samast, bir güvercini öldürdü. Bu ülkede güvercin öldürmek kadar utanılacak bir şey yoktur. Herkes üzerine titrer. Ogün Samast, yakalandığında birileri onu aldılar Türk bayrağının önünde onunla poz verdiler. ‘Gül gül, niye suratın asık’ dediler. Sırtını sıvazladılar. Ve orada o sırtı sıvazlayan, bir kişi değil. Düşünsenize bir katil yakalanmış, o katili bir bayrak önüne çekecek, sırtını sıvazlayacak kadar duruma hâkim vaziyet eden biri. O, Türkiye'deki derin güçler. O, Hrant Dink'in ölümünden sebebiyet verenlerin eli, o sırtı sıvazlıyordu. O el, Ogün Samast’ı geçen gün serbest bıraktıran el. Ve Ogün Samast, elbette bir katil ama Ogün Samast, sadece tetiği çeken kişi. Tetiği çektirenler şunu söylüyorlar bize, sizin gözünüze bakarak diyorlar ki: ‘Ey İsmail Bey, biz buradayız. Katilimize bile sahip çıkarız. Hepiniz ayağınızı denk alın.’ Ana Muhalefet Partisi Lideri olarak bizi izleyen herkese, Türkiye'deki bütün gazetecilere, bütün düşünen insanlara, bütün muhaliflere, ‘Biz buradayız. Devlet dediğiniz, gördüğünüzden ibaret değil. Derinlerde başka bir yapı var. Ve biz günü gelir katilimize de sahip çıkarız’ diyor.

"'HEPİMİZ HRANT’IZ’ DERKEN BOŞA SÖYLENMİYORDU. BİZ BUNDAN SONRA ÖLDÜRMEKLE BİTMEYİZ. BUNDAN SONRA O DERİN YAPI ŞUNU BİLSİN: ENSELERİNDEYİZ”

Geçmişte de zaten birtakım açıklamalar, sonra kişiye özel uygulamalar çok oldu. Herkese şunu söylüyorum: Kimse korkmasın. Öyle ‘Hepimiz Hrant’ız’ derken boşa söylenmiyordu. Biz bundan sonra öldürmekle bitmeyiz. Bundan sonra o derin yapı şunu bilsin: Enselerindeyiz. Bundan sonra onlar bizle değil, biz onlarla uğraşacağız. Onları bu devletin kökünden kazımak için -hani dediniz ya ‘Çok çalışıyorsunuz’- beni kırbaçladılar, iki kat çalışacağım. CHP, önce seçimleri kazanıp bu devletin başına geçecek. Sonra CHP, bu devleti gerçek bir hukuk devleti haline getirecek. Bu devlette, güvercin katillerine ve o katilin sırtını sıvazlayana, günü gelince serbest bırakana nefes aldırırsam namussuzum.

"BEN ADALET VE KALKINMA PARTİSİ İLE AYM’Yİ GÜÇSÜZLEŞTİRECEK VE BU YARGI KRİZİNİ ERDOĞAN'IN GÖNLÜNE GÖRE ÇÖZECEK HİÇBİR İŞİN İÇİNDE OLMAM. BUNU HERKES BİLSİN”

Özel, Karagöz’ün, “Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, bu konuda bir açıklama yaptı. ‘Belki infaz düzenlemesiyle ilgili yeni birtakım maddeler yürürlüğe koymak gerekir’ dedi. Siz, Numan Kurtulmuş ile görüştünüz. Bu hiç konuşuldu mu” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Genel olarak bu konuyu konuştuk. Anayasa Mahkemesi (AYM) ile ilgili tartışmaları konuştuk. İçtüzükle ilgili meseleleri konuştuk. Meclis’in yapması gereken bazı işlerde ortaklaşabileceğimizi konuştuk. Ben Adalet ve Kalkınma Partisi ile AYM’yi güçsüzleştirecek ve bu yargı krizini Erdoğan'ın gönlüne göre çözecek hiçbir işin içinde olmam. Bunu herkes bilsin. Ama örneğin infaz düzenlemesiyle bu tip katillerin böyle kolayca dışarı çıkmasına engel olacak şeylere de olumlu katkı sağlarız. Ama buradaki mesele teknik değil. Buradaki mesele psikolojik. Burada bir yerlerdeki derin güçler, meydan okuyorlar, racon kesiyorlar orta yere. Ogün Samast gibi birinin, böylesine bir durumda serbest bırakılması, birincisi Ermeni cemaatini çok inciten ve tedirgin eden bir meseledir. Türkiye'de bütün azınlıkları, Türkiye'de anayasayla korunanları, Türkiye'deki bütün muhalefeti tehdit eden bir meseledir. Muhalefetteki toparlanmayı, muhalefetteki heyecanı, bizim birlikteliğimizi ve bundan sonra yapabileceklerimizi görüyorlar.

"TAM CHP’DEKİ DEĞİŞİM KONUŞULURKENKİ DARBE GİRİŞİMİYLE, ANAYASASIZLAŞTIRMA SÜRECİYLE HİÇBİRİSİNDEN ASLA VE ASLA ATACAK BİR ADIM GERİ ADIMIMIZ YOK”

CHP’nin bir bütün olarak kucaklaşmasının ve ayağa kalkmasının, yerel seçimlere motive olmasının ve yerel seçimlerden sonrasına da bir dinamizm taşıyacak olmasının bu yaşananlarla çok yakından bir ilişkisi vardır. Ayar veriyorlar. ‘Ayağınızı denk alın’ diyorlar. ‘Öyle heyecanlanmayın, biz buradayız’ diyorlar. Ben de diyorum ki demirden korksak trene binmezdik. Cürmünüz kadar yer yakarsınız. Biz sizden korkacak olsak buralara gelmezdik. Ne yaptığınız bu işlerle ne tam CHP’deki değişim konuşulurkenki darbe girişimiyle, anayasasızlaştırma süreciyle hiçbirisinden asla ve asla atacak bir adım geri adımımız yok. Bütün iyi niyetimize, gayretlerimize rağmen 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin kaybından sonra, muhalefetin önce omzu düştü. Moraller bozuktu ve seçmende duygusal kopuş vardı. Ben dedim ki ‘Bu duygusal kopuştan seçmeninizi kurtarmak için adayım.’ Yoksa öyle bir dönemde, bir iddia koymak kolay bir iş değildi. Bir sürü olumsuz değerlendirmenin yapılacağını biliyordum. Bana birilerinin ‘hain’ diyeceğini, birilerinin ‘Brütüs’ diyeceğini... Neler demediler, ne hakaretler oldu...

"AK PARTİ SEÇMENİNİN YÜZDE 15’İ CHP’DEKİ DEĞİŞİKLİKTEN MEMNUN OLDUĞUNU, CHP’DEKİ DEĞİŞİMDEN SONRA CHP’YE OY VEREBİLECEĞİNİ SÖYLÜYOR”

Zor bir işe giriştiğimizi biliyordum ama biz bunu yapmazsak, bu moral bozukluğuyla hem yerel seçimlerde bir felaket yaşayabiliriz hem de muhalefet dağılabilir. Türkiye'deki tek adam rejimi iyice sertleşebilir diye düşündük. Düşündüğümüz de konuştuğumuz gibi oldu. Değişim bir heyecana, umuda dönüştü. Kongre yaklaşırken son iki hafta, bir kasırgaya dönüştü. Kongre, gerçekten çok olumlu bir havada geçti, övünülecek bir kongre yaptık. CHP seçmeninin yüzde 83’ü bu değişimden sonra, partinin güçlendiğini söyledi. Bir büyük moral var. Uçağa gidiyoruz, uçaktan alkış kopuyor. Onlar aslında umudu alkışlıyorlar. Onlar muhalefetin toparlanmasını alkışlıyorlar. Değişimi alkışlıyorlar. Mesela AK Parti seçmeninin yüzde 15’i CHP’deki değişiklikten memnun olduğunu, CHP’deki değişimden sonra CHP’ye oy verebileceğini söylüyor. 10 AK Partiliden 1 buçuğu bunu diyorsa bu çok önemli bir başlangıç. Şimdi böyle olunca muhalefet toparlandı. Bir heyecan ortaya çıktı. Bu noktadan sonra iki tane hamle yaptılar. Bir, büyük bir anayasa tartışması hamlesi, ‘AYM kararlarına bile uymayız. Türkiye'de patron biziz. Ne diyorsak o olur. Tayyip Erdoğan ne diyorsa o olur. Onun yargıda atadığı, Yargıtay’daki majestelerin hakimleri ne diyorsa o olur. AYM falan tanımayız. Anayasa’yı bir kenara koyarız’ dediler. Bu bize karşı bir hamle. Bakın bu bir darbe girişimi. Anayasa’yı kaldırdığınızda bu darbe girişimi.

Özel, Küçükkaya’nın ‘AYM tartışmalarından ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisinden yola çıkarak mı CHP’de eylemlilik kararı aldınız?’ sorusunu şöyle yanıtladı:

“Cumhurbaşkanı, ilk önce o birkaç gün suskundu. Sonra uçaktan indiğinde, uçakta yaptığı açıklamalar gelince gördük ki Yargıtay'ın tavrını sahipleniyor. Anayasa Mahkemesi'ni yok sayıyor. Şimdi Anayasa Mahkemesi'yle ilgili Anayasa’nın ilgili maddesi Cumhurbaşkanı'nın gözünde yok. O sayfayı yırttı attı. O sayfayı sen yırtar atarsan TBMM ile ilgili 80. maddeyi de yarın yırtıp atmayacağının bir garantisi yok. 80. madde TBMM’nin oluşumu, görevleri. 80’den sonra bir sürü maddede gidiyor. O zaman benim ana muhalefet olarak varlığımı borçlu olduğum o sayfayı da yırtıp atacaksan, ben Anayasa’nın bir sayfasının atılmasına ses çıkarmazsam sıra bana gelir. Ben ona bindiğim dalı kesiyorum derken de biri de tutar Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini yırtıp atar. Bu sefer Cumhurbaşkanı da ortadan kalkar. Meşruiyet kriz olur. Bu bir darbe girişimi.”

Özel, ‘darbe girişimi’ne ilişkin soruya şöyle cevap verdi:

“TAYYİP ERDOĞAN DARBENİN BAŞINA GEÇTİĞİ İÇİN BİZ ŞİMDİ DİRENİYORUZ”

“Yerel mahkemenin tanımamasını, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi'nin kararını hiçe sayan bir yazı ve suç duyurusunda bulunması. Bu Anayasa’nın bir maddesini ortadan kaldırıyor. Bu darbeyle Tayyip Erdoğan ortaklaştı. Darbenin başında olduğunu gösterdi. Onun demesi gerekirdi ki ‘Ben ilk gün ne yaptım?’ Meclis başkanını telefondan aradım. Bizi Danışma Kurulu’na toplayıp bütün partiler buna karşı bir şey yapalım, dedim. Tam topluyordu. Son anda vazgeçti. O konu halen daha şüpheli. Yani net bir şey yok, neden vazgeçildiği. Ama sonradan ben anladım. ‘Tayyip Erdoğan bu darbeye birlikte direnelim’ dedim. Bütün darbeler doğası gereğince iktidara yapılır. Herkes döner, muhalefet ne diyor diye bakar ama ana muhalefetin gözünün içine bakar. Ben o gece ‘Meclis’i açalım’ dedim. Çıktım, dedim ki, millet sandıkta yeni bir görev verene kadar ana muhalefet partisiyiz. Seçilmiş parlamentonun demokrasinin, hükümetin arkasında darbenin karşısındayız. Ben Yargıtay kararından sonra ‘Gelin bu darbeye direnelim’ dedim. Numan Bey önce ‘Olur, toplayayım’ dedi. Sonra baktı ki AK Parti'de bir şey var, toplamadı. Çünkü birlikte olursak bir anlamı var o işin. Sonradan Tayyip Erdoğan darbenin başına geçti. Direnişin yanına geçmedi. Dedi ki ‘Anayasa Mahkemesi haksız.’ Yargıtay'ı destekledi ve Anayasa’nın o sayfasını yırttı attı. Buradan sonra biz artık direnmek durumundayız. Yoksa sıra bize gelir. Meclis’e atarlar. Öbür gün başka bir şey olur. Tayyip Erdoğan darbenin başına geçtiği için biz şimdi direniyoruz.

“BİZ, TAYYİP ERDOĞAN'IN TÜRKİYE'NİN ANAYASAL DÜZENİNİ ASKIYA ALMA ÇABASINI GÖRÜNÜR KILIYORUZ MECLİS’TE”

Biz sembolik bir şey yapıyoruz ama Anayasa’nın kendimle ilgili hükmü ne? Meclis. Ben Meclis’e sahip çıkıyorum. Oturma eylemi yapıyoruz. Oturumu terk etmeme eylemi yapıyoruz. Adalet oturumu yapıyoruz orada. O günden bugüne kadar arkadaşlarımız Meclis’ten hiç çıkmadılar. Nöbet sistemiyle 7/24 Meclis’teyiz. Ne zamana kadar? Eylemlilikte ikinci bir karar alana kadar biz bunu kamuoyuna duyurana kadar, maksat hasıl olup bu eylemlilik hem Türkiye hem dünya kamuoyunda bilinene kadar. Darbelerde darbeye maruz kalan demokrasiler, uluslararası dayanışma isterler. Tayyip Erdoğan öyle yapmadı mı? Halen daha ne diyor? ‘Şu ülkenin o geceki tavrını unutamam. Teşekkür ediyorum’ diyor veya öbürüne kızıyor. O yüzden bu darbe girişiminin uluslararası olarak da görülmesi Türkiye'yi şikâyet etmek değildir. Biz, Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin anayasal düzenini askıya alma çabasını görünür kılıyoruz Meclis’te.  

“BİR DE DERİN DEVLET HAMLE YAPTI. DİYOR Kİ ‘BİZ GÜNÜ GELİR KATİLİMİZİ, GÜVERCİN KATİLİNİ BİLE SERBEST BIRAKACAK KADAR GÖZÜMÜZ DÖNMÜŞ BİZİM’”

Bir de derin devlet hamle yaptı. Yani nasıl bir hamle yaptı? Derin güçler hamle yaptı. Ogün Samast'ın serbest bırakılması ‘Hareketlenmeyin öyle sokağa çıkacağız, eylem yaparız diyorsunuz. Diri bir muhalefet diyorsunuz. Biz ailemizden memnunuz.’ Hatırladınız mı Ogün Samast’ı? ‘Arkasında biz vardık. Gerekirse katilimizi bile salarız’ diyor. Bu, muhalefete bir had bildirmedir. Size diyor ki ‘Ayağını denk al. Biz günü gelir katilimizi, güvercin katilini bile serbest bırakacak kadar gözümüz dönmüş bizim’ diyor. Burada benim o yapıya cevabım ben bu darbeyi direnirim. Size de teslim olmam. Çünkü biz bu meydan okumalara karşı sessiz kalırsak bunlar bu millete diz çöktürecekler. Biz bu milleti ve demokrasiyi ayağa kaldırmanın peşindeyiz.”

Özel, CHP’nin yeni muhalefet yapma anlayışına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:

“YARIN TÜRK-İŞ Mİ AÇIKLAMA YAPTI, TÜRK-İŞ Mİ ETKİLİ BİR EYLEM KOYUYOR, TÜRK İŞ'LE BERABERİZ”

“Kesinlikle öyle. Mesela Türkiye Barolar Birliği çıktı dedi ki ‘Biz Türkiye'deki bütün baroları davet ediyoruz. Toplanıyoruz.’ Gittik. Biz de geliyoruz, dedik. Yanlarında durduk. Açıklamalarını destekledik. Ardından milletvekili arkadaşlarımız ve üyelerimizden hukukçu, avukat olanlar, cübbelerini giydi. Onlarla birlikte yürüdüler. Bugün Arzu Çerkezoğlu, ‘vergide adalet’ diye yürüyor. Her şehirde örgütüm eşlik etti. Haberdar olduktan sonra uyardık. Bilecik'ten itibaren Eskişehir'de. Bugün Ankara'ya girdiler. Genel Başkan Yardımcım yanlarında. Son bir saatini, kırk beş dakikasını ben de yürüyeceğim dedim. Açıklamayı yaparken de onların yanında olacağım. Yarın TÜRK-İŞ mi açıklama yaptı, TÜRK-İŞ mi etkili bir eylem koyuyor, TÜRK İŞ'le beraberiz.

“SAHADA DA MÜCADELE EDECEĞİZ, MECLİS’TE DE MÜCADELE EDECEĞİZ. BUNA BİZİM ENERJİMİZ DE YETER, İNANCIMIZ DA YETER”

HAK-İŞ hak arasın, HAK-İŞ ile beraberim. Ben hakkını arayan kim olursa onunla beraberim. İki tane anlayış var. ‘Onlar yapsın biz bekleyelim.,’ Bunu yapmayacağız. ‘Biz yapıyoruz peşimize takılın’ Bunu da yapmayacağız. Olmamız gereken her yerde olacağız. Biz bir yerdeyken olması gereken herkesi de davet edeceğiz. Sokakta, meydanda, eylemde olacağız. Ama şöyle bir anlayışımız olacak. Bu ülkenin gerçek gündemi neyse işte vergide adalet. Orada olacağız. Hukuk. Orada olacağız. Can Atalay’ın meselesi. Can Atalay’ı aşmıştır, Anayasa meselesi. Can’ın durumunu da unutturmayacağız. Ama Can’ı konuşurken Gezi Davasını asla unutturmayacağız. Tamamı haksız yere yatıyorlar. Aynı koğuşta yatıyor Can ile birlikte arkadaşımız Tayfun. Bakırköy Cezaevi'nde arkadaşlarımız yatıyor. Hiçbirini unutturmayacağız. Sahada da mücadele edeceğiz, Meclis’te de mücadele edeceğiz. Buna bizim enerjimiz de yeter, inancımız da yeter.”

Özel, Küçükkaya’nın “CHP’nin yüksek oy aldığı yerlerde iki dönemden fazla, üç, dört, beş döneme giden adaylarla ilgili yeni bir politika ve tercihte bulunacağız, diyorsunuz” sorusuna şöyle cevap verdi:

“Parti Meclisi’nde ve il başkanları toplantısında şunu kararlaştırdık. Başladığımız gençleşme, daha çok kadına alan açma ve hedefimiz olan eşit temsil noktasında önemli adımlar atma noktasında herkes ev ödevini aldı, illerinde çalışıyorlar. Biz bundan sonraki süreçte hem partinin bütün kademelerini gençleştireceğiz. Hem de şöyle bir şey yok. Partiniz zaten kazandığı yerleri mesela ‘Özgür Özel'in çok sevdiği arkadaşlarına, çok sevdiği büyüklerine…’  böyle bir şey yok. Şöyle de bir yanlış anlaşılma olmasın. Geçmiş mekanizmalarda da mesela Sayın Genel Başkanımız varıp da şuraya şunu, buraya bunu diye bir şey yaptı gibi anlaşılmasın. Ama bir mekanizmanın toplamı CHP’nin bazı tercihlerinin olması gerektiği gibi yapılmadığını ortaya koyuyor. Benim yetkimde olan yer şuydu. MYK yapacağım. Elimde 60 PM üyesi var. Onların içinde 18-19 tane kadın var. 3 tane kadın il başkanı var. Benim elimde olan kısmına döndüm baktım. Gölge kabineyi, 9’a 9 eşit böldüm. Benim elimden gelen bu. Bundan sonraki dönemde bizim bu davranışımızın, örgütümüzün ve üyelerimizin tercihlerine yansıması için ne yapmam gerekiyorsa yapacağım. Sadece iyi örnek olmak yetmez. Gerekli düzenlemeleri yapacağız.”

Özel, Hacer Foggo ile ilgili soruyu şöyle yanıtladı:

“BENİM DÖNEMİMDE, YOKSULLUĞU YÖNETEN DEĞİL YOK ETMEYİ HEDEFLEYEN ÇALIŞMALARINDA HACER HANIM’DAN İNANILMAZ FAYDALANACAĞIZ”

“CHP’nin geride kimseyi bırakmaması lazım. Siyasette yol kazaları olur. Biz Hacer Hanım’ı göstermemiz gereken yerde göstermemişiz. Ben CHP’nin genel başkanı olarak Hacer Hanım’ı geride bırakırsam, çok önemli bir değeri. Biz geride kimseyi bırakmayacağız. Eksiklerimizi, hatalarımızı telafi edeceğiz. Bu partide herkese yer ve görev var. Hacer Hanım’ı aradım dedim ki ‘Hacer Hanım listede yoktunuz. Genel başkan danışmanları atamıştı. Sonra bütün danışmanlar birden alındığında Hacer Hanım görevden alınmış gibi algılanmıştı. Genel Başkan normalde Hacer Hanım’ı görevden alır mı? Ama o büyük furya içinde hepsinin görevi sonlanırken Hacer Hanım da sonlanmış gibi… Benim dönemimde biz Hacer Hanım’dan bu derin yoksulluk ağı çalışmaları, CHP’nin sosyal politikalarında yapıcı, halkçı, doğru sosyal politika anlayışında yoksulluğu yöneten değil yok etmeyi hedefleyen çalışmalarında Hacer Hanım’dan inanılmaz faydalanacağız.”

Özel, yerel seçimlerde kadın adayların daha çok olup olmayacağına ilişkin soruya şu cevabı verdi:

“Ben, PM’nin yetkilerini kullanan bir genel başkan olmamaya söz verdim. Benim PM’ye, MYK’ya öneride bulunmam, onları doğruya yönlendirmem, onlara parti politikalarını bu yöne doğru güçlendirmemiz gerektiğini söylemek görevim. Çok daha fazla kadın ve garanti pozisyonların sadece erkeklere dağıtılması gibi… Önemli ilçelerde çok güçlü kadınları burada koysak… Geçmişte de CHP’nin benzer tercihleri olmuştu. Doğru işler olmuştu ama çok sembolik kalmıştı. Bundan sonra bu işleri cesaretle yapacağız. Hiç kimsenin endişesi olmasın.”

Danışmanlar arkadaşlarımıza danışmanlık yapacaklar. Örneğin Hacer Foggo. Ben sosyal politika işini Hacer Foggo üzerinden götürmeyeceğim. Ama Hacer Foggo, benim sosyal politika çalışan genel başkan yardımcımla birlikte çalışacak ve üretecek. Meşru bir alanda MYK’ya taşınacak.

"HİÇ KİMSEYE KURULTAY ODAKLI VERİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANLIĞI SÖZÜM YOK"

"Pazartesi gününe bize bir taslak takvim getirecekler. Müzakere edip, kararlaştırıp ilan edeceğiz. Başvuruları ne zaman alacağız, nereye yapılacak (bazıları genel merkeze oluyor, bazıları ile oluyor), istifalar hangi tarihte olacak, önceki genelgeler ile ilgili tutumumuz ne olacak bunların hepsini   takvimlendireceğiz. Benim bu konudaki düşüncemi kısaca özetleyeyim; kamuoyu araştırmalarıyla vatandaşın gönlünde olan başkanları tekrar aday göstereceğiz. Kongreden önce de söylemiştim, kongredeki tutumlar bizim için bir ölçüt değil. Kongrede karşımdaymış, başarılı ise listede. Kongrede yanımdaymış, başarısızsa müsaade isteyeceğiz; başka yerde çalışırız. Benim yanıma gelen herkese de söylüyorum; seçimden önce kimseye verilmiş belediye başkanlığı sözüm yok. Hatta şunu söyleyeyim, bir arkadaşa gösterdim. (Gömleğin düğmesini yamuk iliklediğini söyleyerek) CHP Genel Başkanı böyle gezebilir mi dedim. Baktı, 'niye'; ilk düğmeyi yanlış iliklersen CHP'den genel başkanlık yapamazsın. Hiç kimseye kurultay odaklı verilmiş belediye başkanlığı sözüm yok. Şu anda kim belediye başkanı olacak, sizin gibi ben de bilmiyorum ama yöntemi biliyorum. Ölçme değerlendirme ile vatandaşın gönlünde seçildiğinden iyi yerlere gitmiş olanlar, göreve devam edecek. Kötüye gitmiş olanlar görevi devredecekler.

İkincisi, görevi devredecekse ne yapacağız? İlçe başkanlığı yönetimi ile beraber, il başkanım, il milletvekilleri, varsa Parti Meclisi üyeleri, o ilden sorumlu arkadaşlarımız ile oturacağız raporlar üzerinde   ortaklaşacağız ki gelecek haftadan itibaren milletvekilleri ile Parti Meclisi üyeleri ile bütün illere, özellikle aday belirlemem gereken illere yolluyorum. O raporlar gelecek, yönteme karar vereceğiz. Benim gönlümden geçen, eğer sağlıklı sonuç vereceğine inanıyorlarsa herhangi bir yerde sandık koymak. Yani, önseçim. Hâkim gözetiminde önseçim 48 gün kala yapılıyor. O olmaz ama örgüt denetiminde önseçim... Sonuçlarına uyulacak temayül yoklaması... Sandıktan çıkanı aday yapacaksan sandığa koyacaksın.

Ben şu şerhi koyuyorum, iller başkanları özellikle koydular. Örgütün fikri alınarak yönteme karar vermek... Örneğin Ankara İl Başkanımız, geçtiğimiz günlerde şöyle bir şey söyledi; filanca ilçede geçen sefer önseçim yaptık, seçimi kaybettik. Çünkü aday çoktu, birbirleri ile sert yarışa girdiler. Doğru yerde doğru yöntem. Örneğin bir X ilinin Y ilçesi diyorsa ki; -sandık burada örgütü barıştırır- iki aday var, birisi küsecek sandığı koyacağız ama diyorlarsa ki; burada aday çok. Yarış sağlıklı sonuç vermeyecek. Üye yapımız müsait değil. O zaman anket yapacağız oraya, hangisi olsun. Doğru yöntemi kararlaştıracağız ama şöyle bir şeyi söyleyeyim, önseçimi, hiç azımsanmayacak kadar kullanacağız.

"2023 BİTMEDEN BELEDİYELERİMİZİN ÖNEMLİ MİKTARINI AÇIKLAMAK İSTİYORUZ"

"CHP'li belediyeleri başarılı buluyor musunuz" sorusuna ise Özel, şu yanıtı verdi:

"Buluyorum. Ben değil, millet başarılı buluyor. Birkaç örnek hariç ki oralara da niye diye bakıyoruz. Halk başarılı buluyor. Ekrem başkanı, Mansur başkanı inanılmaz başarılı buluyorlar. Mesela Ankara'da Mansur başkanın alacağı oy oranı, belki Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Ankara'da aldığımız en yüksek oy oranına ulaşacak. Büyük bir rekor bekliyorum. İstanbul'da 31 Mart'tan çok ilerdeyiz, Ekrem başkanın yapmış olduğu hizmetler, yapmış olduğu müdahaleler, bir işin daha iyisini 4'te 1 fiyatına yapmanın verdiği mali güç... Biliyorsunuz eli kolu bağlı belediyelerimizin. Belediye Meclisi'nde çoğunlukta olmamasına rağmen. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ifade ettiği için söyleyeyim, Aydın'da topuklu efemizin başarısı. Aydın halkı tarafından gördüğü teveccüh. Bunlar önemli. Bunun dışında da çok sayıda büyükşehir belediye başkanımızın da iyiye gidişi var.

Sağlıklı, doğru örneklerle, güvenilir anketlere bakmamız lazım. Partinin daha önceden yaptırmış olduğu anketler var. O anketlerle karşılaştıracağız. En doğru kararı vereceğiz. Milletin gönlünde olan bizim listemizde olacak. Ondan herkes emin olsun. Benim gönlümden geçen, 2023 bitmeden belediyelerimizin önemli miktarını açıklamak istiyoruz. 2024'te artık sahada çalışıyor olsunlar.

Bizim de iktidarda olmadığımız yerler açısından aynı zorluğumuz var. Zaman sıkışmaya başladı, biz zaten kurultaydan çıktık. O yüzden yeni başlayabildik. Bir an önce adaylaşma sürecinin tamamlanması lazım. İki tane işim var; bir, sahaya gidip insanlara dokunmak. Hatay ile Osmaniye başladık. Deprem bölgesini unutturmamak lazım. Ben de bundan sonraki süreçte deprem bölgesine gideceğim. Hatay'a giderken yanımızda Veli Ağbaba, Seyit Torun, Ekrem İmamoğlu vardı. Niye? Ekrem başkanımız, İBB olarak Hatay'dan sorumluydu. İnanılmaz işler yaptılar orada. Seyit Torun da Hatay'a ve deprem bölgesine inanılmaz emeği var. Biz ne dedik? Kahramanmaraş'a giderken Mansur Bey yanımda olacak, nereye gidersem gideyim Veli Ağbaba olacak. Veli Ağbaba sahada etkili bir isim. Depremde de inanılmaz çalıştı.

Yönetim kadrolarında geçmişte görev alanlar olmayacak dedik. Sözümüzü tuttuk. Gençleştik, yenilendik ama geçmiş dönemde görev yapmış Seyit Torun'un, Bülent Tezcan'ın, Tekin Bingöl'ün deneyimleri ve sahada olan karşılıkları ile yurt içi gezilerimizde, sahayı benim için koordine Veli Ağbaba var. Mutlaka deneyimli isimlerden de heyette bir büyüğümüzü de bulunduruyoruz. Şeytanlaştırma yok. Eskiler kötüydü kurtulduk, ne kötüydü kurutulduk? Bir sürü emekleri vardı ve değişimin önünü açtılar ve dediler ki; değişim, bizden başlasın. Bu çok erdemli bir davranıştı, onlar bu özveride olmasaydı biz böyle bir MYK ve PM yapmak için bu kadar rahat olmazdık. Bundan sonraki süreçte onlar diyorlar ki; biz tecrübemizi aktarırız."

"HELALLEŞME RAFA KALKMAZ. HELLALEŞMEDE SORUN ŞU; BİZ BUNU İYİ ANLATAMADIK"

"Kemal Kılıçdaroğlu ile başlayan 'helalleşme' projesi rafa mı kalktı, devam ediyor mu" sorusuna ise Özel şu yanıtı verdi:

"Helalleşme rafa kalkmaz. Helalleşmede sorun şu; biz, bunu iyi anlatamadık. Daha doğrusu, örgütümüz hazır değildi. Soruyorum, arkadaşlar bir uçakta ne zaman çığlık atılır? İlk cevap şu, türbülans olunca. Yanlış cevap. Türbülans anonsu olmadan, türbülans olursa çığlık atılır. Sen dersen ki, hava şartlarından dolayı uçak sallanacak, kemerinizi takın. Kimse bağırmaz. Açılım yapmak, genel başkanın çok önemli bir hamlesiydi ama bunu önce gruba, Parti Meclisi'ne, milletvekillerini, örgütümüzü hazır hale getirmeliydik. Zaman yoktu. Örgüt hazır olmadığı için sahiplenilmedi ve her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Oysaki helalleşme şu; bizim kültürümüzde var. Geçmişte biri birini kırdıysa, onun gönlünün alınması lazım. Helallik istenilmesi lazım. Sayın genel başkanımızın bahsettiklerinde sanki CHP, sadece toplumun bir kesimi ile... Oysaki ne diyordu? Biz geçmişte, başörtülüler ile bazı CHP'lilerin ya da CHP adına konuşan ona mal olan kişilerin bazı tutum ve davranış, söylemleri, inanç özgürlükleri ile kadınların kendi söylemleri ile buna sosyal demokrat partinin özgürlükçü yaklaşması gereken kimliği ile çelişen işler olmuş olabilir onlarla helalleşeceğiz dedi. Çok doğruydu. Roboski ile helalleşeceğiz dedi, Uludere ile... Suç bizde değil, Tayyip Erdoğan bombalattı orayı, köylüleri. Geçmişte kusurumuz olan neresi varsa ya da bizim değil, boynu bükük, gönlü kırık kim varsa helalleşeceğiz dedi. Ama buna bir 'halleşme projesi' diye sürdürüp ya da terk edeceğiz değil.

'CHP'nin başörtüsü sorunu var', benim PM üyem şimdi MYK üyem. Gençlik ve Spor Bakanlığı'ndan sorumlu Sevgi Kılıç, başörtülü bir arkadaşımız. Hep buralar üzerinden bir tartışma yaratıyorlar. Biz bütün mezheplere saygılıyız ama tercihlerimizde alevidir diye, geride kalsın ileri gitsin. Biz eşitlikçiyiz, biz özgürlükçüyüz, biz başta ne bağlı olduğundan değil; zihinde ne olduğu ile ilgileniyoruz."

"KEMAL BEYDEN ENKAZ DEVRALDIK DERSEM NANKÖRLÜK ETMİŞ OLURUM"

"Kılıçdaroğlu ile çok dikkatli bir dil kullanıyorsunuz" değerlendirmesine ilişkin ise Özel şu açıklamayı yaptı:

"Kemal Bey, partiye nezaketi getirdi. Kemal bey, bu partide çok önemli bir değişimi de gerçekleştirdi. Kendisi de zaman zaman kapalı toplantılarda anlatırdı... Kemal beyden enkaz devraldık dersem nankörlük etmiş olurum. Biz Kemal beyden büyük bir mücadelenin sonucunda çok önemli bir seçimi kaybetmiş ama yakınlaşmış da kaybetmiş, bir sürü doğru yapmış, bazı yanlışları yapmış. Biz Kemal beyin yaptığı doğruları sürdürüp, Kemal bey döneminde hep birlikte yapamadıklarımızı ve ya hep birlikte yaptığımız yanlışları düzeltirsek ve bunları getirirsek iktidar namzeti bir partiyi devraldık. Hem insan olarak Kemal beye saygılı olmak boynumuzun borcu, hem de örgütsel emeğini görmemek nankörlük olur."

Kılıçdaroğlu'nun Özel'e tavsiyelerde bulunduğu iddialarına ilişkin Özel şunları kaydetti:

"Abdülkadir beyi de okuyorum, kulağıma geldi, dediği şeylerden bir tanesinde de gerçeklik payı olsa, yani öyle şeyler yazıyor ki. Bir gazetecinin işi dezenformasyon olmamalı. Beni arayıp sormuyor doğrulamak için. Abdülkadir beyi her gördüğümde son derece saygılı davranırım, odama davet etmişimdir. Sohbet etmişimdir. Öyle şeyler yazmış ki bugün de üzüldüm. Olacak şey değil. 'Kemal beyin başına gelen her Sezar'ın başına gelir', hançermiş... Olacak şey değil. Bir gazetecinin değerlendirmelerinin ötesinde spekülatif."

"TANJU ÖZCAN BU PARTİNİN EVLADIDIR. AMA GEÇMİŞTE BAZI İFADELERİ GERÇEKTEN ÇOK ÜZÜCÜYDÜ"

Özel, Tanju Özcan'ın açıklamaları ve Muharrem İnce'nin partiye geri dönüp dönmeyeceklerine ilişkin soruya şu cevabı verdi:

“İddiası var Muharrem İnce'nin, 'Ben tek başına iktidar olacağım' diyen birine, 'Ben Genel Başkan seçildim dön partine', yani nezaketsiz bir laf. Ama sayın Muharrem İnce'nin kendi siyasi yaşamıyla ilgili bir tercih değişikliği olursa o ayrı bir şey" dedi. Özel, Tanju Özcan'a ilişkin ise, "Tanju Özcan ile ilgili daha önce söyledik, başvurusunu yapmış, değerlendirilecek. Tanju Özcan bu partinin evladıdır. Ama geçmişte de bazı ifadeleri gerçekten çok üzücüydü" ifadelerini kullandı. Özel devamında, 'Tanju Özcan'ın ben de döneceğini ve Bolu'da belediye başkanı olarak partimizi gayet iyi temsil edeceğini, düşünüyorum.”

Eski CHP Sözcüsü ve Grup Başkanvekili Mustafa Özdilek’in eski CHP milletvekillerini toplayıp gönüllerinin alınması, isteklerin aktarılması yönündeki önerisine ilişkin Özel şunları söyledi:

“ÖNCEKİ DÖNEM MİLLETVEKİLLERİMİZLE BİR ARAYA GELECEĞİZ, İSTİŞARE EDECEĞİZ”

“Deniz Baykal 2009’da Manisa’da mitinge gelirken uçaktan birlikte inmişlerdi, o günü hiç unutmam bu öneri çok yerinde bir öneri. Veli Ağbaba bu çalışmayı yapıyor. Önceki dönem Bartın milletvekilimiz Ali Rıza abi kendi dönemleri ile ilgili çalışıyor. Ayrıca geçmiş dönemlerden Adnan Keskin Veli abi ile konuştular bahsettiği dönemle ilgili çalışıyor. Önceki dönem milletvekillerimizle bir araya geleceğiz, istişare edeceğiz, varsa kırgınlıklar o konuda üzerimize düşeni fazlasıyla yapacağız.”

Özel, şöyle devam etti:

“Altan Öymen’in programına göre bir ayarlama yapılıyor, Karayalçın, dedi ki biz 3 genel başkan birlikte geleceğiz, hem beni ziyaret edecekler hem sayın Genel Başkanı ziyaret edecekler. Uygun görürlerse sayın Genel Başkanın ziyaretinin bir kısmına ben de eşlik etmek isterim onlarla. Bu tip birliktelikleri çok yapacağız.

“BENİM İŞİM DOĞRU OYUNCUYU DOĞRU YERDE OYNATMAK”

(Ekrem İmamoğlu ile) Biz aynı takımdayız, biz golleri karşı takıma atacağız, karşı takım şimdiki iktidar. Biz hep birlikte bu takımın bütün oyuncularından yararlanarak hep beraber karşımızdaki iktidarı yeneceğiz, iktidar olacağız, birbirimizle uğraşmak yok. Ben ilk yola çıktığımda söyledim, kaybeden takımın santraforu olacağıma kazanacak takımda her mevkiye talibim dedim. Örgüt bana sorumluluk verdi, geç takımın başına dedi. Şimdi takımı şampiyon yapmak için doğru taktik, çok çalışmak ve doğru oyuncuların doğru yerde oynaması... MYK çalışmasında Selin Sayek Böke ile en doğru yerleştirmeleri yapmaya çalıştık, önemli bir teveccüh gördü. Benim işim doğru oyuncuyu doğru yerde oynatmak. Takımların kadroları sınırlı, kadroya alamadığın hiçbir oyuncu kötü oyuncu değil. Günü gelince herkese forma verilecek, şu an kadroda olmayan, Parti Meclisine girememiş arkadaşlar, milletvekili listesine aday olmuş seçilememiş arkadaşlar gelecek dönemde mutlaka kadroda yer alabilirler, yeter ki çalışmaya devam etsinler.”

Küçükkaya’nın Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’in Ogün Samast’ın tahliyesine ilişkin açıklamasını okumasının ardından Özel, şu değerlendirmeyi yaptı:

“OGÜN SAMAST BİRİLERİNİN BİZE GÖSTERDİĞİ BİR PORTREDİR”

“Rakel Dink hem cenaze günü yaptığı açıklamayla, sonra da her sene yıldönümünde yaptığı açıklamayla, içinde her geçen gün demlenen bir acıyla hepimize hem insanlık örneği verdi hem de her söylediği söz çok bilgece sözler. Hala hepimizin hafızalarında. Ben bu kararı duyunca, Rakel Dink’i, Dink ailesini, Ermeni cemaatini düşündüm. Bu onları çok yaralayacak, Ermeni cemaatini de tedirgin edecek bir iştir diye düşündüm. Rakel Dink’in, 17 yaşında bir çocuktan katil yaratan bir sistemi sorgulamak lazım, ifadesini de bir kez daha hatırlamak lazım. Ogün Samast, Ogün Samast değildir. Ogün Samast birilerinin bize gösterdiği bir portredir. Ama Ogün Samast’a bunları yaptıran bambaşka bir şeydir.”

Özel, Türkiye’de iktidar değişimini gerçekleştirebilecek misiniz sorusuna şu cevabı verdi:

“BEN HER SABAH ATATÜRK’ÜN VASİYETİNİ YERİNE GETİREMEMİŞ BİRİSİ OLARAK KALKIYORUM VE BU GÖREV İÇİN KOŞTURACAĞIM”

“Yürekten inanıyorum, meselenin özü şu; biz parti iktidarına talip değiliz. Partide iktidara talip olmak başka bir hedef. Parti başarılıdır iktidara talip olursunuz ama parti başarısızsa sizin talip olduğunuz şey partiyi iktidara taşımak olmalı. CHP’nin kurultayları görev almaz görev verir. AK Parti’nin kurultayı görev alıyor, Recep Tayyip Erdoğan onlara sizden beklentim şudur diyor ve anlatıyor ne yapacağını. Liste bu onaylayın diyor. Sivas Kongresi, CHP’ye önce işgale karşı örgütlenme, memleketi düşman işgalinden kurtarma ve bir devlet kurma görevi verdi. Atatürk’ün vizyonu ile de bu devletin yönetim şekli cumhuriyet oldu. Birinci kurultayın verdiği görev layığıyla yerine getirildi. Şimdi İkinci Yüzyıl’ın ilk kurultayında biz bir görev aldık. Görev Atatürk’ün partisini iktidar yapma görevi. Bu görevi iliklerimize kadar hissediyoruz. Ben partinin genel başkanı olarak Atatürk’ün partisini iktidara taşıyacağım, bütün kadrolarımla ve gönlü CHP iktidarında olan herkesle birlikte. İkinci kısım; vasiyeti yerine getireceğiz. Ne diyor, muasır medeniyet seviyesini yakala ve geç, bu öyle basit bir laf değil. Bundan sonra benim görevim vasiyeti yerine getirmek, o vasiyet Atatürk’ün kişisel hedeflerini değil Türkiye’de, Kemal Bey çok güzel söylüyor ya hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesini, hiçbir kadının dövülmemesini, öldürülmemesini, Türkiye’nin zengin ülkelerin karşısında boynu bükük olmamasını, ABD’nin kızdım sana F35 vermiyorum, F16 vermeyeceği gibi ayarlar vermemesini vasiyet ediyor bize. Güçlü bir devlet zengin bir millet vasiyet ediyor. Benim o vasiyeti yerine getirmek için bu partiyi iktidar yapmam lazım. Ben her sabah Atatürk’ün vasiyetini yerine getirememiş birisi olarak kalkıyorum ve bu görev için koşturacağım.”

Özel, sözlerine şu ifadelerle devam etti:

“BAZEN BUZLARI KIRMAYA BİR SICAK HİTABET YETER”

“İYİ Parti ile çok soruluyor ittifak yapacak mısınız, görüşecek misiniz? Meral Hanım beni tebrik için aradı konuştuk, bundan sonraki dönemde de mutlaka onun da uygun gördüğü zamanda ve zeminde, ben çok isterim niye görüşmeyeyim, Meral Hanım da ister bizim kişisel ilişkilerimiz çok iyi. Kurumsal ilişkilerde herkes kendi partisinin menfaatini düşünecek ama devlet insanları olarak bizim mutlaka toplumun ortak menfaatlerini düşünerek, kendi partimizin menfaatiyle Türkiye’nin ve Türkiye muhalefetinin ortak menfaatini birlikte gözetmemiz lazım. Siyaset bazen münakaşa bazen müzakere işidir. Bazen buzları kırmaya bir sıcak hitabet yeter. Bence aramızda bundan sonra çok sağlıklı görüşmeler olabilir.

“İNSANLARIN OYLARIYLA TEMSİL EDİLEN PARTİLERİ BİRİLERİ İSTİYOR DİYE ŞEYTANLAŞTIRACAK DEĞİLİM”

Bu değişimden sonra yayınlana anketlerde CHP’deki değişimin CHP’den sonra en çok heyecan uyandırdığı, olumlu bakıldığı iki parti İYİ Parti ve HDP, orada da çok olumlu karşılanmış. Doğu, Güneydoğu bölgesinde Kürt seçmenlerin yoğun olduğu bölgenin il başkanları bunun büyük bir heyecan oluşturduğunu söylüyor, bu önemli, elbette ki oylarına talibiz. Bana soruluyor HDP ile görüşecek misiniz, onu yapacak mısınız bunu yapacak mısınız... HDP’nin eş genel başkanları da aradı beni, gizli saklı bir şey yok. Dünya kadar seçmenin oy verdiği meşru ve TBMM’de bir siyasi parti. Seçmenine saygımız sonsuz, yöneticileriyle ilişkilerimizde hiçbir sorunumuz yok. Eş genel başkanları aradı, ziyarete gelmek isteyeceklerini söylediler. İster Meclis’te ister genel merkezde kendilerini kabul edebileceğimi söyledim. Ben seçimlere girmesine izin verilen, her bir adayına temiz kâğıdı verilen, insanların oylarıyla temsil edilen partileri birileri istiyor diye şeytanlaştıracak değilim, bunu da herkes böyle bilsin. Bütün partilerle bayramlaşabilen tek partiyiz, bütün partilerle de diyaloğumuz devam edecek.

“SÜPER KUPA’NIN SUDİ ARABİSTAN’DA YAPILMASI DA ATAMIZIN KEMİKLERİNİ SIZLATIR”

Fenerbahçe de Galatasaray da Atatürk’e saygılarıyla, hassasiyetleriyle çok önde olan iki kulübümüz. Türkiye Cumhuriyeti’nin en köklü 2 kulübü 100. yılda Süper Kupa oynayacak, bunun Sudi Arabistan gibi bir ülkede yapılması, Türkiye dışından yapılması kabul edilemez. Sudi Arabistan’da yapılması da atamızın kemiklerini sızlatır.” (ANKA)

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.