
Özel'den 'ROK' çıkışı: 'Kayyum meselesi, yalandan beslenenlerin ayağına dolandı!'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit’i ziyaret etti. Çıkışta açıklama yapan ve Selçuk Kozağaçlı'nın yeniden tutuklanmasına dair de konuşan Özel, "Selçuk Kozağaçlı bunu hak edecek hiç bir şey yapmadı. Dışarıda her suçlu elini kolunu sallayarak geziyor" dedi. CHP lideri, "CHP'ye kayyum atanacak" paylaşımı sonrası gözaltına alınıp serbest kalan Rasim Ozan Kütahyalı hakkında da konuştu.
- Ege Postası
- 18.04.2025 - 12:46
- Güncelleme: 18.04.2025 - 15:19
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit’i makamında ziyaret etti.
Özel, görüşme sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
"DİPLOMA KONUSU ELE ALINMADI"
Özel, "Diploma konusu ele alınmadı. Henüz diploma iptali yok. O konuda biz de beklemedeyiz karar gelirse hemen itiraz edeceğiz" dedi.
SELÇUK KOZAĞAÇLI'NIN YENİDEN TUTUKLANMASI
Tahliye edildikten sonra yeniden gözaltına alınıp tutuklanan Selçuk Kozağaçlı hakkında da konuşan Özel, şöyle konuştu:
"5 parası olmayan ailelere 5 kuruş talep etmeden o davayı Can Atalay ile birlikte götüren kişidir. Soma davasında çok doğru bir karar verilmişti. Yargıtay onamıştı. Birileri buna müdahale edip, 3 üyesini değiştirip Soma davasını bozdu. Soma davasından 2 kişi yatıyor. Bu ülkeyi yöneten akıl, vicdanları karşısına alı haksız kararlar veriyor. Selçuk Kozağaçlı bunu hak edecek hiç bir şey yapmadı. Dışarıda her suçlu elini kolunu sallayarak geziyor."
"KURUMUN ÖNEMİNE İŞARET EDEN BİR ZİYARETTE BULUNDUK"
Özel'in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Sayın Danıştay Başkanımıza, Sayın Zeki Yiğit'e, gecikmiş bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Malum, Anayasa Mahkemesi Başkanımızı, Yargıtay Başkanımızı ziyaret etmiştik ancak Türkiye'nin olağanüstü gündemi ve hep birlikte yakından takip ettiğiniz olağandışı yoğunluktan dolayı bu ziyaretimiz gecikmişti. Sayın Başkanı ziyaret ettik.
Heyetimizdeki her 3 kişi de hukuk fakültesi mezunu. Sayın Başkanın meslektaşları. Yüksek yargı, yüksek yargıya Türkiye'de yargı güvenliğine, hukuki ilerleyebilir. duyulan yüksek ihtiyaç ve kişilerin değil, kurumların öneminin merkezde olduğu bu duygularla yapılmış bir ziyarettir.
Danıştay, dünyada yüksek idari yargı kurumları açısından Fransa'daki eşdeğeriyle birlikte en eski, en köklü, geleneği en kuvvetli olan yüksek yargı kurumlarından bir tanesidir. O anlamda kurumun tarihine, kurumun kültürüne, kurumun varlığına, kurumun önemine işaret eden bir ziyarette bulunduk."
"İMAMOĞLU'NUN DİPLOMASI İPTAL EDİLELİ 1 AY OLDU"
"Sayın Başkana göstermiş olduğu ev sahipliğinden dolayı yürekten teşekkür ediyorum. Bu görüşme, Sayın Danıştay Başkanımızla sıcak tartışmaların ya da yargının konusu olmuş konuların değerlendirileceği bir görüşme olarak biz bunu ele almadık. Bu doğru da olmaz. Ancak tabii bugün diplomanın iptalinin 1. ayı dolmuştur ve bu konuda biz halen daha bekliyoruz."
"ŞU ANDA DİPLOMA İPTAL EDİLMEDİ"
"Çünkü şu anda diploma iptal edilmedi. Diploma'yı iptal ettiklerini söylediler ancak bunu tebliğ etmediler. Tebliğ ettiklerinde saatler içinde, günler içinde bu hukuksuz işlemin iptali için idari yargı mercilerine başvuruda bulunacağız. Ancak bu diploma verilen kurum tarafından iptal edilebilecekken işin özüne girip de 35 yıl önce verilmiş bir gazete ilanına uygun yapılan başvuruyu 31 yıl önce verilen diplomayı o diplomanın sahibi kişilerin o diplomalarıyla 31 yıldır mesleklerini, görevlerini icra ettiklerini ve bunların ikincil, üçüncül sonuçlar doğurabileceği kısmına hiç girmiyorum.
Örneğin aynı anda diploma alan ve iptal edilen bir kişi, bir değerli hocamız Galatasaray Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde ve Sorbonne Üniversitesi'nden doktoralı olarak öğrenci mezun ediyor. Bu sefer onun mezun ettiği öğrencilerin diplomaları sorgulanmaya başlanır.
Bu içeriğe hiç girmeden sadece şekil yönünden baktığınızda veren kurum iptal edebilecekken o kurumun iptal etmeyeceğini anlayıp çarşamba günü öğlen ele alınacakken bu görüşme, salı günü akşam iftar vaktinde İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, o diplomayı veren kurumdan başka bir kurum ve senatoda değil, bir yönetim kurulu gayet de siyasi şekilde şekillendirilmiş bir kurumun yaptığı bir iptalden bahsediyoruz."
"YAPTIKLARI İŞ O KADAR ÖZÜRLÜ, O KADAR SORUNLU Kİ"
"Yaptıkları iş o kadar özürlü, o kadar sorunlu ki o kadar sorunlu ki bunu yazıp da tebliğ edemiyorlar. Öyle bir noktadayız ki tebliğ edeceksin ki ben buna karşı hukuk devletinde hakkımı arayacağım. Bunu yapamıyorlar. Tabii bunun tam 1. ayındayız bugün burada ve Danıştay, Türkiye'de idari yargının tepesi. Ancak Sayın Başkanla bu konu özelinde bu konuya özel bir şey konuştuğumuzu söyleyemem. Böyle bir durum yok ama meselenin sorunuzun benim tarafımdan verilen cevabı budur."
"SELÇUK KOZAĞAÇLI BUNU HAK EDECEK HİÇBİR ŞEY YAPMADI"
"Selçuk Kozağaçlı Manisa Soma davasında 301 evladımız hayatını kaybetmişken 5 parası olmayan ailelere 5 kuruş talep etmeden o davayı Can Atalay ile birlikte götüren kişidir. Bakın Türkiye'nin en iyi ceza avukatları en pahalı ciplerine bindiler, geldiler. Oralarda çeşitli şeyler konuştular. 1 kuruş talep etmeden 1 kuruş talep etmeden o davayı Can Atalay'la birlikte götüren kişidir. O yüzden biz kendisinden Soma'daki mağdurlar olarak ve bu meseleye yüreği yananlar olarak razıyız. Soma davasında önce çok doğru bir karar verilmişti. Sonra Yargıtay'daki Yargıtay, bunu 5-0'la onamıştı. Yargıtay'daki o daireye müdahale edip 3 üyesini değiştirip yeniden itiraz edip bu sefer 3'e 2 Soma davasını bozdular ve hepimizin yüreğini sızlatan o karar çıktı.
Öldürdükleri kişi başına 5 gün yattılar, çıktılar ve kurtuldular. Soma davasından şu anda içeride olan kimse yok. O geceyi hatırlayın. 'Unutursak yüreğimiz kurusun' deyip 1 ay ağladı herkes televizyonları başında ama 2 kişi yatıyor Soma davasından. İki tane cabbar, cevval avukat: Selçuk Kozağaçlı'yla Can Atalay. Selçuk Bey, 8 yıl tutukluluğun üstüne serbest kaldı çünkü artık infaz kanununa göre zaten 5 aydan fazla yatırmışlardı ancak buna dahi itiraz ettiler. Şimdi o kalan süreyi yatırmaya çalışıyor birileri. Bu ülkeyi yöneten akıl sürekli yargı üzerine baskı yaparak ve milletin adalet duygusunu hiçe sayıp vicdanları karşısına alıp haksız hukuksuz kararlar veriyor. Sadece şunu söyleyebilirim yani.
Selçuk Kozağaçlı bunu hak edecek hiçbir şey yapmadı. Gerçek hak edenler, gerçekten suçlular, uyuşturucu baronları, tetikçiler, Ankara'da sokak cuma namazı çıkışında gencecik siyasetçileri kurşunlatanlar elini kolunu sallayarak geziyorlar ama Soma davasının savunucusu, Türkiye'de nerede bir toplumsal dava varsa o davanın savunucularını inadına içeride tutuyor. 8 yıl yatmış, 7 ay daha yatsın diye uğraşıyor. Gerçekten vicdansız bunlar."
MECLİSTE OKUTULAN CAN ATALAY HAKKINDAKİ AYM KARARI
"Birincisi, Sayın Meclis Başkanı, tecrübeli bir siyasetçi, tecrübeli bir hukukçu ama Sayın Meclis Başkanı şunu bilmiyor herhalde... Bu meclis böyle AK Parti döneminde yerleştirildiği gibi kanunlar kararların verdiği el notuyla yönetilmez. Bu meclis tarihin taa gerilerine gidin. AK Parti dönemine kadar gelin. Meclis başkanvekilleri eğer meclisi yönetecekleri notu kanundan kanunlar kararlardan talep edebilirler ya da kendileri hazırlayabilirler ve anayasaya uygun yönetmek, İçtüzüğe uygun yönetmek Meclis başkanvekilinin yetkisindedir. Meclis Başkanı, 'Hayır, öyle bir yetki yok. Benim dediğim gibi benim çizdiğim sınırlarda yönetilecek' diyorsa gelecek her gün meclisi yönetecek.
Her gün meclisin bir parti tarafından yönetilmesi mümkün değildir ama seçilen başkan tarafsız davranacağı düşünülerek isterse gelir her gün meclisi yönetir. Yönetmeyip bu yetkisini dağıtacaksa belli bir kural dahilinde partiler tarafından önerilen Genel Kurul tarafından seçilen meclis başkanvekilleri eliyle yönetecek. Meclis başkanvekili o koltuğa oturduğunda birinci sorumluluğu anayasa ve İçtüzüğe karşıdır. Meclis başkanının ne idari ne siyasi vesayeti altında değildir. Meclis Başkanı, hepiniz biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz. Gidin sorun. Bugünkü Yargıtay'ın %90'ı aynı düşünüyor. Anayasa Mahkemesi kararına 1. kademe mahkemesinin direnmesi mümkün değil. Direndi.
Daha doğrusu uymaması mümkün değil, uymadı. Bunun üstüne yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi, 'Bu karara uyacaksınız, direnemezsiniz' dedi. Anayasada da bu kararın hem meclis hem yargı hem yürütme için bağlayıcı olduğu yazıyor. Meclis Başkanı'yla şimdi ben ikili hukuk alanımızı deşifre edecek halim yok ama Meclis Başkanı'nın da bu konuda ne düşündüğünü kendi biliyor, vicdanı biliyor. 'Bu işe bir çözüm üreteceğiz' diyorlardı."
"NEYE DAYANARAK OKUTMUYORSUN!"
"Bize TİP, Türkiye İşçi Partisi'nin Sayın Başkanına seçimden hemen sonra verilecek olan arada yani Temmuz'da seçim tatile girip 1 Ekim'e gidene kadar biz buna daha Anayasa Mahkemesi'nin 2. kararı yokken isyan ediyorduk, 'Bir çözüm üretecek inşallah' diyorlardı. Bu kadar zaman geçti, seçilmiş milletvekili içeride. Karar çıkmış, 'Okutun' diyor. Neye dayanarak okutmuyorsun, neye dayanarak? Bu kararı okutacaksın ki işleme girecek. Zorbalıkla kararı okutmayacaksın. Talimatla kararı okutmayacaksın. Devleti yöneten kötücül akıl, Anayasa Mahkemesi'ni yok sayacak, sen ona uymaya kalkacaksın bir hukukçu, bir meclis başkanı olarak. Sonra da, 'Uyana sen niye uydun?' diyeceksin. Meclis Başkanı Gülizar Biçer Karaca bu yaptığı işle Meclis Başkanı'nı bile tarihi ve hukuki bir sorumluluktan kurtarmıştır."
KURTULMUŞ'A: İLKOKUL ÖĞRETMENİ MİSİN SEN?
"Biz anayasal düzeni savunuyoruz. Bunlar bindikleri dalı kesiyorlar. O yüzden Gülizar Hanım, meclisinde, Meclis Başkanlığı'nda tarihi ve hukuki sorumluluğunu yerine getirmiştir. Doğru olanı yapmıştır. Eğri olan doğruya "Niye doğrusun?" diyemez. "Ben niye eğriyim?" diye bakacak. Ayrıca yaptırım uygulayacakmış. Ne yaptırım varmış bilmiyorum. Hiçbir yerde de onun bir yaptırım uygulayabileceği yazmıyor. Ayrıca yaptırım bir suça karşı, bir kusura karşı yapılabilecek, uygulanabilecek bir şey. Ortada kusur varsa bugüne kadar kendi işlediği kusur var. Bu yaptırıma kim karar veriyor? İlkokul öğretmeni misin sen? İlkokul öğretmeni kendi öğrettiğini kendi vicdan terazisine tartar, öğrencisini uyarır mı uyarır. Burası ne ilkokul ne Numan Kurtulmuş ilkokul öğretmeni ne de ilkokul müdürü.
Öyle tek başına kimse kimseye yaptırım uygulayamaz. Onun dışında "Orayı yapayım, burayı yapayım, çoğunluğumdan yararlanarak şunu yapayım." hiç tavsiye etmem. Dün de söyledim. Ben, Numan Bey benden destek istemeye geldiğinde 2 yıllığına "Bu sefer aday çıkaracağız. 2 yıl boyunca adil yönetin, bir dahakine sizi destekleyelim." dedim. Tek talebimiz eşitlik. İngiltere'de görevi yapıyor meclis başkanları. Tarafsızlığına muhalefet iknaysa seçim bölgesinde, dar bölgede karşısına aday çıkarmıyorlar. Ne büyük şeref. Numan Bey'e de ben dedim ki: "2 yıl yönetin, karşınıza aday çıkarmayalım." E şimdi bugüne kadar yaptıkları zaten ortada. Şimdi burada bu partizan tutumu, talimatlı tutumu halen daha net ederse bir şekilde çözülmüş mesele. Bir şekilde çözülmüş. Buna karşı pozisyon almaya kalkarsa kusura bakmasın, buradan sonra ben de ona karşı pozisyon alacağım."
"ERDOĞAN SAVAŞ İLAN ETTİ: BİZ BAŞLATMADIK"
"Karşılıklı sevgi de saygı da hiç kusur etmedim. Kendisinin Meclis Başkanı seçilmesini de oy vermememize rağmen bir fırsat olarak gördüm. Diyaloğa açık birisi. Efendim işte bambaşka bir kültürden geliyor. AK Parti'nin standart kodlarından olmayan, Has Parti kodlarından gelen birisi. Milli Görüş'ün başka bir tarafını temsil ediyor. Ne bileyim işte geçmişte yolsuzluklar konusunda, kötü yönetim konusunda farklı ifadeleri olan birisi.
Ben, AK Parti'yi akla, vicdana, namusa davet eder diye bekliyordum. AK Parti onu akılsızlığa ve vicdansızlığa doğru çekiyor. O yüzden Erdoğan savaş ilan etti. Biz başlatmadık, o başlattı. Mücadele sürüyor. Yürütmenin ilanını görmüşüm de yürütmenin resmini görmüşüm de yasamanın başındaki Numan Kurtulmuş'unkini mi görmeyeceğim?"
"HEPİMİZ AKLIMIZI BAŞIMIZA TOPLAYACAĞIZ"
"Hepimiz aklımızı başımıza toplayacağız. Hepimiz aklımızı başımıza toplayacağız. Bu Türkiye'nin bu tip çatışmalara ihtiyacı yok. Bu tip gerginliklere ihtiyacı yok. Hataylılar seçecek, bir zibidinin bir tanesi orada sallamayacak. Anayasa Mahkemesi karar verecek, zibidi direnecek. Anayasa Mahkemesi karar verecek, talimatla bu hukuksuzluğa herkes susacak. Bu hukuksuzluğa susan dilsiz şeytandır."
"BUNDAN SONRA DA HERKES HERKES KENDİ GÖREVİNİ YAPACAK"
"Bu kadar söylüyorum. Bundan sonra da herkes herkes kendi görevini kendi görevini yapacak. Hiç öyle panik olmaya falan da gerek yok. Doğru, düzgün, tutarlı, hukuka uygun duran herkesin arkasında millet durur Numan Bey. Herkesin arkasında durur. Tarihin kritik bir noktasındasınız ve görevinizi hukuk göre mi yapacaksınız, AK Parti'nin telkin ettiği hukuka göre mi yapacaksınız onu göreceğiz."
"ENFLASYON KEŞKE ÇOK HIZLI DÜŞSE..."
"Bir ülkede işler iyiye gidiyorsa ekonomi iyiye gidiyorsa o ülkede faizlerin düşüyor olması lazım. Bu ülkede faizler pandemiden sonra bütün dünya enflasyon sorunu yaşarken ve buna karşı alınacak tedbir enflasyonun biraz üzerinde faiz vermekken ve bütün dünya bunu yaparken Erdoğan, "Ben bilirim, ben." dedi. "Nas." dedi. "Faiz haram." dedi ve faizleri yükseltmedi. Yükselmeyen faizler bizi %100'ü geçen enflasyonla muhatap etti. TÜİK'e göre bile %80'in üzerinde bir enflasyon. Enflasyon hepimizi, enjektör, orta direği mahvetti. Hepsi yoksullaştı. Emeklimiz sürünüyor, asgari ücretlimiz açlık sınırı altında çalışıyor. Hepimiz perişanız ve bu ülke büyük zorluklar çekiyor. Sonra seçimden sonra Mehmet Şimşek'i getirip "Eskiden yapılanlar irrasyoneldi, yanlıştı, hatalıydı." deyip artık faizleri hızla belli bir noktaya yükseltip enflasyonu bir yerde bütün dünyanın 3 yıl önce yaptığı gibi tutup kademeli aşağı çekmeye uğraştılar.
Kademe kademe geliyordu. Keşke çok hızlı düşse. Biz enflasyonun düştüğü bir ülkede yaşamak isteriz. Sıfır enflasyon isteriz. Çok başarılı değillerdi ama az da olsa faiz düşürmeye başlamışlardı, az da olsa. Bu da enflasyonun düşüşüne sebebiyet veriyordu, az da olsa. Rakamlar gerçek değildi ama TÜİK'e göre 80'den 50'lere, 49'lara doğru gelirken ENAG'a göre de 120'lerden aşağılara doğru, 80'lere doğru geliyordu. Ne yaptılar? Milleti, emekliyi, işçiyi, memuru, çiftçiyi düşünseler hem 3 yıl önceki o nas nas yanlışını yapmazlardı ama gelip de bu noktada Erdoğan, Ekrem İmamoğlu'ndan kurtulacak diye kendince diplomasını iptal ettirerek yalan yere terör örgütüne destek yaftası yapıştırarak olmadık davalar açarak ve Ekrem İmamoğlu'nu alıp hapse tıklayarak, Silivri'ye koyarak bütün dünyaya dediler ki: "Ey dünya, bizim iyi yönetim gibi bir derdimiz yok."
"ÜLKEMİZDE DEVLETİN VERDİĞİ HİÇBİR KAĞIDIN DEĞERİ YOK!"
"Bizim ülkemizde devletin verdiği hiçbir kağıdın değeri yok. Ne mazbatanın var ne diplomanın var. Bizim buradan örneğin arsa alıp fabrika kuracaksan tapunun da kıymeti yok. Hazine bonomuzu satın alacaksan onun da kıymeti yok. Bizim borsada kağıdım varsa yahu İstanbul'u yöneten adamın 35 yıllık diplomasını inkar etmişim. Senin 35 gün önce aldığın hisse senedini mi kabul edeceğim? Onun da kıymeti yok. Ne oldu? Panik halinde borsadan çıkışlar, borsa 35 milyar kaybetti."
"50 MİLYARA VARAN DÖVİZ YAKIŞI OLDU"
"Panik halinde dövize yöneliş ve artan o dövizi baskılamak için şimdi 50 milyara varan rezerv yakışları ve ne oldu? Senelerdir emekliye zam vermez, asgari ücretliyi açlık sınırında çalıştırır, çiftçiyi maliyetinin altında ürününü satmaya zorlar. Bunların hepsine hepsine yaptıkları, bu sebeple biriktirdikleri, güya kemer sıktırdıkları kişilere verilmeyen paraları bir gecede Ekrem İmamoğlu için feda ettiler, onu engellemek için."
FAİZ ARTIRMAK ZORUNDA KALDILAR
"Sonuç: aylarca durup durup gıdım gıdım düşürülen faiz dün 3,5 puan artırılmak zorunda kaldı, maliyeti hepimize. Şimdi bunun yaratacağı diğer etkilerle, diğer maliyetlerle uğraşacağız. Türkiye kötü yönetiliyor ve bu sebepten dolayı da bu iktidarın bu inadı bakın açık söyleyeyim. İmamoğlu'nu yarın bıraksınlar, arkadaşlarımızı bıraksınlar. Bu CHP'nin olsun, diğer partilerin olsun. Kayyum atamadıkları meseleyi meclisteki kayyum karşıtı düzenlemeyle çok değil 10 sene önceki haline getirecekler, darbe önceki haline. O halde bu hale getirmişlerdi. Faizler 5 puan düşmezse döviz düşmezse enflasyon birkaç ay içinde çok ciddi bir düşüşe geçmezse biz buradayız. Bu ülke, Tayyip Erdoğan'ın koltuğuna gençlerinin geleceği ve ekonomisi feda ediliyor bu ülkenin. Bu kadar net söylüyorum."
"KONYA'DAKİ MESELE TEĞMENLERE YAPILAN HAKSIZLIK KADAR FENA BİR DURUMDUR"
"Konya'daki mesele bu ifadeler doğruysa teğmenlere yapılan saygısızlık, teğmenlere yapılan haksızlık kadar fena bir durumdur. "İstikbal göklerdedir." demiş. Onun işaret ettiği yerde geleceğini gören kahraman Türk subayları bu gösteri uçuşunun çekimi yapılırken kendilerine gökleri vasiyet eden, hepimizin istikbali için, geleceği için gökleri vasiyet eden atalarına uymuşlar, pilot olmuşlar, ölümü göze almışlar, bizi savunuyorlar, hepimizin göğsünü kabartıyorlar ve "İstikbal göklerdedir." diyen atalarının resmini buraya koymak istemişler. O resmi koymak isteyenlerin alnından öpüyoruz. O resmi o resmi koydurtmayanların da günü gelince alnını karışlayacağız."
"TEĞMENLERİ ALNINDAN ÖPÜYORUZ"
"Nasıl demiştim? "Teğmenleri ordudan atanlar, bir gün teğmenler gelecek, onları atanlar gidecek. Teğmenleri alnından öpüyoruz, bu kararı alanın alnını karıştıracağız." diye. Aynı noktadayız. Bu konuda 1 santim geri gitmeyiz. Atatürk'ü unutmayan Atatürk'ü göğsüne koymak isteyen kolunun üzerine koymak isteyen birisine karşı izin vermemek, Atatürk'ten rahatsız olmak demek aslında Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyete düşman olduğunu ilan etmek demektir."
"RASİM OZAN KÜTAHYALI" ÇIKIŞI
"(CHP'ye kayyum söylemleri üzerine )Arkadaşlar ben ilk günden beri söylüyorum. Bunlar boş işler, algıyla olgu yer değiştiriyor ve bu yalandan beslenenlerin ayağına dolandı bu iş. Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayyumun atanma olasılığı olmadığını ilk baştan beri söylüyorum. Hukuken mümkün, her yere atanır. Ben de iddia ederim yarın AK Parti'ye kayyum atanacak diye ama siyaseten mümkün değil. Sayın Bahçeli'nin açıklaması da var. Aynı şeyi söylüyor Sayın Bahçeli de ve şu kadar net bir şey söylüyorum: Kayyum meselesi, CHP'ye kayyum atanması tartışması AK Parti'nin elverişli bir alan. CHP'de karışıklık var, bilmem ne var. Biz buna karşı çektik resti, yaptık kurultayı, oyların tamamını aldık."
"TARİH BOYUNCA İLK KEZ LİSTE DELİNMEDİ"
"Tarih boyunca listemizi ilk kez deldirmeden geçtik, çok kuvvetli bir birlikteliği gösterdik. Şimdi kendi ayaklarına dolaştı. O öyle söylüyor, bu böyle söylüyor. Rasim Ozan Kütahyalı'nın söylediği doğru değil ama ondan önce 3 ay boyunca CHP'ye kayyum diye tartışanlar şimdi çıkmışlar, "Bunu nasıl der?". E sen nasıl dedin 3 ay boyunca? Senin televizyonların 3 ay boyunca bundan başka ne tartıştı? O yüzden biraz samimiyet."
"KENETLENME GÖRÜNCE TAKTİK DEĞİŞTİRİYORLAR"
"CHP, milletin gönlünde, yerel seçimlerinde üstünde bir oy oranına ulaşınca bu yapılanlar CHP'yi yukarı, AK Parti'yi dibe doğru ittirmeye başlayınca bu kayyum tartışmalarının CHP'ye zarar değil, yaptığı kurultaydan sonra birlik ve beraberlik, kenetlenme sağladığını görünce beyler taktik değiştiriyorlar, kayyum diyene saldırıyorlar. O kayyum diyen doğru söylemedi ama 3 aydır onun dediğini söyleyenlere ne demeli yani? Boş işler."
"1 MAYIS KARARI SENDİKLARIN ALACAĞI KARARDIR"
"1 Mayıs meselesi işçi sendikalarının alacağı bir karardır. Kararları neyse arkalarında dururuz. Onlar nerede kutlamaya karar veriyorlarsa her sene biz onlara destek veriyoruz. Bazen geçen sene biri Kocaeli'nde kutladı, biri Bursa'da. Oralara heyet yolladık. Biz de İstanbul'daki gösterilerin olduğu yere katıldık. Bu sene de öyle. Süreci yakından takip ediyoruz. Birtakım gelişmeler yaşanabilir. En yakından takip edeceğiz. Ona göre de kurumsal kararımızı ilan edeceğiz."
Yorum Yazın