Özgür Özel: Geldiğimiz nokta örgütün kırgınlığı, küskünlüğüdür
CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Adayı Özgür Özel, "2 bin 300 madde mutabakat metni yazdık. İki madde yok. ‘Milletvekilleri nasıl paylaşılacak?’ Seçimden önce yapılacak anketi veri kabul etmek. Herkesin müsabakadan önce tartıya çıkıp kilosu ölçüsünde bir şeyler alması yerine müzakereyle ‘Ben göründüğümden güçlüyüm. Bana fazlasını vermelisin. Senden bunu almazsam ben de burada destek vermem’ pazarlığının CHP’yi bir yere götürmeyeceğini bir yıl önce söyledik. Mutlaka iç hukuk yazmalıyız. İç hukuk üzerinde çalışmalıyız. Ama geldiğimiz nokta 39 milletvekilidir. CHP’nin evlatlarının dişiyle, tırnağıyla kazıdığı, hak ettiği yerleri ittifak ortaklarına verilmesidir. Geldiğimiz nokta örgütün kırgınlığı, küskünlüğüdür." dedi.
- Ege Postası
- 15.10.2023 - 23:46
CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Adayı Özgür Özel, “Dünyada bütün otoriter, komünist rejimler muhalefetin seçime katılım oranının düşmesinden beslenirler, güçlenirler ve bedelleri çok ağır olur. Onun için ne bir yerel seçim, yerel seçimdeki olası başarısızlık odur budur demeden CHP’nin evlatları, neferleri ve üyeleri bu partinin gidişatına el koymak durumundadır. Peki orada mı duracaksınız, burada mı duracaksınız? Birinci kaide duracağımız yere kendimiz karar vereceğiz. Neye göre? Altı oka, sosyal demokrasiye, hayata soldan bakan duruşumuza göre” dedi.
CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Adayı Özgür Özel, bugün partisinin Kastamonu İl Kongresi’ne katıldı. Özel, burada şöyle konuştu:
“YENİ PARTİ MECLİSİ’NİN VE DELEGELERİNİZİN BELİRLEYECEĞİ YENİ GENEL BAŞKANIN KARARIYLA BİR AN ÖNCE O TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİNİ YAPACAĞIZ”
“Bir başka tarafıyla da tüzük değişiklikleri konuşuluyor. Daha iyisini hep birlikte arıyoruz. Ama hatta öyle bir tartışma var ülke gündeminde. Örneğin bugün Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu Kocaeli'deki bir toplantıda tüzükte yapacağı, geleceğe yönelik yapılmasını ümit ettiği değişiklikleri söylemiş. Tabi aslında tebessüm ettiren bir tarafı var. Biz yaz boyunca bir tutum belgesi çalıştık. Ama o tutum belgesini ve adaylık açıklamasını partinin yüzüncü yılının öncesine denk gelmesin diye bir haftacık erteledik. Dedik ki yüzüncü yılda bir ikilik görüntüsü vermeyelim. O sırada hemen maksatlı haberler servis edildi bir taraflara. ‘Değişimciler tüzükte genel merkezden kopya çekecekler. Onu bekliyorlar.’ Hemen açıkladık. İyi, doğru bir şey varsa zaten iki elimizle oy veririz. Daha demokratik bir tüzük için, örgütün sesini duyan bir tüzük için, ön seçimi önceleyen bir tüzük için destek veririz dedik. O tüzük değişikliği önce ertelendi. Şimdi kurultaydan sonraya kaldı. Geçen hafta kurultaydan sonraki tarihin bir kere daha erteleneceği konuşuldu. Tabi bundan rahatsızız ama ümidimiz o tüzük kurultayını yapma iradesinin 4-5 Kasım tarihlerinde yapılacak seçimden sonra sizlerin, delegelerimizin belirleyeceği, yeni Parti Meclisi’nin ve delegelerimizin belirleyeceği yeni genel başkanın kararıyla bir an önce o tüzük değişikliğini yapacağız. Bu örgütün artık daha fazla sindirilmeye değil moral verilmeye, biraz daha desteklenmeye, önemsenmeye ve güçlendirilmeye ihtiyacı var. Ben gözünüzün önünde partide büyümüş, bu partinin evlatlarından bir tanesiyim. Son sekiz yıldır grup başkanvekilliği yaptım. Parti Meclisi’nin, MYK'nın söz hakkı olan, oy hakkı olmayan doğal üyeleriyiz. Sekiz yıl boyunca bana verilen görevi, kendi görev alanımda elimden geldiğince, dilim döndüğünce ve sizleri, partimi mahcup etmeden sizlerin başını öne eğmeden yapmaya gayret ettim. Doğru olana destek verdim, yanlış olana itiraz ettim. İçeride itiraz edip dışarıda ağzımızı kapattığımız, söyleyemediğimiz, partiyi tartıştırmak istemediğimiz hususlar da oldu. Zaman zaman gazeteciler soruyor, ifade ediyoruz. Bir kısmı sır niteliğinde onu kendimize saklıyoruz. Ama önemli bir kısmını ayrı ayrı ifade ediyoruz.
“ESEN SOL RÜZGARI İYİ OKUMAK LAZIM”
Örgütümüzden, yöneticilerimizden, milletvekillerimiz, Parti Meclisi üyelerimiz, genel başkan, önceki genel başkanlarımız ve iki aylık bir süreçte bir değişimi söylerken ‘mutlaka altını doldurmamız lazım’ diye en temel noktada birleştik. Dedik ki ‘yazarak çizerek öyle havaya yazı yazarak değil bir tutum belgesiyle. Türkiye'nin bugününü, niçin kaybettiğimizi, partiyi nasıl yöneteceğimizi ve nasıl iktidar olacağımızı tarif edeceğimiz, dünyayı gören, dünyadaki sosyal demokrat başarıları ya da başarısızlıkları doğru irdeleyen bir yerden bakmak lazım’. Örneğin şimdi Amerika kıtasında ta kuzeyden güneye kadar esen sol rüzgarı iyi okumak lazım. Bugün Biden'ın grevdeki işçilere destek açıklamasına götüren orada esen sol rüzgarı görmek, Amerika kıtasındaki büyük değişimleri okumak gerekir. Avrupa'da İngiliz İşçi Partisi’nin üçüncü yol derken savrulduğu liberalizmi görüp ders almak gerekir. Alman sosyal demokratlarının değişim süreçlerini, Hamburg yaklaşımını illerin, eyaletlerin isimleriyle değişim arayışlarını ve ulaştıkları başarıyı iyi irdelemek gerekir. Dönüp Türkiye'de ‘Ne zaman başarmışız ne zaman kaybetmişiz?’ Öncelikle altı oka tarihsel gerekliliğiyle sahiplenmek, olgusal gerçekliğiyle benimsemek ve bugünün gereklerine uygun olarak altı oku aşındırmadan geliştirmek gerekir. Bunların hepsini görmek, 1970’lerde yapılan ikisi yerel, ikisi genel dört seçimin dördünde CHP'nin birinci parti olurken emek örgütlenmesinin önündeki engellere karşı verdiği mücadeleyi, sendikal haklar için yaptığı çalışmayı ve işçi sınıfıyla barışık CHP'nin nasıl DİSK’in her iki genel seçimde de destek açıklamalarını aldığını ve esen rüzgarı nasıl yelkenlerini doldurup kendisini var olması gerekenler için güçlendirip nasıl onlar için iktidar olduğunu hep birlikte çalıştık.
“GELDİĞİMİZ NOKTA 39 MİLLETVEKİLİDİR. CHP’NİN EVLATLARININ DİŞİYLE, TIRNAĞIYLA KAZIDIĞI, HAK ETTİĞİ YERLERİ İTTİFAK ORTAKLARINA VERİLMESİDİR. GELDİĞİMİZ NOKTA ÖRGÜTÜN KIRGINLIĞI, KÜSKÜNLÜĞÜDÜR”
Bundan sonraki süreçte CHP olarak artık edilgen, “Acaba kim ne der? Bunu söylersek yanlış mı anlaşılırız? Buna tepki verirsek oyuna mı geliriz?’ mahcupluğundan kurtulacak bir çizgiye ulaşmamız şarttır. Yoksa ‘siz yüzde 25’siniz. İnanmış, başının üstünde bir cam tavan var yüzde 25. İnanmış ki aşamayacak artık sıçramıyor da. Ne yapalım? Sağdan, daha sağdan, biraz daha sağdan destekler… Kerameti kendinden menkul, sağcı danışmanlar. Sağ siyasetten devşirme siyasetçiler. Onlara verilen yetkiler, onların çizdiği rotayla ve yine elbette çok gerekli gördüğümüz ama iki seçim boyunca adeta özgürce koşması gerekenlerin birbirine belinden zincirle bağlandığı bir ittifak siyaseti. Yoksa herkesin özgürce siyaset yapıp günü geldiğinde ittifakı konuşması gerekirken beş yıl boyunca bir ittifak tartışması. Bir yuvarlak masa ve orada bir türlü ilan edilemeyen adaylar ve bir türlü üzerinde birleşilemeyen somut, nasıl yöneteceğini gösteren bir anlayışı ortaya koyamamanın acısını çektik. Eksik iç hukuk. 2 bin 300 madde mutabakat metni yazdık. İki madde yok. ‘Milletvekilleri nasıl paylaşılacak?’ Seçimden önce yapılacak anketi veri kabul etmek. Herkesin müsabakadan önce tartıya çıkıp kilosu ölçüsünde bir şeyler alması yerine müzakereyle ‘Ben göründüğümden güçlüyüm. Bana fazlasını vermelisin. Senden bunu almazsam ben de burada destek vermem’ pazarlığının CHP’yi bir yere götürmeyeceğini bir yıl önce söyledik. Mutlaka iç hukuk yazmalıyız. İç hukuk üzerinde çalışmalıyız. Ama geldiğimiz nokta 39 milletvekilidir. CHP’nin evlatlarının dişiyle, tırnağıyla kazıdığı, hak ettiği yerleri ittifak ortaklarına verilmesidir. Geldiğimiz nokta örgütün kırgınlığı, küskünlüğüdür.
“DÜNYADA BÜTÜN OTORİTER, KOMÜNİST REJİMLER MUHALEFETİN SEÇİME KATILIM ORANININ DÜŞMESİNDEN BESLENİRLER, GÜÇLENİRLER VE BEDELLERİ ÇOK AĞIR OLUR”
Seçmenin CHP'den kopmaktan öte siyasete ilgisizleştiği bir süreçteyiz. Bu seçmen muhalif seçmen. Dünyanın bütün diktatörleri, bütün tek adamları muhalefetin omzunun düşmesinden yararlanır. Eğer muhalefetin omzu düşerse diktatörün duruşu dikleşir, sertleşir. Çünkü bilir ki artık bunlar sandığa küsecek. Sandıktan umudu kesecek ve kestiği umuttan dolayı oy verme oranı düşecek. Kendi kitlesinin verdiği oy yüzdesel olarak artacak. Dünyada bütün otoriter, komünist rejimler muhalefetin seçime katılım oranının düşmesinden beslenirler, güçlenirler ve bedelleri çok ağır olur. Onun için ne bir yerel seçim, yerel seçimdeki olası başarısızlık odur budur demeden CHP’nin evlatları, neferleri ve üyeleri bu partinin gidişatına el koymak durumundadır. Peki orada mı duracaksınız, burada mı duracaksınız? Birinci kaide duracağımız yere kendimiz karar vereceğiz. Neye göre? Altı oka, sosyal demokrasiye, hayata soldan bakan duruşumuza göre.
“CHP’Yİ ÖRGÜTÜ AYAĞA KALDIRACAK. TÜRKİYE'Yİ DE CHP AYAĞA KALDIRACAK”
Bundan sonra bir başka kongreye gitmeyeceğiz. Bundan sonra gidemediğimiz kongrelere gideceğiz. 4-5 Kasım için örgütümüze gideceğiz. Ve diyeceğiz ki ‘Bu partiyi gençleştirmenin, bu daha çok kadına açmanın bu partiyi bundan sonraki süreçte kişilikli, siyaseti kendisi yapan, birilerinin siyasetine tepki siyasetiyle uğraşmak yerine kendi özgün sözünü, politikalarını kuran, savunan bir örgüt haline getireceğiz. Bunu yapmanın tek yolu CHP’nin ayağa kalkmasının tek yolu, örgütün ayağa kalkmasıdır. Kalkın ayağa ve kurtarın bu ülkeyi. Kalkın hep beraber başaralım. Biz size güveniyoruz. Biz size inanıyoruz. CHP’yi örgütü ayağa kaldıracak. Türkiye'yi de CHP ayağa kaldıracak.”
Yorum Yazın