Dolar 34,5844
%0.12
Euro 36,1827
%0.49
Altın 2.965,430
%-1.33
Bist-100 9.609,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Prof. Dr. Bozkurt’tan kritik uyarı: Bölgede fay stresi artıyor

Prof. Dr. Bozkurt’tan kritik uyarı: Bölgede fay stresi artıyor

Prof. Dr. Bozkurt’tan kritik uyarı: Bölgede fay stresi artıyor İzmir, 31 Ekim tarihinde meydana gelen ve büyük yıkımlara neden olan İzmir depreminin ardından “İzmir Depremi Ortak Akıl Buluşması”nda buluştu. Çalıştayda sunum yapan Ortadoğu Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği akademisyenlerinden Prof. Dr. Erdin Bozkurt, depremin bölgenin gerçeği olduğunu ancak bu gerçeklikle yanamadığını söyledi. İzmir bölgesindeki fayların deprem üretmeye devam edeceğini belirtti ve “Bölgede fay stresi artıyor” dedi.

  • Ege Postası
  • 12.11.2020 - 12:41

TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- İzmir, 31 Ekim tarihinde meydana gelen ve büyük yıkımlara neden olan İzmir depreminin ardından “İzmir Depremi Ortak Akıl Buluşması”nda buluştu. Çalıştayda açılış konuşmalarının ardından deprem ve depremsellik üzerine sunumlara geçildi. 

“Ege Bölgesi’nin depremselliği ve deprem üreten faylar” konulu sunum yapan Ortadoğu Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği akademisyenlerinden Prof. Dr. Erdin Bozkurt, Ege Bölgesi’nin milyonlarca yıldır devam eden tektonik hareketler sonucunda oluştuğunu ve depremin bölgenin gerçeği olduğunu ancak bu gerçeklikle yanamadığını söyledi. 
Dünyanın oluşumunun başlangıcında bugünkü tüm kara parçalarının “Süper kıta” adı verilen tek ve büyük bir kıta olduğunu hatırlatan Bozkurt, “Bir süre sonra kara parçaları ayrışmaya başlıyor ve Atlas Okyanusu oluşuyor. Bu hareketliliğin tek nedeni depremlerdir. Yani depremler milyonlarca yıldır var olan şeyler. Anadolu dediğimiz kara parçası bu depremler sonucunda ayrışan kara parçalarının çarpışma sonucu bir araya gelerek oluşturduğu bölgedir. Ülkemizin yaklaşık yüzde 80’inde aktif fay hatları bulunuyor. Yani deprem bu toprakların gerçeği. Ondan kaçışımız yok. Bölgenin aktif olması sadece depremlerle sınırlı değil, Ege Denizi’nde çok sayıda aktif volkan var. Depremler bereketi getiriyor ama biz onlarla yaşamayı becermediğimiz için sonu felaket oluyor. Deniz içindeki bir deprem İzmir’de hatırı sayılır bir deformasyon yarattı. Bugün bildiğimiz tüm uygarlıkların başladığı yer, gelişmesi depremlerle oluştu. Deprem bu coğrafyanın gerçeği. Jeotermal sistemleri, verimli ovaları, doğal zenginliklerin oluşmasını, kıyıdaki güzelliklerin tamamını depremlere borçluyuz. Ama bu depremleri bizler felaket olarak yaşıyoruz” dedi.


“VERİLERİMİZ EKSİK KALIYOR”
Denizdeki depremlerin önemini vurgulayan Bozkurt, “Maalesef ki politik konumundan dolayı biz denizdeki faylarla karadaki fayların birleştirmesini yapamıyoruz. Verilerimiz eksik kalıyor. Coğrafyamız bir zamanlar tamamen Ege Deniz ile kaplıydı ama şimdi verimli bir ova ve insanlar bu ovalara yerleşmeye çalışıyor. Bugün Haliç sularının bir zamanlar Kuyucak’a kadar ulaştığını biliyoruz. Biz şimdi bu ovalarda yaşamaya çalışıyoruz. Çok büyük şehirlerimiz bu ovaların üzerinde yer alıyor. Efes Antik Kentinin olduğu bölgeye bakalım. Deniz çok daha içerilere gidiyordu. Şimdi bataklık. Belki Bayraklı da bir zamanlar öyle bir ortamdı. Bizim o almaları tarım alanı olarak değerlendirmemiz lazımdı” diye konuştu.


“İZMİR’İN ALT ZEMİNİ ÇÜRÜK ZEMİN” 
Prof. Dr. Bozkurt, sözlerini şu şekilde sonlandırdı; “İzmir özelinde konuşacak olursak İzmir bugünkü Bornova gibi bir ovaydı ve daha sonra su bastı ve İzmir Körfezi oluştu. Bornova çukuru, aslında normal faylarla sınırlandırılmış bir çukuru. Biz buralarda ayrıntılı çalışmalar yapınca denize ait verileri görüyoruz. İzmir’in alt zemini çürük zemin. Biz bunu kalitesi inşaatlarla birleştirişsek bugün karşılaştığımız gibi bir tabloyla karşılaşırız. Bu depremden sonra ne old? Kuşadası Körfezi İzmir bölgesinde fay stresinin arttığını görüyoruz. Bunun emareleri de var. Mesela dün Kuşadası Körfezindeki artçı deprem bunun en güzel örneği. Oradaki faylar buradan deprem üretmeye devam ediyor. Bunun üzerine bir de İzmir fayının yakın geçmişte büyük bir deprem yarattığını düşürsek o fayın da bu sistemden etkilendiğini söyleyebiliriz. Bir takım yasal düzenlemeler yapılmalı. Fay yasası ivedi olarak hayta geçirilmesi gerekiyor. Kent jeolojisi ve fayların ayrıntılı bir şekilde çalışılması gerekiyor.”

DEPREMİN BÜYÜKLÜĞÜ DEĞİŞMEZ ŞİDDETİ DEĞİŞİR
Bozkurt’un ardından Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat, “30 Ekim2020 Ege Denizi Depremi ve Bölgenin Sismolojik Özellikleri” konulu sunumunda depremin büyüklüğünün değişmediğini ancak ve ancak depreme bölgesinde alınacak önlemlere göre büyüklüğünün değişebileceğini söyledi.
Ege Denizi bölgesinin fayların yoğunlukta bulunduğu aktif bir alan olduğunu ifade eden Kalafat, “Uluslararası sismoloji projelerde bölgenin ve ülkemizde birçok büyük deprem üretecek sismik kaynak olduğunu gösteriyor. Batı Anadolu’da 1899’dan 1970’li yıllara kadar büyüklüğü 6‘nın üzerinde olan 10 tane büyük deprem oluyor. 71 yıl içerisinde 17 deprem olmuş. Bu, bölgede her 4 yılda bir 6 üzeri deprem olmuş demektir. Yani bu bölge deprem aktivitesi bakımından önemli bir bölge. Bunun bilincinde olmalıyız. Yakın tarihe baktığımızda bölgemizdeki en önemli deprem Sisam’da. Bunu Ege Denizi olarak değerlendirebiliriz. Biz bugün sismolojik açıdan Ege Denizi depremini İzmir depremi olarak değerlendiremeyiz. Ama nüfus yoğunluğu ve yapı tarzı nedeniyle Sisam daha az etkilenmiştir ve İzmir daha çok etkilendiği için depremi olarak nitelendirilmiştir. Bu deprem 6.8 büyüklüğünde. Depremle ilgili farklı veriler vardı. Depremin büyüklüğü değişmez. Şiddet, toplumların deprem bölgesinde alacağı önlemlere göre değişir. Depremin iki kimlik kullanımı var. Biri büyüklük ki o da değişmez. Biz deprem öncesi bilinçli, bir toplum yaratır, zemin koşullarına göre tasarlanan depreme dayanıklı binalar inşa edersek depremin şiddeti 4’ü geçmez. Ama bizde zarar çok olduğu için şiddet de yükseliyor” dedi.


“DEPREMİN ŞİDDETİ 7’DİR”
Ege Denizi’nde bulunan Sisam Adası taraflarında olan depremlerin İzmir’i de etkilediğini belirten Kalafat, Batı Anadolu’da tetiklenmiş depremlerin görüldüğünü söyledi. Kalafat, “Bu depremler ağırlıklı olarak stres düzensizliği, yüksek ısı patlaması ve basınç gibi nedenlerden kaynaklanıyor. Yaşadığımız 6.9 büyüklüğündeki deprem küçük bir deprem değildi. Bu depremin şiddeti dar alanda 8’dir. Genelde 7’dir. Artçı depremler 10 gün sonra istenilen şekilde yani 3 bin 500 civarındadır. Bundan sonraki süreçte artçı depremler son derece azaltacaktır. Hem sıklıkları hem büyükleri azalacaktır. Ama ağırlıklı olarak artçı şiddet ve yoğunluğu bitmiş değildir” ifadelerini kullandı

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.