Sakin Şehir'de MFÖ coşkusu
Seferihisar’ın kurtuluşunda Mazhar Fuat Özkan eşliğinde binlerce kişi tek yürek oldu. Şarkılara büyük bir coşkuyla eşlik eden Seferihisarlılar, ellerindeki Türk Bayraklarıyla muhteşem görüntüler yarattı. Gecede konuşan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer; “Cumhuriyet ortak paydası etrafında kenetlenmek ve gücümüzün kapasitesini %100'e çıkartmak zorundayız. Çok daha zor koşullarda, Milleti tek yumruk olarak toplamış Mustafa kemal Atatürk’ün yolundan gitmeliyiz çünkü onun ışığı bugünkü karanlığı da aydınlatıyor” dedi. Sakin şehir efsane grupla coştu
- Ege Postası
- 12.09.2018 - 12:15
Seferihisar'ın 96'ncı kurtuluş yıldönümünde Seferihisar Belediyesi’nin hazırladığı programa on binin üzerinde vatandaş katıldı. İzzet Gül Stadyumu’nda düzenlenen kutlama öncesi programa katılanlara Türk Bayrağı dağıtıldı. Gece DJ Ersin’in şovuyla başladı. Dj Ersin eşliğinde çalınan şarkılar eğlenceyi doruğa çıkardı.
Dj Ersin’in ardından sahneye Türk Pop- Rock Müziği’nin efsane grubu Mazhar Fuat Özkan (MFÖ) çıktı. Ele Güne Karşı isimli şarkılarıyla sahneye çıkan grup, unutulmaz şarkılarını seyircilerle birlikte söyledi.
Gecede Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer bir konuşma gerçekleştirdi. Çocuk Belediye Başkanı Selin Ada’yla birlikte sahneye çıkan Başkan Soyer, Seferihisar’daki değişimden başlayarak Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi zorluklar ve çözümlerine ilişkin açıklamalar yaptı.
Başkan Soyer, "2009'da belediye başkanı seçildiğim gün, istiridye kabuğu içinde inciye benzettiğim Seferihisar’ın güzelliklerini ortaya çıkarmanın büyük heyecanını yaşıyordum. Bugün, o hedefin büyük ölçüde gerçekleşmiş olduğunu görüyorum, hep birlikte görüyoruz. İzlediğimiz film, Seferihisar’da hep birlikte nelerin başarıldığını gösterdi" dedi. Soyer sözlerini şöyle sürdürdü:
'Türkiye’nin en çok değerlenen yeri olduk'
"Bina ve arsaların metrekare satış fiyatları 9 yıl içinde 9-10 misli artış gösterdi. 2010 yılında emlak vergisi beyanında bulunan bina sayısı 19.634 iken bugün 37.063’e, arsa sayısı 9.020'den 23.946'ya çıktı. Seferihisar, çeşitli kurumların her yıl yaptığı gayrimenkul değer artış sıralamalarında sadece İzmir’de değil Türkiye’nin genelinde de en çok değer artışı gösteren ilçe oldu. Seferihisar’ın toplam değeri 9 yılda 9-10 kat arttı. Evet, bu değer artışı, muazzam bir göç ve yapılaşma hızıyla baş başa bıraktı bizi. 2010 yılında 20'li rakamlarla ifade edilebilecek emlakçı sayısı 200’lerin üzerine, müteahhit sayısı 30-40’lı rakamlardan 400’lü rakamlara çıktı.
Seferihisar yepyeni ufuklara yelken açacak
Nüfus, 10 yıl içinde ikiye katlandı, Seferihisar’a bir Seferihisar daha eklendi. Bu hızlı büyüme, eskiden bilmediğimiz yeni sorunlarla karşılaşmamıza yol açtı. Seferihisar Belediyesi olarak bir yandan bu sorunlara çözüm üretirken, bir yandan da Seferihisar’ın gelecek on yıllarını kurtaracak vizyon projeleri üretmeye devam ediyoruz. Bu sorunların hepsini aşıyoruz, aşacak güce sahibiz ve Seferihisar yepyeni ufuklara yelken açacak. Çünkü, Seferihisar, kabuğunu kırdı ve göz kamaştıran güzelliği herkes tarafından görünür hale geldi. Çünkü bu büyüme sadece inşaat ve gayrimenkul sektörleriyle sınırlı kalmadı, tarım ve turizmde de rakamlar yükseldi. Seferihisar, lavanta ve karakılçık buğdayıyla tanıştı. 50 yıllık mandalina, coğrafi işaretle buluştu, mandalina, pestile, lokuma, mandalina kurusuna dönüştü. Sadece karakılçık buğdayı 500 dönüm üzerinde araziye dikildi, ekmek oldu, aş oldu, iş oldu. Bacasız sanayi, turizmin kapasitesi 1.500 yataktan 7.000'lere çıktı. Onlarca, pansiyon, butik otel, agro turizmin, ekolojik turizmin en güzel tesisleri, memleketimizi bir cazibe merkezine dönüştürdü. Bu nedenlerle bu yolculuk hiç kuşkusuz sürecek ve Seferihisarlılar çok daha aydınlık bir gelecek görecek. 10 yıl önce, herkesin işini, aşını büyüteceğiz demiştim. Çok çalıştık, emek verdik, sözümüzü tuttuk, sofralardaki ekmeği büyüttük. Helal olsun Seferihisar’ın güzel insanlarına.
Kapımızda savaş, mutfakta yangın var
Bugün size Seferihisar’dan ziyade memleket meseleleri ile ilgili birkaç husustan söz etmek istiyorum. Bugün ülkemiz, siyasi ve ekonomik büyük zorluklarla yüz yüze. Metropol araştırma şirketinin ağustos 2018 raporuna göre, nüfusun büyük çoğunluğu Türkiye’nin kötüye gittiğini düşünüyor. Kapımızda savaş, mutfakta yangın, içimizi karartıyor, moralleri bozuyor. Bu kötüye gidişin panzehiri, en güçlü sermayemiz olan Cumhuriyete ve onun kurumlarına, kültürüne tarihine ve erdemlerine elbirliğiyle sımsıkı sarılmaktır.
Cumhuriyet’in ortak paydasında kenetlenmeliyiz
Yakın tarihimizde Türkiye’yi Ortadoğu coğrafyasından ayıran şey Cumhuriyet olmuştur. Mustafa Kemal ve atalarımızın bize bıraktığı bu miras bizi yoksulluktan, savaştan ve cahillikten koruyan bir zırh olmuştur. Bugün bu miras eriyip yok olma, avuçlarımızdan kayıp gitme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hovarda mirasyedi olmak istemiyorsak, rehavetten kurtulmalı, mirasın paydaşları ve sahipleri olarak aklımızı başımıza toplamalıyız. Yüz yüze olduğumuz sorunları gücümüzün yarısını kullanarak çözemeyiz. Siyasi ayrışmanın yarattığı “biz – onlar”, “bizimkiler-onlarınkiler” bölünmesini hep birlikte çözmeye çalışmazsak hepimiz bu sorunların altında kalacağız. Cumhuriyet ortak paydası etrafında kenetlenmek ve gücümüzün kapasitesini %100'e çıkartmak zorundayız. Çok daha zor koşullarda, milleti tek yumruk olarak toplamış Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan gitmeliyiz, çünkü onun ışığı bugünkü karanlığı da aydınlatıyor.
Bu vatan hepimizin ve her birimiz bu vatanın asli evlatlarıyız. Birbirimizi dışlamadan, farklılıklarımızı zenginlik olarak görerek, aynı bu statta olduğu gibi kol kola, omuz omuza olmalıyız. Varlığını Cumhuriyete borçlu olan kim varsa, önce onu ve onun kurumlarını, kültürünü, erdemlerini, demokrasiyi korumak zorunda olduğunu ve kol kola girmeden koruma mücadelesinin kazanılamayacağını anlamak zorundadır. Kısacası, Cumhuriyeti korumanın kendi varlığımızı sürdürme meselesi haline geldiği zamanlardan geçiyoruz. Ortak ve güçlü bir Cumhuriyet cephesinden başka çaremiz kalmamıştır. Bu cepheyi kurmak için, öncelikle kimsenin kimseyi küçümseme ya da görüşlerinden dolayı aşağılama, dışlama hakkı olmadığını kabul etmeliyiz. Asla unutmamalıyız ki, hiç kimse bir diğerinden daha fazla bu memleketin sahibi değildir. Ne bir profesör dağdaki bir çobandan daha fazla ne milliyetçiler ya da muhafazakarlar, solculardan daha fazla bu memleket üzerinde söz sahibidir.
Bu topraklar hepimizin, yüzlerce yıldır olduğu gibi bir arada yaşamaya devam edeceğiz.
Seferihisar’da yarattığımız uyum, bir arada yaşama kültürü, farklılıklara tahammül etme ve hoşgörüyle yaklaşma becerisinin tüm ülkeye örnek olmasını sağlamak zorundayız. Aynı Seferihisar’da olduğu gibi, daha kolay, daha mutlu bir hayatın; cumhuriyetin demokrasinin araçları kullanılarak yaratılabileceğini, yani hukuka saygılı, daha şeffaf, daha katılımcı, daha adil, daha özgür bir toplumla mümkün olabileceğini tüm Türkiye’ye göstermeliyiz. Yani, Mesele sadece Seferihisar değil, tüm vatandır ve bizler Seferihisar’a sahip çıkarak, memlekete örnek olacağız, öncü olacağız. Çünkü, Seferihisarlı olmak sıradan bir şey değildir. Seferihisarlı olmak bir ayrıcalıktır, öncülüktür ve bir gurur vesilesidir. Onun için “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O Satıh bütün vatandır” demeye devam ediyoruz."
Yorum Yazın