Şakran çıkmazı
İZMİR Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde bulunan Çocuk ve Gençlik Cezaevi'ndeki kötü muamele iddialarına ilişkin TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Ertuğrul Kürkçü ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi Avukat Serdar Gültekin incelemelerde bulundu.
- Ege Postası
- 29.05.2013 - 10:20
GÖRÜNEN SADECE BUZAĞININ UCUYMUŞ
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü şunları söyledi: "Bunları yerinde incelemek için buraya geldik. Cezaevi savcımızla görüştükten sonrada tek tek çocuklarla da görüştük. Koğuşları dolaştım ve buralarda yaklaşık 40'a yakın çocukla konuştum. Üzülerek söylemeliyim ki dün yaptığımız açıklamalar gerçeğin buzdağının, ancak görünen ucu imiş. Daha derin bir ve daha çetin bir problem ile çocuklara karşı işlenmiş bir suçla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Bunu şöyle özetleyebilirim çocuk haklarını koruyan mevzuata Türk Ceza Kanuna, cezaevleri mevzuatına, genel olarak hukuk devleti anlayışına aykırı. Bunları ihlal eden çocukların güvenlik ve esenliğini, onlar cezalandırılıyor ya da gözetim altında bulunduruluyor olsa da ihlal eden zincirleme bir durumla karşı karşıyayız. İşkence izleri var. Çocuklar hem cezaevi yöneticileri tarafından hem de hastaneye ya da cezaevi dışına gidiş gelişlerinde jandarma tarafından zulme uğruyorlar, falakaya yatırılıyorlar. Buna dair bir yetki ya da güç olmamasına rağmen yasa olarak cezaevi yönetiminin elinde tek başlarına hücrelere kapatılıyorlar. Bu müşaade diye göstermeye çalışılsa da 5 günden 50 güne kadar hatta iki aya kadar sürelerle tek başlarına kapalı kalıyorlar. Buraya götürülme genellikle şiddet eşliğinde oluyor. Çocuklar kurslara katılmak istemediklerinde ya da sağlıklarının buna el vermediğini söyledikleri her durumda şiddete uğruyorlar. Kendilerine onur kırıcı bir biçimde hitap ediliyor. Karınları açtır, verilen yemeklerle doymuyorlar, yoksullar paraları yoktur o nedenle idame ettiremezler. Zaten idari sistem karşısında son derece dezavantajlı durumdalar. Çoğu kez asılsız ya da kendilerini savunamayacak suçlamalarla cezaevine geliyorlar. O nedenle çok uzun süren tutukluluk sürelerini de ailelerinden binlerce kilometre uzakta geçiriyorlar. Yani bu çok mükemmel gibi dışarıdan bakılınca görülen cezaevi sisteminin çatısını kaldırınca içinden çığlıkların yükseldiğini ve koyu bir zulmün gölgesinin buradaki çocukların üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Cezaevi savcısıyla bütün bu edindiğimiz bulguları paylaştım. Kendisine bunları aktardım ve cezaevi savcılığı idari açıdan bir idari soruşturmayı başlatacağını söyledi. Ancak daha birkaç çelişkili durumdan hareketle takınılan tutumuna baktığımda da çok savunucu bir yerden bu soruşturmayı yapacağına dair bir izlenim edindim umarım gene yalancı çıkarım."
''BAŞSAVCILIK İŞKENCE YOK DEDİ'' HABERİ İÇİN TIKLAYINIZ...
ADALET BAKANLIĞI GERÇEK DIŞI
Adalet Bakanlığı'nın açıklamasında iddiaları gerçek dışı olarak nitelendirdiğinin belirtilmesi üzerine Kürkçü, "Adalet Bakanlığı'nın ben gerçek dışı bir bakanlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan bir süreci korumak ve kollamak mecburiyetinde kendilerini hissediyorlar. Ben burada edindiğim bütün sonuçları Adalet Bakanlığı'na yansıtacağım. Hiç değilse bugün yalnız başıma değildim ve ayrı ayrı yerlerde ayrı ayrı çocuklarla Çağdaş Hukukçular Derneği avukatıyla da beraber görüştük. Eminim bu kadar ayrı yerlerde bu kadar ayrı biçimde yaptığımız görüşmelerden elde ettiğimiz sonuçların birbiri ile bu kadar örtüşmesinin Adalet Bakanlığı açıklamak zorunda kalacaktır. Kaldı ki bugün burada bu çocukların anlattıkları ile Mersin'deki Çakıl Derneği'nin psikiyatrlarının ortaya koydukları tablo arasında tam bir örtüşme olmasını ben Adalet Bakanlığı'ndan izah etmesini isteyeceğim. Şunu söyleyebilirim Türkiye'de cezaevlerinin maddi alt yapısı ve binaları, bir bütün olarak fiziki sistemi iyileşmiş ve yenileşmiş olabilir. Ancak bunun içerisindeki uygulama zindancılık uygulamasının 21. yüzyıla terfi etmiş şeklidir. Zihniyet aynıdır. Buraya isterseniz bir akıllı cezaevi koyun, hiç insan sokmayın idarenin aklı böyle olduğu zaman o akıllı cezaevi de çocukları falakaya yatırmayı mutlaka akıl edecektir. Esas mesele bence bakanlığın bürokrasisinde onun zihniyetinde anlayışında yatıyor. O nedenle bakanlık bizden şikayet edeceğine işine baksa iyi olur" dedi.
BAKANLIK MAZARET PEŞİNDE
Adalet Bakanlığı'nın mazeret ürettiğini iddia eden Kürkçü, "Komisyonun çoğunluğu örnek cezaevi yazdı ama bende bunun gerçek dışı olduğunu söyleyen bir muhalefet raporunu oraya ekledim. Bu dil üstünde kaydırmacalara bakarsak Adalet Bakanlığı'nın hakikat peşinde değil mazaret peşinde olduğunu görürüz. Ben burada çizilen tablonun gerçek olamayacak kadar iyi olduğunu ve bu tablonun hiçbir şekilde inandırıcı olmadığını söylemiştim. İkincisi çocuk cezaevini o ziyaret sırasında gezemedim. Çünkü buradaki T2 cezaevinde ortaya çıkan bir darp olayı ve onun arkasından yapılan sürgünü takip etmek zorundaydım. O sebeple çocuk cezaevini gezemedim. Ben bugün anneleri babaları benim seçmenim olan Mersinli çocukların kaldığı koğuşları gezdim çünkü onların anneleri babalarına karşı sorumluyum. İyi ki de bunu yaptım işte bütün hakikat ortadadır benim raporum budur. Şimdi AKP'li vekillerin raporuyla benim raporumun hangisinin doğru olduğuna karar vermekte halka kalan bir şey. Biz burada münazara yapmıyoruz burada önemli olan hangimizin raporunun doğru oldu değil, burada önemli olan bu çocuklar eziyet görecek mi, görmeyecek m? Annelerinden babalarından görmedikleri muameleyi burada kendilerine bakanlık adına nezaret eden görevlilerden görecekler mi, onlara lan denecek mi, onlar falakaya yatırılacak mı, onların hastaneye gidip geldikleri sırada darba uğrayıp uğramadıklarını kimse kontrol edecek mi, onların feryadını kimse duyacak mı. Ben bu cezaevlerini inceleyen komisyonun inceleme yönteminin yanlış olduğunu birinci günden beri söylüyorum. Cezaevi idareleri uyarılıyor. Buraya cezaevi yöneticileri eşliğinde koğuşlar geziliyor herkes dut yemiş bülbüle dönüyor ya da bütün kirli bölümlerin üzeri bir temiz plastikle örtülüyor ama alttaki bütün kirler duruyor. Bugün bunları gözümüzle görecek fırsatı bulduk. Ben cezaevi savcısının verdiği taahhüde sadık kalacaklarını düşünüyorum. Çocuklara herhangi bir misilleme yapılmayacağına dair söz aldım. Bu söze inanmak istiyorum. 20 gün sonra da buraya gelip her şeyi gözden geçireceğimize dair söz aldık. Kendiside bu sözü yerine getirirse yirmi gün sonra tekrar bir inceleme yapacağız" diye konuştu.
Yaptığı incelemelerde toplanan raporları İnsan Hakları İnceleme Komisyonun Cezaevi Alt Komisyonu Başkanına ilettiğini belirten Kürkçü, "Dolayısıyla onların da gelmesini istiyorum. Şimdi burada edindiğim sonuçları da Adalet Bakanlığı'na göndereceğim. Ayrıca Aliağa Cumhuriyet Savcılığı'na da kendim aldığım adlar üzerinden şikayet başvurusunda bulanacağım. Bütün bu yollardan sonuç alınamaz ise toplum aklına ve gücüne, sivil toplum azmine güvenmeye devam ediyoruz" dedi.
Çocukların hemen hemen hepsinde darp izlerinin bulunduğunu belirten Avukat Serdar Gültekin ise şunları söyledi: "Görüştüğümüz çocukların tümünde işkence izleri var. Kiminin yüzünde, kiminin kolunda, kiminin bacağında bu izlerin görülmesi mümkün. Ben savcıdan da gidip görmesini rica ettim. Fakat Adli soruşturmayı Aliağa Başsavcılığının yürüteceğini söyledi. Ben geçtiğimiz hafta görüştüğüm iki çocukla beraber daha önceden görüşmediğim dört ayrı çocukla görüştüm. Bunlardan bir tanesinde herhangi bir iz yoktu. Çünkü ailesi Menemen'deymiş ve her hafta ziyaret ediyorlar. Diğer çocuklar Diyarbakır, Uşak, Mersin gibi illerden olan çocuklardı. Bunlar ne yazık ki kimi 9 ay, kimi 1 yıl, kimi 6 aydır cezaevinde ve bir kere ya da hiç ziyaretine gelinmemiş çocuklar. Bunlarda hortumla dövüldükten sonra kalan izler, yüzlerindeki yaralar neredeyse hiç geçmiyor."
Soruşturmanın henüz başlatılmadığını ifade eden Gültekin sözlerini şöyle tamamladı: "Biz konuyla ilgili adli ve idari başvuruları yapacağız hafta içinde. Bir kez daha görüşüp daha fazla veri ile bu başvuruları yapmayı doğru bulduk. Dolayısıyla yarın ya da diğer gün bu soruşturmaları yapacağız. Sayın milletvekili cezaevi savcısı ile görüştü. O idari ve adli yönden yapılacaklara dair kendisine bir taahhüt verdi. Ancak biz, uzun süredir doğrudan bu işi yapan bir hukuk örgütü olarak o taahhüdün bir sonucunun olmadığını çok iyi biliyoruz. Tahmin ya da öngörü değil bu kesin olarak söylüyoruz. Yaptığı idari soruşturmadan da, Aliağa Savcılığının yapacağı soruşturmadan da hiçbir şey çıkmayacağını ben şimdiden söylüyorum. Ama bizim yapacağımız başvurular neticesinde bir şey olur mu olmaz mı bir şey söyleyemiyorum. Aynı insanlar soruşturmaları yapacaklar ve nasıl bir sonuç çıkacağının da biz sonuna kadar takipçisi olacağız."(DHA)
Yorum Yazın