Sanık Albay: Teslim olunca anladık!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.
- Ege Postası
- 03.03.2017 - 13:03
Duruşmada ifade veren 4'üncü Kara Havacılık Alay Komutanlığı'nda görev yapan sanık Pilot Albay Ali Aktürk'ün hiçbir gelişmeden bilgisinin olmadığını ileri sürmesi üzerine, Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, "Ülkede, bir gelişme oldu. Köylü Mehmet Ağa bile bu durumdan haberdar oldu. Neticede askerin içerisinde olduğu bir eylem. Aileler, aileleriniz, eşleriniz ne durumda olduğunuzu merak edip nasıl aramamışlardır. Hiç kimse mi merak etmed? Neredesin, ne durumdasın diye" dedi.
Geçen 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinin de aralarında bulunduğu 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Yoklamayla başlayan duruşmada ilk olarak İstanbul 4'üncü Kara Havacılık Alay Komutanlığı'nda görev yapan Pilot Albay Ali Aktürk, ifade verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimine katılan Sikorsky tipi helikopterin birinci pilotluğunu yapan Pilot Albay Ali Aktürk, aynı zamanda iddianamede Binbaşı Şükrü Seymen'in kendilerine yönelik ateş ettiğinden dolayı da müşteki olarak da adı bulundu. Dosyada müşteki olarak bulunan Pilot Albay Ali Aktürk ifadesine, Binbaşı Şükrü Seymen'den şikayetçi olmadığını söyleyip başladı. Suçlamaları ve aleyhine olan delilleri de kabul etmedi.
İstanbul 4'üncü Kara Havacılık Alay Komutanlığı'nda görev yapan Pilot Albay Ali Aktürk, 15 Temmuz günü birlik nöbetçi komutanı Yarbay Davut Uçum'un telaşla koştuğunu gördüğünü, ardından kendisine Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan acil koduyla görev tebliğ edildiğinin söylediğini anlattı. İstanbul'daki hazırlıklar hakkında bilgi veren Pilot Albay Ali Aktürk, "Ben hazırdım, birlik içerisindeydim. Bu göreve hızlı reaksiyon göstermemiz lazımdı. Davut Uçum (Yarbay) nöbetçi amirdi. Helikopter başı yaptık. Birlikte çalıştırdık. Atatürk Havalimanı askeri bölümüne indik. Kısa süre bekledikten sonra askeri kıyafetli 13 - 14 kişilik ekip helikoptere bindi. En kıdemli olan Seymen binbaşıydı. Davut yarbayın devre arkadaşı olduğunu konuşmalarından anladım. Bize, onların görevlerinde intikal görevi verildi. Görevin ne olduğunu sorduk ama beyanda bulunmadılar. Görev aldıklarını söylediler sadece. Askeri prensipler içerisinde olabilir, söylememeleri. Biz de ısrarcı olmadık. Gece görüş sistemiyle uçtuk. Alçaktan uçmadık yüksek bile uçtuk diyebilirim. İzmir Çiğli'ye gittik. Akşam saat 23.00 indik" dedi.
Çiğli 2'nci Ana Jet Üs Komutanlığı'nda önceden tanıdıkları askeri personeli gördüğünü, onlarla konuştuklarında, onların da görevin ne olduğunu bilmediğini söylediğini ileri süren Pilot Albay Ali Aktürk, "Dinlenme pozisyonuna geçtik. Yakıt ikmali yaptık" dedi.
UÇUŞ KOORDİNATLARINI SÖNMEZATEŞ VERMİŞ
Uçuşa hazırlık yaptıkları sırada Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in yanlarına gelip Genelkurmay'dan emir geldiğini söylediğini ve uçuş koordinatlarını verdiğini de anlatan Pilot Albay Ali Aktürk, "Havacılık desteği vereceğimizi ve personelin intikalini yapacağımızı söyledi. Bizim görevimizin sadece personeli götürüp bırakmak sonra da almak olduğunu söyledi" dedi.
DARBEDEN BİLGİM YOKTU
Bu sırada araya giren Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, darbe hakkında bilgi verip vermediğini sorması üzerine Pilot Albay Aktürk, "Böyle bir açıklama olmadı. Darbeden de bilgim yoktu. Görevi aldık. Her zaman bizim yaptığımız görevdi. Personel ve malzeme nakli yaparız. Her zaman ne görev yapıldığını bilmeyiz. Bu kadar bilgi bizim için yeterli. Ön şart sadece nereye götüreceğimizi bilmemizdir" yanıtını verdi.
IŞIKLAR KAPALI MARMARİS'E UÇTUK
Çiğli Üssü'nde 4 helikopter olarak pist üzerinde beklediklerini, bir süre görevin iptal edildiği bilgisinin geldiğini, ancak sonra havalandıklarını, kendisinin üçüncü helikopter olduğunu, kurallar gereği ışıkları kapalı uçup Marmaris'e gittiklerini ifade etti.
HELİKOPTER TANIMA SİSTEMİNİ AÇMAMIŞ
Marmaris'te askerleri indirdikten sonra tur attıklarını, ardından yakıt sıkıntısı çıkması üzerine Dalaman Havalimanı'na gittiklerini anlatan Pilot Albay Ali Aktürk, helikopter tanıma sistemini açmadığını, uçuş mesafesi kısa olduğu için buna gerek görmediğini ileri sürdü. Sanık Pilot Albay Ali Aktürk, ifadesinde daha sonra şunları söyledi:
"Havalimanında hareketlilik yoktu. Kule benimle irtibata geçmedi. Ama bizim ikmal yapmamız lazım. Düşebilirdik. Biz kendimizi tanıttık. Görev aldığımızı söyledik. Kule Gart kanalından bizimle temasa geçti. Etrafımızın sarıldığını söyledi. Bizler de baktığımız zaman askerleri siperde gördük ve silahları bize dönüktü. Anlam veremedik. Sonuçla bu ülkenin askeriydik. Görev yapıyorduk. Şöyle bir değerlendirme yaptık. Hayatımızın tehlikede olduğunu değerlendirdik. Bodrum Imsık'a kadar devam eder miyi? diye kalkış yaptık. Sonra oraya bir araziye indik. Motor susturduk. Kısa bir değerlendirme yaptık. Görev veren birliğe bilgi verdik. Ünsal Coşkun Paşa'mızla görüştük. Bilgi verdik. O da 'dönün protokolümüz var yakıt vermeleri lazım' dedi. Biz de helikopteri çalıştırdık. Dalaman'a tekrar döndük. Personelin ve ortamın sıkıntılı olmadığını gördük. İndik, motor susturduk. Onlar da 'ne yapıyorsunuz' diye sordu. Biz de Genelkurmay'ın görev verdiğini bunu yaptığımızı söyledik. Ancak mahiyetini bilmiyoruz dedik. Birlik Komutanı Bahadır Albay'la görüştük. 3- 4 dakikada depoyu doldurduk. Saat 4'ü geçiyordu. Personeli almak için Marmaris'e devam ettik" dedi.
"ÜZERİMİZE YAYLIM ATEŞİ AÇILDI"
Marmaris'e deniz üzerinden yaklaştıkları sırada izli mermileri havada gördüklerini, ne olduğuna anlam veremediklerini söyleyen Pilot Albay Ali Aktürk, "Ne olduğunu anlamak için uzakta bekledik. Sonra personeli almak için bıraktığımız yere gittik. Bu sırada üzerimize yaylım ateşi açıldı. Hiç bu kadar yaylım ateşi içerisinde kalmadım. Bizi düşürmek, öldürmek için ateş ediliyordu. Düşüp ölebilirdik. Yerleşim yeri, insanların yaşadığı yerdi. Durum tespiti yapmamız gerektiğine inandık. Biz karşılık versek kaldı ki angajman kuralları gereği hakkımız da doğdu. Ancak cana zarar vereceğimiz için uyarı mahiyetinde ateş etmesini istedim. Ne olduğunu bir anlasınlar istedim. Çünkü düşüp öleceğiz. Buna misliyle karşılık versek, insanlar var. Bize verilen görev yok. İkilemde kaldık ama uyarı mahiyetinde ateş etmesini söyledim. Ateş edip etmediğini bilmiyorum ama bizi öldürmek için ateş ettikleri belliydi, biz ateş etmedik. Bu sırada Haldun (yüzbaşı- helikopterdeki makinalı tüfeği kullanan) 'vuruldum' dedi. Hayati yerden vurulmuştu. Kendisi tedbir aldı, kan kaybını engellemek için. Biz de Bodrum Imsık'a gittik. Bizimle ilgilenen olmadı. Biz de Çiğli'ye gittik."
ÇİĞLİ'DE TESLİM OLUNCA ANLAMIŞ
Gerek Dalaman'da yakıt ikmali, gerekse de Imsık'ta yaralı Yüzbaşı Haldun Gülmez'e müdahale edilmemiş olmasına rağmen gelişmelerden şüphelenmeyen Pilot Albay Ali Aktürk, "Çiğli'ye gittik. Alana indik. Haldun'u ambulansa aldılar. Sonra askeri personel geldi, bizi tutukladıklarını söylediler. O zaman anladık bir kalkışma olduğunu, polise teslim ettiler. O zaman anlamaya çalıştık ne olduğunu" dedi.
MAHKEME BAŞKANI'NDAN KÖYLÜ MEHMET AĞA BENZETMESİ
Pilot Albay Ali Aktürk'ün hiçbir gelişmeden bilgisinin olmadığını ileri sürmesi üzerine Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, "Ülkede, bir gelişme oldu. Köylü Mehmet Ağa bile bu durumdan haberdar oldu. Neticede askerin içerisinde olduğu bir eylem. Aileler, aileleriniz, 'eşlerimiz ne durumda' deyip merak edip nasıl aramamışlardır. Hiç kimse mi merak etmed? Neredesin, ne durumdasın, diye" dedi.
Bunun üzerine Pilot Albay Ali Aktürk, "Çoğu zaman havadaydım. Telefonum sürekli üzerimde değildi. Bu şekilde bilgi alamadım. Görevle ilgili aileme bilgi vermedim. Görevin ne olduğunu biliriz. Askeriz. Çoğu zaman görevi aileme söylemedim. Geçmişte, Şırnak'a gittiğimiz zaman bile bilmezdi. 15 Temmuz'da ailem İstanbul'da değildi. O dönemde ben izinli olacaktım ama komutanımız vermemişti" dedi.
"FETÖ ÜYESİ DEĞİLİM"
Sanık Albay Ali Aktürk, ifadesinin sonunda da, FETÖ üyeliği bulunmadığını öne sürüp "FETÖ örgüt üyesi değilim. Bankalarında param yok. ByLock kullanıcısı değilim, kullanmadım. Medyadan duydum. Bunlarla ilgili temasım yok. Okulunda, dershanesinde bulunmadım yakınım bile yok. Sorumluğu kabul etmiyorum. Herhangi başka bir tarikatında üyesi değilim. Atatürkçülük görüşünü özümsedim. 14 yaşında askeri liseye girdim. Bunu özümsediğimi söyleyebilirim suçlamaların hiçbirisi kabul etmiyorum. Bana verilen görev sadece uçmak" dedi.
Pilot Albay Ali Aktürk, bazı ifadelerde geçen, Genelkurmaydan gelen "Sıkıyönetim ilan edildiği, en yakın meydana inmeleri gerektiğine' yönelik cep mesajının da kendisine gelmediğini ileri sürdü.
PİLOT YARBAY UÇUM: KİMSEDEN KORKUM YOK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Pilot Yarbay Davut Uçum'un ifadesiyle devam edildi. Muhsin Yazıcıoğlu'nun düşen helikopterini araştırmak için giden kazı kırım ekibinin başında yer aldığı için de hakkında soruşturma yürütülen Pilot Yarbay Davut Uçum, savunmasına, anlatacaklarıyla kimseden lütuf beklemediğini, salondakiler de dahil kimseden korkusunun bulunmadığını söyleyak başladı.
Pilot Yarbay Davut Uçum ardından da, "Ben yaşananları, bu örgütün bana kurduğu kumpas olarak görüyorum. Ben daha önce benzer şekilde mağdur edildim. Bu örgütle geçmişte mahkemelerden geldim, ahlaksızca gerçek dışı olaylarla yeterince beni rencide edip yıprattılar. Bu süreçte de rencide ettiler. Ancak bu süreçte arada mağdurlar da var" dedi.
"BU ÖRGÜTÜN KIYAFETİ BANA UYMUYOR"
FETÖ'nün örgüt kıyafetinin kendisine uymadığını da savunan Pilot Yarbay Davut Uçum, "Benim sosyal yaşantım, ailemin durumuyla örgüt bana uymuyor. Benim ailemin yarısı benimle irtibatını kesti. 1990 yılında askeri okula girdim. Hep araştırıldım. Bu işte, pantolonu FETÖ olan, gömleği darbe olan, ceketi Cumhurbaşkanı'na suikast olan suçlamalar var. Bu pantolondaki leke bana tutmaz. Ben darbe karşıtı bir aileden geliyorum. Pantolonu FETÖ, gömleği darbe olan bir kişiye bu ceket bana giydirilmez" dedi.
HELİKOPTERİ ŞÜKRÜ SEYMEN, İSTEMİŞ
15 Temmuz günü yaşadıklarını da anlatan Pilot Yarbay Davut Uçum, "Nöbetçi amiriydim. Ali Albay'la görev konuşmamız oldu. Komutanlıkta helikopterler bana bağlı, emrimde 150 personel var. Yani alay personelinin yarısı. Ali Albay bana VIP görev olduğunu söyledi. Şükrü (binbaşı) benim devrem, samimi bir arkadaşım değil. Harp Okulundan tanışırız. Önceki süreçte irtibatımız yoktur. Şükrü (binbaşı) ile olan bütün HTS kayıtlarımın lehime benim için korunmasını talep ediyorum. Benim 3 bin 500 saatlik uçuş saatimin yarısı iç güvenlik bölgesinde geçti. Biz, 'amele' olarak tabir ediliriz" dedi.
Aynı gün Binbaşı Şükrü Seymen'in sabah saatlerinde yanına geldiğini de ifade eden Pilot Yarbay Uçum, "Aramızda normal konuşma oldu. Bir şey mi var dedim. 'Bir geçiyordum sana uğrayayım dedim' yanıtını verdi" dedi.
15 Temmuz sabahı Binbaşı Şükrü Seymen'in 'bir görev olacak' dediğini de ileri süren Pilot Yarbay Davut Uçum, "Bu ne görevi dedim 'boş ver' dedi. Müşterek bir görev olacak diye düşündüm. Görevin mahiyetini söylemedi. 'Belki sen de gelirsin' dedi. Ben de 'Nöbetçiyim öyle basit görevlere gelemem' dedim. 'Ne oldu korktun mu'' dedi. Ama bu aramızda bir espriydi. Şükrü öğleden önce gitti. Akşam benim asıl görevim 17.00 sonra, 18.00 gibi nöbetçi hareket merkezi nöbetçi subayı 'uçuşlar kesik' dedi. Oh ne güzel dedim ben de. Saat 19.00 gibi Şükrü beni aramaya başladı 'helikoptere ihtiyacımız var' Heyecanlı bir ses. 'Şükrü (Binbaşı) sen isteyince helikopter kaldıramam ben' dedim.
Bir süre sonra Kara Havacılık Genel Komutanlığı'ndan beni aradılar. Çünkü uçuş isteği için Kara Havacılık'tan teyit almamız lazım. Kara Havacılık Hareket Merkezi bana 'tamam kalkın' dedi. Yaklaşık 5 dakika sonra Özcan Karacan (kara havacılık komutanlığında yarbay, davanın firari sanığı) tekrar aradı. 'Kara Kuvvetleri Komutanı burada, kurmay başkanı burada. Hemen kalk gerekirse kendin çalıştır' dedi. 'Tek uç' dedi. Ondan yasaklanan uçuşların açıldığını da teyit ettim. Helikoptere gittim. Acil durum vardı. Ali Albay'ı gördüm. Telaşımı görünce 'uçuş var acil kuvvet komutanı talep ediyor' dedim. Kuvvet komutanının takip ettiği uçuşlarda ekstra özen gösterirsiniz. Ali Albay'a, 'komutanım acil uçuş var' dedi. Bana 'ben de geliyorum' dedi" diye konuştu.
Pilot Yarbay Davut Uçum, görevin İstanbul içi olduğunu sandığını, ancak Binbaşı Şükrü Seymen'in kendilerine, onları Çiğli'ye bırakıp döneceklerini söylediğini iddia etti.
İZLEYİCİLERİN ÇIKARILMASINI İSTEMEDİ
Duruşmanın bu bölümünde Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, sanık Pilot Yarbay Davut Uçum'a daha rahat ifade vermesi için avukatlar haricinde salonu boşaltabileceklerini hatırlattı. Pilot Yarbay Uçum ise "Hiç önemli değil' yanıtını verince, duruşmaya izleyicili olarak devam edildi.
Çiğli'de yaşananları da anlatan Pilot Yarbay Davut Uçum, telefonunun şarjının olmamasından dolayı kapalı olduğunu, Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile koordinat verildiği anları görmediğini ileri sürdü.
"SİLAHLI HALK DA POLİS DE GÖRMEDİM"
Marmaris'e geldikleri zamanı da ifade eden Pilot Yarbay Davut Uçum, "Ben silahlı halk görmedim, polis de görmedim. Askerler indikten sonra bir süre havada tur attık ardından yakıt sıkıntısı nedeniyle Dalaman'da denizcilere ait meydana iniş yaptık. Kuleden 'teslim olun' diye söylendi. Ben Ali Albaya (Aktürk) 'neden böyle diyorlar' dedim o da 'ben de anlamadım' dedi. Zaten bu andan sonra olayların anlamsız olması başladı. Helikopter içerisinde Kule bizi duymuyor. İndik kalktık, araziye indik. Kısa bir değerlendirme oldu. Birinci pilot Imsık'ı planladı ama yakıtımız mümkün değildi. Ben mümkünse tekrar gidip alalım dedim. Tekrar aynı meydana gidip indik. Aşağıya indim. İki kişiyle birlikte lavaboya gittim, elimi yıkadım. Hemen döndükten sonra kalktık. Ondan sonra olayların olduğu bölgeye geldik. Marmaris'te olayların yaşandığı yere en uzak bölgeye indik. Polisler yay şeklinde askerleri sarmıştı. Her yerden ateş geliyordu. Bunun terörist olma ihtimali çok anlamlı değildi. Orada o kadar terörist o kadar ateş, orada hemen bağ kurdum. Cumhurbaşkanlığı helikopteri, burada yaşanan olaylar arasında bağ kurdum" dedi.
YAŞANANLARI 17-25 ARALIK SÜRECİNE BENZETTİ
Marmaris'te yaşanan çatışma anlarını havadan görme fırsatı buluğunu da ileri süren Pilot Yarbay Davut Uçum ifdesine şöyle devam etti:
“Orada yaşananlar bana 17 - 25 Aralık sürecini hatırlattı. O zaman da bir gruba mensup polis, bürokrat birilerini almak için gittiklerinde de sıkıntılar yaşamıştı. Burada da polislerle karşı karşıya geliyorsak sıkıntı vardı. Burada yaşananlar artık anlamlı olmamaya başladı. Her şey bundan sonraki bütün sorumluluğu alıyorum. O noktadan sonra çekip gidemezdim. Şunu düşündüm, iki grup, asker ve polis grubu birbirlerine ateş ediyor. Dolayısıyla çatışmasızlık adına bir şey yapmak lazım. Bunun için de elimden gelen her şeyi yaptım. Öleceğimi bilerek oraya doğru yaklaşmaya başladım. Yüzde 50 ölümden kurtulduk zaten. Ben çok rahat görüyorum çatışma anlarını. Benim pozisyonum. Sağ tarafı görecek şekilde. Ben bölgeyi birinci pilottan daha rahat görüyorum. Gördüğüm şu sürekli ağır bir atış vardı üzerimize doğru. Ben orada bir tane mermi yemeden, oradaki herkesi (polisleri kastedip) etkisiz hale getirebilirdim. Arkada makinalı tüfek vardı, o şekilde gerekli baskıyı yapıp o adamları, askerleri alırdık. Hatta polis kendi arasında 'nereye atıyorlar lan bu adamlar' diye polis müdürünün söyledikleri sonradan görüntülerde de çıktı. Bu anda Şükrü Binbaşı'yla telefonda konuştum. Orada ne olduğunu sordum. O da 'bırak onu sıkıştık, çabuk edin' dedi. Yerini anladım, gördüm. Ben geri geri gelmeye başladım. Bana atış yapılan bütün yerleri gördüm, polisler yay şeklindeydiler. Deniz üstünde geri geri gelmeye başladım. Bize yoğun atış gelmeye başladı. Artık bütün hayati sistemler de isabet aldı. Düşmeye başladık. Denize yaklaştığımız sırada helikopter havada tutundu. Arkadaki asker vuruldu. "
GÖKHAN GENERALE HELİKOPTERDE YARALI VAR DEDİM, CEVAP VERMEDİ
Helikopterle Imsık'a gittiklerini belirten Pilot Yarbay Davut Uçum, "Gökhan General'le ilk kez Imsık'ta karşılaştım. Yanına gittim. 'Helikopterde yaralı var, ne yapacağız' dedim. Hiçbir cevap vermedi, helikoptere bindik, İzmir'e döndük. Olayın vehametinden dolayı kimse kimseyle konuşmadı. İndikten sonra da konuşmadık. Askeri inzibatlar geldiğinde ben kendim gittim ve teslim oldum" dedi.
MUHSİN YAZICIOĞLU OLAYINDA DA SANIKTI, YENİ BİLGİLER VERDİ
Bu davayla ilgisi olmadığı halde Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesinden sonra hakkında başlatılan soruşturmaya yönelikte konuşmak istediğini söyleyen Pilot Yarbay Davut Uçum, şunları anlattı:
"Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili kaza kırım olayında da sorun yaşadım. Herkes bunu tartışıyor, bu olaylarla bağ kuruyor. Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopteri 25'inde (25 Mart 2009) düştü. 28'inde aramak için bölgeye giden Özel Kuvvetlere ait helikopter de kırım yaptı. İki helikopter arasındaki mesafe ise 50 metreydi. Biz de ayın 29'unda (29 Mart 2009) orada sadece Yazıcıoğlu'nun helikopteri var diye düşünülüyor. Orada 2 tane helikopter vardı. Arasındaki mesafe de 50 metre. Biz 29'unda gidip Özel Kuvvetlere ait helikopteri incelenmeye başladık. Genelkurmay tarafından yazılan bir emirle oraya gittik. Benim işim sürekli kaza kırımlara gittim."
Muhsin Yazıcıoğlu olayında kamuoyunun vicdanını rahatlatmak için 8 askerin öne sürüldüğünü de iddia eden Pilot Yarbay Davut Uçum, "Eğer gerçekten suikast ise ben 29'unda gittim. Rahmetli Yazıcıoğlu'nun helikopterinin incelenmesi yapılmış, gazetecinin cesedi bulunamamış, binlerce personel onu arıyordu. Benim helikopterin başında fotoğrafım yok. Yüzbaşı rütbesinde subaydım. O helikopteri de tahliye edemeseydik parçalayacaktık. O helikopteri gayretle TSK'ya kazandırdık. 30 milyon dolar kazandırdık. 29'unda gittiğim olayla ilgili mesul tutuldum. Sivil havacılık yetkilisi olan personel araştırmasını yaptı. Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin enkazını terk etti. Şimdi araziye terk edilmiş helikopter üzerinden cihazları soküldü. Ben yokum ama diğer arkadaşlara da aynı şey söylendi. Seyrüsefer cihazı sökülmüş, onun navigasyondan farkı yok. Bu cihaz suikastı aydınlatmaz" dedi.
O dönemin özel yetkili savcısı ve mahkemesi tarafından yargılandığını da vurgulayan Pilot Yarbay Uçum, "Örgütle hiçbir bağım yok. Sadece orada bulunmak, helikopterle alakamız yok. Binlerce insan (Yazıcıoğlu'nun düşen helikopterini kastediyor) enkazı çeviriyor. Bizi Balyoz davasıyla birleştirmek istediler. Bu örgüte mensup olduğunu düşündüğüm insanlar tarafından yıpratıldığımı, olaya çekildiğimi düşünüyorum. Ben bu insanlara yakın bir insan olsaydım, bu insanlar beni bu şekilde yıpratmaz harcamazlardı" dedi.
ORTAOKULDA FETÖ EVLERİNE GİTTİM
İddianamede FETÖ üyeliğiyle suçlandığının da hatırlatılması üzerine örgüten evlerine ortaokul yıllarında gittiğini itiraf eden Pilot Yarbay Davut Uçum, "Örgütle hiçbir bağım yok. Yaşadıklarım bunu destekler nitelikte. 1989- 1990 yıllarında ortaokulda okuduğum sırada bizimle aynı sokakta bizim sokakta, bu örgüte bağlı kişiler vardı. Biz onları Nurcu olarak bilirdik. Evlerine gider ders çalışırdım. 2000'li yıllardan sonra bu adamın amacının ne olduğunu birçok insandan önce bilen birisiyim. Üç dört kere gittim evlerine. Böyle bir yöntemle hangi kuruma girmek istiyorlarsa giriyorlar. Maltepe Askeri Lisesi'ne gittikten sonra bir daha görüşmedim. Ama her fırsatta benimle bağlantı kurmaya çalıştılar. Harp okulunda okuduğum sırada mahallede daha önce gördüğüm kişiyi gördüm. Onu tersledim. Ondan sonra bir daha görmedim. İrtibatım bu insanlarla budur. Elerinizde istihbaratın raporu vardır. Benim içim rahat. Abimin bankada hesabı olabilir ama abimin ne günahından ne sevabından sorumlu değilim" dedi
TUĞGENERAL ÜNSAL COŞKUN İFADE VERDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Kara Havacılık Karargahı Komuta Merkezi Komutan Vekili Tuğgeneral Ünsal Coşkun'un ifadesiyle devam edildi. Cumhurbaşkanı'nın katılımıyla 26 Temmuz'da helikopterlerin teslimi toplantısı yapılacağını söyleyen Ünsal Coşkun, şunları söyledi:
"Yeni alay komutanımız Murat Dağlı (albay) beni aradı. Kuvvet Komutanı'nı Çiğli'ye bıraktıklarını söyledi. Kuvvet Komutanımız 'Eğitim uçuşlarını kesin' demiş. Kuvvet Komutanı bir de uçak hazırlatmış. Saat 20.00 gibi Genelkurmay Başkanlığı'yla görüşüp İstanbul için uçuşa gerek kalmadığını söyledi. Murat Dağlı aradı uçuş yasağı ile ilgili sordu. Ben de sorun kalmadığını kendisine söyledim. Saat 22.00 gibi Genelkurmay Başkanlığı'ndan 6 tane helikopter talebi olduğu söylendi. Karargah olduğu söylendi. Harekat Merkezi bunu söyledi. 2 helikopter, Genelkurmaya 4'ü Akıncı üssüne gitti. Normal bir VIP gibi düşündük. Pilot da hiç rehin alma gibi bir şey beyan etmedi. Biz de VIP uçuşu olarak algıladık. Bunun üzerine diğer alayların da hazır olmalarını söyledim. Malatya Kara Havacılık Komutanı aradı, sıkıyönetim ilan edildiğini ne yapılacağını sordu. Bize de aynı sıkıyönetim emri saat 02.15 gibi ulaştı. Diğer alaylar acaba bir görev almış mı şekliyle İzmir'i aradım. En azından 4'er helikopter de hazır olsun diye söylemiştim."
DARBECİLERİN EMİRLERİNE UYMUŞ
Burada araya giren Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, "Buradan verilen sıkıyönetim emrini kabul ettiniz anlamı mı çıkıyor'" sorusunu yöneltince Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "Evet" yanıtını verdi. Ardından da "Ben bunu Genelkurmay ve karargahla görüştüm. Bizim emirlere devam etmemizi söylediler. İstanbul'u aradım Alay Komutanı'na ulaşamayınca Ali Albay'la görüştüm. O da Çiğli'ye inmek üzere olduklarını söyledi. Özcan Yarbay vasıtasıyla" dedi.
Saat 21.45'e kadar kuvvet komutanı ve garnizon komutanıyla olduğunu da anlatan Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "Ali Albay Çiğli'ye personel nakli ve Genelkurmay'dan emir olduğunu söyleyince, her iki alayın bilgisi dahil olduğunu düşünüp faaliyetleri takip etmeye başladık. Saat 04.00 gibi Ali Albay bana Dalaman'dan yakıt ikmali yapamadıklarıyla ilgili sorun yaşadıklarını söyledi. Araziye inmeleri bizim için sıkıntılı. 'Her halükarda Dalaman'a gidin biz Genelkurmay'a bildiririz' dedim" dedi.
Mahkeme Başkanı da "Dalaman'da ne işiniz var demediniz mi'" diye sordu. Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "Ben helikopteri araziden kurtarma derdine düştüm önce. Aynı şey bu sefer Murat Albay da söyleyince Imsık meydan komutanını aradım. Yakıt konusunda hızlanın, meydanlarına helikopterlerinin dönmesi açısından. Daha sonra Imsık ile görüşemedik. Ali Albay bir yaralısının olduğunu söyledi. Ben zaten Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'da açıklama yapacağını biliyordum. Eğer niçin orada olduklarını bilseydim onları zaten uyarırdım" dedi.
ÇOCUKLARINI GENERALLERİN TAVSİYESİYLE FETÖ OKULUNA GÖNDERMİŞ
İddianamedeki FETÖ iddiası da hatırlatılan Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "FETÖ bağlantılı olduğumdan bahsedilmiş çocuklarımın okuluyla ilgili. 2012 yılında İstanbul'a gelince özel okul araştırdık. Referans olarak aldığım iki kişi Balyoz davasından tutuklanan generalimizdi. O okulun öyle bir şeyi olduğunu bilmiyorduk. O okulun bu kapsamda kapatıldığını öğrendim. Bilmem mümkün değildi. Bağlantılı olarak da örgütle bağlantımın olacağını düşünmek gerçek görünmüyor" dedi.
Kendisinin terfi listesinde bulunan 50 kişinin ismini komutanlığa gönderdiğini de ifade eden Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "Terfiler için 50 kişilik bir liste yazılır. 2016 yılı içinde hazırladığım aralık ayında gönderdiğim terfi listesinde bulunan FETÖ üyesi olarak değerlendirilenlerin sayısı bakılarak, benim ne kadar FETÖ'cü olduğuma bakılabilir" dedi.
İfadesi tamamlandıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avukatı Halil Koçan'ın "Ege Ordu Komutanı'nın emrinin dinlenmemesi gerektiğini söylediniz mi'" sorusuna Tuğgeneral Ünsal Coşkun, "Ege Ordu Komutanı'nın dinlenmemesi gerektiğini değil, emrin Genelkurmay'dan geldiğini, Ege Ordu Komutanı'nın alt rütbede olmasından dolayı bunu esas alın dedim" yanıtını verdi.
Tuğgeneral Ünsal Coşkun ayrıca, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Akıncılar Üssü'nde bulunmasından dolayı darbenin kendisinde, bütün olarak (emir komuta) yapıldığı intibağı uyandırdığını da ileri sürdü. Duruşma, ifadelerin alınmasına devam edilmek üzere 7 Mart Salı gününe ertelendi. (DHA)
Yorum Yazın