Şirketlerin yüksek karları tetikliyor mu? İşte enflasyonun görünmeyen sebebi...
Ekonomistler enflasyonun enerji krizi ve tedarik zincirinin bozulması gibi sebeplerden olduğunu söylese de kimi görüşler şirketlerin yüksek kârlılıklarının enflasyonu tetiklediği görüşünde. Peki uzmanlar ne diyor?
- Ege Postası
- 23.10.2022 - 14:55
Dünya ekonomileri yüksek enflasyon ve artan yaşam maliyetlerinin yarattığı sorunlarla boğuşurken enflasyonun sebepleri de tartışma konusu oldu.
Pek çok ekonomist mevcut küresel enflasyonun enerji krizi, gıda maliyetlerinin artması ve tedarik zincirinin bozulması gibi sebeplerden olduğunu söylese de kimi alternatif görüşler şirketlerin yüksek kârlılıklarının enflasyonu tetiklediği görüşünde.
Sözcü'de yer alan habere göre; Türkiye’de ve dünyada son 2 yılda şirketlerin kârları rekor düzeyde artarken özellikle tekel veya oligopol (az sayıda şirketten oluşan) piyasalarda şirketlerin yüksek kârlılıklarını maliyet artışının üstünde yapılan fiyat artışlarından sağladığı iddia ediliyor.
Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Hayri Kozanoğlu, şirketlerin enflasyonist ortamı fırsat bildiğini belirtirken Prof. Ceyhun Elgin ise yüksek kârlılıkların enflasyonu arttırıcı bir etkisinin olduğunu ancak genel olarak enflasyonun tamamını bu kârlılık artışlarına bağlamamak gerektiğini dile getirdi.
‘BİR BAŞKA ŞOK DA KR PATLAMALARI’
Nisanda ABD Merkezli düşünce kuruluşu Ekonomik Politika Enstitüsü’nün bloğunda ekonomist Josh Bivens tarafından yayımlanan bir yazıda paylaşılan verilerde şirket kârlılıklarının enflasyona etki ettiği belirtilirken devletlerin buna karşı ne gibi önlemler alması gerektiği tartışıldı.
Bivens, finans dışı kurumsal sektörde nisan ayında 2020 ve 2021 arasındaki fiyat artışının yarısından fazlasını şirket kârlarının oluşturduğunu tespit eden bir çalışma yayınladı. Bivens, “Fiyatları artıran kâr marjlarındaki büyük artışı pandemi gibi, petrol fiyat şoku gibi başka bir şok olarak görüyorum” dedi.
1955’TEN BU YANA GÖRÜLEN EN BÜYÜK ARTIŞ
Liberal bir düşünce kuruluşu olan Roosevelt Enstitüsü tarafından haziranda yayımlanan bir başka rapor da bazı firmaların piyasa konumlarını istismar ettiğini belirtti. ABD enflasyonu geçtiğimiz aylarda 1970’lerden bu yana gördüğü en yüksek seviyeye yerleşirken rapora göre şirketlerin kârlarındaki yıllık artış 1955’ten bu yana görülen en yüksek seviyeye ulaştı.
Çalışmanın yazarlarından Roosevelt Enstitüsü ekonomisti Mike Konczal konu ile ilgili, “Kârlardaki bu artış enflasyondaki artışta şirket gücünün küçük ama gerçek bir rolü olduğunu düşündürüyor” dedi.
BEYAZ SARAY ENERJİDEKİ YÜKSEK KRLARI HEDEF ALMIŞTI
Geçtiğimiz aylarda Beyaz Saray yönetimi de aşırı kâr eden enerji şirketlerini hedef tahtasına oturtmuş ve onları akaryakıt fiyatlarını artırmak ve enflasyonu tetiklemekle suçlamıştı.
ABD'de akaryakıt maliyetlerinin enflasyon üzerinde baskı oluşturması nedeniyle ABD Başkanı Joe Biden, şirketlerin fiyatları tüketicilerin aleyhine yüksek tuttuğunu söyleyerek üretimi artırma çağrısı yapmıştı.
TÜRKİYE’DEKİ BÜYÜK ŞİRKETLERİN KRLARI PATLADI
Öte yandan Türkiye’de de eylülde yüzde 83,45’e ulaşan enflasyonun yanında geçtiğimiz aylarda şirketlerin kârlarında patlama yaşandığı görülmüştü. Örneğin ikinci çeyrek bilançolarına bakıldığında Borsa İstanbul’da işlem gören 429 şirketin bu çeyrekte elde ettikleri toplam net kâr, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 286 artışla 200 milyar TL’yi aştı.
Böylelikle borsa şirketlerinin 6 aylık toplam kârı geçen yıla göre yüzde 220,5 artış göstererek 316,5 milyar TL oldu. Kimi uzmanlar şirketlerin enflasyon muhasebesi uygulamaması nedeniyle bu verilerin reel kârlılığı göstermediğini belirtse de sanayi ve enerji gibi sektörlerde kâr artışlarının maliyet artışlarının üstünde kaldığı görüldü.
Örneğin petrol ve döviz kurlarındaki artışlar nedeniyle bu yıl akaryakıt fiyatları sert yükselirken, Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş'nin (Tüpraş) kârlarının katlanması dikkat çekti. Geçen yılın ikinci çeyreğinde 1,7 milyar TL olan Tüpraş'ın net dönem kârı yüzde 524'lük artışla 10,6 milyar TL'ye yükseldi.
SANAYİ DEVLERİ GEÇEN YIL KRINI KATLAMIŞTI
İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan ‘Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (İSO 500)' araştırmasının 2021 yılı sonuçlarında da kârdaki artışlar da dikkat çekti.
İSO 500'ün toplam faaliyet kârı 2021'de önceki yıla göre yüzde 139 artarak 342 milyar TL'ye ulaştı. Satış rakamına göre faaliyet kârlılığı oranı da 4 puan artışla yüzde 14,8'e yükseldi. İSO 500'ün faiz, amortisman ve vergi öncesi kârı (FAVÖK) da bu dönemde yüzde 120 artışla 405 milyar TL'ye ulaştı. FAVÖK kârlılığı da 3,6 puan artışla yüzde 17,5’e çıktı.
İSO 500'ün dönem kârı yüzde 137,2 oranında artarken, toplam ücret ödemelerindeki artış sadece yüzde 33,4 oldu. İşçi başı ortalama ücret artışı ise yüzde 26,3'te kaldı. 2021 sonunda resmi tüketici enflasyonu yüzde 36,08 olmuştu.
Öte yandan şirketlerin aldığı pay sadece İSO 500'de değil milli gelir verilerinde de yükseldi. 2022 ikinci çeyrekte mevsimsellikten arındırılmış veriye göre net işletme artığının GSYH'ye oranı, yani sermayenin milli gelirden aldığı pay bir önceki yılın aynı dönemindeki yüzde 46,3'ten yüzde 50,4'e çıktı. Emeğin milli gelirden aldığı pay ise düşüş gösterdi.
‘MALİYET ARTIŞLARI ENFLASYONDA BELİRLEYİCİ’
Konu ile ilgili Sozcu.com.tr’ye değerlendirmelerde bulunan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceyhun Elgin, şirket kârlılıklarının teknoloji, e-ticaret gibi kimi sektörlerde çok yüksek boyutlara geldiğini, bunun enflasyona artırıcı bir etkisinin olduğunu ancak genel olarak enflasyonun tamamını bu kârlılık artışlarına bağlamamak gerektiğini belirtti.
Elgin, “Türkiye’de olduğu gibi dünyada da ÜFE artış oranı TÜFE artış oranından çok daha yüksek. Yani, üreticiler aslında çok daha yüksek maliyetlerle karşı karşıyalar ve bu artışın da tamamını tüketici fiyatlarına yansıtmış değiller. Dolayısıyla şirket karlılıkları her sektörde artıyor ve enflasyonun temel nedeni budur düşüncesi çok da doğru değil” dedi.
Elgin aşırı yüksek kârlılıkların enflasyona dönük olumsuz etkisini önlemenin ya da azaltmanın yolunun regülasyon ve şirket kârlılıklarının kurumlar vergisi yoluyla vergilendirmesinden geçtiğini belirterek, “Bu nedenle de eğer şirket karlılıklarına yönelik bir düzenleme yapılacaksa önce sektörel bir analizle inceleme yapmak ve regülasyonları sektör bazında tanımlamak gerekiyor” dedi.
‘ENFLASYONİST ORTAM BÜYÜK ŞİRKETLERE YARADI’
İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ise enflasyonun asıl nedeninin arz yönlü şoklar ve finansallaşma sürecinde üretimin yeterince artmaması olduğunu belirterek “Bu ortam büyük şirketlere yaradı, enflasyon algısını fırsat bilerek fiyatlarını dolayısıyla karlarını keskince artırdılar” dedi.
Kozanoğlu şu değerlendirmelerde bulundu:
“Temelde bir fiyatın içinde emek maliyetleri, emek dışı girdi maliyetleri ve kârlar vardır. Son dönemlerdeki küresel enflasyon artışı karşısında merkez bankaları seri faiz artışlarına gidiyor. Gerekçeleri de talebin güçlülüğü, ücret/fiyat sarmalına girme tehlikesi. Halbuki ücretlerde nominal artışlar görülse de reel olarak bir gerileme söz konusu. Zaten Türkiye dahil hemen tüm ülkelerde ücretlerin katma değerdeki payı geriliyor.
Ancak küresel sermaye sınıfsal bir refleks gösteriyor, emek kesiminin ücret taleplerini ve direnişlerini umacı gibi yansıtıyor. Enflasyonun asıl nedeni, arz yönlü şoklar ve finansallaşma sürecinde üretimin yeterince artmamış olması. Bu ortam büyük şirketlere yaradı, enflasyon algısını fırsat bilerek fiyatlarını dolayısıyla karlarını keskince artırdılar. Özellikle enerji ve hammadde üretimi yapan sektörlerde rekor karlar gözlendi.”
FİYAT SINIRLAMALARI VE VERGİLENDİRMELER GEREKEBİLİR
Kozanoğlu, bunun önüne geçmek için çeşitli fiyat sınırlamaları ve aşırı kârların ekstra vergilenmesi gibi önlemler alınabileceğini belirtti. Kozanoğlu, “Bu doğrultuda ABD dahil bazı girişimler olduysa da etkin bir uygulamayı sermaye çevreleri engelledi. Son dönemlerde şirket gelirlerinde ve kârlarda bir yavaşlama var. Bu da yatırımların durmasına neden oluyor” dedi.
Tüm bunların üzerine bir de sıkı para politikalarının eklendiğini ve bunun da küresel bir durgunluk tehlikesini artırdığını belirten Kozanoğlu, “Bundan en büyük zararı işten çıkarılması, ücretlerinin düşmesi olasılığı artan işçiler ve yüksek faiz ortamında borç yükü kabaran, ihracat gelirleri yavaşlayan gelişmekte olan ülkeler görecek” değerlendirmesinde bulundu.
Yorum Yazın