Soma davasının dördüncü duruşması başladı
Manisa'nın Soma İlçesi'nde meydana gelen 301 işçinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili davanın Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmasında bugün sanıklar ifade vermeye devam ediyor. Tutuklu Maden Mühendisi Hilmi Kazık tahliyesini istemesi üzerine salondaki işçi yakınlarından büyük tepki geldi. İşçi yakınları, “Biz ne olacağı? Sen de benim oğlumu getir o zaman" dedi. Türkiye'nin en acı davasında
- Ege Postası
- 17.04.2015 - 11:15
Soma'da geçen 13 Mayıs'ta meydana gelen maden faicasında, hayatını kaybeden 301 işçinin ölümünde kusurları bulunduğu için haklarında, 'olası kastla öldürme', 'neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama', 'Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma" suçundan dava açılan 8'i tutuklu 45 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Dün tutuklu sanıklardan 5'inin ifadeleri tamamlanmış oldu. Soma AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik verdikleri ifadede bilirkişi raporlarının gerçeği yansıtmadığını ifade etti. İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı ve Teknik Nezaretçi Ertan Ersoy'un ifadesi de alındı. İsmail Adalı'nın faciada hayatını kaybeden Mehmet Efe'yi suçlaması salonda bulunan ailelerin tepkisini çekti. Salon çıkışında aileler sanıkların yalan söylediğini söyleyerek tepki gösterdi. Duruşmaya bugün kaldığı yerden devam ediliyor. Maden Mühendisi Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık ve emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik'in ifadeleri alınacak. Mahkeme heyeti daha sonra tutuksuz sanıkları dinleyecek.
Duruşmayı çeşitli siyasi parti, sendika ve sivil toplum örgütü temsilcileri de izledi. Duruşma öncesinde, otobüslerle toplu olarak getirilen işçi yakınları da, arama noktasından geçtikten sonra mahkemenin görüldüğü salona alındı. Duruşma salonunun çevresindeki polis önlemleri de aynı şekilde devam etti. Basın mensuplarının, içeriye dizüstü bilgisayar, cep telefonu ve tabletlerini sokmalarına yine izin verilmedi. Duruşma öncesi Mahkeme Başkanı işçi yakınlarını duruşma kurallarına uymaları konusunda uyardı.
TUTUKLU TEKNİKER İFADE VERDİ
Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanıklı Akhisar'da görülen davanın dördüncü oturumunda emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik, ifade verdi. Diğer ifade veren sanıklar gibi, madende hayatını kaybeden Başmühendis Mehmet Efe'ye ifadesinde sık sıkı atıfta bulunup onun talimatıyla görev yaptığını anlatan Çelik, şunları söyledi:
"Vahim olayda hayatını kaybeden 301 kişiye Allah'tan rahmet diliyorum. Ben 15 yıldır bu şirkette çalışıyorum ve emniyet teknikeriyim. Emniyet birimi Mehmet Efe'ye bağlı olarak 13 maden mühendisi ile 6 teknisyenden oluşur. Ayrıca 75 de usta vardır. Ocak genelinde Mehmet Efe'nin verdiği talimatları, emniyet kurallarını takip ederiz. Kül basma, ayak yapma, kül verme, baraj yapmak, havalandırma kapısı açmak, soğutma işlerini yaparız. Ayrıca yapılacak işin tarifini ve takibini de yine işçilerin yanında yaparım. Bütün işçi arkadaşlarımız nerede ne yapacaklarını bilen kişilerdi. Ocaklarda iki tür yangın vardır. Göçükten gelen yangın ve açık olan galerideki yangın. Bir yerde yangın tespit edildiğinde ilk olarak kül basılır. Ardından borulardan gelen sularla soğutma çalışmaları yapılır. Bir yangın çıktığında oradaki işçiler emniyetli bölgeye alınır. Kül basılır ve barajlama yapılır. Bu bazen 4 ay sürer. Ocağın o bölümü kapalı kalır. Ardından yangın sönünce de yeniden üretime geçilir."
SENSÖR DEĞERLERİNE BAŞMÜHENDİS BAKAR
Bu sırada mahkeme başkanı Aytaç Ballı'nın, sensörler ve sensör değerlerindeki farklarıyla ilgili sorusuna yanıt veren Mehmet Ali Günay Çelik, "Bilirkişinin bu yöndeki raporuna itiraz ediyorum. Kabul etmiyorum. Ekip olarak yangın konusunda çok hassastık" dedi. Hakimin defterler arasındaki uyumsuzlukla ilgili sorusuna ise Çelik, "S panosunun bulunduğu bölgede sabit emniyet vardiya amiri vardı. Vardiya amirleri tertip verir. Aynı bölgeye aynı kişiler gider. O gün vardiya amiri Hüseyin Demir vardı. Sensör değerlerini başmühendis Mehmet Efe değerlendirir. Ben bakmam. Ocak içerisindeki sensör değerlerini vardiya amirleri kendi defterlerinde kayıt altına alır. Benim üzerimde seyyar alet vardır. O sinyal verirse müdahale ederim. Ayrıca ocak içerisinde geçtiğim yerlerde sabit sensörlerle karşılaştırırım. Eğer fark varsa. O sensörün değiştirilmesini sağlarım. Ben defter ve sabit sensörlere arasındaki farklar için defterlere bakmadım" dedi.
HER BARAJIN ÖNÜNDE SENSÖR VARDI
"Sensör değerleri arasında fark olduğu zaman üretim durur muydu'" yönündeki soruya ise Çelik, şu yanıtı erdi:
"Emniyet görevlisi kim ise o bölgede o karara verir. Sensör değerleri arasında saatlerce süren farkları ben görmedim. Mehmet Efe bunları görmezden gelmedi. Ama bana da bir şey söylemedi. 140 panosunda ise sürekli dinamit atımları vardı. Ayağın arkasında oluşan gazlar kömür alındığı sırada ocağa geliyordu. Problem oradan kaynaklanıyordu. Bununla ilgili değerlendirme yaptık. S panosunda değer yükselmesiyle ilgili değerlendirme yapılmadı. Sensör sayılarının eksik olduğu söyleniyor ama neden yetersiz olduğu belirtilmemiş. Her barajın önünde sensör var. İlerleme bacalarında da sensör var. Sensör kalibrasyonlarını ise Harun Yıldırım yapardı. Monoksit oksijen kalibrasyonunu bizi yapardık. Bir sonraki vardiyaya hazırlanırdı. S panosundaki sıcaklığın nedeni ise, orası dar biri alandı. Orada makinayla üretim yapılmıyordu. İşçi gücüylü üretim yapılıyordu. Burada hava sirkülasyonu onun için azdı. Ayrıca sıcaklıklar motorlardan dolayı fazlaydı. Ancak bu da oranın yer yapısından dolayı normal biri durumdu."
RİSKİ GÖZE ALIP ARKADAŞLARIMIZI ÇIKARDIK
Kaza gününü de anlatan Mehmet Ali Günay Çelik, şunları söyledi:
"O gün vardiya başlangıcında tedbirlerimizi yaptık. S panosuna girdim çıktım. Revire gittim. Ardından da yukarı çıktım. Bu sırada beni Olcay Ersini aradı. Duman geldiğini ve benim gelmemi istedi. Bu kez diğer telefon çaldı ve başka bir işçi, tabandan kömür aldıkları sırada duman geldiğini gördükleri için kaçtıklarını anlattı. Ben de hemen yeraltına indim. Nefeslikten duman geliyordu ama yoğun değildi. Sadece kablo ve bant kokusu vardı. Biraz ilerlediğim zaman yangının olduğu alana yaklaştım. Üstü gri alt tarafı ise siyah olan biri duman vardı. Duman burada türbüle oluyordu. Sıcaklık da insanın yüzüne vuruyordu. Ben böyle olduğunu bilmiyordum. Yeraltındaki durumu tahmin etmedim. Duman ve sıcaklık vardı ama alevleri görmedim. Yoğun dumandan ilerleyemeyeceğimi anladım ve geri çıktım. Ancak 5'inci gün bilirkişilerin gidemediği yere gittim. Buralarda yangın yoktu. Tüm ülkenin gözü buradaydı ve yukarıdaki sayı ile elimizdeki cesetler tutmuyordu. Bakmadığımız bir tek yangınının çıktığı yer kalmıştı. Bizler de tüm riski göze alıp oradaki arkadaşlarımızı çıkardık."
BEN YANGINI GÖRMEDİM
Hakiminin iki bilirkişi heyetinin de bu bölgede yangın olduğunu rapor ettiğini sorması üzerine, “Ben yangın görmedim. Ayrıca yangın çıkan alanda tavan çökmüştü ama yerlerde sorun yoktu. Bilirkişiler metan gazı yangınından dolayı gidememiş olabilirler. Çünkü başka bir gerekçe yoktu. Yangın o bölgede kalmamıştı" dedi.
Mehmet Ali Günay Çelik, ifadesinde sık sık aksaklıklardan sorumlu olduğunu söylediği Mehmet Efe'ye, giden hiçbir sorunun geri dönmediğini, eksikliklerini yapıldığını da anlattı. Bu sırada arkada oturan işçi yakınları, “Mehmet Efe ölmeseydi ne yapacaktınız'" dedi. Hakiminin dinamit patlatma kayıt defterinin olmadığı sorması üzerine ise, yine işçi yakınları, "Mehmet Efe'dedir o defter" dedi.
'YALAN' İFADE İSYANI
Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanıklı Akhisar'da görülen davanın dördüncü oturumunda iş güvenliği uzmanı olan ve aynı zamanda da vardiya amirliği yapan Yasin Kurnaz'ın da ifadesi alındı. Kendilerinden sorumlu olan başmühendis Mehmet Efe olduğu için sık sık onun adını geçirmek zorunda kaldıklarını anlatan Kurnaz şunları söyledi:
"Amirlerimin verdiği görevleri takip ederim. Birinci vardiya amiriyim. Olay sırasında da madende değildim. Öncesinde de 3 gün izinliydim. Olaydan sonra madene geldim ve 4 gün kurtarma çalışmalarında görev aldım. Ben vardiya içerisinde gaz ölçümü yapardım, ama tüm vardiyadaki ocak içerisindeki genel ortalamayı bilmem. Zaten yukarıda da bir odam olmadığı için bilgisayar kayıtlarından bunları göremem. Ben işçilerle birlikte madene girer onlarla çıkarım. Gaz konusunda emniyet nezaretçileri bazen de kendileri ölçüm yaparlar ve bulundukları yerdeki gazın durumuna göre karar verirler. Hepsi bana gelmezdi. Ayrıca, madende, emniyet nezaretçisi, iş güvenliği uzmanı ile dinamit nezaretçileri de olurdu. Atılan her dinamit kayda alınırdı. Bunlar depodan toplu düşümlerini yapılması için deftere yazılırdı. Ayrıca her atılan dinamiti de dinamit nezaretçileri yazardı. Bunların kayıtları var ve bunları avukatlarım savunmamızda sizlere yazılı olarak da ulaştıracaklar."
Emniyet nezaretçilerinin üzerine düşeni yaptığını, hava gitmediği zaman ya da duman görüldüğünde acil çıkış tabelaların ocak içerisinde bulunduğunu, ayrıca işçilerin acil telefonlarından 1111 ve 1123 numaralarını aradıklarını da söyleyen Yasin Kurnaz, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Kaza olan vardiya benim değil. İşçilere gelip sorarlarsa, iki ya da üç tanesi hariç hepsi iş güvenliği uzmanlarının emniyet görevini yerine getirdiklerini söyler. Bunlar göz ardı edilmemeli. Benim vardiyam hakkında kötü ya da olumsuz konuşacaklarını sanmıyorum. Sensörlerdeki eksik neye göre ben bilmiyorum. Mehmet Efe bizim sorumlumuzdu. Her şeyi ona sorardık. Elbette onun adını söyleyeceğiz. Ben sıcaklık sensörünün yerini bilmiyorum. Nasıl çalışır neye göre kayıt yapar bilmiyorum. Onu üst yöneticilerimiz bilir. Ancak bazı yerlerde işçiler efor sarf ettikleri için sıcaklık fazla olabiliyordu. Ama şu da var. Gereğinden fazla hava verildiği zaman yangın çıkma durumu da vardı. Bunun için kararında hava vermek lazımdı."
Maskeler konusunda ise kendi maskesinin ve diğerlerinin 6 ayda bir kontrol edildiğini ifade eden Kurnaz, bu konuda 'yalan' ifade verenlerin olduğunu, bir işçinin hiç yeraltına inmediği halde, kendi maskesine 7 yıldır bakım yapılmadığını ileri sürdüğünü anlattı. Bu ifade sonrasında salonu dolduran işçi yakınları, "Onun için mi bizim çocuklarımız öldü' Oynuyorlardı herhalde" sözleriyle tepkilerini gösterdi.
"HİÇ GÖRMEDİĞİM BİR ŞEYLE İLGİLİ BENİ KUSURLU YAZDILAR"
Maden ocağında genel bir tatbikatın yapılmadığını, ancak işçilerin acil durumlarda ne yapacaklarını bildiklerini de öne süren Yasin Kurnaz, "Yüzlerce malzeme var. İş güvenliği uzmanları bunlarını hepsini bilmez. Ben üzerime düşeni yaparım. Diğer 8 iş güvenliği uzmanı da onları yapardı. Ben klasik ayaklardaki çelik tahkimat direklerini sarma ve sökümü konusunda risk analizleri yaptım. Bunları da eksiksiz yaptım. Hayatımda hiç görmediğim bir şeyle ilgili beni kusurlu yazdılar. Bu çok mantıklı değil. Ben her şeyden sorumlu olacaksam diğer birimlere ne gerek va? Burada işin ucunda ya ölüm var ya da hapse girmek. Bunu kimse göze almaz. Eksiklikleri görmezden gelemez" dedi.
Yasin Kurnaz'ın ifadesinin ardından mahkeme başkanı ara verdi. Bu sırada işçi yakınları, "Bilseydiniz zaten hiçbirimiz burada olmazdık" diye bağırdı.
ÖLEN BAŞMÜHENDİSİN BABASI: ÇAKALLARIN DANSINI İZLİYORUZ
Sanıkların ifadelerinde sık sık suçladıkları olayda hayatını kaybeden başmühendis Mehmet Efe'nin babası Resul Efe, tepkisini duruşma çıkışında gösterdi. Resul Efe, "Üzerinde Akın bey var, Ramazan Doğru var, yönetim kurulu başkanı Can Gürkan var. Bunlardan aldığı emirle ve eline verilen imkanlar dahilinde görev yaptığını tahmin ediyorum. Kararlarının arkasında durduğuna inanıyorum. Ama şu an içeride bahsedilen suçların yüzde 90'ı Mehmet Efe'ye gidiyor. Ama ne kadar suçlu veya neyi ne kadar kim nasıl emir aldı, yaptı bunu tespit etmeyi biz de istiyoruz" dedi.
Mehmet Efe'nin babası olarak bu olayın sonuçlanmasını kendisinin de istediğini kaydeden Resul Efe, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama şu an baktığınızda şu an içeride bütün her şeyin suçu alt birimdeki kişide. Sanki bir kişi idare ediyor. Sanki tek kişi çalışıyor içeride. Her şey onun üzerinde düğümleniyor. Akın bey 'normal' diyor, 'her şeyi biliyorum çok tecrübem var' diyor. Çok böbürleniyor, koltuk düşkünü olduğunu çok iyi biliyorum. Ocak müdürü olduktan sonra ocağa inmeyen birisi. Nasıl oluyor da işletme bu şekilde çalışıyo? Her şeyden haberi var. Akın bey bu ocağın azraili. Ondan sonra Adalı bu ocağın azraili. Adalı'yı gördüğü zaman işçiler şakır şakır titriyor, ben bunu kendi oğlumdan da duydum. Üzerlerine baskı yapıldığını, üretim zorlamasının olduğunu, Ciner grubunun burayı nasıl bıraktığını raporlar tenzi ediyor. Ama sanki Soma Kömürleri A.Ş.'nin elinde sihirli bir değnek var, her şeyi halledebilecek, güvenliği sağlayabilecek bir konumda. Her şeyi Mehmet Efe biliyor. Ocağı o yönetmiş, başka hiç kimse yetkili değil. Kendisini savunamadığı için ölünün üzerine bas geç. Çakalların dansını izliyoruz. Çakalların ortasında bir kuzu, herkes kuzuya nasıl pay edeceğini hesaplıyor."
TAHLİYE İSTEDİ, SALON İSYAN ETTİ
Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanıklı Akhisar'da görülen davanın dördüncü duruşmasında, tutuklu Maden Mühendisi Hilmi Kazık, ifade verdi. Aranın ardından öğleden sonra başlayan duruşmada ifade veren Kazık, görev ve sorumlu olduğu alanlar hakkında bilgi verdi. 9 kişilik bir ekip arasında işbölümü yaptığını, 8 saatlik vardiyasını yeraltında geçirdiğini anlatan Kazık, “Her bölgede gaz ölçümleri yaparım. Ayrıca sabit sensör cihazlarına da bakarız. Bir önceki vardiyada sıkıntılı olan bölgeler bizlere bildirilir, bizler de oralarda daha duyarlı oluruz" dedi.
Mahkeme başkanının içerideki gaz oranının 50 PPM'in üzerine çıktığı durumlarda ne yaptıklarına yönelik soru üzerine Hilmi Kazık, “İllaki 50 PPM önemli değil, 30-40 PPM'e dahi çıksa bizler hemen araştırma yaparız. Kaynağını bulmaya çalışırız. Yükselmenin, dinamitten mi yoksa yangından mı olduğunu tespit ederiz. Bu yükseklikleri deftere kaydetmediğimiz olmadı. Ocak içerisine kül verme işlemi, yangın çıkmaması içindir. Yangın çıktıktan sonra yapacak bir şey yok çünkü. Planlı bir şekilde devamlı kül verilmiştir. Ocak içerisinde de yangın dendiği zaman öyle alev alev olmaz. Duman çıkar. Yangın dediğimiz ısınmadır. Açık alev çok nadir çıkar. Ben bana verilen görev yeriyle ilgili risk analizi yaparım. Ben de emniyetle alakalı olarak riskleri Mehmet Efe ile Mehmet Ali Günay Çelik'e bildiririm" dedi.
Kendisinin sabit sensör verilerini göremeyeceğini, sadece elle ölçüm yaptığını söyleyen Hilmi Kazık, “Sensör değerlerine bakıldığı zaman yangın emaresi görünmediği ortaya çıkar. Yangını sensör değerlerinden değil, o bölgede görevli olan kişelerden anlarız. Onlar görür yangın çıkıp çıkmadığını. Bilirkişinin raporları yanlış. Sabit cihazlar 7/24 kayıt yapar. Biz belli noktalarda ölçüm yaparız. Onun için farklılıklar olabilir. Dinamit patlatıldığı zaman 5 dakika ile 25 dakika arasında eski seviyeye iner. Ancak bazen peşpeşe dinamit patlatıldığı zamana yüksek olabilir. Grafikleri anlamak için fazla bilgiye sahip olmaya gerek yok. Oradaki değerler bunun dinamit patlamasından olduğunu anlar. Değerler çok yükseldiği an dinamit patlatmalarını da durdururuz. Ayrıca bu sensörler her yerde vardı. Başka nerede olabilir k? Bir seferinde sensörün çalışmadığını gördüm hemen ilgili birime haber verdim. Bunun tutanağı da var" dedi.
İfadesinin ardından eşi ve çocuğu içini tahliyesini isteyen Hilmi Kazık'a salondaki işçi yakınlarından büyük tepki geldi. İşçi yakınları, “Biz ne olacağı? Sen de benim oğlumu getir o zaman" dedi.
TUTUKSUZ SANIKLARA GEÇİLDİ
Hilmi Kazık'ın ifadesinin bitmesinin ardından tutuklu sanıkların ifade işlemleri de tamamlanmış oldu. Daha sonra tutuksuz sanıklardan vardiya amiri Yalçın Erdoğan ifade verdi. Görevli olduğu panolarda gaz ölçümleri yaptığını söyleyen Erdoğan, “Elimizdeki cihazlar ısı da ölçer ama biz o değerleri göremeyiz. Ben ayrıca bulunduğum bölgede havalandırmayla ilgili fanlara da bakarım. Eğer fanlar çalışmıyorsa değiştirilmesini sağlarım. Benim bu ölçümlerden başka görev ve yetkim yoktur. Eğer benim bulunduğum panoda gaz yükselmesi varsa bana sorarlardı, ben de bununu dinamitten mi yoksa yangından mı olduğunu tespit ederdim. Dinamit patlatıldığı zaman bunun bir defteri var. Oraya kayıt yapılır, ancak saat kaydı yapılmaz. Sarfedilen dinamit, kimin patlattığı, kaç kapsül kullanıldığı yazılıdır" dedi.
Kendisine emniyet görevinin verildiğini, tecrübeli kişilerin yanında pratikte eğitim aldığını anlatan Yalçın Erdoğan, “Risk gördüğüm zaman hemen işlem yaparım. Çünkü orada ben de çalışıyorum. Öyle biri risk olsa ben kendim madene inmem. Arkadaşlarımın da girmemesini sağlarım. Zaten o maden firmasında da çalışmam" dedi.
DAVANIN GEÇMİŞİ
Manisa'nın Soma İlçesi'nde geçen 13 Mayıs'ta, 301 işçi hayatını kaybetti. Faciadan sonra başlatılan adli süreçte. Aralarında Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru ile İşletme Müdürü Akın Çelik'in de aralarında bulunduğu 8 kişi tutuklandı. Faciadan yaklaşık 6 ay sonra Soma Cumhuriyet Savcılığı 3 Kasım'da fezlekeyi hazırlayıp Ağır Ceza Mahkemesi mevcut bulunan en yakın Akhisar Cumhuriyet Savcılığı'na gönderdi. Akhisar Cumhuriyet Savcılığı ise fezlekeyi inceleyip, hazırlamış olduğu iddianameyi Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'ne 10 Kasım'da sundu. İddianameyi inceleyen Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi de 25 Kasım'da 4 noksan madde sebebiyle savcılığa iade etti. Bunun üzerine Akhisar Cumhuriyet Savcılığı iddianamenin iadesine itiraz etti. İddianame bu defa Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Manisa Ağır Ceza Mahkemesi ise eksikleri iki maddeye indirdi. Bunun üzerine geçen Aralık'ta Soma Savcılığı'na dönen dosyada eksiklerin giderilmesi için yeniden çalışma yapıldı. Facianın yıldönümüne iki ay kala 2 mart tarihinde iddianame Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. İddianamede, tutuklu 8 kişi için, 'olası kastla öldürme' suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, 'neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama' suçundan 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istedi. Tutuksuz 37 zanlı için de, 'Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma' suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. Ancak bu kişilerden, 25'inin cezalarının, kusur durumundan dolayı üçte bir oranında artırılması talep edildi.
DURUŞMANIN SANIKLARI
Cezalandırılmaları istenen sanıklardan tutuklu olan ilk 8 kişi: Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı, maden mühendisleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Ertan Ersoy, emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik. Tutuksuz yargılanan 37 kişi ise maden mühendisleri, Yalçın Erdoğan, Harun Güneş, Fuat Ünal Aydın, emniyet teknikerleri Ergün Yılmaz, Coşkun Derici, Necati Karadeniz ve Harun Yılmaz, Erdem Cambaz, Serkan Kocaman, Soner Günay, Ümit Şahin, Nazmicem Nesemioğulları, Hüseyin Alkan, Adem Ormanoğlu, Burhan Karabaş, Sertaç Büyükgüney, Nimetullah Uğurlu, Efkan Kurt, Mehmet Bayri, Sertan Günay, Batuhan Ünlüyol, Ozan Sezer, Erdoğan Cinoğlu, Halil Sarı, Serhat Dinç, Saltuk Alp Demir, Uğur Karabulut, Serdar Günay, Mehmet Uçgun, Ömer Değirmenci, Fahri Pançar, Olcay Erşin, Mehmet Avcı, Halil Burhan, Hüseyin Ergin, Hilmi Karakoç, Caner Uysal'dan oluştu. (DHA)
Yorum Yazın