TBMM’nin açılışının 102. yılında Birinci Meclis’te tören düzenledi
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TBMM’nin açılışının 102. yılı dolayısıyla Birinci Meclis’te düzenlenen törende; “Bir asır önce bu milletin varlığına kasteden düşmanların, bugün artık yeni silahları, araçları, taktikleri ve propagandaları var şüphesiz. Bu sebeple, Millî Mücadele tarihin bir döneminde yapılmış ve tamamlanmış bir süreç değildir; Milli Mücadele süreklidir, kesintisiz devam etmektedir; devam edecektir” dedi.
- Ege Postası
- 23.04.2022 - 14:25
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TBMM’nin açılışının 102. yılı dolayısıyla önce TBMM’deki Atatürk Anıtı önünde düzenlenen törene ve Anıtkabir’deki resmi törene katıldı. Şentop daha sonra Birinci Meclis’te düzenlenen anma töreninde konuşma yaptı. Şentop, şunları söyledi:
“BURASI MİLLİ MÜCADELENİN VE MİLLİ İRADENİN TECESSÜM ETTİĞİ, BİR BÜYÜK MANANIN BİR BİNAYA DÖNÜŞTÜĞÜ YER”
“Türkiye Büyük Millet Meclisimizin açılışının 102’nci yıldönümünü idrak ettiğimiz bugün, ilk binada, bu abidevi tarihi mekânda, sizlere hitap etmenin iftiharıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu tarihi binanın abidevi oluşu, sizlerin de bizzat gördüğü gibi, fiziki özelliklerinden kaynaklanmıyor. Hatta fiziki özelliklerinin oldukça mütevazi, başardığı işlerle mukayese edildiğinde şaşırtıcı derecede mütevazi olduğunu bile söylemek icap eder. Bu mekana abidevi özellikler kazandıran şey, tarihimizin en zor döneminde, milletimizin istiklal ve istikbal mücadelesine ev sahipliği yapmasıdır. Burası Milli Mücadelenin ve milli iradenin tecessüm ettiği, bir büyük mananın fizik bir mekana, bir binaya dönüştüğü yerdir.
İnsanlık tarihinin en haklı mücadelesinin, üstelik en meşru şekilde yönetildiği ve dünyada bir benzeri olmayan bu mübarek mekânın ruhuyla; geleceğimizin teminatı sevgili çocuklarımızı muhabbetle kucaklıyor, milletimizin 'Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı en içten dileklerimle tebrik ediyorum.
Şartların ne olduğuna bakmadan, zaferden başka hiçbir neticeyi kale almadan, Millî Mücadeleyi başlatan, bir yangın yerine döndürülmüş vatan topraklarında bu mübarek meclisi kurma iradesini kararlılıkla göstermiş, ilk milletvekilleri hatta Meclis Başkanı bizzat cephede savaştığı için 'gazi’ sıfatını hak etmiş bir Meclis mensuplarının torunları olarak; hepsinin aziz hatırasını tazimle yad ediyorum. 102 yıl sonra, Milli Mücadele’ye mekan olmuş, hem kendisi hem talep ve davası kutsal olan bu mecliste görev yapan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşlarına, istiklal uğruna fedayı can eyleyen aziz şehitlerimize Cenabı Hak’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun.”
“EN ÖNEMLİ KAYNAK BU KIYMETLİ SÖZLERDİR”
“21 Nisan 1920'de, Hey’et-i Temsiliyye Reisi sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa, yayınladığı tamimde, yani genelgede; Meclis'in açılışı münasebetiyle, bütün şehirlerimizde ve Ankara’da hatimler ve Buhari-i Şerifler okunmaya başlanmasını, bereketinden istifade etmek amacıyla açılış için özellikle Cuma gününün seçildiğini, Cuma namazından sonra sancak-ı şerifle beraber Hacı Bayram Camiinden Birinci Meclis binasına yürüneceğini ifade etmiştir. Nitekim, Ankara’nın manevi mimarı Hacı Bayram Veli Hazretlerinin huzurunda toplanılmış, Cuma namazı eda edildikten sonra; açılış merasimi için heyecanla toplanan binlerce insanımızın sevinç gözyaşları eşliğinde ve dualar okunarak bu mübarek binaya gelinmiş, bilahare ilk oturum başlamıştır.
Yüce Meclis’in açılışındaki büyük manayı, ilk oturuma en yaşlı üye sıfatıyla başkanlık yapan Sinop milletvekili Şerif Bey, çok kısa, ama fevkalade bir belagatla ifade etmektedir. Tarihimizin en zayıf olduğumuz bir döneminde, muhteşem bir meydan okuma olan o sözleri, bugünün kelimeleriyle tekrar etmeme müsaade ediniz:
‘Şerefli Hazirun, İstanbul’un geçici olarak yabancı askerler tarafından işgal olunduğunu ve bütün temel kurumlarıyla Hilafet Makamı ve hükümet merkezinin bağımsızlığının ortadan kaldırıldığını biliyorsunuz. Bu duruma boyun eğmek, milletimizin, teklif edilen yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak, kesin olarak tam bağımsız yaşamak kararında olan, ezelden beri hür ve serbest milletimiz, esaret durumunu bütün gücü ve kesinliği ile reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlayarak Yüce Meclisinizi oluşturmuştur. Bu Yüce Meclisin en yaşlısı olarak Başkanı olmam sıfatıyla, Allah’ın yardımı ile milletimizin içeride ve dışarıda tam bağımsızlık anlayışı içinde geleceğini bizzat ele aldığını ve idare etmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.’
Birinci Meclis’in geçici başkanı Şerif Bey'in konuşmasının son paragrafında ifade edilen çok önemli meseleyi dikkatlerinize tekraren sunmak isterim: ‘Milletimizin içeride ve dışarıda tam bağımsızlık anlayışı içinde mukadderatını bizzat deruhte ve idare etmeye başladığının bütün cihana ilanı…’İstanbul’un işgaliyle beraber, 700 yıldan fazla devlet olarak yaşadığımız bu topraklarda bir hakimiyet sorunu ortaya çıkmıştır. Şerif Bey'in büyük bir hassasiyetle ve veciz bir şekilde ortaya koyduğu bu konuyu, yine bu Yüce çatı altında, ilk Meclis Başkanımız olarak Mustafa Kemal Paşa şöyle ifade etmektedir: ‘Şu halde millet bugün 700 yıldan beri şan ve şevketle muhafaza ve müdafaa ettiği istiklal ve varlığının bekası için İstanbul’un işgali hadisesinin vücuda getirdiği hukuki vaziyeti tamir etmek mecburiyetindedir ve bunda o kadar acele edilmelidir ki, devam edilecek bu hâkimiyet fasılasının maazallah, tam çözülmeye sebep olmak suretiyle düşmanlarımızın düşüncelerini fiilen tesis etmesine imkan kalmasın! Bundan dolayı her şeyden evvel, haklarını müdafaaya ve var olmağa kabiliyetli bir millet halinde, milletlerarası hukuk ve vazifelerine hürmet olunmasını isteyebilecek, medeni ve esaslı teşkilât ile henüz yaşamakta olduğumuzu bütün cihana bir defa daha büyük bir kuvvet ve metanetle ilân ihtiyacındayız. Bunun için de yıkılan esas teşkilatımızın (yani anayasal düzenimizin) bıraktığı boşluğu derhal doldurmak zaruretindeyiz.’ Vatan toprakları işgal altındayken, bir an önce ve ilk iş olarak bir Parlamento, bir Meclis toplama konusundaki hassasiyeti ve büyük gayreti anlamada en önemli kaynak bu kıymetli sözlerdir.
“MİLLİ MÜCADELEMİZİN İLK ESASI ŞÜPHESİZ Kİ TAM BAĞIMSIZLIK HEDEFİDİR”
23 Nisan 1920’de, bu daracık salona, ne kadar geniş, ne kadar çok ve ne kadar güçlü bir mana doldurulmuştur... Her şeyden önce tam bağımsızlık idealiyle bir siyasi varlık, bir devlet olarak hayatta olduğumuzun ilanı, böylece milletin mukadderatına bizzat el konulduğu hususu, milli mücadelenin yönetilmesi ve inkıraz yani çökme aşamasındaki devletin inşası… Bunların hepsi bu fiziken küçük binada, çok zor şartlar ve imkansızlıklar içinde bir araya gelen, büyük ideallerin ve iddiaların, devasa cesaretlerin ve sarsılmaz kararlılıkların sahibi insanların omuzlarında yükselmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ifa ettiği büyük vazifeyi İlk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk çok çarpıcı bir şekilde yine bu çatı altında şöyle dile getirmiştir: ‘23 Nisan 1920, Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün cihan-ı husumete karışı kıyam eden Türkiye halkının, Türkiye Büyük Millet Meclisini vücuda getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder. Büyük Millet Meclisi, Türk Milletinin asırlar süren arayışlarının özü ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsalidir. Türk Milleti, mukadderatını, Büyük Meclisinin kifayetli ve vatanperver eline tevdi ettiği günden itibaren, karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitleri boğan felâketlerden, milletin gözlerini kamaştıran güneşler ve zaferler çıkarmıştır.’
Milli mücadelemizin ilk esası şüphesiz ki tam bağımsızlık hedefidir. İkinci büyük esas ise, tam bağımsızlık yolundaki mücadeleyi mutlaka ve sadece millete dayanarak, milletten meşruiyet alarak yürütmektir.
“İLK MECLİS BİNAMIZ VE BU SIRALAR, KÜRSÜLER ÇOK ŞEYE ŞAHİT OLDU”
Vatanın içinde bulunduğu ateş çemberinde ‘önce ordu kurmalıyız’ diyenlere, Mustafa Kemal Atatürk, ‘önce meclis’ diye diretiyordu; ‘önce meşruiyet; çünkü meclis milli dertlerin şifahanesidir’ diyordu. Gazeteci Yunus Nadi Bey’e şöyle der: ‘Ben her kerameti Meclis´ten bekleyenlerdenim Nadi Bey. Bir devre yetiştik ki orada her iş meşru olmalıdır. Millet işlerinde meşruiyet ancak milli kararlara dayanmakla, milletin genel eğilimine tercüman olmakla sağlanır. Onu bir araya toplamak ve kendisine ‘Ey millet! Sen esaret ve zillet kabul eder misin’ diye sormak lazımdır. Ben milletin vereceği cevabı biliyorum. Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O esaret ve zilleti kabul etmez.
Bunun üzerine Yunus Nadi Bey, Ankara´da ordunun olmadığını söyleyerek, ‘eğer elimizde ordu olmazsa bütün bu güzel nazariye suya düşüp gidebilir’ deyince şu cevabı vermiştir: ‘İşte aramızdaki fark özellikle burada göze çarpıyor. Bence Meclis nazariye değil, gerçektir ve gerçeklerin en büyüğüdür. Önce Meclis, sonra ordu! Orduyu yapacak olan millet ve nihayetinde meclistir. Çünkü ordu demek yüz binlerce insan, milyonlarca ve milyonlarca servet ve zamandır. Buna iki üç şahıs karar veremez. Bunu ancak milletin karar ve kabulü ortaya çıkartabilir.’
İlk Meclis binamız ve bu sıralar, kürsüler çok şeye şahit oldu; ateşli konuşmalar, sert tartışmalar, uzun müzakere ve istişareler, İstiklal Marşının okunması ve kabulü, kazanılan zaferlere şahitlik etmenin gururu… Bu meclisin havasını böyle özel bir günde teneffüs etmek, o anları anmak, zihinlerimizde canlandırmak, yüreğimizde hissetmek aslında ne denli zor ve şerefli bir vazife yaptığımızı bizlere hatırlatıyor. İlk Meclis üyeleri; 115 memur ve emekli, 69 din adamı, 51 asker, 46 çiftçi, 37 tüccar, 29 avukat, 15 doktor, 6 gazeteci ve 2 mühendisten kurulu 380 milletvekiliyle çok farklı meslek gruplarından müteşekkil, gerçek manasıyla temsili karaktere sahip tam bir ‘Halk Meclisi’ idi.
“BU AZİZ MİLLET TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN AÇILIŞIYLA TEK YÜREK OLDUĞUNU BÜTÜN CİHANA GÖSTERMİŞTİR”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışına giden süreçte, vatanın işgal ve ilhakına karşı giderek sesini yükselten ve irili ufaklı yaklaşık 2 bin 500 toplantı ve kongreyle açıkça bu işgale karşı koyacağını bütün dünyaya ilan eden bu aziz millet, 23 Nisan 1920’de, bütün sözlerini, bütün seslerini ve bütün gücünü bu mukaddes çatı altında birleştirmiş; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışıyla tek ses, tek yürek olduğunu bütün cihana göstermiştir.
Meclis’in açılması ve Millî Mücadele’nin Meclisimiz eliyle kazanılması, devletin yeniden Meclis eliyle inşası demokrasi tarihimiz açısından gurur verici olduğu kadar emperyalizmin boyunduruğu altında ezilen mazlum milletlere bağımsızlık ve özgürlük ilhamı vermesi bakımından da son derecede kıymetlidir.”
“BİR ASIR ÖNCE BU MİLLETİN VARLIĞINA KASTEDEN DÜŞMANLARIN, BUGÜN ARTIK YENİ SİLAHLARI VAR”
Bir asır önce bu milletin varlığına kasteden düşmanların, bugün artık yeni silahları, araçları, taktikleri ve propagandaları var şüphesiz. Milletimizin bekasına yönelik saldırı bir asır önce akamete uğratılmış olsa da bugün farklı kisve ve şekillerde yeniden ortaya çıkıyor ve şüphesiz gelecekte de çıkmaya devam edecektir. Bu sebeple, Millî Mücadele tarihin bir döneminde yapılmış ve tamamlanmış bir süreç değildir; Milli Mücadele süreklidir, kesintisiz devam etmektedir; devam edecektir.
Hem ilk meclisimizin bu tarihî binası hem de 15 Temmuz’da bombalara maruz kalan şimdiki meclis binamız, millî iradenin tecelligahı ve gerekirse karargâhı olarak bu milletin iradesine ve büyük karakterine, mücadelesine mekan olmaya devam edecektir. Kuvayı Milliye’nin ve İlk Meclis’in, fedakârlığın ve cefakarlığın timsali yiğitlerine, serdengeçtilerine selam olsun! Bu duygularla Gazi Meclisimizin açılışının 102. yılını tekrar kutluyorum.
Sonuna yaklaşmakta olduğumuz mübarek Ramazan ayının aziz milletimize, İslam dünyasına ve tüm insanlığa esenlik ve barış getirmesini Cenabı Hak’tan niyaz ediyorum. Sözlerime son verirken Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşlarını, kurucu ve kurtarıcı meclisin vekillerini ve çalışanlarını, kahraman şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun. 102. yılını idrak ettiğimiz Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.”
Yorum Yazın