Dolar 34,6549
%0.03
Euro 36,4524
%0.2
Altın 3.064,430
%0.37
Bist-100 9.674,00
%0

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
TMMOB İKK sekreteri Melih Yalçın ile a'dan z'ye:

TMMOB İKK sekreteri Melih Yalçın ile a'dan z'ye:

Hazırlanan son torba yasa taslağı karşısında kritik bir sürece adım atan TMMOB’da İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Melih Yalçın’dan, İzmir gündemini yakından ilgilendiren Alsancak Stadı’nın geleceği, tartışmalara tol açan ve mahkemelere taşınan enerji yatırımları, TOKİ’nin İzmir’de yürüttüğü projeler, Konak Tünelleri gibi başlıca konulara dair önemli açıklamalar geldi.

  • Ege Postası
  • 23.01.2015 - 09:58
Merkezi hükümet tarafından hazırlanan son torba yasa kapsamında kapatılması ve söz hakkının kısıtlanması gündeme gelen TMMOB etkin bir eylem sürecine girerken, düzenlenen çeşitli gösteriler ile İzmir halkından da destek görmeye devam ediyor. Sürece dair kritik açıklamalarda bulunan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Melih Yalçın, KRT FM’de “Erman Şentürk ile A’dan Z’ye” programında soruları yanıtladı. Rant ve talanın önünde son kale olan TMMOB’un devre dışı bırakıldığı, mimar, mühendis ve şehir plancılarının susturulduğu takdirde İzmir’i kara günler beklediğini dile getiren Yalçın, kentin ve kentlini geleceği için mücadele etmeye devam edeceklerini duyurdu.

“TORBA YASA HÜKÜMETİN TMMOB’A ALTIN VURUŞUDUR”


Konuşmasının başında meslek odalarına yönelik düzenlemeler içeren torba yasa taslağını mercek altına alan TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Melih Yalçın, hükümetin meslek örgütlerini engel olarak gördüğünden ötürü etkisizleştirmeye yönelik bir çaba içerisine girdiğini belirtti ve şunları kaydetti: “Hükümetin sanayileşmeden ve üretimden ziyade, özelleştirmeden kazanılan paralar, perakende sektörü ve hizmet sektörü gündeminde. Bunların ve en önemlisi de inşaat sektörünün önünü açmak için çeşitli politikalar üretiliyor. İmar kanununda yüzlerce değişiklik yapıldı, kentsel dönüşüm kanunu çıkartıldı. Maden kanunu, orman kanunu, su kanunu gibi birçok kanunda değişiklik yapıldı. Kısa sürede ekonomiyi döndürebilen, istihdam yaratabilen inşaat sektörüne yönelmek istiyorlar. Son torba yasa düzenlemesinde imar kanunu, yapı denetim kanunu da dahil olmak üzere bizi yakından ilgilendiren toplam 13 kanun var. TMMOB kanunu da dahil olmak üzere, yapılaşmanın önünde kalan tüm pürüzüler giderilmeye çalışılıyor. TMMOB da bir pürüz olarak görülüyor. Torba yasa hükümetin TMMOB’a karşı bir altın vuruşu niteliğindedir” dedi ve direniş çağrısını ise şu sözlerle dile getirdi: “Türkiye çapında tüm illerde bir eylem sürecindeyiz. Halka bu yasasının neler getireceğini anlatmaya çalışıyoruz. Herkesi bu yeni talan ve yağma politikasına karşı çıkmaya davet ediyoruz.”

 

“DİRENMEZSEK SONUMUZ İSTANBUL GİBİ OLUR”

TMMOB’un devre dışı kaldığı takdirde İzmir’in sahipsiz kalacağı ve kenti ranta karşı savunacak kurum kalmayacağını vurgulayan Melih Yalçın, “Ekonomi tıkanmış durumda. Özelleştirme ile gelen paralar bitti. Özelleştirecek kurum kalmadı. İnşaat sektörü de tıkanmış durumda. Ekonominin önünü açmak için kent merkezlerinde kalan okullar, tarihi yapılar, hastaneler yeni rant alanları haline geldi. Yeni AVM’ler, yeni rezidanslar, oteller için buralar feda edilecek. Çünkü kalkınmaya ihtiyacımız var… O sihirli kelimenin içerisinde bu da var. Şehir merkezinde rant değeri yüksek cazibe merkezleri haline geldi. Torba yasa bunun son rötuşlarıdır. Kentlerimiz, ormanlarımız, kıyılarımız, yapılaşmayla mı, kiralamayla mı, ticarileşmeyle mi, artık nasıl para getiriyorsa, önündeki engeller kaldırılacak ve yapılaşmaya açılacak. Buna belediye, meslek odaları, kim engel oluyorsa yavaş yavaş ortadan kaldırılmak isteniyor. İzmir uzun zamandır rant politikalarına direndiğini için hükümetin ve inşaat sektörünün iştahını kabartıyor. İstanbul’u büyük ölçüde tükettiler. İzmir’deki bakir alanlar rant peşinde olanların gözlerini diktiği bir yer. Kentli olarak buna direnemezsek, hükümet burada istediği gibi at oynatır ve İzmir’in geleceği de tıpkı İstanbul gibi olur” dedi ve kentin geleceği ile ilgili oldukça kritik uyarılarda bulundu.

 

“İSTEMEZÜKÇÜ DİYEREK BİZİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Meslek örgütleri tarafından açılan çeşitli davalar, itiraz süreçleri ve kamu yararını korumak adına takındıkları muhalif tutum nedeniyle sıkça “istemezükçü” şeklinde eleştirilerine maruz kaldıklarını da  hatırlatan Yalçın sözlerini şöyle sürdürdü: “TMMOB istemezükçü değil. Bize bağlı 24 meslek odası var. Hükümetin ve yerel yönetimin icraatleri bizim uzmanlık alanımıza giriyor ve projeler, düzenlemeler, çalışmalar halkımızı da doğrudan ilgilendiriyor. Biz ilk defa AKP döneminde saldırıya uğramıyoruz. Bu süreç 80’lerden öncesine dayanıyor. Politikalar hep bir plansızlık üzerine dayanıyor. Ekonominin önünü açmak, kalkınma adı altında sihirli cümlelerle birilerine peşkeş çekmek, birilerine yaranmak amacıyla çalışmalara tanık olduk. Tabii biz bunları direk gördüğümüz için, bir şeylere karşı çıktığımız için, “istemezükçü” sıfatı ile bizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Ama meslek odaları olarak ne itirazda bulunursak hepsi de doğru çıkıyor.”

 

“KENT PARASI OLANA DEĞİL, KENTLİYE AİTTİR”

Türkiye’de ve Avrupa’da hayata geçen projeleri kıyaslayan Melih Yalçın, karar aşamasında halkın ikinci plana atıldığını savunarak , olası gerekçeleri ise şöyle sıraladı: “Şehirleşme ve kentlerin yeniden yapılanması konusunda iki önemli ideoloji var. Biri kapitalizmin savunduğu para ve rant olgusu. Bir yanda da, kenti kentlinin yönetmesi yani, kentte yaşayanların kentin geleceğini belirlemesi söz konusu. Bu bir kent kültürüdür. Kentin geçmişten gelen birikimle geleceğini yaratmasıdır. Biz ikinci ideolojiyi savunuyoruz. Kent kentliye aittir, parası olana ait değildir. Bir kent yerel yönetim ya da merkezi yönetim sahibine ait değil, vatandaşlara aittir. Yapılan her projeyi kentliye anlatmak, onun fikrini almak zorundasınız. Uzman kuruluşların da bu kapsamda fikri alınmalıdır.”

 

“BİZDE ÖNCE İNŞAAT SONRA PLANLAR GELİYOR”

Merkezi idarenin yerel yönetimlerin plan yetkisini by-pass etmesini de örnekleri ile dile getiren ve durumun demokrasiye aykırı olduğunun altını çizen TMMOB İKK Sekreteri Yalçın, “Özellikle Yurt dışında planlama yetkisi tamamen yerel yönetimde. Kent içindeki planlamalar yerel yönetime şehir dışındaki planlama ise merkezi hükümete ait. Ve planlama süreci 20 seneyi buluyor. Bunun da 18 senesi tartışmalar, mahkemeler ve itirazlar, son iki senesi ise imalat. Bizde de 20 yıl ancak, bizde kavgalar da imalat da en başından itibaren başlıyor ve iş de 20 sene bitmiyor. Hatta proje bitiyor, tartışmalar bitmiyor. Planlama konusunda demokrasi ile uyuşmayan bir anlayış var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tüm Türkiye’nin tapusunu almış durumda. İstediği gibi planlama yapıyor. Kentte bizim seçtiğimiz belediye başkanı, meclis üyelerinin kağıt üzerinde hiçbir yetkisi kalmamış durumda. Örneğin, Kordon’daki otoyol projesi. Hiç hesapta yokken, bir Konak Tünelleri projesini ortaya attılar ve planı dahi yokken inşaatı başladı. Bunlar plana müdahaledir. Biz plan değişikliğe ile gelen rantın, yağmanın, peşkeşin ne olduğunu gördüğümüz zaman itiraz ediyoruz. Gerekirse de mahkemeye gidiyoruz. Kentin önü açılsın, ülkenin önü açılsın gibi sihirli kelimelerle, kentlinin ve vatandaşın hakkı yeniyor. Kamu yararı olduğu iddia edilerek bu yapılıyor. Biz kamu yararı olan bir projenin zaten önünde durmayız” ifadelerini kullandı ve kente yön verecek projelerde halk faktörünün göz ardı edilmesine tepki gösterdi.  


ALSANCAK STADI İÇİN “ÇİFTE STANDART” VE “RANT” ÇIKIŞI


Kent gündeminin bir diğer önemli tartışma konusu haline gelen Alsancak Stadı’na dair başlattıkları mücadele sürecini özetleyen ve tesisin kapatılmasına yol açan raporların akıbetini de sorgulayan Yalçın şunları kaydetti: “Ülkenin büyük bölümü denetimsiz şekilde yapılaşmış durumda. Türkiye’nin yüzde 90’ı depreme dayanıksız gibi söylemler ortaya atılıyor. Ama bu yönde herhangi bir çalışma yapılmış değil. Alsancak Stadı depreme dayanıksızdır denilerek kapatıldı. Söz konusu deprem testleri bizim bilgimiz dahilinde yapılmadı. Kaldı ki böyle bir test yapıldığına da inanmıyoruz. Bu testler Türkiye genelinde, tüm statlara yapıldı m? Tüm kamu binalarına bu testler yapıldı m? Eğer şu bina, şu bina ve stat bu testler sonrasında dayanıksız çıktı deselerdi buna çok fazla itiraz etmezdik. Sadece Alsancak Stadı olduğundan bu durum insanlarda şüphe uyandırıyor. Her şey para ve rant uğruna satıldığı için insanlar artık hiç kimseye güvenemez hale geldi. Stadın olduğu yer de çok güzel bir bölge, tam bir rant alanı. Orada tam bir AVM havası kokuyor. Yanı başında, Alsancak Limanı’nda AVM tartışmaları yaşandı. Neden Alsancak Stadı depreme dayanıksız denilerek kapatıld? Biz bu raporları istedik ama elimize hiçbir şey ulaşmadı. Peki depreme dayanıklı hale getirildi m? Güçlendirmesi gerekir mi, bu yönde de bir rapor yok. Yerine ne yapılacak, belirsiz... Peki bunun yerine ne yapacaksını? Burası bir spor alanı olarak kalacak mı, yoksa TOKİ gibi kurumlara satarak AVM’ye mi dönüştüreceksini? Oranın spor alanı olarak kalması konusunda çok ciddi itirazlarımız var. Taraftar dernekleri ile bu işin peşini bırakmayacağız.”

 

“DEVLET ARAZİLERİ TOKİ KANALI İLE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR”  

Özellikle Çeşme Reisdere’de büyük tartışmalara yol açan ve meslek örgütleri tarafından açılan davalarla durdurulan TOKİ projelerine de tepki gösteren TMMOB İzmir İKK Sekreteri Melih Yalçın, “Toplu Konut İdaresi’nin kendine özel yasası var. Devletin yatırımlarını kendi eli ile yürütüyor. Aslında devletin taşeronu olan bir kurum. Bu kurum daha önce de vardı. Ucuz maliyetli, yoksul vatandaşlara yönelik konut üreten bir yapısı vardı. Ancak şu anda baktığınızda TOKİ bu işi tamamen bıraktı. Devlet arazilerini arsaya çevirip, lüks konutlara dönüştürüp, istediği gibi çalışabilen, kimsenin denetleyemediği, yapı denetim kanunundan muaf, belediye denetimlerinden muaf, kendi başına çalışan, ne yaptığını kimsenin bilmediği bir kurum haline dönüştü. İzmir’deki çalışmalarına bakarsanız, Uzundere ve Torbalı’da toplu konutlar yaptı. Ama diğer yanda Mavişehir’de lüks konutlar da yaptı. Milyon dolarlık daireler satıyorlar. Burada bir rant var. Devletin arsasından kalan bu rant TOKİ’nin cebine kalıyor. Bu peşkeş, talan ve rant aracıdır. Buradan hangi müteahhitler besleniyor, kimse bilmiyor. TOKİ artık toplu konutu bıraktı. Stat da yapıyor. Cami de yapıyor, Çeşme’de villa da yapıyor. Devlet arazileri TOKİ kanalı ile peşkeş çekiliyor” diyerek TOKİ’nin kuruluş amacından git gide uzaklaştığını dile getirdi.

AĞAÇ KESENE HAPİS, ENERJİ SANTRALİNE RUHSAT

Son dönemlerde peşi sıra gelen ÇED onaylarına ve hazine arazileri ile orman alanlarında yoğunlaşan enerji yatırımlarına da değinen Yalçın son olarak ilginç bir örnekle durumu özetledi ve “RES’ler, HES’ler gibi yatırımların ne olduğu tam olarak halka anlatılmıyor. Bir orman kanunu var. İstemeyerek de olsa burada yangına sebebiyet verdiğiniz takdirde, hapis cezası ile karşı karşıya kalırsınız. Ama kamu yararı adı altında yapılaşmanın önü açılıyor ve enerji santrali yapmak için başvurduğunuzda binlerce ağacı kesme hakkına sahip olabiliyorsunuz. Bırakın hapis cezasını, bunun ruhsatını bizzat devlet veriyor. Biz çevreci yatırımlara kesinlikle karşı değiliz” dedi. 

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.