Tuncay Özkan'dan koalisyon görüşmeleri üzerine bilgilendirme
Son günlerde kamuoyunda yer alan koalisyon görüşmelerine dair sürecin daha net anlaşılabilmesi için 7 Haziran sonrasını detaylı değerlendirme gereksini duydum.
- Ege Postası
- 07.10.2015 - 12:49
- Seçmen, başkanlık sistemini reddetmiş, tek adam yönetimi ve otoriterleşmeye gidişe son vermiştir.
- AKP’nin 13 yıllık tek başına iktidar dönemi bitmiştir.
- Seçmen, siyasi partilere ‘uzlaşarak/birlikte ülkenin kangrenleşen sorunlarını çözün, kutuplaşmaları bitirin’ mesajını vermiştir.
Seçimlerde hiçbir parti tek başına hükümet kuracak sayıya ulaşamamıştı. Bu durumda bir koalisyon hükümeti kurulacak ya da ülke yeniden seçime gidecekti.
İçinde geçmekte olduğumuz kritik süreç (toplumsal barışın tehdit altında olması, ekonomik kriz riski ve kapımıza dayanan savaş) Türkiye’nin bir an önce güçlü bir hükümete kavuşmasını gerektiriyordu.
Eski siyasi gelenekte işe hangi partinin hangi parti ile koalisyon yapacağı konuşularak başlanırdı. Parti çıkarlarını değil ülkenin geleceğini esas alan CHP, bu tartışmayı bir tarafa bırakıp yeni bir siyasi anlayışı hayata geçirdi. Kimin kiminle koalisyon yapacağını değil hangi ilkeler etrafında koalisyon yapılacağını öne aldı. Bu doğrultuda daha önceden bir çok sefer sizlerle paylaşmış olduğumuz on dört ilke çerçevesinde görüşmelere başlandı;
- 12 Eylül darbe anayasası yerine özgürlükçü bir anayasa yapılması,
- Türkiye’nin 12 Eylül darbe hukukundan bütünüyle arındırılması,
- Hukuk devletinin tüm kurum ve gerekleriyle birlikte tesis edilmesi,
- Siyasi ahlak yasasının çıkarılması, siyasetin kirlilikten arındırılması,
- Refahın tabana yayılması ve sosyal devletin inşası,
- Barışçıl rasyonel bir dış politika,
- Vergi denetiminin siyasal araç olmaktan çıkartılması: Gelir İdaresi Başkanlığının özerk hale getirilmesi,
- Kamu maliyesinin şeffaf hale getirilmesi: TBMM Kesin Hesap Komisyonunun kurulması,
- Yolsuzlukla etkin mücadele,
- Gençleri potansiyel suçlu gören anlayış ve uygulamalara son verilmesi,
- Özgürlük alanlarının genişletilmesi; Kürt sorununun çözülmesi,
- Medyanın özgürleştirilmesi,
- Cumhurbaşkanının anayasal sınırlarına çekilmesi,
- Örtülü ödeneğin sadece başbakan tarafından kullanılması.
- Kimliği, inancı, siyasal görüşü, yaşam tarzı ne olursa olsun hiç kimsenin kendisini dışlanmış hissetmeyeceği bir birinci sınıf demokrasi ile özgürlükler ve adalet düzenini tesis edecek,
- Yoksulluğun tarihe gömüleceği, üreten ve hakça bölüşen Yaşanacak Türkiye’yi oluşturacak yeni bir hükümet kurmanın imkânlarını aramalıydık.
Ancak, MHP’nin malum tutumu nedeniyle böyle bir koalisyon hükümetinin kurulamayacağı anlaşıldı.
CHP 292 milletvekili bulunan muhalefet blokunun iktidar çıkarması için her fedakârlığı yaptı. Ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için MHP’ye samimiyetle Başbakanlığı dahi önerdik.
MHP, 24. Dönemde birçok kritik konuda yaptığı gibi Meclis Başkanlığı seçiminde ve artan terör olaylarına ilişkin CHP tarafından verilen Meclis Araştırması oylamasında da AKP’nin/Erdoğan’ın can simidi olmuştur.
Her şey milletin gözü önünde olmaktadır; hiç kuşku yok ki, MHP’nin bu tutumu seçmen tarafından değerlendirilecektir.
AKP ile yaptığımız koalisyon görüşmelerine masaya ön yargısız oturduk; her şeyin şeffaf bir şekilde milletin gözünün önünde olmasına azami bir şekilde dikkat ettik. Hiçbir şekilde rövanşizm ve intikam peşinde olmayacağımızı, ülkenin ağır sorunları karşısında fedakârlık yapmaya hazır olduğumuzu, böyle davranmanın partimizin duruşundan taviz vermek anlamına gelmediğini samimi bir şekilde açıkladık.
İçeride ne konuştuysak dışarıda da aynı şeyleri söyledik. Yaptığımız açıklamalarda daha önce ilan ettiğimiz 14 ilke çerçevesinde “anayasa, ekonomi, eğitim, Kürt sorunu ve dış politika”yı kapsayan 5 temel alanda sorunları çözecek güçlü, yüksek profilli, geniş tabanlı ve uzun süreli (4 yıllık) bir hükümet kurmak için gayret ettiğimizi söyledik. Muhataplarımıza bütün samimiyetimiz ve açıklıkla düşüncelerimizi aktardık.
CHP, bu süreçte bir bütün olarak çok iyi bir sınav vermiştir. Tüm arkadaşlarımız, yetkili kurullarına ve Genel Başkanlarına güvenmişler, hiçbir şekilde süreci olumsuz etkileyecek bir açıklama yapmamışlardır, sorumlulukla hareket etmişlerdir.
Oysa iki partinin heyetleri arasında görüşmeler devam ederken AKP cephesinden çok sayıda güven sarsıcı açıklama gelmiştir.
Özellikle Erdoğan’a yakın olarak tanınan bazı isimler, hemen seçim sonrasından başlayarak sürekli olarak erken seçimi işaret etmişlerdir. Aynı şekilde Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen medya kuruluşları da, sürekli olarak CHP aleyhine yayınlar yaparak ve AKP tabanının CHP ile koalisyon istemediğini yazarak süreci açık bir şekilde baltalamaya çalışmışlardır.
Sonuç olarak bu süreçte hep Önce Türkiye dedi, kişisel çıkarları değil Türkiye'nin menfaatlerini göz önünde bulundurdu önümüzdeki süreçte de bu böyle olacaktır.
Biz koalisyon için en baştan beri; partileri ve kişileri değil, ilkelerimizi ve halka verdiğimiz sözleri temel esas aldık. Halka verdiğimiz sözleri yerine getirmenin yollarını aradık, aramaya da devam edeceğiz.
Bu ülkede tüm eksikliklerine rağmen demokrasi var, sandık kuruluyor. Şimdi sandığa gidiyoruz. Çıkacağız alanlara ve millete olup bitenleri bir daha anlatacağız.
Ülkeyi bu sıkışmışlıktan nasıl çıkaracağımızı; demokrasiyi nasıl geliştireceğimizi, hukuk devletini nasıl ayağa kaldıracağımızı, eğitim reformumuzu, ekonomiyi nasıl büyüteceğimizi, refahı nasıl tabana yayacağımızı, toplumsal barışı tekrar nasıl tesis edeceğimizi millete anlatacağız.
Tüm vaatlerimizi gerçekleştirmek için milletten tekrar yetki isteyeceğiz.
Yorum Yazın