Turizm cennetinde rüzgar santraline tepki büyüyor
İzmir'in Çeşme İlçesi'nde, bir araya gelen ve ilçede yaşayan yaklaşık 50 kişi, Rüzgar Enerji Santrali'nin (RES) yerleşim birimlerinin yakınına yapılmak istendiğini öne sürüp yürüyüş yaptı, ardından da halk forumuna katıldı. Konuşmacılar, daha önce RES türbini kurulan bölgelerden örnek verip zaralarından söz etti, Çeşme'deki hukuksal süreci aktardı.
- Ege Postası
- 23.07.2014 - 09:11
Çeşme İlçesi'ndeki İsmet İnönü heykeli önünde bugün saat 18.00'de toplanan yaklaşık 50 kişilik grup, ellerinde "Yarımada dur diyor, yaşam alanlarımıza RES istemiyoruz" yazılı pankart taşıyıp, ilçenin çeşitli noktalarına yapılmak istenen RES'lere karşı tepki yürüyüşü yaptı. zaman zaman slogan da atan grup, ilçe çarşısında yürüyüş yaptıktan sonra Aya Haralambos Merkez Kilisesi'nde düzenlenen halk foromuna katıldı. Saat 19.30'da başlayan foruma konuşmacı olarak, Dr. Alev Çağlar, Çeşme Sürdürülebilir Yaşam Platformu dönüm sözcüsü Esen Fatma Kabadayı, Avukat Gülşen Korkmaz ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Zuhal Okuyan katıldı. Çeşme’de yaşayan Dr. Çağlar, yaşıdıkları sıkıntıları dile getirerek şöyle konuştu:
"Acele kamulaştırma ile topraklarımıza el konulması, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu alınmadan ve halkın yapılacak projelerden haberi olmadan başımıza dikilen RES’leri burada istemiyoruz. Dünyanın en yeşil enerjisi diye bize aktarıldı, ancak dünyanın diğer noktalarında daha önce yapılan projeleri gördüğümüzde hiç de öyle olmadığını fark ettik. Biz bu yola çıktığımızda 2 kişiydik bugün yüzlere ulaştık. Bu direnişin üç yüzü var; siyasi, hukuksal ve en önemlisi de halkın vereceği mücadele. Türbinlerin yapılmak istendiği dağları görseniz o otlara basmaya kıyamazsınız. Bugüne kadar o dağa hiç direk dikilmedi ama sadece yolların açılması bile inanılmaz bir doğa katliamına neden oldu. Endemik olduğunu bildiğimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin imzaladığı Bern Sözleşmesi'yle koruma altına aldığı bu topraklarda bizler hiçe sayılıyoruz. Aslında bu şirketler, yenilenebilir enerji yeşil enerji diyerek çok büyük hatalar yapıyor çünkü olayın vatan milletle alakası yok, olay tamamen Türkiye’nin izlediği enerji politikalarıyla ilgili, enerji açığımız falan yok. Eğer enerji açığımız varsa, bunun nedeni olarak dünyaya verdiğimiz yük tartışılmalı. Geçen yıl enerji piyasasında Türkiye’ye giren para 12 milyar dolar, 2023 planında enerji yatırımı 120 milyar dolar, bu nasıl mümkün olacak. O yatırımlar nerelere yapılacak. Bize dayatılanları kabul etmek zorunda değiliz."
SANATÇILARDAN DESTEK
Çeşme'de bulunan ve Alaçatı Tiyatrosu'nda 'Bana esmeyi anlat' adlı oyunu sahneleyen İlhan Şeşen ile Burçin Bildik, kısa süreliğine, kiliseye gelip gruba destek verdiklerini belirttikten sonra ayrıldı.
6 TÜRBİN İÇİN DAĞI ALIYORLAR
Çeşme Sürdürülebilir Yaşam Platformu dönüm sözcüsü Esen Fatma Kabadayı, ortada ne doğa, ne insan sağlığı ne de hukuk açısından hiçbir doğrunun bulunmadığını savundu. Kabadayı, "Bir firmanın Karadağ’daki projesine ulaştım 6 türbin için koca dağı alıyorlar ve bu dağ bizim evlerimizin üzerinde. RES olur da her yerde olmaz. Biz yenilebilir enerjiye karşı değiliz, ama RES’lerin yapılacağı yerler buralar değil. Dünyanın hiçbir yerinde Çeşme ayarındaki bir yerde RES görülmesi mümkün değil. Evlerin yakınına yerleştirilen RES’ler insan sağlığına ciddi zararlar veriyor. Gelecekte, bütün Çeşme Yarımadası'nın bütün tepeleri RES’lerle dolacak. Projeye baktığımızda yalnızca bir firma yalnızca 6 türbin yapacağını belirtiyor ve bu türbinlerden elde edilecek elektrik 16 megawatt enerji elde edeceğini söylüyor. Bu enerji ancak büyük bir fabrikanın enerji ihtiyacını karşılayabilir. Biz diyoruz ki 16 megawatt için bu yapılanlar değer m? Burada 5 firma, toplamda 60 türbin yapacak ve yarımadanın 3’te 1’ini kaplayacak. Bu 60 türbinden elde edeceği enerji, yeni teknolojiyle 6 türbinle de elde edilebilir. Bakın ezanın sesi 80 desibel, onu da eğer hoca kötü okuyorsa 3 dakika tahammül edemiyoruz, burada 105 desibellik bir sesten bahsediyoruz ki bir rock konseri 115 desibel. Bu uğultuyla yaşamamızın imkanı yok. Çeşme’de kimse bunu istemiyor, illa yolları mı kapatmalıyı? Biz burada yapılanları insanlara anlatmaya çalıştıkça firma yetkilileri de bizimle ilgili çirkin ve gerçek olmayan iddiaları ortaya atmaya başladı. Bölge çok kıymetli, burada tıbbi bitkiler yetiştirip dünyaya ihraç etmeliyiz. Oralar imara açılmasın ama eko turizm yapılabilir ve 12 ay boyunca turist gelebilir. Biz bu bölgede neden sakız ağacı yetiştirmiyoru? Biz bununla savaşmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
HER ŞEY BİTMİŞ DURUMDA DEĞİL
RES'Lere karşı yapılacakların henüz bitmediğine değinen Avukat Gülşen Korkmaz, “Burada bir şehir efsanesi dolaşıyor, RES’lere karşı çıkılmadığı söyleniyor ama 2013 yılında CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, bir soru önergesi vermiş Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın cevaplaması istemiyle. Sayın Güler, durumu çok iyi özetlemiş, Türkiye’de çok sayıda acele kamulaştırma kararı alınıyor, soru önergesinde buna da yer verilmiş. Bakan Yıldız’ın cevabında, bir maddeyle durum açıklanıyor. Olağan üstü durumlar ve milli müdafaayı gerektiren durumlarda acele kamulaştırma yapılması gerektiği açıklanmış. Ortada bir savaş ya da olağan üstü durum mu va? Toplamda, yaklaşık 1 milyon metrekarelik bir alanda, daha önce sayısı 13 olan bugün 6’ya düşen türbinler dikilecek. Ben buna talan diyorum. Buna ilişkin açılan davalar var ve Danıştay yürütmeyi durdurma kararı veriyor, ama bu karara uyulmuyor. 2008 yılında bu firmalara üretim yapacakları yer belli değilken üretim lisansı verilmiş. Tabi bu lisansı aldıktan sonra üretime geçmek için belli prosedürler var, meselea MİT’ten bölgedeki radarların etkilenmediği yönünde 5 yıl rapor alamamışlar. Daha sonra herhangi bir savaş durumunda bu türbinlerin kaldırılması şartıyla izin verilmiş. Ama hala daha radarların etkilenip etkilenmemesiyle ilgili rapor alınıp alınmadığını bilmiyoruz. İnşaat öncesi yükümlülüklerini tamamlayamadıkları için firmaların şuan üretim lisansları yok. Bizim elimiz bu kadar güçlü durumda olmasına rağmen orada inşaatlar başlamış durumda. Ancak her şey bitmiş durumda değil" dedi.
YERLEŞİM BİRİMLERİNE 160 METRE UZAKLIKTA
Yıllar önce Karaburun’a RES yatırımı yapılacağını duyduklarında sevindeklerini, ancak daha sonra büyük sıkıntılar çektiklerini dile getiren Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Zuhal Okuyan, şunları aktardı;
"İlk duğumuzda, temiz enerji diye sevindik, yeterki çobanlarımıza, keçilemize zarar vermeyin halkın toplu tören yaptığı bölgeleri ellemeyin sonra ne yaparsanız yapın dedik. Fakat şimdi öyle değil. Çünkü köylerimiz haritadan siliniyor. Ekoloji odaklı düşünürsek RES doğaya da zarar veriyor. Karaburun’a yalıpan RES’ler dünyanın en büyük üniteleri, RES’lerin akımına kapılan kuşlar ölüyor. Eğer yarasaların soyu tükenirse, zeytin sinekleri çoğalır ve zeytin ağaçlarına büyük zarar verir. Karaburun’da yüzlerce bitki ve hayvan çeşidi var. Firmalar Karaburun Yarımadası'nın yarısında RES yapmak için lisans almış durumda. Dünyada, RES’ler yerleşim birimlerinin 3 kilometre uzağına yapılabiliyor fakat Karaburun’da bu mesafe 160 metreye kadar indi. Firmaların birinin raporunda şöyle bir cümle vardı, ‘Zaten bitki örtüsünün son derece fakir ve insanları yaşlı ve az olduğu Karaburun’da böyle bir yatırım idealdir’. Karaburun’a Avustralya’dan kuş gözlemcileri geliyor. Avrupa’dan dağda gezinen kara keçileri görmeye gelen turistler var, aslında Karaburun çok zengin bir doğaya sahip. RES’lerin insan sağlığına nasıl zarar verdiği yönünde Türkiye’de bir çalışma yok. Fakat Avustralya, Kanada ve batı Avrupa’da yapılan çalışmalar göstermektedir ki, RES'ler insanlarda işitme kaybına, ineklerde ise süt verimi azlığına neden olabiliyor. Biz biliyoruz ki, desibel olarak rahatsız edici bir ses olmasa da sürekli bir ses sağırlığa ve psikolojik sorunlara neden olabilir. Pervanelerin gölge efekti yapması da insan psikolojisini olumsuz yönde etkiliyor. Yangın riski de çok fazla. Türkiye’deki RES’in ilk mağdurlarındanız biz, eylemlerimiz sonucu RES’lerin yapılmasında da azalma görüldü."
Konuşmaların ardından, soru cevap bölümüne geçildi ve katılımcılar görüşlerini dile getirdi. (DHA)
Yorum Yazın